17 Mart 2024 Pazar

SA10639/SD3046: Sıkıntı (Roman); 7. Bölüm-Vadi 6

   Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Zorluklar sadece güzellik veya gençlikle sınırlı değildi, günümüz insanının evlilik kurumundan beklentileri de bitmek üzereydi."


Karım da ben de neden evlendiğimizi biliyorduk; ancak hiçbir zaman her şeyi planlayabilecek kadar güçlü olmamıştı insanlar, görüldüğü gibi biz de hayallerimizdeki kadar güçlü olamamıştık. Başka planların harekete geçirdiği insanların gelip girdiği hayat akışlarına sahiptik hepimiz ve ne kadar dikkatli olursak olalım kazalardan kaçamıyorduk.

Zaten bize düşen de kazasız ve sorunsuz bir hayat sürmek değildi, plan dışı şeyler gerçekleştiğinde, gerçekleşmesini engelleyemediğimiz bu şeylerin kendi planlarımıza az ya da fazla zarar vermelerini engellemekti, kendi hayat akışımızda özenle tasarladığımız temel ayrıntıların ağır hasar görmesine izin vermemekti. Ve en önemlisi çocuklarımızın hayatlarındaki masum akışlara bizim üzerimizden yürüyecek olan herhangi bir tehdidin önüne geçmekti.

Ne var ki hiçbir şey yaşandığı kadar ağır ve etkileyici olamıyordu; ideallerin gerçeklerle yüzleştiği anlardan kaçamıyordu insanlar. Şimdi biz de böyle bir yüzleşmenin parçalarıydık. Olanlardan etkilenmeseydim bugün bunları yaşıyor olmayacaktık ve karım da şu anda kendisini suçlama gereği duymayacaktı.

Olanları ben planlamamıştım, olanlar benim planladıklarımdan etkilenerek ortaya çıkmış da değillerdi; birilerinin aklına tohum olarak düşmüş, yeterli bir süre boyunca kuluçkada kalmış, sonra zamanı gelince doğmuş, yerinde büyüyerek birikmiş ve nihayetinde bana odaklanmış olan vektörlerin aynı anda harekete geçmiş olmasından kaynaklanıyordu hayatımızdaki akışı değiştiren gelişmeler.

Evlilik dışı hayatların evliliği hayatın temeline alan hayat akışlarına karşı daha geniş alanlara yayıldığı bir çağdaydık. Belki bu gelişmelerin de eskisine oranla hayat akışımıza bu şekilde müdahale edilmesine neden olduğunu düşünebilirdik, insanlar eskiden evli olan kadınlarla ve erkeklerle daha çok mesafeli bir şekilde etkileşime girerlerdi.

Ancak binlerce yıllık geçmişten gelen bir gerçek daha vardı; bekar ve güzel kadınlar ilgi duydukları erkeğin evli olup olmadığına bakmazlardı, önemli olan o erkeğin ilgisini çekebilmekti, gerisi rekabetti ve bir kadın için eğer kendi özellikleri tercih edilmesini sağlayacaksa bu rekabet hayatının tek amacı olabiliyordu; şimdi, özgürlük ve estetik operasyonlar çağında bu çok daha büyük bir savaş demekti aslında.

‘Neyimiz eksik Padişahlardan?’ diyordu Mahir. ‘Krallardan, paranın lordlarından?’

‘Eksiğimiz yok, fazlamız var!’ demiştim. ‘Biz Allah’a inanıyoruz, nefsimizin azgınlığından dolayı Allah’ın adaletinden korkuyoruz!'

Yine durmuştu Mahir, yine ‘Haklısın, Azizim!’ demişti ve eklemişti: ‘Seni Allah için seviyorum, neremizden yamulsak sen bize Allah’ı hatırlatıyorsun!’

Değerlerin yok olduğu, ihtirasların tanrılaştırılarak tapınıldığı bir çağda, dinsiz Batı’da doğan İD’nin kadının hem genetik hem de geleneksel mirasını olduğu gibi taşıdığını görüyordum, güzellik açısından herhangi bir rekabetten çekinmeyecek olan karım da bunu görmüştü. Evliliğe bakışın değiştiği, önceliklerin bencilleştiği bir çağa karşı doğru tutumu ve davranışı seçen bir rekabeti sürdürmek kolay olmayacaktı.

Zorluklar sadece güzellik veya gençlikle sınırlı değildi, günümüz insanının evlilik kurumundan beklentileri de bitmek üzereydi. Din, evlilik kurumunun gerekliliğini ve sürekliliğini vurgularken, bilişsel düzeyde dinden uzak kalmayı tercih eden bireyler evlilik dışı birliktelikleri normal olarak algılıyorlardı. Evlilik dışı birlikteliklerin artmasındaki en önemli etken evlilik kurumunun yasal ve ekonomik sorumluluklarını arttıran ve ağırlaştıran bağlayıcılığıydı.

‘Vadi Yazarı’ insanın en korunaklı alanının ailesiyle birlikte yaşadığı evi olduğunu vurguluyordu notlarında. Samirîlerin ana hedefi insanı en korunaklı alanında yalnızlaştırmaktı ona göre; insana hissettirmeden, insanı evsiz kalma korkusuna düşürmeden, evinde, en korunaklı alanında, özellikle kendi kararlarıyla yalnızlaştırmayı başardıkları anda da insana istedikleri her şeyi yaptırabilirlerdi. Evlilik kurumunun yasal ve ekonomik sorumluluklarını arttıran ve ağırlaştıran bağlayıcılığı da sevgi ve merhametin bağlayıcılığı yerine yasaları koyarak insanı yalnızlaştırıyordu.

"Son zamanlarda özellikle Batılı ülkelerde önemi hızla artan evlilik sözleşmeleri, bu bağlayıcılığı sınırlandırmakta, hatta eşlere farklı kişilerle birliktelikler yaşanmasına izin verecek hükümleri içerecek esneklikte olabiliyorlar." diyordu ‘Vadi Yazarı’. "Çıkar sözleşmeleriyle anlam kayması yaşayan evlilik kurumu, sosyal bir kurum olmaktan çok ekonomik ve kariyer öncelikli bir ortaklık haline geliyor. Kentler, özellikle metropoller evlilik kıyım merkezleri olarak çalışıyorlar."

Sonra damıtarak elde ettiği sonuçları paylaşıyordu ‘Bekçi’:

"Evlilik kurumunun geldiği son nokta kentli gençleri haklı olarak endişelendiriyor. Birbirlerini karşılıklı olarak tanıma koşullanmasıyla evlilik kurumuna yaklaşan eğitimli genç, yeterli olup olmadığına emin olmadığı sorgulama gücünü sağlıklı bir şekilde kullanamıyor, kendi oluşturduğu kanaatleri yeterli sayarak karşısındaki insanı kabul ediyor ya da sorgulayıp dışlıyor; deneyimli yetişkinlerin olumlu/olumsuz eleştirilerini gereksiz bularak tanıdığını sandığı kişiyle evleniyor veya onu reddetmekte cesur davranıyor."

Bireyi kendini güvende hissedeceği evden, yuvadan koparmanın en iyi yolunun bu olduğunu biliyordu Samirîler, gençler, evliliğin özgürlüklerini kısıtladığına inandıklarında kendi özgür kararlarıyla evlenmekten uzak kalacak ve kötülüğün bütün risklerine karşı savunmasız olacaklardı, bunun için de kimseyi suçlayamayacaklardı:

"Yine aynı şekilde deneyimli yetişkinlerin önerdiği ve seçtiği kişileri yeterli bulan/bulmak zorunda kalan eğitimsiz gençlerin herhangi bir sorgulama hakkını kullanmamaları da travmatik bir durum. Ne var ki; istatistikler boşanma oranlarının üniversite mezunu çiftlerde daha yüksek olduğunu gösteriyor. Kuşkusuz görücü usulü ile gerçekleşen evliliklerde görülen boşanma oranı düşüklüğü, evlilik kurumunun bu tür evliliklerde ideal bir şekilde yürüdüğü anlamına gelmiyor. Bu daha çok, evliliğin insan üzerindeki durgunlaştırıcı ve sonrasını düşündürücü yapısının gücünü ve aracıların oluşturduğu koruma kalkanına sahip evliliklerin daha uzun ömürlü olduğunu gösteriyor."

Karımla biz tuhaf bir şekilde tanışmış ve evlenmeye karar vermiştik. Kardeşimin ‘Roka Salatası’ hatırlatması bu tanışmanın ilginçliğine yaptığı bir vurguydu.

Roka salatasını seviyordum, diğer birçok salata türünü sevdiğim gibi. Yaylaya, yakın bir akrabamızı ziyarete gittiğimiz bir zamandı, erkeklerin buyruklarla yaşadığı, kadınların buyrukları eksiksiz yerine getirdiği bir zaman. Erkeklerin mangal dışında bir şeye dokunmadığı, salata yapmadığı zamanlarda salata yapmak tehlikeli bir şeydi; kazak erkek yerine kolaylıkla kılıbık erkek damgası yiyebildiğimiz o akşam, ben de yemeğe katkım olsun diye, ‘Bize salata yap!’ diyen akrabalarımı kıramamış ve roka salatası yapmıştım.

Karım ve ailesi de o akşam yakın akrabamız tarafından davet edilmişti ve ben bundan habersizdim.

Yemek bitmiş ve geniş balkonda çay servisi yapılmıştı. O akşam içtiğim çay hayatım boyunca içtiğim çaylara benzemiyordu. Her şey böyle başlamıştı; karım roka salatasını kimin yaptığını merak etmişti ben de çayı kimin yaptığını. Sonrası yıldırım hızıyla gelişmişti.

‘Vadi Yazarı’ anlatmaya devam ediyordu:

"Birbirini tanıyarak evlenmeye karar veren çiftler aracıların oluşturduğu koruma kalkanından mahrum kalıyorlar. Yeni söylemde evlilik psikolojisi ve bu psikolojiyi denetleyen ombudsman psikoterapistler, görücü usulündeki daimî koruma kalkanını oluşturmak üzere konumlandılar ve insanlar modern çağda yeniden aracılara muhtaç hale geldiler. Hatta bu türden kurumlar evlilik öncesi uyum merkezleri adı altında bir nevi görücülük usulünü yeniden kullanıma sokmaya çalışıyorlar."


<< Önceki                      Sonraki>>


[16.03.2024, (7/13 (639))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 17.03.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı