27 Temmuz 2014 Pazar

SA800/FT23: Sırpların Redd-i Mirası yahut Kilise’ye Tematik İsyan; Aziz Georgije

Sveti Georgije ubiva azdahu-Свети Георгије убива аждаху- St George Shoots The Dragon-Aziz George; Efsanevi Ejderha Avcısı

“Başka hangi ulus güneşe bizim gibi lanet eder ki? 
Güneşe lanet ederiz, ama kanlı güneş; O bir mucizedir. Her zaman bizim üzerimizde parlar. 
Güneşle birlikte nimete, Meryem Ana’ya ve hatta Tanrı’ya bile lanet ediyoruz. 
Bu olgulara lanet okuyan bir millet nasıl olur da bir umut taşıyabilir ki?”             
Filmin Dedası'ndan 

Böyle bir film çekilmiş ve varmış! Fakat bizim haberimiz yok; biz yüzlerce yıl özellikle bize karşı kullanılmış olan bir baskın kültür kodunun çözülüşünü atlamışız, evet hem de büyük bir ihmalle Aziz Georgije filmiyle Sırpların 11. Yüzyılda üstlendikleri ve 20. yüzyılın sonuna kadar bütün Hıristiyan Dünya’sını temsilen karşılaştıkları her Müslüman’a karşı büyük bir şevkle tutundukları/ oynadıkları yok edici/koruyucu Aziz Georgije rolünden bir çırpıda vazgeçtiklerini fark edememişiz.

Bu film Sırpların yaşadığı büyük bir sosyopiskolojik çözülmeyi; büyük bir tarihî, kültürel ve dinî kırılmayı anlatıyor. 24 Nisan 2010’da Çırağan Sarayı'nda Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Haris Sladziç ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç ile aile fotoğrafı çektirirken belki de bu filmin Sırp kamuoyunda uyandırdığı etkinin hisselerinden faydalanmıştı. Bu film Sırbistan’ın insanî açılım projelerinden biri.

Film, tarihî arka plan bilgisinden yoksun izleyenler için başlangıçta klasik bir savaş ve aşk öyküsü gibi duruyor. Öykü bu iki asal bileşenin doğrultmanlığı ve yönergeleriyle izlendiğinde filmin adı Aziz Georgije, izleyiciye hiçbir şey anlatmıyor. Zaten, filmin lokal kaygılar gözeterek çekildiği, bir proje filmi olduğu belli; filmin hedef kitlesi Sırplar. Doğal olarak da film, kullanılan imgelemeler ve Hıristiyanlık kültüne ait özel figürlerle girişkenleştirilmiş, Hıristiyan olmayan, bilhassa fanatik/fundemantalist/köktenci Hıristiyan olmayan izleyicinin filmin sekans geçişlerinde, “Ben bu filmi neden izliyorum?” demesi normal. Buna rağmen, Hıristiyanlığın çok özel bir azizi olan Gergoge’un Hıristiyan olan her izleyici için taşıdığı anlam lokal değil, bilhassa global ve hatta Haçlılık sembolü. Çünkü; Aziz George, yunan mitolojisinden üretilmiş olan bir fenomen.


Mit'e göre Kapadokyalı Aziz George, Libya'da bir krallığı tehdit eden bir ejderhanın yaşadığı bir bölgeye gelir. Kral ejderhanın üzerine ordular göndermiş ama başarılı olamamıştır. Ejderha günde iki kuzu yemekte ve bu sebeple çevre köylülerin geçim sıkıntısı çekmesine neden olmaktadır. Çare bulamayan köylüler ejderhaya genç kızları kurban etmeye başlamışlardır. Bunu duyan kahraman tam da prensesin kurban verileceği gün ejderhaya karşı çıkar. Onu bir tek mızrak darbesiyle alt eder ve atının toynakları altında ezer. Bunun üzerine kral Aziz George'a çeşitli hediyeler sunar, o ise kendisine sunulan hediyeleri halkla paylaşır; onları, vaftiz olmaya davet eder. Kral ve halkı Hıristiyanlığa geçerek vaftiz olurlar. Kral bir kilise inşa eder.


Film, tarihî/mitik arka planına göre Doğu’dan gelen Müslüman akınlara karşı Sırpları Hıristiyanlığın koruyucusu olan Aziz George ile eşleştirmekte; Prensesi Hıristiyanlığın mecazî sembolü, ejderhayı ise Hıristiyanlığın karşısındaki kötü güçlerle (Romalılar, Müslümanlar vs.) örtüştürmektedir.

Yunan mitolojisindeki Perseus ve Andromeda mitinin Hıristiyanlığa uyarlamasıdır ama yine de o günkü Avrupa’nın çok ihtiyaç duyduğu ve bu öyküyle öne çıkarttığı kadını koruma, kötüyle savaşma, fakire karşı cömertlik ve iman gücü nitelikleriyle St.George, Orta Çağ Avrupa’sında son derece popüler olmuş ve tapınısı hemen hemen "Christmas" kadar önemli bir yortu haline getirilmiştir.

Saint George (M.Ö. 275-281-23 Nisan 303) Ortodoks Kilisesi ve Doğu Ortodoks Kiliseleri en kutsal azizi ve Kanada, Katalonya, İngiltere, Etiyopya, Gürcistan, Yunanistan, Karadağ, Portekiz, Sırbistan, İstanbul, Ljubljana şehirlerinin koruyucusu.

Sırbistan tarihinde çekilmiş en pahalı filmlerden birisi olan St George Shoots The Dragon (Sveti Georgije Ubiva Azdahu) filminin bütçesinde devletin(2.250.000 €,) ve Avrupa Birliği ‘nin (Eurimages aracılığı ile 400.000 €) büyük katkıları var. Sırbistan Kültür Bakanlığı ve Özerk Voyvodina Bölgesi Yönetim Kurulu filmi desteklemiş.. Bu film için kurulan şirketler Zillion Film (Lazar Ristovski), Yodi Film Craftsman ( Zoran Cvijanović ve Milko Josifov ), Maslačak Film (Biljana Prvanović ) ve Delirium Film (Srdjan Dragojević).

Film’in çekimi 92 gün sürmüş; 2007 yazı ve sonbaharı boyunca Sırbistan, Sırp Cumhuriyeti ve Bulgaristan da çekilmiş. 18 Temmuz 2007 tarihinde başlamış ve 5 Aralık 2007’de sona ermiş. Film için Sırbistan’ın Güney Banat Bölgesi’nde 20. yüzyıl tarzında bir köy inşa edilmiş. Ayrıca Bulgaristan’ın Plovdiv kenti film için kullanılan mekânlardan.



Film’in senaryosu, aynı zamanda filmin senaristi olan Dusan Kovaçeviç'in 1984 yılında yazdığı aynı ‘St George Dragon Shoots’ adlı tiyatro oyunundan uyarlanmış. Filmin girişinde de belirtildiği gibi gerçek olaylardan esinlenilerek yazılan senaryoda, Dusan Kovaçeviç'in dedesi Zvetko Kovaceviç’in küçük bir çocukken 1.Dünya Savaşı’nda yaşadıkları kaynak olarak kullanılmış.

Rane (1998), Lepa sela lepo gore (1996), Mi nismo andjeli (1992) gibi filmlerin yönetmeni Srdjan Dragojevic’in yönetmenliğini yaptığı 2009 yapımı Sveti Georgije Ubiva Azdahu, Srdjan Dragojević’in 1998’de çekmeyi planladığı ancak finansman sorunları yüzünden ertelemek zorunda kaldığı bir film.
Montréal Dünya Film Festivali 2009 En İyi Sanatsal Katkı ödülünü alan Aziz Georgije, gerçek bir başyapıt olmak dışında tasnife tabi tutulmaması gerekirken, sinema eleştirmenlerince önemsenip değerlendirilmemiş. Sinematografi’nin tüm inceliklerini rahatlıkla izleyebileceğimiz bu film, tematik sinema sanatının nadide örneklerinden.

Film ile ilgili somut algısal altyapıyı dizayn etmeden filmin konusundan bahsetmek havanda su dövmekten farksız olacaktı. Dalgalanan zihinsel ekranımızı filme yönlendirelim ve filmin bize anlattıklarını paylaşalım.

Film baştan sona baskın olan rengiyle başlıyor; karanlıkla. Yönetmenin kullandığı temel paradoks bu. Senaristin dedesinin dedesi, senaristin dedesine, o henüz bir çocukken ve karanlıkta yürürken dokunaklı bir sesle saldırgan ve acımasız Sırp karakterinin kültleşmiş formunu özetliyor, biz sadece sesleri duyuyoruz:
“Karanlığında avantajları vardır.. Karanlıkta yaşarsan ölmek çok daha kolaydır…Çok nadir bir şeyler kaybedersin.. Karanlığın yerini karanlık doldurur Ayrıca biz karanlıkta yaşamayı hak ediyoruz...“


Torun soruyor: “Neden Deda (Dede)?

Dede devam ediyor: “Öyle! Çünkü; Başka hangi ulus güneşe bizim gibi lanet eder ki? Güneşe lanet ederiz, ama kanlı güneş; O bir mucizedir. Her zaman bizim üzerimizde parlar. Güneşle birlikte nimete, Meryem Ana’ya ve hatta Tanrı’ya bile lanet ediyoruz. Bu olgulara lanet okuyan bir millet nasıl olur da bir umut taşıyabilir ki?”

Film’in her karesinde yardım dilenen, şükredilen Aziz Georgije var. Ama asla Tanrı, İsa ve Meryem yok. Aziz Georgije, yönetmenin gözünde karanlığı temsil ediyor. Ve Sırpların kutsadığı bu azizle birlikte yaşadıkları karanlık, onları mutsuz kılıyor.

“Sana okumayı, yazmayı ve sayı saymayı öğrettim. Ama bu öğrettiklerim burada bir işe yaramaz. Gerçekten işine yarayabilecek bir şey öğreteceğim sana…Karanlıkta yürümeyi…” diyor deda ve '1912 Balkan Savaşları Sırp Osmanlı Savaşı', 'Sırp Öncü Birliği' ve 'Aziz George Efsanevi Ejderha Avcısı' Spotlarıyla doluyor ekran.

Parlak bir gün ve küçük bir yamacın arkasına sığınmış bir kaç Sırp askeri… Uzaklardan duyulan silah ve top sesleri. Birdenbire ortaya çıkan bir fotoğrafçıya poz verdikleri anda, fotoğrafçıya isabet ederek patlayan top mermisinin Asteğmen Gavrilo’nun kolunu koparması ve Çavuş George’un kanı durdurarak onu kurtarması. Filmin üç ana karakterinden ikisi, bu şekilde açılışında bulunuyorlar filmin.

Sırbistan’ın Üsküp ve Manastır'ı Osmanlı Devleti'nden ele geçirdiği bu savaşlardan karlı çıkması, 28 Haziran 1914 tarihinde de Gavrilo Princip adında bir Sırpın Avusturya-Macaristan Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand'ı bir saldırı sonucu öldürmesiyle başlayan I. Dünya Savaşı ile sürüyor. I.Dünya Savaşı'nda 1 milyonu aşkın Sırp ölmesine rağmen toprak bakımından Sırbistan yine kârlı çıkıyor. Savaşın bitiminde 1 Aralık 1918 tarihinde Yugoslavya Krallığı (Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı) kuruluyor.




Aziz Georgije’nin taban düzlüğü, 1 milyonu aşkın Sırp erkeğin öldüğü bu savaşa, Katrina’nın ağzından karşı çıkıyor ve savaş için kendisini kaybetmeyi göze alan Gavrilo’ya: “Aşk yoksa ne kalır geride?” diye bağırtıyor. “Topraklarımız genişledi”, diyor Sırplar, “Ama insanlarımız? İnsanlarımız sakatsa ve ölüyse toprak ne işe yarar?”

Katrina, Asteğmen Gavrillo’nun ressam sevgilisi, filmin üçüncü ana karakteri. Savaş dönüşü, Gavrilo’yı istasyonda karşılamaya gelmişken, onun bir bütün olarak dönememenin hesabını kendi aşkına kesmesi ve Katrina’yı istasyonda iken terk etmesi ile başlayan bir dram izliyoruz. Madalyalı savaş gazisi Gavrilo, Katrina’yı tek parça hâlinde dönen çavuş Georgi’ye yönlendiriyor. Gavrilo, güçlü bir köy kadını ile evleniyor, Katrina ise dönüşte Jandarma komutanı olan Georgi ile…



Gavrilo, kardeşleri ile birlikte nehirde kaçakçılık yapıyor; geçimini sağlamaya çalışıyor. Evliliğinde mutsuz olan ve Gavrilo’ya olan aşkını unutamamış olan Katrina Gavrilo’yu teknede ziyaret ediyor ve ondan hamile kalıyor. Diğer savaş artığı sakatlar ile başlayan karanlık renkler, karanlık sorgulamalar ve yeniden başlayan savaş. I.Dünya Savaşı.

Kilise, çanlarla savaşa davet etmektedir insanları. Çavuş Georgi, her şeyin farkında olarak savaşa gönüllü olarak gitmek istiyor; Balkan savaşları, kaybettiği karısı ve oğlunun acısını unutmasına yardım etmiştir. Şimdiki savaş da karısının ihanetini unutmasına yardım edecektir. Gavrilo’da hamile olan karısının baskısına dayanamayarak savaşa katılmaya karar vermiştir; ancak sakat olduğu için askere alınmaz.

