2 Şubat 2025 Pazar

SA11243/SD3394: Sıkıntı (Roman); 10. Bölüm-Deniz 18

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Tarih sürekli zikzaklar çizen hayat çizgilerine sahip benzer isimlerle doluydu; ancak onları sonraki nesillere doğru bir şekilde tanıtan metinlerden yoksunduk."

O gün, Davutoğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı da öne çıkaran tepkisi çok netti:

"Türkiye Cumhuriyeti devleti bu temel ilkeleri hep benimsemiştir, benimsemeye de devam edecektir. Eğer herhangi bir şekilde yanlış bir uygulama varsa hukuk devleti içinde bunun da gereği yapılır. Zaten Sayın Başbakanımızın açıklamalarında da bu konuda herhangi bir yanlış uygulama varsa gerekli denetimin gerekli teftişin yapılacağı vurgulanmıştır. Bu işlem de yapılmıştır. Hukuk devleti ilkeleri içinde Türkiye gösteri özgürlüğünü de koruyan, kaygılarını açık bir şekilde ifade etmek isteyen herkese bu imkanı tanıyan tutumu sergilemeye devam edecek. Ama kimsenin de ülkeyi bir kaos ortamına çevirmesi veya böyle bir görüntü ve imaj oluşturma çabasına da izin vermeyeceğiz.

Aynı gün emniyet güçlerimizin Taksim'den çekildiği anlarda Frankfurt'ta da benzer bir protesto gösterisinde benzer yöntemler kullanılmıştır. Bu açıklamanın içeriğine bakıldığında son derece dengesiz bir biçimde sanki hiçbir şiddet kullanmayan protestoculara dönük aşırı şiddet kullanılmış gibi bir hava verilmeye çalışılmaktadır. Türkiye ve hükümetimiz her zaman özgürlükleri savunacaktır. Gösteri özgürlüğünü hukuk devleti kuralları içinde yaşatmaya devam edeceğiz. Bu anlamda Taksim Gezi Parkı'nda olan gençlerimiz, sivil toplum kuruluşu temsilcilerimiz ile bu gösteri hakkını şiddete dönük olarak istismar etmek isteyen marjinal gruplar arasına kesin bir çizgi koyuyoruz. Bizi rahatsız eden şudur. 'Türkiye'deki gelişmelerden kaygılıyız' ifadesi rahatsız edicidir."

Başka ülkelerde yaşanan benzer gelişmelerle ilgili olarak "kaygılıyız" ifadesinin kullanılmamasını eleştiren Davutoğlu, Paris'in varoş bölgelerinde 2005 yılında yaşanan olayları anımsatarak, "Eğer o dönemde Fransa demokrasisi için 'kaygılıyız' ifadesi kullanılmamışsa, Türk demokrasisi için de kullanılamaz. Kim kullanırsa buna karşı mesajımız net ve açık olur. Türk demokrasisi Fransız, İngiliz, Alman demokrasisi kadar olgundur ve kendi içinde problemleri çözecek araçlara sahiptir. Türkiye hiçbir ülkeden ders de almaz, yönlendirme de kabul etmez." 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD ve AB’ye yönelik eleştirilerini sonraki günlerde de sürdürdü. 17 Haziran 2013’te Rixos Grand Ankara Hotel'de düzenlenen Yurt Dışı Vatandaşlar Danışma Kurulu Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, “Yaşadığımız süreç de, bu gücün ve kudretin test edilme çabasıdır. Bunu test etmeye de kimsenin gücü yetmeyecek, Her siyasi sorunu aşarız, her kültürel meseleye çözüm buluruz, her ekonomik krizi aşarız, yeter ki öz güvenimiz olsun. Yeter ki kendimize, ait olduğumuz millete, mensubiyet hissettiğimiz medeniyete, vatandaşı olmaktan gurur duyduğumuz devlete güvenimiz sarsılmasın. Aslında son üç hafta içinde yaşananların eğer tek bir hedefi varsa, bu öz güveni sarsmaktır.” demişti.

Türkiye'nin son 10 yılda ekonomide ve dış politikada elde ettiği başarıları anlatan Davutoğlu, bütün bu devrimlerin arkasında öz güvenin yattığını ifade ederek, “Şimdi birileri bu özgüveni sarsmak istiyorsa, biz topluca, 76 milyon ve dışarıdaki bütün vatandaşlarımızla birlikte 'Hayır' diyeceğiz. Bir kere bu milletin damarlarına bu öz güven aşısı yapılmışsa hiçbir güç onu durduramaz. Hiçbir güç bu öz güvenimizi kaybetmemize yol açacak şekilde bir psikolojik harekât yapamaz!” demişti.”

‘Bekçi’nin notları gerçekten çok değerliydi.

2016’da Genel Başkanı olduğu Ak Parti’de ve Başbakanı olduğu hükümette yaşattığı ‘Erdoğan karşıtı’ derin travmalardan ve ayrışmalardan dolayı Başbakanlıktan istifaya zorlandıktan ve istifa ettikten sonra, sınırsız bir şekilde artan Erdoğan karşıtı tutumlarını ve açıklamalarını dikkatle izlediğim Ahmet Davutoğlu o günlerde Erdoğan’ı ve onun haklılığını ve  Türkiye’nin yükselen öz güvenini savunan nadir hükümet üyelerinden biriydi.

Tarih sürekli zikzaklar çizen hayat çizgilerine sahip benzer isimlerle doluydu; ancak onları sonraki nesillere doğru bir şekilde tanıtan metinlerden yoksunduk.

“Fransız Yeşillerin üyesi, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş başkanı Helen Flautre, 5 gün sonra  18 Haziran 2013 günü Brüksel'de AP Dış İlişkiler Komitesi üyeleri Türkiye ile yaşanan gerginliği tartışırken, “Yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük fasıllarını açmış olsaydık şimdi çok daha tutarlı olurduk ve kendimi daha iyi hissederdim." diyecekti. Davutoğlu, ABD’yi ve Avrupa’yı ikiyüzlülüklerini ve çifte standartlarını itirafa zorlamıştı.” diyordu ‘Deniz Yazarı’:   

“Avrupa Parlamentosu'nun (AP) birçok üyesi, yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik fasıllarının müzakerelere açılmamış olmasının, Avrupa Birliği'ni Türkiye karşısında ‘tutarsızlığa’ düşürdüğü konusunda mutabık kaldı. Flautre, her iki faslın açılmamış ve daha da kötüsü açılış kriterleri dahi belirlenmemiş olmasının, AB'nin temel hak ve özgürlüklerle ilgili Türkiye'ye yapacağı tavsiyelerin etkisini azalttığını belirtti; AB üyelerinin 26 Haziran'da açılıp açılmayacağını tartıştığı Bölgesel Politikalar faslının da Türkiye'deki çözüm süreci açısından önem taşıdığını, AB'nin bu dönemde Türkiye ile ilişkileri zayıflatmak yerine güçlendirmenin yollarını araması ve diyalog kapısını açık tutması gerektiğini ifade etti.

AFET Başkanı Alman Hristiyan Demokrat Elmar Brok ise AP genel kurulunda geçen hafta kabul edilen Türkiye kararıyla AFET heyetinin Türkiye'de temas ve incelemelerde bulunmasının anlamının kalmadığını ve ziyaretin iptal edildiğini söyledi.

Brok, AFET heyetinin ziyaretiyle ilgili AB Bakanı Egemen Bağış'la yaptığı telefon konuşmalarının ‘faydalı olmadığını’ belirtti, "Türkiye ile ilişkilerimizi derinleştirmek istiyoruz. Mevcut durumda temasların sürmesinden ve Türkiye'nin Avrupa perspektifinin gelişmeye devam etmesinden yanayız" dedi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Gezi Parkı gösterilerinde polis şiddetini bahane ederek 26 Haziran'da açılması gereken Bölgesel Politikalar Faslını bloke ediyor, sonbahardaki seçimde Türkiye karşıtı bir söylemle iç politikaya yatırım yapıyordu. 

AB’den sorumlu Bakan Egemen Bağış, Merkel’e Sarkozy’nin Türkiye muhalifliğinin bedelini seçilemeyerek ödediğini, Merkel’in de seçim sonrası balık tutmaya gidebileceğini hatırlatıp alay etmişti. Alman Hristiyan Demokrat Elmar Brok, Egemen Bağışla bu yüzden faydasız bir görüşme yapmıştı.”

Sistemin kılcal damarlarında hangi isimlerin, hangi yerlere, hangi amaçlarla yerleştirildiğini ve çalıştırıldığını açık bir şekilde kanıtlayan içerikler de vardı ‘Deniz Yazarı’nın notlarında. 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra FETÖ’nün Kanada sorumlusu olduğu ortaya çıkan gazeteci Faruk Aslan, o dönemde şöyle yakalanmıştı ‘Bekçi’ye:

“Gazeteci Faruk Aslan’a göre Merkel’in ya da Almanya’nın başka amaçları da vardı: “Almanya’nın yoğun Türkiye ilgisi, Ergenekon ile bağlantılarından kaynaklanıyor. Derin Almanlar, uzun süredir vakıfları aracılığıyla, Türkiye`nin, etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklarını ele alıyor, bu farklılıkları derinleştirerek ulus devleti zaafa uğratmaya çalışıyorlar. Türkiye`de cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan Kemalizm’in iflas ettiğini ve bu haliyle Avrupa Birliği’ne alamayacaklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Türkiye`deki, yerel yönetimlere işlerlik kazandırıp, federatif sistemi Türkiye`de tanıtmak ve yerleştirmek, için çaba sarf ediyorlar. ‘Alevi İslamı’ adında müslümanlıktan soyutlanmış bir Alevi kimliği oluşturma projeleri hızla devam ediyor. Militan Kürtleri siyasileştirip Türkiye’nin başını ağrıtmaktan hoşlanıyorlar.” 

15 Temmuz sonrası birçok FETÖ üyesinin kaçtığı ülkelerden biri de Almanya idi. FETÖ üyesi Faruk Aslan’ın anlattığı her şeyi Almanya adına uygulayan -Ergenekon’la birlikte- bizzat FETÖ üyeleriydi. FETÖ gibi, NATO’nun Gladio örgütlenmesinin bir parçası olan Ergenekon onlar için yeni dönemde sahadan temizlenmesi gereken basit bir engeldi, miadı dolmuştu ve patronları Ergenekon’un yerine onları yerleştirmeye odaklanmıştı. ABD-NATO belki bir yüz yıl daha FETÖ aracılığıyla Gladio operasyonlarını yürütecek ve Türkiye’yi yükseldiği yerde ve zamanda boğacaktı. 


<< Önceki                      Sonraki>>


[30.01.2025, 10/37 (826))]


Seçkin Deniz, 02.02.2025, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

      

Seçkin Deniz Twitter Akışı