7 Ocak 2016 Perşembe

SA2307/KY1-CÇ182: Düşlerin İsyanı/Roman-Bölüm 2-IV

"Yaşamım düş kurmakla geçti ya!"

“Duygu darlığı yaşayan sanatçılar, kahramanlarını en çok nefes nefese bırakanlardır.. rahat nefes almayı bilmezler.”
F.Nietzsche

Bölüm İki
-IV-

Yok olmadı. Yine olmadı. İtiraf edebilsem.. itiraf ediyorum:

“Ben utanmazın tekiyim!” 

Yukarıda yazdıklarımın bir teki bile doğru değil, neredeyse. Bu nasıl ahde vefa olur ki? Bir kere emekli değilim. Hoş malulen emekli olduğum kimsenin meçhulü değil. Tekelde çalışmadım. Özel sektörlerde çalıştım. Ön muhasebeci olarak. En son işim, yani malulen emekli olmama karar verilen yer, bir alışveriş merkezinin bilgi işlem bölümüydü. Yoksul değildik. Geniş bir aileye mensubum. Zengin.. Hatırı sayılır. Adım da Rıfat değil. Cemşid. İlginç bir isim. Bu isimden çevremde kimseye rastlamadım desem, yeridir. Ailem hakkında detaylara girmeyi kendime zül sayıyorum. Yok.

 Yalanlarımı yüzüme vuracak birilerinin çıkabilme olasılığından ötürü değil. Bu arada yaşımda 50 değil. Henüz otuzunu bitirdim. Otuzunu.. yani kendi otuzumu. Kırkıncı yılımdan iki ay aldım. Bak bu deyişe bayılırım. Bu ailemizde sıkça kullanılan bir deyimdir. 


“Ha o mu? O on beşinden üç ay aldı.” Ne demek? Ne diye böyle bir tümce kurardık, bilmiyorum. Yalnız yaşıyorum. Evet, bir aile kuramadım. Bu doğru. Ama sakat biri ile bir arada yaşadığım da yalan.. Yalnızım. ‘Salim Muhayyer’ diye birini hiç tanımadım. Uydurduğum bir kişilik.

Genç biri ile gönül ilişkisi denilen şey de henüz emekli olmadan –yani malulen emekli olmadan- son çalıştığım iş yerinde, kasabın karısına duymuş olduğum duygulardır. Ki; az kalsın canımdan olacaktım. ‘Pis Serseri’, ‘Sapık’ unvanlarını o zamanlar aldım. Yok. Gerçekten benim bir günahım yoktu. Hani şair..

“Ama olmaz ki, Böyle de yatılmaz ki” demiş ya.. benimki de o hesap. Ben gerçekliği karıştırmıştım o dönemlerde. Hala da uyanabilmiş değilim. Sanki birinin düşüydüm. Ya da “şey”ler benim düşümdü. Adımın Cemşid olduğundan bile kuşku duyuyorum. Belki de Finamek ya da Cendel ya da Dehhak. Bu adlar niye hep içimde yankılanır onu da bilmiyorum. Adım Cemşid olsun isterdim, eğer değilse. Dehhak’a da razı gelirim. Allah göstermesin; ya adım Kaya falan olsa.. yok, o türlü adlara dayanamam. Dayanamazdım. Biliyorum. 

Bilgi işlem merkezinde –güya- ön muhasebeci olarak işe başlamıştım. Psikiyatristim Ernüvaz Hanım öyle dedi. Yani öyle dediğini hatırlıyorum. Ona “Sözcüklerimi Çaldılar” bütün sorun buradan kaynaklandı, demişim.“Demişim” diyorum, zira anımsamıyorum. Anımsadığım, gerçekten sözcüklerimin çalınmış olduğu. 

Barkodsuz ürünlere barkod hazırlamak, ürünleri kodlamak benim uhdemdeydi. Siz “A deterjanı, X yağı..” dersiniz ben; “09600080024” derim. Bunu anımsıyorum. Sayılar zıvanadan çıkarmıştı. Yani suç bende değildi. Ernüvaz Hanım ,‘Hep başkalarını suçladığımı bu yüzden sağlıklı iletişim kuramadığımı’ söyleyip durdu. Eğer sorumluluklarımı üstlenirmiş isem.. -bu tümceyi beğenmedim, daha oturaklı bir tümce bulduğumda değiştireceğimi aklımda tutarak devam edeyim-  hem kendimle hem başkalarıyla -bu başkalarından kasıt salt canlılar değil tüm “şey”ler –Ernüvaz Hanım – ortaokul Türkçe Öğretmenim- şey’deki “ler” takısının fazlalık olduğunu söylerdi. Nedense kızardı. Ama “ler” ekini, o çoğul ekini kullanmadan eksik kalacağının aşikârlığı da ortada. 

Yine dağıttığımın ayrımındayım. Ernüvaz Hanım, -yani ruh doktorum, nedense Ernüvaz Hanım’ın adını her anışımda titrini yazma gereksinimi duyuyorum bazen, bir tür tik olsa gerek- yaşadıklarımın bulunduğum yerde olmamın kaynağında sorumluluk üstlenmeyişim olduğunu söyledi. 

Uzun uzadıya bir şeyler anlattı ya.. kişi kendi seçermiş. Evet, kelli felli bir Fransız’dan söz ettiydi. O bu seçim işini öyle ileri götürmüşmüş ki; bir kişi anasından sakat doğsa da koşucu olmak isteyip olamasa kendisi sorumlu olur, diyesiymiş. Laf ki ne laf.. e adam sakat işte. Nasıl koşsun.. bulunduğum hâlin kökeninde işte kendim sorumluymuşum. Rakamlar demiştim.. ya rakamlar. İçimden elbet. Ernüvaz Hanım olmasa bitmiştim ben.. Tahtalıköye yollamışlardı. O hasta olduğuma normal insanları ikna etti de..





Cemal Çalık, 07.01.2016,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Düşlerin İsyanı, Roman 



Seçkin Deniz Twitter Akışı