13 Nisan 2017 Perşembe

SA4204/ÇY4-DB79: Dinler Arası Monolog

"Ne tuhaf belki de bu yüzden bilmiyorlar… Ne kadar çok yüreğin, aklın, vicdanın onları her yerde görebildiğini bilmiyorlar…"


Birçok kez bilgilendirilmiştik biz oysa… Neden buradaydık, ne yapmalıydık, hepsi anlatılmıştı bize. Ama bazen anlamadık ya da anlamazdan geldi bazıları.

Tarih bazen o kadar yalancıydı ki teslim oldular bir kısmı… Aptallık o kadar kolaydı ki… Kibir öylesine cazipti ki… Güç öylesine karşı konulmazdı ki…

Oysa son nokta konulmuştu artık. Geriye dönüş yoktu. Emir böyleydi. Her şey o kadar barizdi ki bunu gölgelemek, bulanıklaştırmak da artık daha meşakkatliydi batıl için. 

Ama onlar da vazgeçmediler. İşleri öylesine zordu ki şekilden şekile girdiler. Filmler çektiler, şarkılar bestelediler. Kitaplar, şiirler yazdılar. Tüneller kazdılar, çukurlar açtılar, dibi karanlık kuyular yaptılar. İnce ince sabırla dokudular ağlarını beyinlere. 

Yeri geldi diyalog dediler adına, yeri geldi hiçlik, yeri geldi sensin o dediler yavaşça fısıldayarak. 

Yeri geldi dediklerini yaparsak en yükseğe çıkmayı belki de tekrar doğmayı vaadettiler. 

Bazen ateşli çubuklar yuttular bu ucube karnavalında, bazen de müzikli bir kutudaki balerinler gibi dans ettiler döne döne.

Ortaklar aradılar kendi mahvolmuş ruhlarına eşlik edecek. Ah… Yeri geldi pek güzel laflar ettiler kocaman kocaman, süslü püslü bu karnavala katılalım diye.

Eh yeri geldi herkesi kucaklar gibi de yaptılar haliyle. Çağırdılar çatal dilleriyle zehirli kelimeler üfleyerek. Dilleri gel derken elleri, kolları, bütün uzuvları boğmak, kan emmek için beklemekteydi aslında.

O kadar mütevaziydiler ki kimseleri beğenmediler. Kendilerini üstü boyalı isimlerle tanıttılar bu yüzden. O kadar birleştiriciydiler ki sinsice izlediler, ayırdılar, böldüler.

Zamanı geldi mumlar, tütsüler yaktılar, o gösterişli heykelleri her bir ayrıntısına kendilerini gizleyerek yine yaptılar. Çünkü gizemleri hep ayrıntılardaydı. Hep saklı kocaman bir göz şeklinde izlediler. 

O koca göz kendini de, oynattığı kuklaları da pazarlamada pek mahirdi elbette.

Diyalog denen bu monologda hep onlar konuşmak istediler. Kendilerini kendilerine o kadar kaptırmışlardı ki kimseleri duymak istemediler. İtiraz edeni küçümsediler, küçümsedikçe öfkelendiler. O yüzden sakin bir öfkeyle beklediler, gizlendiler. 

O sahte görünmezlik peleriniyle ortalıkta dolaşırlarken onları görünür kılan çok önemli bir şey vardı oysa; kibir. Peşinden koştukları iblisin pek sevdiği kibir…

Ne tuhaf belki de bu yüzden bilmiyorlar… Ne kadar çok yüreğin, aklın, vicdanın onları her yerde görebildiğini bilmiyorlar…


Derya Beyaz, 13.04.2017, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Eleştiri

Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı