27 Kasım 2015 Cuma

SA2099/KY1-CÇ166: Bir Köşe Kapma Sevk-i Tâbisinin Kırılgan Duyarlıkları Üzerine

"düştüğünü gören adam, düştüğünü görene inanmayan adam, düştüğünü gördüğüne inanan adam, düştüğünü gördüğüne inanmayan adama inanan, düştüğünü gördüğünü sanan adam, düştüğünü gördüğünü sanan adama inanmayan adamlardan hangisi yanıtlamalıydı?" 


düştüğünde beklendiği kadar bir ses çıkardı. kuşkusuz böylesi devasa boyutta bir şeyin düşüşü bu çıkardığı sesten daha az bir sesi çıkarması beklenmezdi. hem zaten böyle bir beklenti içinde olan da yoktu. pek önemsiz bir gürültü, dedi düştüğünü gören adam. hangi gürültü, dedi gürültüden habersiz olan adam. birkaç salise önce düştü ya, işte onun sesi, dedi düştüğünü gören adam. düşen bir şey görmedim, dedi düştüğünü gören adamın savını kabullenmeyen adam. düştüğünü gören adam, düştüğüne inanmayan adama inanmaz gözlerle baktı. belki kendisiyle eğlendiğini düşündü ve benimle eğleniyorsunuz sanırım, dedi düştüğünü gören adam. hayır, dedi düştüğünü gören adama inanmayan adam, sizinle niçin eğleneyim ki? 
düşen bir şey olsaydı, görseydim ben de beklendiği kadar ses çıkardı, savınıza elbet yürekten katılırdım. düştüğünü gören adam kayıtsızca bakındı çevresine, az ilerde kendilerini dinleyen bir adam ilişti gözlerine. bir kulaktan başka bir şey olmadığı hemen belli olsa da ondan yardım istemeyi düşündü. evet, dedi düştüğünü gören adama inandığını açıkça belli eden  kulak kesilmiş adam, ben de beklendiği kadar bir ses çıkardı diyebilirim hiç kuşkuya kapılmadan. düştüğünü gören adama inanmayan adam da bir taraftar bulmalıydı elbet. yoksa itirazını temellendirmeden yoksun kalacaktı. ve bu yüzden birkaç kez ısırdı dudaklarını, pustu gözlerini. ve evet gördü. düştüğüne inanmayan adama yaklaşmıştı çünkü kendisine inanan adam. bakalım, dedi, hem düştüğünü gördüğünü söyleyen adama inanan adam buna dair ne gibi kanıtlara sahip? ben, dedi, böylesi kanıtlara sahip olduğuna inanmıyorum düştüğünü söyleyen adama inanan adamın. düştüğüne inanmayan adama inanan adamın bu sözleri tam bir şok etkisi yaratmış olmalıydı ki, tam bir sessizlik kapladı ortalığı. bir açmazın olanca ağırlığı altında ezilmeye başlamışlardı. hem karşı kanıt sunanlar için geçerliydi bu durum, hem karşı kanıtlara muhatap olanlar. affedersiniz, diye bir ses işitilince ister istemez, tüm başlar sesin geldiği yöne çevrildi. affedersiniz, diyen adam, kibritiniz var mı? dedi. diğerleri soruyu soranı bırakıp bir birlerine baktılar. kim yanıtlamalıydı bu soruyu? düştüğünü gören adam, düştüğünü görene inanmayan adam, düştüğünü gördüğüne inanan adam, düştüğünü gördüğüne inanmayan adama inanan, düştüğünü gördüğünü sanan adam, düştüğünü gördüğünü sanan adama inanmayan adamlardan hangisi yanıtlamalıydı? kuşkusuz her birinin vereceği bir yanıt vardı ama hangisi bu yanıtı sorana vermeliydi? bu son derece önemli bir problemdi. düştüğünü gören adam ve düştüğünü gören adama inanmayan adam, düştüğünü gören adama inanan adam kuşkusuz daha önce konuşmadan yanlarında dikilen düştüğünü gördüğünü sanan adama inanan ile düştüğünü gördüğünü sanan adama inanmayan adamın bir yanıt vermesini daha uygun görmüşlerdi. bu görüşle rahatlamışlardı ve bunu sezdirmeyi başardıklarına da inanıyorlardı. düştüğünü gördüğünü sanan adama inan adam dudak bükmekle yetindi. ve hatta omuzlarını kaldırarak istenen nesnenin kendisinde olmadığını ima etti. düştüğünü gördüğünü sanan adama inanmayan adam da aynısını yaptı utanarak. belli ki diğerlerinin kendisi hakkında bir taklitçi olduğu düşüncesine varacakları için utanmıştı. soru soran adam tek