19 Kasım 2015 Perşembe

SA2065/TG161: 14 Afrika Ülkesi Hâlâ Fransa’ya Sömürge Vergisi Ödüyor

"Bağımsızlık ilanından günümüze kadar birçok Afrika ülkesinin Fransa’ya sömürge vergisi vermeye devam ettiğini biliyor muydunuz!"


2008 Mart/Eski Fransız Başkanı Jacques Chirac: 
“Afrika olmadığı takdirde Fransa üçüncü dünya sıralamasına düşecektir.”


14 African Countries Forced by France to Pay Colonial Tax For the Benefits of Slavery and Colonization

1958 yılında Gine’den Sékou Touré Fransız sömürge imparatorluğundan ayrılmaya karar vererek bağımsızlığı tercih ettiğinde, Paris’te yer alan Fransız sömürge elitleri çok öfkelendi ve Gine’deki Fransız yönetimi, o kızgınlıkla ülkede sömürge yönetimi sayesinde gerçekleştiğini söylediği her şeyi ortadan kaldırdı.  

Üç yüz bin Fransız, bütün mal varlıklarını yanlarına alıp taşınmaz olanları yok ederek ülkeden ayrıldı. Okulları, fidanlıkları, kamu yönetimi binalarını yıktılar; arabalar, kitaplar, tıbbi malzemeler, araştırma enstitüsünde bulunan araç gereçler, traktörler tahrip edildi; çiftliklerde bulunan atlar, inekler katledildi ve depolarda bulunan yiyecek malzemeleri yakıldı veya zehirlendi. 

Yapılan bu zulmün gayesi diğer tüm kolonilere Fransa’yı reddetmenin maliyetinin çok yüksek olacağına dair açık bir mesaj göndermekti.  

Korku, Afrikalı elitler arasında yavaş yayıldı ve bundan sonra hiçbiri, sloganı: “Kölelik içinde zengin olmaktansa fakirlik içinde özgür olmayı tercih ediyoruz” olan Sékou Touré’yu takip etme cesareti gösteremedi. 

Batı Afrika’da yer alan küçük bir ülke olan Togo Cumhuriyeti’nin ilk başkanı Sylvanus Olympio, Fransızlarla ortak noktada buluşan bir çözüm bulmuştu. Ülkesinin Fransa hâkimiyetinde kalmasını istemiyordu, bu nedenle De Gaule tarafından önerilmiş olan kolonizasyonun devamı anlaşmasını imzalamayı reddetti ancak Togo’nun Fransız sömürgeciliği sayesinde elde ettiği menfaatlere karşılık Fransa’ya yıllık olarak belirli bir ücret ödemeyi kabul etti.  

Fransızların ülkeyi terk etmeden önce her şeyi tahrip etmemelerinin tek şartı buydu. Bununla birlikte Fransa tarafından öngörülen miktar o kadar fazlaydı ki; “sömürge borcu” adı verilen ödemenin miktarı, ülkenin 1963 bütçesinin %40’ını oluşturmaktaydı.  

Bağımsızlığını yeni kazanan Togo’nun mali durumu çok kararsızdı, dolayısıyla bu durumdan kurtulmak isteyen Olympio, Fransız sömürge parası olan FCFA’dan (Fransa Afrika Kolonileri Frankı) çıkarak ülkenin kendi parasını basma kararı aldı. 13 Ocak 1963 tarihinde, ülkesinin kendi parasını basmaya başlamasından üç gün sonra, Fransa tarafından desteklenen askerlerden oluşan bir ekip yeni bağımsızlığını kazanmış Afrika’nın seçilmiş ilk başkanını öldürdü. Olympio’yı öldüren kişi eskiden Fransız Yabancı Lejyoner subayı olarak görev yapmış olan Etienne Gnassingbe idi ve bu iş karşılığında Fransız elçiliğinden 612 $ almıştı. 

Olympio’nun hayali bağımsız, kendi kendine yetebilen ve kendine güvenen bir ülkeydi. Fakat Fransızlar bu fikirden hoşlanmamıştı.

30 Haziran 1962 tarihinde Mali Cumhuriyeti’nin ilk başkanı olan Modiba Keita, bağımsızlığını yeni kazanmış olan 12 Afrika ülkesine dayatılan Fransız sömürge para sistemi FCFA’dan çıkma kararı aldı. Sosyalist ekonomik düzene daha sıcak bakmakta olan Malili başkan için Fransa ile devam ettirilecek olan kolonizasyonun devamı anlaşmasının bir tuzak ve ülkenin kalkınmasına karşı ağır bir yük olduğu aşikârdı. 19 Kasım 1968’de aynen Olympio gibi, Keita da başka bir eski Fransız lejyoneri olan Teğmen Moussa Traoré tarafından gerçekleştirilen darbenin kurbanı olacaktı.   

Afrikalıların Avrupa sömürgeciliğinden kurtulmak için çaba sarf ettiği bu süreçte Fransa, birçok eski Yabancı lejyoneri kullanarak seçilmiş başkanlara karşı defalarca darbe gerçekleştirmiştir:

  • 1 Ocak 1966-Eski bir Fransız yabancı lejyoneri olan Jean-Bédel Bokassa, Orta Afrika Cumhuriyeti’nin ilk başkanı David Dacko’ya karşı bir darbe gerçekleştirdi.
  • 3 Ocak 1966- Şimdi Burkina Faso olarak isimlendirilen Yukarı Volta Cumhuriyeti’nin ilk başkanı Maurice Yaméogo, Endonezya ve Cezayir’de bu ülkelerin bağımsızlık mücadelesine karşı, Fransız birlikleri ile beraber savaşmış eski bir Fransız lejyoner olan Aboubacar Sangoulé Lamizana tarafından gerçekleştirilen bir darbenin kurbanı oldu. 
  • 26 Ekim 1972-Benin Cumhuriyeti’nin ilk başkanı Hubert Maga’nın korumalığını yapmakta olan Mathieu Kérékou, 1968-1970 yılları arasında Fransız askeri okullarında bulunmasının sonrasında başkana karşı bir darbe gerçekleştirdi. 

Son 50 yıl içerisinde, Afrika’da yer alan 26 ülkede toplam 67 darbe gerçekleşmiştir. Bu ülkelerin 16’sı Fransa’nın eski sömürgelerinden oluşmaktadır ki bu durum, darbelerin %61’inin Afrika’nın Fransızca konuşulan kesimlerinde gerçekleştiği anlamına gelmektedir.   


Şekil:1 Afrika’da ülkelere göre gerçekleşen darbe sayıları

Bu rakamların da göstermekte olduğu gibi Fransa, umutsuz ancak aktif bir şekilde sömürgelerini elinde tutmaya çalışmıştır, bunun maliyeti her ne olursa olsun. 

2008 Mart ayında eski Fransız Başkanı Jacques Chirac şöyle diyor:

“Afrika olmadığı takdirde Fransa üçüncü dünya sıralamasına düşecektir.”

Chirac’tan önce gelen François Mitterand, 1957 senesinde şu öngörüde bulunmuştu: 

“Afrika olmaksızın Fransa’nın 21.yy’a ait bir tarihi olmayacaktır.”

Bu makaleyi yazdığım sırada 14 Afrika ülkesi, dış rezervlerinin %85’ini Fransız maliye bakanlığının kontrolü altında Fransa merkez bankasına yatırmalarını gerektiren bir sömürge anlaşmasını imzalamak zorunda bırakıldı. 

Günümüze, yani 2014 senesine kadar, Togo ve diğer 13 Afrika ülkesi halen Fransa’ya sömürge vergisi ödemek zorunda bırakılmıştır. Bunu reddeden Afrika liderleri ya öldürülmüş ya da darbe kurbanı olmuşlardır. Kendilerine itaat eden liderler, halkları aşırı yoksulluk ve çaresizlikle karşı karşıya kalırken, Fransa tarafından müsrif bir hayat tarzıyla ödüllendirilmişlerdir.  

Fransa, Avrupa Birliği tarafından bile kınanmış olan bu şeytani sistemden her yıl Afrika’dan kendi hazinesine giren 500 milyar $ nedeniyle vazgeçmeye hazır değildi.

Genellikle Afrika liderlerini kendi milletleri yerine batılı ulusların menfaatine hizmet etmekle suçlarız ancak bu davranışın açık bir izahatı var. Bu liderler o şekilde davranıyor çünkü ya öldürülmekten ya da bir darbeye kurban gitmekten korkuyorlar. Herhangi bir saldırı veya sorun karşısında arkalarında güçlü bir halkın onları desteklemesini istiyorlar. Fakat dostane bir millet desteğinin aksine bu liderlere, kendi halklarının veya uluslarının menfaatlerine hizmetten feragat etmelerine karşılık Batının koruması teklif ediliyor.  
  
Afrikalı liderler, sömürgeci devletler tarafından sürekli gözetim altında tutulmasa ve sindirilmeseydi kendi halklarının menfaatleri için çalışacaklardı.  

Fransa’dan bağımsızlık kazanmayı seçmiş olmanın sonuçlarından korkmakta olan Leopold Sédar Senghor 1958 senesinde şöyle diyor: 

“Senegal halkının seçimi bağımsızlıktır, bunun Fransa ile dostane bir şekilde gerçekleşmesini istiyorlar, münakaşa halinde değil.” 

Bu tarihten itibaren Fransa, sömürgeleri için sadece “kâğıt üzerinde bir bağımsızlığı” kabul etmiş ancak Fransa ile aralarındaki ilişkilerin, özelde Fransız sömürge parası (Frank), Fransız eğitim sistemi, askeri ve ticari tercihlerde aralarındaki bağlantının nasıl olacağını detaylandırarak bir “İşbirliği Mutabakatı” dayatmıştır. 

Aşağıda 1950’lerden beri uygulanmakta olan Kolonizasyonun devamı anlaşmasının 11 ana maddesi bulunmaktadır:

 #1.  Fransa’ya ödenecek Sömürge Vergisi 

Bağımsızlığını yeni kazanmış olan ülkeler, Fransa tarafından sömürge yönetimi sırasında ülkede oluşturulmuş olan altyapı için ücret ödemelidir.

Ödenen miktarlarla alakalı detaylara, Afrika ülkeleri tarafından elde edilen haklar ve ödeme şartları konusundaki detaylara tam anlamıyla ulaşılamamıştır, bu konu üzerinde çalışılmaktadır.
  

#2. Ulusal rezervlere doğrudan el koyulması 

Afrika ülkeleri, ulusal para rezervlerini Fransa Merkez Bankası’na yatırmak mecburiyetindedir. 

Fransa 1961’den beri 14 Afrika ülkesinin ulusal rezervlerini elinde tutmaktadır, bu ülkeler: Benin, Burkina Faso, Gine-Bissau, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo Cumhuriyeti, Ekvator Ginesi ve Gabon’dur.

Farklı ülkelerin meydana getirdiği bu kümenin para politikası yönetimi, aslında WAEMU veya CEMAC gibi merkezi mali makamlar hesaba katılmaksızın Fransız Hazinesi tarafından gerçekleştirildiği için çok komplike bir olay değildir. 

Bankaların kuruluş şartlarına ve CFA anlaşma şartlarına göre her bir Afrika ülkesine ait Merkez Bankası, döviz rezervlerinin %65’ini doğrudan ve ayrıca diğer %20’sini mali borçlara teminat olarak Fransız Hazinesinde yer almakta olan “işletim hesaplarında” bulundurmakla yükümlüdür.  

CFA merkez bankaları ayrıca her bir üye ülkeye sağlanan krediye, ülkenin önceki seneye ait devlet gelirinin %20’sine eşdeğer oranda faiz tavanı uygulamaktadır. BEAC ve BCEAO Fransa Hazinesi ile açık kredi kullanma imkânına sahip olsa bile bu konudaki şartları Fransız Hazinesi belirlemektedir. Son söz, Afrika ülkelerine ait dış rezervleri kendi adına Paris Ticaret Borsası’na yatıran Fransa Merkez Bankası’na aittir.   

Kısacası bu Afrika ülkelerine ait dış rezervlerin %80’i Fransa Hazinesi tarafından kontrol edilmekte olan “işletim hesaplarında” bulunmaktadır. İki CFA bankasının, ismen Afrika’ya ait olmalarına rağmen kendilerine ait bir mali politikaları yoktur. Afrikalı ülkeler, Fransa Hazinesi tarafından tutulmakta olan dış rezerv havuzunun, grup anlamında veya şahsi olarak, ne kadarının kendilerine ait olduğu hakkında malumat sahibi değildir ve bu konuda kendilerine bilgi de verilmemektedir.

Fransa Hazinesinde bulunan bu fonların yatırımından elde edilen karın havuza eklenmekte olduğu düşünülmektedir ancak ne bankalara ne de bu ülkelere, gerçekleşen değişimlerin detaylarına yönelik muhasebe kayıtları verilmemektedir. Hazinede çalışan ve işletim hesaplarının miktarları konusunda bu fonların nerelere yatırıldığı; yatırımlardan elde edilen bir kazanç olup olmadığı gibi konularda bilgi sahibi olan sınırlı sayıdaki yüksek mertebedeki kişinin, bu tür bilgileri CFA bankalarına ya da Afrika ülkelerinin merkez bankalarına iletmesi yasaklanmıştır.”  (Dr. Gary K. Busch)

Şu anda Fransa hazinesinde Afrika ülkelerine ait 500 milyar $ bulunduğu tahmin edilmektedir ve Fransa, eski imparatorluğun bu karanlık yüzüne ışık tutmaya kalkan her kim olursa onu engellemek için her şeyi yapacaktır.  

Afrika ülkelerinin bu paraya erişim imkânı bulunmamaktadır.

Fransa tarafından ülkelere verilen erişim miktarı yıllık olarak paranın %15’idir. Eğer bundan daha fazla paraya ihtiyaçları olursa bu parayı Fransa Hazinesinde bulunan %65’lik hisse içinden, ticari faiz oranları ile borç almak zorundadırlar. Olayları daha da trajik hale getiren Fransa, ülkelerin rezervden alacakları borç miktarı üzerinde faiz tavanı uygulamaktadır. Faiz tavanı bir önceki senenin devlet gelirinin %20’sine sabitlenmiştir. Eğer ülkeler kendi paralarının % 20’sinden daha fazla borç almak isterse Fransa’nın veto etme hakkı vardır. 

Fransa eski Başkanı Jacques Chirac şöyle diyor: ”Dürüst olmalı ve şunu ifade etmeliyiz ki bankalarımızda bulunan paranın büyük bölümü tamamen Afrika kıtasının istismarından kaynaklanmaktadır.”

#3.  Ülkede keşfedilmiş olan herhangi bir ham madde veya doğal kaynağın ilk ön alım hakkına sahip olma

Fransa eski sömürge topraklarında bulunan herhangi bir doğal kaynağın ilk satın alım hakkına sahiptir. Sadece Fransa’nın bu kaynakla ilgilenmediğini ifade etmesi halinde Afrika ülkeleri başka partnerlere yönelebilir.

#4. Fransa’nın menfaatlerine ve kamu ve devlet ihalelerine giren Fransız şirketlerine öncelik tanınması 

Hükümet anlaşmaları ile gerçekleşen ihalelerde ilk önce Fransız şirketleri değerlendirmeye alınmalı ve daha sonra diğer seçenekler değerlendirilmelidir. Bu noktada Afrika ülkelerinin elde edebileceği daha fazla kazanç önemli değildir.     

Sonuç olarak Fransa’nın birçok eski sömürgesinde, ülkenin en önemli iktisadi değerleri Fransız şirketlerinin elindedir. Örneğin, Côte d’Ivoire’de; su, elektrik, telefon, ulaşım, limanlar ve önemli bankalar gibi kamu hizmeti yapan en önemli kuruluşlar Fransız şirketleri tarafından kontrol edilmektedir. Aynı durum ticaret, inşaat ve tarım sektörlerinde de geçerlidir.   

Son olarak daha önce yazmış olduğum bir makalede belirttiğim gibi şunu söyleyebiliriz: “Afrikalılar şu anda Avrupalıların sahip olduğu bir kıtada yaşamaktadır!”

#5. Askeri ekipmanların sağlanması ve askeri personelin eğitilmesine yönelik özel hak

Sömürge Anlaşması’nda yer alan burslar, yardımlar ve “Savunma Anlaşmalarına” yönelik sofistike şartlar gereğince Afrikalılar, üst düzey askeri yetkililerini eğitim için Fransa’ya veya Fransızlar tarafından yönetilen eğitim kurumlarına göndermek zorundadır.  

Bu şekilde Fransa, kıtada yüzlerce hatta binlerce hain yetiştirerek onları desteklemiştir. Bu insanlar, kendilerine ihtiyaç duyulmadığı zamanlarda pasif halde beklemekte, bir darbe gerçekleştirileceği zaman veya başka herhangi bir amaç için gerektiğinde aktif hale getirilmektedirler. 

#6. Fransa’nın, bir ülkeye önceden birliklerini konuşlandırma ve menfaatlerini savunmak adına askeri müdahalede bulunma hakkı

Sömürge Anlaşması‘na dâhil edilmiş “Savunma Sözleşmeleri” uyarınca; Afrika ülkelerine askeri müdahale gerçekleştirmek ve ayrıca bu ülkelerde yer alan üslere ve askeri tesislere tamamen Fransa’nın kontrolündeki birliklerini yerleştirmek Fransa’nın meşru hakkıdır.   
.


Şekil:2 Afrika’da bulunan Fransız üsleri 

Côte d’Ivoire Devlet Başkanı Laurent Gbagbo, Fransa’nın ülkesini istismarını sonlandırmayı denediğinde Fransa tarafından kendisine karşı bir darbe düzenlendi. Gbagbo’nun devrilmesine yönelik uzun süreçte Fransız tankları, helikopter uçak gemileri ve Özel Kuvvetleri çatışmaya doğrudan müdahale ederek sivillerin üzerine ateş açtı ve birçok insanın ölümüne sebep oldu.  2006’da Fildişi-Abidjan’da meydana gelen çatışmalarda Fransız ordusu tarafından silahsız 65 sivil katledilirken 1200 insan yaralandı. 

Fransa’nın gerçekleştirdiği darbe başarıyla sonuçlanıp Alassane Outtara iktidara getirilirken Fransa, Outtara hükümetinden iç savaş sırasında Fransız iş dünyasının uğradığı kaybı telafi etmesini istiyordu. Outtara Fransa’ya iki kere ödeme yapmış olmasına rağmen Fransızlar hala zararda olduklarını söylemekteydi. 

#7. Fransızcanın ülkenin (Afrika) resmi dili ve eğitim dili olarak kabul edilmesine yönelik dayatma

"Oui, Monsieur. Vous devez parlez français, la langue de Molière!"

Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından denetlenen, Fransız dili ve kültürünün yayılmasına yönelik bir organizasyon oluşturularak “Frankofon” olarak isimlendirildi.

Bir makalede ifade edildiği şekliyle eğer Fransızca, konuşabildiğiniz tek dil ise insani bilgi ve düşüncenin ancak %4’üne erişebilirsiniz ki bu son derece sınırlandırıcıdır.   

#8. Fransız sömürge parası FCFA’nın kullanılmasına yönelik dayatma 

Bu konu Fransa için tam anlamıyla süt veren bir inektir fakat öylesine şeytani bir sistemdir ki Avrupa Birliği tarafından bile kınanmıştır. Ancak Fransa, Afrika’dan kendi hazinesine 500 milyar dolar akmasını sağlayan sömürge sisteminden vazgeçmeye hazır değildir. 

Euro’nun Avrupa’da kullanıma girdiği dönemde diğer Avrupa ülkeleri, Fransa tarafından uygulanan bu sömürü sisteminin farkına varmış, birçoğu özellikle de İskandinav ülkeleri Fransa’ya buna bir son vermesini önermiş ancak başarılı olamamışlardır.   

#9.  Yıllık olarak Fransa’ya bilanço ve rezerv raporu gönderme mecburiyeti

Eğer rapor yoksa para da yoktur. Eski kolonilere ait merkez bankalarının sekreterliği ve iki yılda bir gerçekleşen eski kolonilerin Maliye Bakanları toplantısının sekreterliği, Fransız Merkez Bankası/Hazinesi tarafından yürütülmektedir. 

#10. Fransa tarafından yapılacak yetkilendirilme haricinde başka herhangi bir ülkeyle askeri ittifaka girmememe sözü 

Afrika ülkeleri genellikle bölgesel askeri ittifaklar kurma eğiliminde değildir. Pek çoğu sadece eski sömürgecileri ile askeri ittifaklar kurar!

Fransa’nın eski kolonilerinin, Fransa tarafından önerilenden başka bir ülkeyle askeri ittifak kurması yasaklanmıştır.  

#11. Savaş veya Küresel Kriz durumlarında Fransa ile ittifak yapma yükümlülüğü 

İkinci Dünya Savaşı sırasında bir milyondan fazla Afrikalı asker Nazizm ve faşizme karşı savaşmıştır. Bu katkı çoğu kez görmezden gelinmiş veya küçümsenmişse de 1940 senesinde Almanya’nın Fransa’yı bozguna uğratması için sadece 6 haftanın yeterli olmuş olduğu düşünüldüğünde Fransa’nın gelecekteki “Büyük Fransa” hayali için Afrikalıları son derece kullanışlı gördüğü anlaşılmaktadır.  

Fransa’nın Afrika ile ilişkilerinde ayrıca psikopatik bir taraf da bulunmaktadır.  Fransa, kölelik zamanından beri Afrika’yı yağmalamaya ve istismara aşırı derecede alışmıştır. Dolayısıyla Fransız eliti geçmiş ve gelenek ötesine geçen bir yaratıcılık ve hayal gücünden tamamen yoksun kalmıştır.

Fransa’nın geçmişte donup kalmış iki kurumu vardır; Fransa’nın değişmesi halinde gerçekleşecek bir kıyamet senaryosuyla, paranoyakça ve psikopat bir şekilde insanlar arasında korku yaymakta olan ve ideolojik referanslarının hala 19.yy romantizminden beslenmekte olduğu bu iki kurum: Fransa Maliye ve Bütçe Bakanlığı ile Fransa Dışişleri Bakanlığı’dır. Bu iki kurum, sadece Afrika’ya değil Fransızların kendisine karşı da tehdit oluşturmaktadır. 

Afrikalı olarak bizim için mesele, başkasının izni olmaksızın kendi hür irademizi kazanmaktır. Örneğin hala, Côte d’Ivoire’de bulunan 450 Fransız askerinin, 20 milyon insandan oluşan bir toplumu nasıl kontrol altında tutabildiğini anlayabilmiş değilim. 

Fransız sömürge vergisinden haberdar olan insanların verdiği ilk tepki genellikle bir soru şeklinde oluyor: “Ne zamandan beri?”

Tarihi anlamda bir karşılaştırma yapmak gerekirse; Fransız köle tüccarlarının, köleliğin kaldırılması ve Haitili kölelerin özgürleştirilmesinden kaynaklanan zararına karşılık, 1804’ten 1947 senesine (neredeyse yüz elli yıl) kadar Haiti’nin Fransa’ya ödemek zorunda bırakıldığı paranın günümüzdeki karşılığı 21 milyar $’dır.

Afrika ülkeleri sömürge vergisini son 50 yıldan beridir ödemektedir dolayısıyla bir yüzyıllık ödemenin daha kalmış olabileceğini düşünüyorum. 


Mawuna Remarque KOUTONIN / 28 Ocak 2014


Tamer Güner, 19.11.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri, 



Orijinal Metin:
http://www.siliconafrica.com/france-colonial-tax/

Seçkin Deniz Twitter Akışı