Köyde dolaşırken sahipsiz bırakılan dolayısıyla aç ve sefil kalan savaş gazisi sakatların dilenmelerine şahit olan Gavrilo, dilenen savaş gazisinin elindeki bozuk para tasını alır ve papazın gözleri önünde kilise duvarına fırlatır. Her şeyin suçlusu kilisedir. Papaz çaresiz ve suçluluk dolu bakışlarla ona bakar. İşte bu an filmin izleyicisine tamamen dolduğu andır. Sırplar bu sahnede Redd-i Miras ederler. Kilise’ye ve Aziz Georgije’lik Sırplılığa isyan etmektedirler.

Yüzlerce yıldır Batının ve Hıristiyanlığın kalesi olarak görev yapan, savaşlarda sürekli insan kaybeden Sırplar bıkmıştır. Filmin en büyük tepkisi kiliseye karşı bu duruşu sergilemesidir. Avrupa Birliği fonları ile çekilen bu film de Sırplar aziz Georgije’yi oynamaktan bıktıklarını bağıra çağıra anlatmakta; bir nevi günah çıkarmaktadırlar…

Film’de karanlığı temsil ettiği düşünülen ideolojiler sıradan bir karakterin ağzından lanetleniyor: “Marx’ın da seninde canın cehenneme!” diyor bir savaş artığı sakat.

Ruslara duyulan güven sorgulanıyor ve Alman teknesinden atılan bombalara karşı batı büsbütün suçluluk çizelgelerine mahkûm ediliyor.

Biraz da Çavuş Georgi de simgelenir Aziz Georgije…Cephede, kendi köylülerini korumaktadır, ancak ölüme karşı duyarsızdır. Bir şayia çıkarılır; savaş artığı sakatlar, savaşan askerlerin eşlerine musallat olmaktadırlar. Namuslarının gittiğini düşünen askerler, yaşamanın anlamsızlığın sorgularlar ve bu yüzden ordudan kaçmaya kalkan bir asker yakalanır ve kurşuna dizilir. Savaş artığı sakatlar gönderilen bir emirle toparlanır ve cepheye getirilirler; çoğu masumdur. Gavrilo’da şikâyet edilmediği halde, sakatlar birliğine katılır. Deda ölmüştür ve torunu Vane Gavrilo’yu takip ederek cepheye gelmiştir.



Son saldırı da Gavrilo ve Georgi dahil herkes ölür. Gavrilo’nun sevgilisi, Çavuş Georgi’nin hamile karısı Katrina ile Gavrilo’nun çocuğunu düşürmüş bulunan karısı cepheye gelirler. Torun Vane de oradadır. Her iki ana karakterin cesedi bir kağnıya yüklenir ve karanlığa karşı denizci feneriyle yol almaya başlarlar; eve dönmektedirler. Vane,feneri söndürür; “Karanlıkta yürümeye alışığım!” der ve film karanlıkta başladığı gibi karanlıkla biter.

Filmin sonunda 90'lı yıllardaki Müslüman katliamına vurgu vardır: "Savaş 20. yüzyılın sonuna kadar devam eder.."



Faruk Tamer, 11.05.2010, Visual Critique - Görsel Eleştiri XIII

Faruk Tamer Yazıları



Film ile İlgili Teknik Bilgiler:

Yönetmen: Srdjan Dragojeviç
Senaryo: Dusan Kovaçeviç
Müzik: Aleksandar Randeloviç
Oyuncular: Lazar Ristovski(Georgi Dzandar), Natasa Janjic (Katarina), Milutin Miloseviç (Gavrilo Vukoviç), Bora Todoroviç (Deda, Aleksa Vukoviç, Zoran Cvijanovic (Mile Vukoviç), Milena Dravic (Tetka Slavka), Dragan Nikoliç (Svestenik), Branislav Lecic (Kapetan Tasic), Boris Milivojevic (Rajko Pevac), Mladen Andrejevic (Ucitelj Micun), Srdjan Timarov (Mikan), Vasiç Predrag (Vane Siroce), Bojan Zirovic (Zoja)
Filmin Türü: Drama, Tarih, Savaş
Orijinal Adı: Sveti Georgije ubiva azdahu-Свети Георгије убива аждаху- St George Shoots The Dragon-Efsanevi Ejderha Avcısı
Yapımcı Firma: Oskar Film
Yapım Yılı: 2009
Yapım Ülkesi: Sırbistan
Orijinal Dili: Sırpça
Dağıtım: Sinears (Sırbistan),Wild Bunch (Küresel)
Vizyon Tarihi: 11 Mart 2009 (Sırbistan)
Süresi: 150 dk

Seçkin Deniz Twitter Akışı