28 Temmuz 2014 Pazartesi

SA801/KY4-FM10: Gündem ve Kerbela ile Tarihsel Hesaplaşma

“Ne Kerbela sizin sandığınız gibi bir mekândı ne de Huseyn bildiğiniz insandı.”


Şaşkınım. Ama gerçekten şaşkınım. Şaşkınlığım daha önceki davalar başladığında başlamıştı. Davaların niye açıldığına şaşırmamıştım. Davadır açılır. Yok; şaşkınlığım ona değildi. Açılan davalara taraf olunmaya şaşırmıştım. Dava açanlar delilleri ortaya koyuyordu. Ki öyle olması gerekir. Hakkında dava açılanlar da bunların uydurma olduğunu söylüyordu. Ki; öyle olması da gayet doğal. Şaşkınlığım, bu açılan davalarda tarafların bence tuhaf olan tavrıydı.

Dava açanlara taraf olanlar nezdinde dava açtıkları kişiler kesin suçluydu; neredeyse mahkemeye bile gerek yoktu. Deliller kesindi. Haklarında dava açılanların tarafında olanların nezdinde ise mahkeme anlamsızdı; çünkü iddialar külliyen uydurmaydı. Delillerin uydurma olduğuna dair kati kanaati olanlar taraf oldukları kişilerin savunmalarından öte bir şey değildi elbet. Öyle ya memleketin hatırı sayılır bir nüfusu dava açılır açılmaz nasıl birden hukukçu olmuş olabilirlerdi ki?

Şaşkınlığım burada başlıyor. Hakkında dava açanların/ dava açılanların hangisine yakınsa mezhebiniz, meşrebiniz, kliğiniz, grubunuz o tarafın söyledikleri mutlak gerçek. Deliller ya mutlak doğru, ya mutlak uydurma. Böyle düşünmeyenler ise en iyi durumda saf, değilse vatan haini, dönek, hırsız, yalaka.. vesaire. Bunda bir tuhaflık yok mu?

Sen delil diyorsun, o da delil diyor. Eğer hukuk uzmanıysan suç ve ceza eğitimin var ve dosyaları inceleyerek bir hükümde bulunuyorsan buna bir şey demem. Diyemem. Şimdi bugüne kadar gündeme gelmiş toplumsal etkisi büyük davlarda taraf olan taraflara soruyorum; sahi siz iki tarafın da delillerini inceleyip öyle mi tarafınızı belirlediniz? Yoksa kliğiniz, mezhebiniz, meşrebiniz suç işlemez hissiyatından hareketle mi tarafınızı seçtiniz?

Ben dün açılan davalarda tarafsızdım. Bugün de tarafsızım. Ne suçlayanlara ‘Yezid’ derim ne suçlananlara. Ama şunu derim dün “Kerbela ile tarihsel hesaplaşmayı” gündeme getirenleri müfsidlikle suçlayanlar bugün Kerbela üzerinden bir algı oluşturmaya çalışıyorlarsa büyük bir yanlış üzerindedirler, sapma üzerindedirler.

Ne Kerbela sizin sandığınız gibi bir mekândı ne de Huseyn bildiğiniz insandı. Huseyn ne Yezid’in kendisine ne de yardımcılarına mektup yazıp taltif etmemişti. Gerçek “Bir” zor karşısında ‘Bir’e mektuplar döşeyen insanın Huseyni ağzına alması bile Huseyn için zûldür. 28 Şubat bu ülkede Huseyn’leri ayıran turnusoldü.

Kerbela'da taraf olmayı müfsidlik sayan bir anlayışın bugün Kerbala'daki kişileri anmasında var bir hinlik elbet. Ama Hüseyn olmak bu kadar ucuz değil, hele Yezid’in nesebini, mızrakların ucuna Kur'an sahifelerini takanı, Ammar Bin Yasir’in kanını dökeni taltif için "Ona da hz. demeliyiz" diyenin kendini İmam Hüseyn'le özdeşleştirmesine sanırım sadece gülünür.


Fikri Muhayyer, 28.07.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar



Seçkin Deniz Twitter Akışı