Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Sanırım biraz alay ediyor gibiydi insanlarla. Hakkı var mıydı buna bilemezdim, zira kendisi de insandı ve kendisiyle de alay ediyor olduğu kesindi. Çok çağdaş bir dil kullanıyordu, çok farkındaydı ve herkesin farkında olmasını istiyordu."
‘Dere Yazarı’nın bu ağır eleştirilerini bahsettiği kadınlar nasıl algılardı merak etmiştim. Haksız mıydı? Hangi kadın vücudunun erkekleri tahrik ettiğini bilmezdi ki? Küçük bir kız çocuğu iken başladığı gözlemlerinde erkeklerin kendisine nasıl baktığını anlamıyor muydu yetişkin olmuş herhangi bir kadın? Anlamıyorsa erkekleri nasıl etkileyeceğini nereden biliyordu?
Herkes farkındaydı kadın-erkek ilişkilerinin temelinde cinsellik olduğunun, bunu herhangi bir insanın reddetmesi anlamsızdı. İşin şeytanî kısmı da bu konuda erkeklerin de kadınlar gibi iki yüzlü davranabilme kapasitelerini gizleme çabalarıydı. Çünkü teşhirci kadının müşterisi de teşhirden beslenen erkekti.
Bir genç kızın ya da kadının doğuştan getirdiği utanma duygusu ile arasındaki bağ nasıl bir erozyona uğruyordu yaşadığı kültüre göre? Modacı kadınlar neden göğüs ve bacak dekolteleri tasarlıyorlardı?
“Erkekler, genlerinden çıkıp nefslerinde dirilen arzuyla, kadınların bedenlerinin kendi gözlerine yansıyan kıvrımlarında acı çekiyorlar; kadınlar çıplak olacak kadar giyinik, erkekler onları gözleriyle çiğ çiğ yiyecek kadar aç. Utanç verici bir hazcılık, anne kadınların çıplakmış gibi duran bedenlerini vandalizmin nesnesine dönüştürmüş!’ diyordu ‘Bekçi’, geniş bir anlayış dengesi kurarak. “Kadınlar oysa, edeplerin giyindirdiği yerde ne kadar saygınlar; erkek genlerine işlenen sevgi dolu bakışlara kaynaklık ediyorlar. Öpülesi ellerden erkek nefsine açlık hissi tattıran ellere dönen her kadın, yaşadığı yerde yaşattığı fırtınaların hesabını çok ağır ödüyor. Her yer kadın; teşhirlerin ayyuka çıktığı her yer. Teşhire merak salan erkek çocukluktan fırlayıp erkekliğe giderken, çocukluktan hızla çıkıp hemen kadınlaşan genç kızların bedenlerindeki asaleti hırpalamayı öğreniyor. Arzu ve haz dışında geride kalan hiçbir şey yok.”
Kadın bedeninin doğuştan sahip olduğu asaletin, teşhirle, sınırları olmayan cinsel maceralarla yok edildiğini tartışmaya bile gerek yoktu. Başkentlerin, büyükşehirlerin, Kral ve Kraliçelerin birlikte yürüttüğü arzu ve haz merkezli bir ruh ve altyapıyla var olmaya başladığını vurguladıktan sonra karanlığın derinliklerinde yuvarlanan erkeklere ve kadınlara uyarılarla dolu önerilerde bulunuyordu ‘Dere Yazarı’:
“Birbirinizle konuşmuyorsunuz, birbirinizi anlamaya odaklanmıyorsunuz, böyle bir derdiniz yok çünkü... O kadar çok bencilsiniz ki, üstelik bunu hemcinslerinizle paylaşarak karşı cinse düşmanlık körüklemeye devam ediyorsunuz. Erkekler ve Kadınlar; Allah'a değil de şeytana itaat ettiğiniz için Allah'ın emriyle bazılarınız bazılarınıza düşman olarak indiniz yeryüzüne, o gün iki kişiydiniz. Dünyada doğacak, yaşayacak, ölecek ve diriltilecektiniz.”
A’râf Suresinin 26. ayetinden 29. ayetine kadar olan ayetleri tek tek ele almıştı ‘Bekçi’, Ademoğullarına, yani çıplaklığın köklerine vurgu yaparak erkeklere sesleniyordu:
“Sonra dedi Allah; “Ey Âdemoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takvâ elbisesi, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.”
Sonra yine tembihledi Allah: “Ey Âdemoğulları! Şeytan, anne babanızı ayıp yerlerini birbirine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların dostları yaptık.”
Sonra tek tek izah etti ve sordu Allah; "Onlar bir kötülük –fuhuş- yaptıkları zaman “Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: “Allah kötülüğü emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”
Sonra emretti Allah: "De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O’na çevirin, kendisine içten bir inanç ve bağlılıkla O’na yalvarın! İlkin sizi yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz.”
Allah hep dedi, diyor, diyecek, çünkü Allah için zaman bağlayıcı, sınırlayıcı olamaz, ama insan için olur. İnsan hep aynı genetik üzere doğduğu için de, zaman, Allah'ın emirlerinin zamana bağlı olmadığını anlamanızı sağlar. Dün, bugün değişmediniz hiç, yarın da değişmeyeceksiniz.”
‘Dere Yazarı’nı anlıyordum. Tarih boyunca kadınları giysilerinden uzaklaştıranlar ya da giysilerine yaklaştıranlar erkeklerdi, onların baskın güçleriydi ve şu anda olup biten her şeyin sorumlusu da erkeklerdi, kadınların bugün özgürce giyindiklerini söylemesine rağmen her şey böyle başlamıştı.
Ne yazık ki erkekler şeytanın artan gücüyle ‘Ademoğulları’ olmaktan çıkarıldıkları ve erkeklikten uzaklaştırıldıkları için kadınların karşısında edilgen birer figür haline gelmişlerdi.
‘Bekçi’yi, zamandaki yerine oturmuş, eline geçeni insanlar için derleyip toparlayan bir yaşlı bilge gibi algılıyordum. Zaman geçse de hiç değişmemiş olan insanı, hiç değişmemiş ve değişmeyecek olan sözlerle tarif edilmiş bir hakikat üzere karşılıyor ve uğurluyordu.
Sanırım biraz alay ediyor gibiydi insanlarla. Hakkı var mıydı buna bilemezdim, zira kendisi de insandı ve kendisiyle de alay ediyor olduğu kesindi. Çok çağdaş bir dil kullanıyordu, çok farkındaydı ve herkesin farkında olmasını istiyordu.
“Belki anlarsınız, belki birbirinizi anlayan, birbirinize düşman olmayacak olan, Allah'a itaat eden bazı kadınlardan veya bazı erkeklerden olursunuz bir ihtimal!” diyordu:
"Kadınlar üstlerindeki genetik baskıyı aralayıp çıktıkları zaman muhteşem karakterler sergileyebiliyorlar. Ve tabi biz erkekler ne zaman kadına iştahla bakmazsak o zaman genetiğimizden âri, adam gibi durabiliyoruz. Erkekler ve kadınlar inanılmaz derecede genetik kodlarıyla kuşanmış durumdalar. Ve hayatları bununla dolu. Yani kadın erkeğe, erkek kadına meyilli genetiği dolayısıyla karşıdan bakmak üzere tanımlanmış... ve bu döngü ölene dek sürüyor.
Dolayısıyla bu genetik meyil, A'dan Z'ye her şeyi doğrudan yönlendiriyor; giyim, bakım, dil, düşünce; temel merkez güç beğeni... Moda'dan berbere, kuaföre, boya sanayine kadar her şey temel merkez güç olan beğeni üzerinden inşa ediliyor.
Kabul; beğeni güzel, heyecan verici, iyi hissettiren bir duygu, ama ya tersi olursa? İşte asıl sorun burada başlıyor, savaşlar da. Hiçbir erkek veya kadın, hedef gözeterek beğeni inşa etmek istediğinde kendisine, beğenisine ortak istemez; buna genetiğiniz 'kıskançlık' diyor. Ama erkeğin ve kadının çelişkisi şurada; beğeni parametrelerini kuşandığın zaman sadece beğenen için yapacaksın bunu, herkes için değil.”
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.