tek baktı her birine muhataplarının. kibritim yok, dedi düştüğünü gören adam, ancak bunu kendinde dedi. ve fakat, dedi yine kendinde, dilersen çakmağımı verebilirim. kendi kendine söylenen şey ’in bir hükmü olmadığından, kibritim yok, dedi yüksek sesle ve bir anlık bir sessizlikten sonra, dilersen çakmağım var, dedi. soruyu soran adam başkaca bir yanıt olmadığından başını sallayarak çekip gitti. düştüğüne inanmayan adam, belki evinde kullanmak için istemiştir, dedi. sanmam, dedi düştüğüne inanan adam. sigara yakacaktı. çakmağın ne olduğunu bilmediği için de işine yaramayacağı yargısıyla çekip gitti. bu çıkarsamaya katılmadığımı bildirmekten onur duymasam da bu çıkarsamaya katılmıyorum, dedi düştüğüne inanmayan adam. çünkü, dedi sigara içtiğine dair en ufacık bir belirti yoktu bedeninde. ben, dedi, özellikle dikkat ettim parmaklarının hiç birinde sigara içenlere özgü bir belirtiyi imleyen sarılıktan eser görmedim. ah, dedi düştüğünü gördüğünü sanana adama inanan adam, bu ne pespaye bir çıkarsama? belki eldiven kullanıyordur sigara içerken. bu, dedi büyük bir özgüvenle, hiç te olmayacak bir şey değil. hah, dedi düştüğünü gördüğünü sanan adama inanmayan adam, işte bu tam size göre bayım, düştüğüne taraftar olan bütün konuşmacıları eliyle bir bir göstererek, bu tam sizlik bir çıkarsama. niçin, dedi, niçin eldiven taksın bir adam sigara içmek için? gülünecek bir şey yok, dedi düştüğünü gördüğünü söyleyen adam, belki, dedi, sigara içmesi yasaklanmıştır, kimse onun sigara içtiğine dair bir kanıt, düştüğüne inanmayan tüm taraftarları bir bir eliyle işaret ederek, göremesin içindir. kuşkusuz bunda hiçbir tuhaflık ta bulunmaz sanırım. çünkü, dedi, bulunması için olması gerekir. bakın, dedi, rüzgâr nasıl da sert ve hoyrat esiyor, düştüğünü gören adam. konuyu değiştirmek için yaptığını düpedüz belli ederek söylemişti son tümcesini. diğerleri düştüğünü gören adamın işaret ettiği şeyi görmek için çevrelerine bakındılar. düştüğünü gördüğüne inanmayan adam dudaklarını büzdü, suratını ekşitti, bugün, dedi, bugün sizinle hiç mutabık kalamayacağız bayım. haklısınız, dedi düştüğünü gören adamdan önce davranmıştı düştüğüne inanmayan adama inanan şehla bakışlı, üstünde pembe kazak, pembe kazakla uyumsuz cırtlak renkli bir tayyör giymiş kadın. haklısınız, çünkü, dedi yumuşacık esen bir rüzgârın sert, hoyratça estiği savına kimse katılacak kadar kör olamaz. bakın, dedi etraflarındaki yapraksız birkaç kavak ağacını, yapraklı birkaç çam ağacını ve birkaç adını hiç birinin bilmediği geniş yapraklı ağaçları göstererek, bakınız hiçbir ağacın yaprağı savrulmuyor, çünkü tatlı hafif bir esinti var. ağaçlar da okşanmak ister ve rüzgâr vasıtasıyla okşanır ağaçlar. bakın, nasıl da tatlı tatlı salınıyorlar. işte bu yüzden düştüğünü gördüğünü söyleyen adamla bugün hiç kimse hiçbir konuda mutabık olamaz. kaldı ki, dedi, mutabık olanların kendilerini sorgulaması gerektiği gün gibi açık. düştüğünü gören adam, düştüğünü gördüğüne inanan adam, düştüğünü gördüğünü sanan adam, düştüğünü gördüğünü sanan adama inanan adam bu karşı olumlamayı bekliyormuşçasına neşelendiler. yani, dedi düştüğünü gören adam, şimdi siz neredeyse secdeye kapanmak üzere olan bu ağaçların sizlere saygı göstermek için böylesine yerlere yattığını söylerseniz şaşırmam. evet, dedi düştüğünü gören adama inanmayan adam, evet bizlere saygı için bu haldeler. böylesine alımlı bir kadını, dedi, selamlamak sizlere tuhaf gelir. oysa bunda tuhaf olan bir şey yok. 



Cemal Çalık, 27.11.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü



Seçkin Deniz Twitter Akışı