24 Şubat 2024 Cumartesi

SA10600/SD3023: Sıkıntı (Roman); 6. Bölüm-Ova 49

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Dilediğiniz şekilde düşünme özgürlüğünüzü elinizden alan bir açıklamaydı bu, ama kim bilir, aranızdan biri çıkıp da onun yanlış düşündüğünü söyleyerek 'boşluğa düşen' zihnini sakinleştirmeyi deneyebilirdi. Kur’an bize her zaman bir umut kapısı bırakıyordu."

Otistik, dâhi, çok zeki ya da deli dediğimiz insanların dünyalarının çok farklı olduğunu herkes biliyordu, ben de biliyordum. Fakat bilgilerimiz sadece 'farklı' diyebilecek şekilde yaptığımız basit, sıradan bir analojiden öteye gitmiyordu. 'Farklı' açıklayıcı değildi, gerçekten bilgilendirici değildi. "Biliyorum" dediğimizde kesinlikle yalan söylediğimizden emin olduğumuzu bildiğimiz bir bilinmezlik dünyasıydı bu dünya. Yani, bilmiyorduk.

Bu dünyayı bize anlatabilecek birini yazdıklarıyla tanıdığımı düşünüyordum. Bizden biriydi o. Otistik, dâhi, çok zeki ya da deli değildi. Normal standartlarda yaşıyordu, bizim gibi bir işi ve ailesi vardı, yiyor, içiyor ve uyuyor, uyanıyordu, ölecekti. Yabancı değildi; kendisinden de bahseden ‘Ova Yazarı’ydı o.

Zihninde olup biten şeylerden bahsediyordu. Tarih boyunca insan zihninin yaşadığı travmalara örnek olsun diye yazmıştı. Son notlarını onun ağzından aktarmam daha doğru olacaktı:

"O ân, geçmişte, şimdi ya da başka zaman zihnimin sakinleşmesini bekliyordum. İmkânsız bir gerçekleşme, biliyorum. İnsan zihninin doğmadan önce başlayan hareketliliğinin, doğduktan sonra da, ölene dek sakinleşmediğinden eminim. Öldükten sonra, ne olacağına dair kesin bir bilgim yok. Ancak çok daha büyük bir zihnin kontrolü altına girerek çalışmaya devam edeceğine dair düşüncelerim var.

Bu, Allah'ın yarattığı çok katmanlı bir zihinsel sistem ve dünyadaki zamandan bağımsız bir şekilde işlemeye devam edecek olan zihnimin, uyku esnasında, gidip bağlandığı bütünleşik bir şey. Zamansız; çünkü rüyaların hangi bilgi sisteminde hangi zamanda çalıştığını açıklayamıyorum. Ancak zihnim o sistemi tanıyor, hemen her gün uyuduğumda ruhum, her insanda olduğu gibi, bedenimden çıkıp gidiyor, geride sadece göreli olarak otonom bir canlılığı sürdürecek enerji bırakarak. Uyandığımda da yine o zamansızlıkla kopup geliyor zihnim, dünyaya dönüyor. Sakinleşmiş dönüyor ya da ben sakinleşmiş sanıyorum sizin gibi. Uyuyana dek yaşadığım, düşündüğüm her şey zihnimde ve ben uyuduğumda ruhumla beraber giden zihnimdeki her şey o çok katmanlı zihinsel sisteme kaydediliyor.  ("Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." Zümer Suresi-42)

Belki de bundan dolayı zihnimin sakinleştiğini zannediyorum. Yükünü boşaltmış, ama o yükten asla bağımsız olmayan bir zihinle yaşamak, unutmak, ama asla unutulmadığını bildiğin düşüncelerin ya da yaşantıların o sisteme kaydedildiğini bilmek. Ürpertici bir gerçekle karşılaştığımı biliyorum. İnsan hiçbir şekilde başıboş bırakılmamış ve Allah'ın merhametine muhtaç olarak zayıf, günah işlemek üzere yaratılmış; gerçek bu. ("Acı sonun yaklaştıkça yaklaşıyor! Evet o sana yaklaştıkça yaklaşıyor! İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır? O akıtılan meniden bir damlacık değil miydi? Sonra o, alaka (rahime tutunmuş embriyo) olmuş, derken Allah onu yaratıp şekillendirmiş; Ondan iki eşi, erkek ve dişiyi yaratmıştır. Peki bütün bunları yapan, ölüleri diriltemez mi?" Kıyâme Suresi-34-40)

Yol açık; yasaklananları yapan insan Allah'tan af dileyebilir, bu hakkı var. Düşüncelerinden eyleme dönüşen her şeyden de sorumlu olduğu gibi, düşüncelerinde yer alan her şeyden sorumlu olmak insan için çok ağır. ("Göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah’a aittir. İçinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder; Allah her şeye kādirdir." Bakara Suresi-284)

Zihnimin sakinleşmesini beklememin, imkânsız bir gerçekleşme olduğunu biliyorum. Eğer, beni yaratan Allah yardım etmezse zihnimin sakinleşmesini beklemem anlamsız. Zihnin doğası bu; durmamak üzere çalışmak. Zihnimin nasıl çalıştığını biliyorum. Bedenimde, beynimde konumlanmış, beynimin maddi niteliklerini kullanarak işleyişini sürdürüyor, ancak bildiğimiz anlamda bir maddî forma sahip değil; dünya zamanına göre çalışmak üzere tasarlanmış. Doğrusal bir zaman akışı var, ancak işlem yapma kapasitesi zamanla sınırlı değil; ardışık önermelerle sonsuz bir zincir üretebiliyor ve zincirin her bir halkasını oluşturan önermelerin herhangi birinden herhangi bir 'nedenle' sıçrama yaparak sonsuz sayıda zincir oluşturmak gibi neredeyse sonsuz bir özgürlük alanında işliyor.  ("O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir. Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir." En'am Suresi-60)

Şu anda, şimdiki anda zihnimi sakinleştirerek, her bir önermede bütün özellikleriyle sıçramasını kontrol ederek ve bu sıçramaları yöneterek bunları yazabiliyorum. Biliyorum, zihnim durmuyor ve durmayacak; insanın yaptığı her şeyin doğduğu yer olduğu için durmayacak. Korkutucu olan bu; asla durmamak üzere tasarlanmış bir zihinle yaşamak ve her an yaşanabilecek sıçramalarla sonsuzca kez, sonsuz adet zincir oluşturabilecek insan Allah'ın koyduğu kurallara uymakta zorlanacak, ama asla o kuralların bütün olarak dışına çıkamayacağı için, her bir ihlal edilmiş kuralın ötesinde yaratılmış diğer kurallarla karşılaşacak. Allah'ın koyduğu kurallara uymadıkları için deliren insanların uydukları kurallar gibi, zihinleri zamansız bir akışta akmaya devam etmeye programlayan da Allah. (“De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” Felak Suresi-1-5, "De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melikine, insanların İlahına sığınırım.” Nâs Suresi-1-6)

Şu an, geçmişte, şimdi ya da başka zaman zihnimin sakinleşmesini bekliyordum. İmkânsız bir gerçekleşme, biliyorum; ama artık siz de biliyorsunuz, bunu da biliyorum." ("Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur." Ra'd Suresi- 28)

Ben bu düşünceleri ilk okuduğumda, onunla benzer birçok şey yaşamama rağmen, çok ciddi bir boşluğa düştüğümü itiraf edebilirim. Evet; onun dediği gibi "artık ben de biliyordum", okuduysanız artık siz de biliyorsunuz. Bundan sonra yaşamak sizin için daha ağır olacak, onu da biliyordum.

Dilediğiniz şekilde düşünme özgürlüğünüzü elinizden alan bir açıklamaydı bu, ama kim bilir, aranızdan biri çıkıp da onun yanlış düşündüğünü söyleyerek 'boşluğa düşen' zihnini sakinleştirmeyi deneyebilirdi. Kur’an bize her zaman bir umut kapısı bırakıyordu.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum, karımın yanı başıma gelerek beni sessizce izlediğini fark edene kadar da durmuş o zamanda yaşadıklarımın farkında değildim. Her şey bende, zihnimin içinde ve birbirinden kopmadan yaşanıyordu. Lavaboda, aynaya bakarken ya da açık musluktan akan suda ellerimi yıkarken.

Ona baktığımı fark edince, ‘İyi misin?’ diye sordu. ‘Geciktin biraz, baban senin o ünlü roka salatandan istiyor, bütün malzeme hazır!’

‘Tamam!’ dedim ellerimi ve yüzümü kurularken. ‘Ben de özledim roka salatasını!’ 


<< Önceki                      Sonraki>>


[10.02.2024, (6/99 (624))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 24.02.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı