29 Nisan 2018 Pazar

SA6045/KY71-ATANTİK4: Modern İnsanın Çok Yüzlülüğü…

"İslam, Kuran üzerinden insanların çoğunluğunun cehenneme gideceğini ihtar eder. Azınlık bir istisna olarak öne çıkartılır. O azınlık işte modernliği yanlışlayacak ve yadsıyacak şeyi bulmakla yükümlüdür. Meseleyi bu çerçeve içinden okumak lazım.."


Modern insan çok yüzlü... Müslüman da modernliğin kültüründen beslenmiş o da çok yüzlü hale gelmiştir. Yüzünü çıkardığımızda kalacak olan yüz hangisi acaba? Müslüman mı modern mi? İstisnası mı? Elbette ki var ve bu istisnalar kurucu olacaklardır... Önemli olan bu kurucu istisnaların kim olduğu ve hangi ahlaki yapıya sahip olduklarını gözlemlemek ve görebilecek bir bakışa sahip olabilmektir.

Fark edememek...

Modern Müslüman insan zavallı olduğunu fark etmiyor. Farkında olmadan modern insan gibi düşünüyor, davranıyor ve tepki veriyor... Bu ciddi bir sorun...

Teorik olarak bakıldığında her dönemde çok yüzlüler vardır ve olacaktır da… Ama hiçbir dönem, bugün adına modernlik dediğimiz düzeyde çok yüzlülüğü asli bir özellik olarak ortaya koymamıştır. Yani bir sapma değil asli bir unsur olarak çok yüzlülük öne çıkıyor... Modern olanla kadim olan arasındaki farka göndermedir bu aynı zamanda...

Modern özne, özcü bir özne değildir. Bilgisi de kendi öznelliğinin sonucu elde edilendir. Yani her halükarda farklı yüzleri kendisi için meşru kabul edebiliyor. Zaten bu yüzden hem dindar, hem laik, hem eşcinsel olmayı rahatlıkla kabul edebiliyor. Mesele açık yani modernliğin üzerine kurulu olan ontolojik kabullerin bizzat kendisi bu çoklu kimliği meşrulaştırıyor. Bu da özneye tanınan ayrıcalıktan dolayıdır. Tarihin hiçbir döneminde özne bu biçimiyle bilginin bizzat kaynağı haline getirilmemiştir. Aradaki farkı da burada görmek gerekiyor...

Modernlikten kastım; on altıncı yüzyılda oluşan ontolojik ve epistemolojik kabullere dayalı olan sistematik dünya görüşüne bağlılıktır.

Modernlik öncesi dönemde, insanlar, günah işliyor olabilir, yanlış tanrıya inanıyor olabilir, içlerindeki kâhinlerin sözlerine inanabilirler ama birey kendi bilgisinin oluşturduğu bir kültürde yaşamıyordu. Kadim dünyanın kabulü ile modern dünyanın kabulleri arasında ciddi farklar vardır. Modern denildiğinde sözlük anlamı ile değil ıstılah anlamıyla yorumlamak lazım…

Bu meseleye farklı şekillerde bakılabilir. Ben ayrımları üzerinden bakıyorum ama birileri de benzerlikleri üzerinden bakabilir. Hâlbuki kadim kültürde bilgi dış âlemden elde edilir. Yani dış âlemde varlık var ve onun bilgisi elde edilir.  Fakat modern bilgide kozmosun bilgisi öznenin kendisinden neşet eder.

Şöyle bir yaklaşım geliştirilebilir: "Modern özne, zaten özü kabul etmediği için kendi içinde çoğulcu bir benliği kuşanabilir. Bu sahip oldukları görüşle ilişkili bir tutumdur. Bunda eleştirilecek ne var ki?" Denebilir… Ancak modernlik çok yüzlülüğü tanrıyı veya sonsuzluğu negatif olarak taklit ederek yıkıcı bir durum ortaya çıkarıyor. Kötülüğün bu kadar yaygınlaşmasının sebebi de kanaatimce bu... 

Meseleyi derinlikli ele almalıyız. Ayrıca insanın tek yüz üzerinden farklı yüzlere yani benliklere sahip olması sorun değil. Ama tek benlikten beslenmeyen çok benlikli bir yapı sorun oluşturuyor, öncelikle bilinci yarıyor ve şizofrenik bir yapı oluşturuyor. Bunu da kendileri açıklıkla dile getiriyorlar. Modern insan şizofrenik insandır. Özü kaybettiği için çoklu yüzlere sahip ama bunu duyusal zevk ile beslediği içinde sorun büyüyor.  Burada kurucu benliği kaybettikleri için kültürel benliklere kapı aralıyorlar ve böylece parçalanmanın yollarını yasalaştırıyorlar.

Kuantum, hem öznel hem de göreli bir bakışı öne çıkartır. Ve kuantumda izlenilen şey izleyene göre biçim kazanıyor. Bu da tam bir öznellik sağlıyor. Yani özne bilginin oluşumunda birinci amildir. Bütünün Parçaları için parça olduğunu söyleyen de öznedir.

Kadim bakışa sahip olanlar bugün de var. Ama onlar etkilerini kaybettiler. Hala Müslümanlar kadim bir kültüre dayalılar. Bilgi, onlara göre verili olandır. Vahyi bilgiyi verili bilgi statüsünde görürüz... Elbette ki kötülük ve şeytanlaşma her dönemde vardır. Ama büyük şeytan küçük şeytanları dikkatten kaçırmamalı… Bu uyarı doğru ama sistem olarak düşündüğümüzde bu büyük şeytan neredeyse her şeye sirayet etmiştir… Birçok şey bugün o kültürden beslendiği için bu kadar yaygınlık kazanıyor. Basit bir örnek; reklam, kötü yâda iyi reklam fark etmez, reklam reklamdır, yani iyidir. Bu durumun dinde yeri yoktur... Yani iyi ve kötü kavramları boşa çıkartılıyor.

Bugün meseleyi doğru anlamak için analitik bakış şarttır. Analitik yaklaşım şeytanın da farklı katmanlara sahip olduğunu rahatlıkla bize gösterir. Sadece şeytanın değil şeytansı durumların, olguların ve kişilerinde farklı boyutlara sahip olduğu akıl açısından bedihidir. Ben fark üzerinden okuduğum için böyle yorumluyorum. Bir başkası da bütün üzerinden yorumlayabilir. Bu iki bakışın işlevselliği açısından değerini konuşabiliriz tabii ki...

Kentleşme bugün için kaçınılmaz bir şekil almıştır. Müslümanların artık kentli olma zamanı çoktan geldi. Sanatsever, estetik kaygısı olan, bilgili, nezaketli, çekici, sempatik, mütevazı şahsiyetleri kentli bir hayata hazırlamalıyız… Modern kimlik, Müslüman olma haysiyetine sahip olunduğunda zarar veremez. Kent, tarihsel süreç boyunca vardı. Kentli olmak eğer bir yozlaşmayı içinde taşımıyorsa değerli olandır. Modern ya da kadim yunan/batılı kentler, düzene dayalı ve bu aklın belirlediği bir düzendir. İlahi herhangi bir boyutu yoktur. 

Bu şu demek değil, Müslüman akıl kendi şehrini/ kentini kendisi kuramaz, bilakis kurmalıdır da… Sanat, estetik ve güzellik elbette ki insan ruhunu geliştiren olgulardır. Bu olguları hangi akıl düzeninden hareketle gerçekleştirdiğimiz önemli... Siyasi, sosyal olanın ve bireyin hangi yapı üzerinden kurulacağı bakımından önemli...

Bu noktada kendilik bilgisi temel olmalıdır. Bu kendilik bilgisi ise ancak Allah'ın sıfatları üzerinden ve bunun tecrübeye konu edinilmesiyle elde edilebilir. İkbal, düşüncesinin temeline tecrübeyi koyar, bu önemli, eğer bir şey tecrübeye konu edilebiliyorsa o zaman onu bilginin de konusu yapabiliriz. Kendilik bilgisini işte bu tecrübe üzerinden bilgiye dönüştürebiliriz. Burada kapalı bir alan var. Ama bu kapalılık Allah ile insanın aynı özne olmakla vasıflanması yüzündendir. Bu nokta çok önemli ve buradan yola çıkıldığında yaratılış ve hayat arasındaki ilişki ve imtihanın oluşunun neye tekabül edeceği meselesi de biraz daha açıklık kazanacaktır.

İslam, Kuran üzerinden insanların çoğunluğunun cehenneme gideceğini ihtar eder. Azınlık bir istisna olarak öne çıkartılır. O azınlık işte modernliği yanlışlayacak ve yadsıyacak şeyi bulmakla yükümlüdür. Meseleyi bu çerçeve içinden okumak lazım... İmtihan dünyası ve her imtihanda olduğu gibi bu imtihanda da dökülenler olacaktır. Burada çokluğa gönderme yapmak imtihanın ciddiyeti ile ilişkilidir. O rahmeti ile âlemleri kuşatmıştır.

Meselenin özü Asr suresinde aktarılmıştır: ‘İnsanlar hüsrandadır diye başlayıp ancak; iman edenler, salih amel sahipleri, hakkı ve sabrı tavsiyeleşenler’ istisna edilmişlerdir.Birçok ayet imtihanın ne kadar önemli ve çetin geçeceğini gösteriyor. O yüzden uyduruk nedenlerle dinden uzaklaşılamaz  üç sınıfa ayrılıyor kurtulanlar; sabikun olanlar, mukarrebun olanlar ve kitabı sağından verilenler…

Kimin neyi istediği kişinin kendisine bırakılmıştır, hesabı da ona göre görülecektir.

Allah dileğini en iyi bilendir…



Abdülaziz Tantik, 29.04.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Düşlemek



Sonsuz Ark'ın Notu: Abdülaziz Tantik  Beyefendi'ye, bütün samimiyetiyle yazdığı yazıları bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz... Seçkin Deniz, 31.03.2018





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı