10 Eylül 2013 Salı

SA404/KY4-FM3: Vahşetin Çağrısı

“Öylesine pervasız hem de.”


“Yurda ihtiyacı olan muhtaç aileleri kandırıp, beyin yıkama yurtlarında ve medeniyetten uzak evlerinizde örümcek beyinlerinizle, Anadolu’nun dört bir yanından gelen gençleri Amerikan hizmetindeki hareketinize katma özgürlüğünü engellediğimiz için özür dileriz. Ama herkese kötü bir haberimiz var, biz sizin özgürlük diye tariflediğiniz şeyi anlamayacağız. Demokratik kullar olmak yerine, sizin özgürlüğünüze düşman YURTTAŞ olmak istiyoruz!”

Bu bir bildiriymiş. Hem de anlı şanlı bir üniversitenin ‘Kolektifler’i adına kaleme alınmış bir bildiri. İnsanlık tarihinin ender gördüğü bildirilerden. Ben “vahşetin çağrısı” diyorum bildiri dedikleri bu itirafa. Vahşi bir ormandaki vahşi yaratıkların ulumasını andırıyor. Öylesine pervasız hem de.


Pervasızlıkları utanmazlıklarından. Utanmıyorlar. Utanmayı bilmiyorlar. Utanmanın ne olduğuna ilişkin bir bilgileri yok. Apaçık ilan ediyorlar düşman olduklarını kendileri gibi olmayana. Daha dün başka türlü savunuyorlardı kendilerini. Şimdi alenen kendisi gibi olmayanların varlıklarına tahammül edemediklerini itiraf etmiş oldular.

İnsanların ırkından ötürü horlandığı öldürüldüğü toplumların algılayışından farklı bir algılayış değil bu. İnsan olanın midesini bulandıracak bir algılayış. Benim gibi değilsen yaşamaya hakkın yok. Yaşayacaksan da tarlalarda, bağlarda yaşayabilirsin. Ancak benim hizmetkârım olabilirsin. Bu ses yeni bir ses te değil. 30’lu yıllarda meclis kürsüsünde yankılanmıştı.

Demek sizin gibi olmayanlar hep bir kandırılmış olanlar. Demek ki altı milyar küsur insan aldatılmış. Aldanmışlık üzerindeler. Bir aldanmışlığı yaşıyorlar. Ari ırk için çalışan Hitler gaz odalarını bulmuştu. Siz de ikna odalarını.

Ne çok seviyorsunuz odalanmayı! İkna odaları yetmeyince –bak kandıramamışsınız, demek kandırılmanın ötesinde bir şeyler var anlayamadığınız, anlayamayacağınız- şimdi de fiili saldırı evresi öyle mi? Siz de kandırma yoluna gitsenize! Madem ikna edilememişler, kandırmayı deneyin.

Muhtaç aileleri kandırıp medeniyetten uzak evlerde.. Siz kanmamışsınız demek ki. Yani muhtaç değilsiniz. Zenginsiniz. Hadi siz yurtlar kurun ve aydınlatın. siz daha avantajlısınız çünkü medeniyet üzre yurtlar kurarsınız. Kişiye daha cazip gelir, gibime geliyor.

Düşünsenize medeniyetten uzak bu evlerde elektrik yoktur, ya mum ışığında ya gaz lambasında oturmak zorunda kalıyorlardır gençler. Su taşıyorlardır. Taşıdıkları suyu tandırlarda, kuzineli sobalarda ısıtıp öyle yıkanıyorlardır. Tuvaletleri evlerin dışındadır. Hele medeniyetin en gözde alet edevatları pc'leri, laptoplar.. Bunlar hiç uğramamıştır semtlerine o evlerin. Nasıl uğrasın ki; elektrik yok.

‘Medeniyetten uzak’ yargısıyla neyi anlattığınızı anlamadığımdan bunları saydım. Belki siz başka şeyleri kastediyorsunuzdur.

Ne bileyim karma yurt. Ne bileyim alkol.. Belki uyuşturucu. ABD’nin bazı eyaletlerinde bir takım uyuşturucular serbest. Belki bunlardır medeniyet ölçünüz. Belki bunların olmasını istiyorsunuzdur medeniyet derken.

Peki böylesini istemeyenler? Medeniyetin ölçüsü, ölçütü olduğunuza ilişkin hangi kanıtlarınız var?

Medeniyeti kişinin kendisi gibi olmayana tahammülü olarak biliyorsam? Medeniyeti kendisi gibi olmayanı yaşatmak biliyorsam? Medeniyeti kendim gibi olmayana yaşam alanı oluşturmak biliyorsam?

Kendi yaşam biçimine güvenmeyen almaşık yaşam biçimlerinin olmasına tahammül edemez. Tıpkı sizin gibi.

Kendisi gibi olmayanı varlığına bir saldırı gibi görmek Hitlerin tasarladığı ve hatta ucun ucun da gerçekleştirmeye kalkıştığı medeniyet anlayışına uygundur. Ancak insanlık o uygulamadan dersini acı bir biçimde aldı.



Fikri Muhayyer,  10.09.2013, Sonsuz Ark




Seçkin Deniz Twitter Akışı