8 Ekim 2023 Pazar

SA10391/SD2888: Sıkıntı (Roman); 6. Bölüm-Ova 10

      Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Ve insanın konsantrasyon sorunlarının tümünün çözüm aralığı mantıksal devinimlerdir. Düşlerindeki prensese konsantre olacak olan veya olan prensin ihtiyaç duyacağı en temel şeyler, nesne-özne ilişkisinden dolayı mantıksal devinimlerden beslenen kurgulardır."

‘Çok küstahsın!’ dedi gülerek. ‘Ama ne yazık ki yine haklısın!’

‘Okumaya devam edecek misin?’ diye sordum.

‘Evet, evet!’ dedi ve okumaya devam etti:

“Mutlu azınlıklar olarak, ilkel teslimiyetçileri yüceleştirdiğiniz teoremlerin hizmetkârları olarak kullanıyorsunuz. Hizmetkârlarınız da sizi, çıkarcı zâlimler olarak sınıflandırıp, sizin sağladığınız ayrık zeminlerde, sizin sağladığınız hizmet sınıfında yaşamaya devam ediyorlar. Formel okullarınızın, sizin istediğiniz birey tipine uygun üretim yapamamasının nedeni başka bir şey olabilir mi? Kurgularınızın hiçbiri sonsuza kadar işleyebilir sistemler üretemiyor. Asıl endişelenmeniz gereken paradoks bu. İkna olduğunuz zaman inanıyor görünüyor, ancak inanmak sizi kısıtladığı için şüphelerinizden kurtulamıyorsunuz. Genlerinizdeki doğallığa uygun bütünleşik eylemleri ayırmak sizin ruhsal dengenizi bozuyor.

Siz de ‘Onlar’ gibi mükemmel sonuçlar elde edemiyorsunuz. Yine aranızdaki farklardan birini de burada fosforlu kırmızı kalemle zihninize yazmalıyım; siz ikna olmak temelinde mükemmellik arıyorsunuz. Bu imkânsız. Mükemmellik/eksizlik yaratılış formunuza aykırıdır; eğer öyle olmasaydı, hiçbir bilimsel ilerleme sağlamanız mümkün olmazdı. İlk insanlar mükemmeli/eksiksizi üretmiş olacaklarından sizin düşünmenize, önerme üretmenize ve bu önermeleri kanıtlamanıza gerek kalmazdı.”

‘Yazarın ‘Onlar’ dediği kim?’ diye sordu İD bana dönerek.

‘Allah’ın istediği şekilde yaşamayı başaran insanlar!’ dedim.

Şaşırdı, ‘Öyle insanlar var mı?’ dedi. ‘Varsa onları tanımak isterdim gerçekten!’

‘Var olup olmadıklarını bilmiyorum!’ dedim gülümseyerek. ‘Ama olsalardı, nasıl olurlardı diye düşünerek Allah’ın Kur’an’da belirlediği standartları insan dediğimiz kaotik canlıda somut olarak belirginleştirmeye çalışıyorum romanda!’

‘Olağanüstü bir şey bu!’ dedi İD büyük bir coşkuyla. ‘Bunu yapanın sen olması gurur verici!’

‘Abartma!’ dedim sakin sakin. ‘Sonuçta birilerinin ütopik bulacağı ve okuma gereği bile duymayacağı bir roman da olabilir ortaya çıkacak olan; ben bunu yapmak istedim sadece. Farklı nedenlerim de olsa, evet bir roman yazıyorum işte!’

‘Abartmıyorum, dünyada kötülük çok, bence yok olmalı dünya… Şuraya baksana, benim de çok ilgimi çekti şu ifadeler!’ dedi ve parmağıyla ekranda yazılı satırları işaret etti:

“Sizi ‘dünyalılar’ olarak adlandırdığım için içinizdeki temel ayrıklığı ‘siz’ yerleşkesine monte etmiş olmama kızmayınız; dünyalılar olarak bir bütünsünüz. İkna olmuş olarak inananlarınızda bile, pragmaların baskın güdülenmesi var. Anlamsız gruplaşmalarla hareket nedenlerinizi başkalarına dayatmaktan vazgeçmiyorsunuz. Düşünün; binlerce yıllık dağınıklığınızı azaltmayı başardığınız yirminci yüzyılda, sizden birkaç kuşak önceki atalarınızın hayal bile edemeyeceği ilerlemeler kaydettiniz. Fakat yine de öldürmekten vazgeçmiyorsunuz.”

‘İlginç değil mi?’ dedim. ‘İki-üç yüzyıldır sadece Batılılar ilerlemiş ve bilimde gelişmiş ve sadece onlar öldürüyor!’

‘Doğru!’ dedi okumaya devam ederek. Ben de onunla birlikte yeniden okuyordum ‘Bekçi’nin yazdıklarını. İD’yi ikna edecek miydi, merakla bekliyordum:

“İkna olmak ve inanmak düşünsel eylemlerdir, demiştim. Aynı zamanda ardıl karar aralığıdırlar. Neden? İkna olmak bir süreçtir; elde edilen kanıtların yaydığı paraziti az, hatta sıfır parazitli onama mesajlarının adım adım izlendiği ve her adımının önceki aksiyomlar ve teoremler tarafından sıkıca denetlendiği bir aralıktır, bu aralık sonucunda zihninizde oluşan düşünsel eylemdir. Bu süreç/aralık/düşünsel eylem sona erdikten sonra ikinci adımda inanmak süreci/aralığı/düşünsel eylemi başlar ve siz yaşadığınız sürece konu kapanır. Sizi hemen şimdi uyarmalıyım; konunun sizin için kapanmış olması, sizden başkaları için de kapanmış olduğu anlamına gelmemektedir. İkna odalarınız farklı zamanlarda veya mekânlarda olabilir; teorileriniz çakışmayabilir. Hayatın konumlandığı temel böyle bir şey işte; sürprizlere açık.

Kuşkuların sona erdiği aralık; ikna olmak aralığıdır. Ne kadar inanmayı reddetseniz de kanıtlanmış teoremleri reddedemediğinize göre, kabullenmek zorundasınız ve bu andan sonra kaçamayacağınız tek eylem vardır; nefret ettiğiniz inanmak. İlkel teslimiyetçiler gibi inanmak zorunda olmak sizi rahatsız etse de yapabileceğiniz hiçbir şey yok. İkna olmak; aynı zamanda inanmak demektir. Korkularınızı yenin, matematikçilerin dingin görünmelerindeki sır burada işte. Buldukları çözümlerin, ürettikleri teorilerin kanıtlanmasında maksimum fayda sağladığını gördüklerinde inanmaktan korkmuyorlar. Ellerine silah alıp öldürmüyorlar da. İyi düşünün.”

‘Sen bu yüzden mi hep dingin görünüyorsun?’ diye sordu bana İD. ‘Senin de matematiğin iyi çünkü!’

‘Matematikçi değilim, ama matematiğin aklımın etkili işlemesine katkı sağladığını söyleyebilirim!’ diye cevap verdim gülümseyerek.

‘Ben matematikten nefret etmekten asla vazgeçmeyeceğim!’ dedi İD neredeyse fısıldayarak, ama okumayı bırakmadı.

“Böyle yazarken bazen endişeleniyorum, sizi suçladığımı düşünmenizi istemediğim halde, böyle bir şeye neden olursam kendimi affedemem. Ancak kabul etmelisiniz ki; içtenlik ‘Onlar’ın en büyük kusuru. Önermelerinizi nasıl ispat ettiğinizi, hangi teknikleri ürettiğinizi size anlatabilmem için ikna odalarını tanımanız gerekiyordu. Bunlar sizin ürettiğiniz değerler ve bu değerler sizin algılarınızı yükseltgen hislerle okşuyorlar.”

‘Belki de matematikten başarısız olduğun için kendini kötü hissetmenden kaynaklanan bir nefret bu!’ dedim ben de. ‘Baksana yazar matematik bilmenin kazandırdığı yükseltgen hislerden bahsediyor. Bu tür tasarlanmış nefretin kurbanı olabilir misin sen de benzerlerin gibi? Sahip olamadığın yükseltgen hislere karşı sana yaşatılan aşağılık kompleksi mi nefretin sebebi?’

Öyle bir ters bakış attı ki, bilgisayarı kapatıp bana doğru itecek sandım. ‘Hayır!’ dedi öfkeyle. ‘Matematikten nefret ediyorummmm!’

Kendimi tutamadım, güldüm. Yüzü kıpkırmızı olmuştu.

‘Baksana!’ dedim. ‘Allık masrafların bence düşecek, yanakların kıpkırmızı. İstersen okumayı bırak!’

Çok inatçıydı:

‘Okuyacağım işte!’ dedi. ‘Karışma sen!’

“İlginç, tuhaf konsantrasyon yöntemleri vardır. Bazı insanlar, konsantrasyon (Yoğunlaşma, diğer etkenlerden arınarak belirlenmiş olan hedefe bilişsel odaklanma) sorunun çözümünde kendilerine özgü bazı yöntemler bulduklarını düşünürler. Oysa bilinenlerin aksine bulunan yöntem ne kadar kişiye özgü olursa olsun, kişi genel insan formasyonu içerisinde yeni ve farklı bir yöntem geliştirmiş olmaz.

Neden? Her insan farklı olduğu halde neden kendine özgü konsantrasyon yöntemleri geliştiremez? Bu her insanın beslenme-sindirim-boşaltım zinciri gibi temel işlerlik ilkelerine bağlılıkla ilgili basit bir durumdur. Yöntem farklılıkları, kişiye özel genetik yapı ile yine kişiye özel psişik metamorfozlardan doğarlar, ancak yine de kişiye özgülüğün sınırları, genel insan mekaniğinin sınırları ile örtüşmek dışında başka bir durumla/olasılıkla karşılaşamazlar.

Konsantre olunacak konunun işlerlik mekanizmasını kurmak, konunun bağıllıklarını, derinliğini, genişliğini ve uzunluğunu belirlemeyi gerekli kılar. Bu dört ana eksen, tematik bir ışın kılıcı gibi zihnin ellerinde başlangıç noktalarını birleştirmek zorundadırlar. Bu zorundalık dört ana eksenin nesne olmasına bağlı olarak güçlü bir özneye ihtiyaç duyar. O güçlü özne zihninin ellerindeki tematik ışın kılıcını kullanabilecek olan insandır. Ve insanın konsantrasyon sorunlarının tümünün çözüm aralığı mantıksal devinimlerdir. Düşlerindeki prensese konsantre olacak olan veya olan prensin ihtiyaç duyacağı en temel şeyler, nesne-özne ilişkisinden dolayı mantıksal devinimlerden beslenen kurgulardır.” 


<< Önceki                      Sonraki>>


[02.10.2023, (6/21 (546))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 08.10.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı