6 Eylül 2013 Cuma

SA395/ KY5-PT2: Kiziroğlu Mustafa Bey/ Roman- 1/2 : Küheylan ve Hüsam

Kiziroğlu Mustafa Bey

-2-
Kiziroğlu gözlerini güçlükle açtı. Göz kapaklarının üstünde gülle vardı sanki. Kımıldadı. Sol omuzuna şiddetli bir ağrı saplandı. Kızgın bir demir bastırılmış gibi canı yandı. İnledi. Etrafına bakındı. Samanlık gibi bir yerdeydi.

Kalkmak istedi. Kalkamayacağını fark edince hareket etmeyi bıraktı. Bir çırpıda olan biteni hatırladı. Düğüne giderken çığlık geçidinde saldırıya uğramıştı. Allah’tan küheylan tehlikeyi sezip aniden durmuştu. Küheylanın sezgilerine güvendiği için atı ileri sürmeye zorlamamış, fakat hemen dönmesi gerekirken ne olup bittiğini araştırma gafletine düşmüştü.

Atı durur durmaz çevirseydi saldırıyı hepten boşa çıkaracaktı. Bir an etrafına bakınması birilerinin emellerini gerçekleştirme fırsatı vermişti. “Bir daha küheylanın sezisine kesin riayet etmezsem namerdim!” diye mırıldandı. 

Etrafından yılan fısıltısıyla geçip giden okların sesini işitti yeniden. Ve sol kolunun küreğine saplanan okun acısını tüm bedeninde duydu. Başının üzerinden geçen okun sesiyle birlikte hemen atının sol sağrısına yatmış ve küheylanı serbest bırakıp dehlemişti. Küheylan rüzgâr gibi geldiği yine doğru fırlamış, pusu kuranların hevesini kursağında bırakmıştı. Sonrasını hatırlamıyordu.

Bulunduğu yere atı mı, yarenleri mi getirmişti? Bilmiyordu. Güvende olduğu açıktı. Kolunun sargısından belli oluyordu. Kapı açıldı. Şehmuz içeri girdi. Adeta uçarak yattığı yere geldi.

 “Uyanmışsın ağam.. şükürler olsun..” kapıya doğru koşup bağırdı “Hüsam dayı, ağamız uyandı.. ağamız uyandı!” gözlerinden sevinç gözyaşları dökülüyordu. Başucuna çöktü elini öptü. “Çok korktuk ağam.. çok korktuk.. şükürler olsun!”

Sevgiyle baktı Şehmuz’a Kiziroğlu. Yarenlerinden iri yapılı Mertoğlu mert biriydi Şehmuz. Bir çocuğun saflığında yüreği vardı. Sulu göz olmasına sulu gözdü ama bileği bükülmez yiğitlerden biriydi.

“Neredeyiz Şehmuz’um!” dedi Kiziroğlu iniltiyle. Şehmuz gözyaşlarını mintanının yeniyle silip, “ Hüsam dayının susuz dağlığındaki kom evindeyiz. İblisler bile bulamaz burayı ağam.. için rahat etsin!” diye cevap verdi.

 “İçim rahat Şehmuz’um.. içim rahat.. nerede olduğumu bilmek istedim sadece..”

Elli yaşlarında hafif sakallı uzun boylu Hüsam Dayı hızla içeri girdi. Yaşından beklenilmeyen çeviklikte biriydi. Genç delikanlılara taş çıkartacak kadar güçlü biriydi de. Elinden hekimlik de gelirdi. On parmağında on marifet vardı adeta.

“Eh!” dedi Hüsam.“Bu kerede kefeni yırttın Kiziroğlum!”

Tebessüm ederek, “Sen öyle diyorsan dayı..” karşılığını verdi Kiziroğlu. “Biri olup biteni anlatsa ya..” diye sürdürdü konuşmasını..

Hüsam dayı anlatmaya başladı:

“Sana demiştim.. ama sen dinlememiştin hatırlarsan.. ağam tek başına gitme.. hele bir dur birkaç kişi ile güzergahı kontrol ettirelim öyle gidersin.. ama sen dik başlılık etmiştin.. ah oğul namertler dünyasında olduğunu çok çabuk unutuyorsun.. bu dünya kalleşlerin otağı, yuvasıdır..”

“Dayı..” diye sözünü kesmek istedi Kiziroğlu, Hüsam kaşlarını çattı:

 “Diklenme be deli oğlan.. bak işte halin.. Allahtan ok fazla derine inmemiş..  az daha derine inse kalbine ulaşırdı..”

“Ben küreğime isabet etti sandım..”

 “Değil.. ucuz atlattın vesselam..”

 “Namertlerin kim olduğu belli mi?” diye sordu Kiziroğlu..

 Şehmuz atıldı:

 “Evet on on beş adamıyla Bodur Hamza kurmuş pusuyu.. ben gidip evini başına göçürelim dedim amma Hüsam dayı bırakmadı.. yarenlerin hepsi benimle aynı fikirdeydi, hala da aynı fikirdeyiz.. ama işte Hüsam dayı..”

 Hüsam Dayı kaşlarını çatıp Şehmuz’a baktı:

 “Al işte.. senin gibi aceleci, ölçüsüz bir serseri daha. Ben sizinle ne yapacağım tedbirsizler sürüsü.. sizinle ne yapacağım bir bilebilsem. ”

Bütün yarenler Hüsam dayıyı babaları gibi sever sayardı. O onlara kızsa da küfretse de hiçbiri alınmaz sözünden de çıkmazlardı. Tedbirli biriydi ve onun sözüne uymaları her zaman lehlerine olurdu. Hüsam dayı öfkelenmişti. O öfkelenince diğerleri neşeye boğulurdu adeta. Bu yüzden zaman zaman Hüsam dayıyı kızdırmaktan geri durmazlardı. Kiziroğlu’yla Şehmuz birbirlerine bakıp gülümsediler.

Hüsam dayı onların bu halini görünce öfkesini bastırdı, ama sözünü esirgemedi:

 “Size her şey nanay.. evet Bodur Hamza’nın evini başına yıkarsınız.. elinize ne geçer.. o itin sahibini, o iti üzerimize salanı halletmek gerekirken siz itle boğuşmanın hesabını yapın.. öyle yapmalısınız ki.. karıncayı düzüp belini incitmemelisiniz..”

Şehmuz son söz üzerine kendini daha fazla tutamayıp kahkahalara boğuldu:

 “Yav dayı sende de ne sözler var.. bak benim gibi gençler yanında böyle ahlaka mugayir sözler..”

“Hadi oradan zevzek.. sen bunları dinleme Kiziroğlum.. sancak beyini halletmek gerek.. itle tilkiyle kurtla boğuşmak nemize.. öyle bir halletmeliyiz ki Rıfat’ı boynuna ilmeği payitaht geçirsin.. onun boynuna ip geçirilirken biz de seyretmeliyiz.. intikam böyle alınır.. intikam böyle olunca intikam olur.. hem ağanın hem karındaşlarının hem yarenlerinin intikamı böyle alınmalı ki.. dillere destan olsun.. ve bir daha öylesi namertler hakim olmasın, kadı olmasın.. bey olmasın yeryüzüne! Gider Bodur Hamza gelir başka bir kazma! Biz başı bozuk serseri sürüsü değiliz ki başsız bir işe kalkışalım.. ”

Sonra Şehmuz’u gösterip:

 “Aha bunlara dedim.. durun Kiziroğlu uyansın.. madem başımız odur.. o ne derse onu yaparız.. ölmüş değil.. tedbir ne ise onu bilir Kiziroğlu.. öfke ile gidip Bodur’a saldırsanız ne elde edersiniz.. hem şimdi o da tedbir almıştır.. kucağına düşmek için mi bu acelecilik! Böyle mi alacaksınız intikamını ağanızın.. haklı değil miyim a deli oğlan!”dedi.

“Haklısın Dayı!” dedi Kiziroğlu.. “Yerden göğe kadar haklısın.. varsın o namert oğlu namert kendini emniyette bilsin.. acelemiz yok.. bütün sözlerin yine yerinde ve pek akıllıca.. hele sancak beyi için düşündüğün kurduğun hepsinden ala.. evet payitaht onun boynuna ilmik takmalı ve biz de o ilmiği örmeliyiz.. biz halledelim ama payitaht maşamız olsun.. saldırıp kafasını koparsak bakarsın kahraman ilan edilir.. ama bir uğru gibi boynuna ilmeği takmak hepsinden akıllıca..”

“E.. o zaman gidip payitahta anlatalım Rıfat iti ve yarenlerinin yapıp ettiklerini?” dedi safça Şehmuz.

Hüsam dayı Şehmuz’un yüzüne baktı.. başını salladı:

“A saftirik Şehmuz.. bazen gerçekten böyle saflık içinde misin.. yoksa bizimle eğleniyor musun anlayamıyorum.. ulan bizi payitahtta kim dinler.. şimdi her birimizin adı payitahtta eşkıyadır. Rıfat bir maruzat yazmıştır eşkıyalığımıza dair.. altını Bodur itiyle Sarı sansar ve ifritlikte iblisin eline su dökemeyeceği Döngel Murat imzalamış payitahta göndermişlerdir.. onların sözüne karşılık bizim sözümüzü mü dinleyecekler.. senin aklın alıyor mu?”

 “Hani Ağam öyle deyince..” diye açıklamaya çalıştı bir önceki söylediğini.

Kiziroğlu elini Şehmuz’a uzatıp “Şehmuz’um tut elimden de kalkayım!” dedi.

Hüsam dayı yardıma yeltenen Şehmuz müdahale edip “ Ben ayağa kalkabilirsin demeden hele o yataktan çıkmaya kalk.. hepinizi falakaya yatırmazsam namerdim!” dedi. “Daha dinleneceksin Kiziroğlu.. yaran kapanmadan ayağa kalkmak yok.. sen beni dinlemedin galiba.. yaran kötü.. kıpırdamadan zıbar yat.. Sen de Şehmuz git bak bakalım çorba hazır mı?”

Şehmuz, “Aman.. biraz daha kalırsam kesin dayak yerim Hüsam dayı bugün tersinden kalkmış” deyip kalktı fırlayıp çıktı.

Kiziroğlu Dayının elini tuttu:

“Haklısın dayı.. söylediğin her şeyde haklısın. Düğüne giderken seni dinlemedim.. dinlemedim zira ektiğim korku yeterli sanıyordum. Meğer değilmiş. Yeterince korkutamamışım. Yoksa hasımlarımdan mertlik falan beklediğim yok.. olmaz da. Ama korku ellerini bağlamış sanırdım. Şimdi görünen o ki yeterince korkutamamışız. Ben derim ki Sancak Bey’ine baç keselim.. ne dersin?”

Hüsam elini sakalında gezdirdi:

 “Bu onların elini güçlendirmekten başka bir işe yaramaz. Eşkıya eşkıyalığını yapıyor.. dedirtmekten başka ne işe yarar..” diye yanıtladı.

“Dayı.. dayı ben senin dediğini anladım da o yüzden bunu dile getirdim.. hani karınca dediydin ya..”

“Anlamadım.. sen beyden baç isteyeceksin.. bunun benim söylediğimle ilgisi ne?”

 “İlgisi şu Dayı.. evet biz beyden baç isteyeceğiz.. ama beytülmalden değil.. beyin şahsi varlığından bu baç istenecek.. bu baçı da evi talan edilenler için isteyeceğiz.. bir name yazacağız.. evini bağını bostanını talan ettiğin şu şu insanların mağduriyetlerini gidermen için.. ve bu nameyi payitahta kadar ulaştıracağız.. ama name bizim elimizle gitmeyecek.. Sancak Beyliği kanalıyla gidecek.. beylikteki senin yarenin bu işi yapacak..” dedi sustu. Daha fazla gücü kalmamış gibiydi.

“Sen dinlen.. ben gidip bakayım çorba ne oldu.. bensiz iki elleriyle bir şeylerini doğrultamazlar.” dedi kapıyı açıp dışarı çıkmak üzereyken.

 Kiziroğlu peşi sıra seslendi:

 “Gider ayak yine güldürdün dayı.. sen böyle güldürdükçe yaramın kapanması zor..”

Hüsam başını çevirip Kiziroğlu’na baktı. Gözlerinin için gülüyordu Hüsam’ın.. kafasını sallayıp dışarı çıktı. Kapıyı usulca kapadı.

“Dayının keyfi yerinde ise her şey yolunda demektir” dedi kendi kendine ve gözlerini kapadı Kiziroğlu. Huzur dolmuştu içi.

<<Önceki                  Sonraki>>


Puran Tilmiz, 06.09.2013, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar




Seçkin Deniz Twitter Akışı