Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Şimdi nasıl inandıracaktım onu? Gerçekten onları neden aldığımı bilmiyordum, belki de ‘aşk’ denilen şeye karşı ilgisizliğimin getirdiği bir refleksti onları satın almamın sebeplerinden biri. Müzeden bir hatıraydı sadece onlar; aşklarıyla ünlü Poe’dan başka ne hatırlanabilirdi ki?
Zihnindeki
dinî ve psikolojik hastalıklar bir yana, en çok aşkları onu deliliğe sürüklemiş
gibi görünüyordu ve kadınlar ve sanat takıntılı hayranlar için bu değerli bir
şeydi. Müzedeki ziyaretçilerin bir tapınakta geziniyormuş gibi saygıyla ve
derin bir anlayışla dolmaları başka nasıl açıklanabilirdi? Aşk bir takıntıydı
en basit hâliyle; aşk takıntılı olanlar için de burası bir tapınaktı.
Takıntılara
karşı aklım tarafsız bir uzaklığa sahipti, hiç takıntım yoktu. İD’ye aklımın
yürüdüğü yoldan seslenmem en mantıklı davranış olacaktı; mantık ne kadar bu
ortama uygunsa artık.
‘Bir kere
ben duygusuz değilim!’ dedim. ‘Bunlar aşk delisi bir adamın müzesinden
alınabilecek en somut nitelikli hâtıra eşyalar, hepsi bu kadar!’
‘Neden iki
tane aldın?’ dedi İD kolyeleri sağ eline alarak. ‘Biri karına, ya diğeri?’
Kolyelerin
madalyon kısımlarını aşağı doğru sarkıtmıştı, zincirlerini sıkı sıkıya
tutuyordu.
‘Neden bir
tane daha almadım, dememek için!’ dedim gülümseyerek.
Dayanamadı,
güldü İD, ‘Buna inanmamı mı bekliyorsun?’ dedi bana bakarak.
‘İnanmakta
zorlanacağını biliyordum!’, dedim. ‘Ama o an aklımdan geçen buydu; ama
istiyorsan diğeri senin olabilir!’
‘Benim
için almadın, ama eğer istersem bir tanesi benim olabilir, öyle mi?’ dedi imâlı
imâlı. ‘Senin için aldım, desen, ölür müsün?’
Bu kez ben
güldüm kendimi tutamayarak, ‘Senin için alsaydım, senin için aldım demekten
çekinmezdim!’ dedim. ‘Üstelik seninle bir daha görüşüp görüşmeyeceğimi bile
bilmiyordum. Poe Müzesi’ne gelip gelmemek senin kararına kalmıştı. Senin özgür
iradenin sana neler yaptıracağını asla tahmin edemezdim!’
‘Demek o
yüzden Poe Müzesi’ne bensiz gittin!’ dedi bağırarak. Sesi ağaçların arasından
uzayıp gidiyordu, bana suda yankı yapıp geri geliyormuş gibi geliyordu oysa.
‘İyi ki
gelmemişsin; kuru kafa, tabut ve kara karga vardı her yerde!’ dedim sesime
telaşlı bir hava katarak. ‘İçimi kasvet kapladı.’
‘Daha önce
gitmiştim oraya, biliyorum ben orada neler olduğunu!’ dedi yine bağırarak. ‘Kime
aldın diğer kolyeyi, başka bir kadın mı var?’
‘Hayatımda
o kadar çok kadın var ki, bilemezsin!’ dedim gizemli bir ses tonuyla. ‘Ama
hayatımda hiç aşk yok, olmadı; aşktan öte bir aşk için kolye alacak bir kadın
yok hayatımda. Kolyelerden hiçbirini karım için almadım, çünkü o da benim gibi ‘aşk’
denen takıntıdan hoşlanmaz!’
Şaşkın
şaşkın yüzüme baktı ve soğuk soğuk sordu: ‘Hayatında ne kadar çok kadın var,
hani zinâ haram diyordun?’
Güldüm,
ayaklarımı suda hareket ettirerek, ‘Siz batılılar, kadınları ve erkekleri
hayatınızda sadece aşk için mi tutarsınız?’ diye sordum. ‘Annem, kız kardeşlerim,
akrabalarım, iş çevremdeki kadınlar, hatta artık sen ve daha birçok kadın var
hayatımda! Sahi sen beni kıskanıyor musun?’
Telaşla
cevap verdi İD, ‘Neden kıskanacakmışım, sadece sordum!’ dedi ve sonra kolyelerden
birini zincirinden tutarak boynuna astı.
‘Yakıştı,
bak!’ dedim. ‘Beyaz tişörtün, sarı saçların, mavi gözlerin ve siyah zincirli,
siyah çerçeveli, beyaz zeminli, siyah renkle ‘We loved with a love that was
more than love’ yazılı Poe imzalı kolyenle tam ‘aşk kadını’ oldun!’
Gülümsedi
ve ‘Dalga geçme!’ dedi rahatlayarak. ‘Gerçekten yakıştı mı?’
Plastik
şişedeki sodalardan birini aldım ve ona uzattım, diğerini de ben açtım. Güzel
bir kadındı, içten davranışları vardı ve kafamı karıştırıyordu. Kafamı
karıştırdığını hissediyordum ve bunun geçici olduğunu düşünüyordum. Ama az önce
yaşadığım ruhsal dalgalanmayla yüzleşmeliydim.
‘Güzel bir
kadınsın, içten davranışların var ve kafamı karıştırıyorsun!’ dedim sodadan
birkaç yudum alırken. ‘Sahi biz burada ne arıyoruz? Sen Avrupa’nın bilmem
neresinden geldin, ben Adana’dan kalkıp buraya geldim. Burası Chapel Island, bir
nehir adası, biz buralı değiliz, burada ne arıyoruz, bu ıssız yerde ne
yapıyoruz?’
İD
sessizce diğer kolyeyi Poe poşetine koydu ve başını iyice sağa yatırarak bana
baktı, poşet hâlâ elindeydi, ‘Sen gerçekten aşka inanmıyor musun, yoksa benle
dalga mı geçiyorsun?’, diye sordu.
Ona güzel
baktım, gözlerimle yumuşak mesajlar gönderdim ve sakin sakin düşüncelerimi
aktarmaya başladım:
‘Aşk’a
dair çok şey gördüm, okudum ve düşündüm.’ dedim. ‘İnsanların tarih boyunca ‘aşk’
adına yaptıklarını, maruz kaldıklarını çok iyi biliyorum. Kur’an’da aşka dair
çok şey aradım; ama bulamadım. Bulduğum tek şey ‘takıntı’ydı, ‘saplantı’ da
diyebilirsin. Allah’ın elçisi Yusuf çok yakışıklı bir adammış, kendisini evine
alan adamın karısı ile ilgili şeyler anlatır Yusuf Suresi’nin 23-35. ayetleri,
der ki: ‘Evinde bulunduğu kadın ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve
kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü
o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa
eremezler” dedi. Andolsun,
kadın ona istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona
istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle
yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. İkisi de kapıya koştular. Kadın,
Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine
rastladılar. Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası,
ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.” Yûsuf, “O, benden arzusunu elde
etmek istedi” dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer
onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o (Yûsuf)
yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir;
adam doğru söylemektedir.” Kadının
kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: “Şüphesiz bu,
siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür. Ey Yûsuf! Sen
bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını
dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.” Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in
karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan sevgisi
yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.
Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet
düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de
bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu
(gözlerinde) pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah
için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. Bunun üzerine
kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun,
ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı.
Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete
uğrayanlardan olacak.” Yûsuf,
“Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir.
Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden
olurum” dedi. Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan
uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Sonra
onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de
mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular.’
İD
heyecanla sözlerimi kesti ve ‘Bu inanılmaz bir şey, gerçekten böyle detaylı mı anlatılıyor
Kur’an’da?’ diye sordu.
‘Evet!’, dedim.
‘Ve bu detaylı anlatım benim çocukluğumun temel felsefesi hâline geldi. Çünkü
Allah yarattığı insanı tanıyor, ona verdiği özellikleri biliyor.’
‘Peki,
kadınla erkek arasında anlatılan hiç mi iyi bir şey yok Kur’an’da?’ diye sordu
İD. ‘Sadece zina olmaması için mi evleniyor insanlar?’
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.