21 Ekim 2023 Cumartesi

SA10410/SD2900: Sıkıntı (Roman); 6. Bölüm-Ova 13

       Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Ne kadar farkındaydı bilmiyorum her yazarın bir âmir olarak yazdıklarını bir ayet gibi okurlarının zihnine işlediğinin; ama yazarların ‘yalvaç sözü’ söyleme çabasının aşırı bir şekilde farkındaydı. Ayetlerle eşleştirmese de her okuduğunu, aklının ve vicdanının ölçülerine ve içinde yaşadığı Müslüman kültürün kodlarına vuruyordu ölçmek için."

‘Gerçekten kim yazdı bu notları?’ diye sordu İD yine okumaya ara vererek. ‘Bence sen yazdın, ‘siz dünyalılar’ senin söylem biçimine çok benziyor!’

‘Adem’in bir torunu yazmış işte!’ dedim bu kez. ‘Okuyacak mısın, sıkılmadın mı daha?’

‘Söylesen ölür müsün kimin yazdığını?!’ diyerek ısrar etti. ‘Sıkılmadım işte; sonuna kadar okuyacağım. İstiyorsan bırakabilirim ama?’

‘Matematik ve Mantık düşmanlığına ve nefretine iyi geleceğini düşünmüştüm bu notların!’ dedim gülümseyerek. ‘Bir ihtimal var mı?’

‘Matematikten nefret etmekten asla vazgeçmeyeceğim!’ dedi ciddi ciddi. ‘Ama bu, bu notları okumayacağım anlamına gelmez.’

‘Oku, o zaman!’ dedim ve sustum.

‘Bekçi’ sanki onunla sohbet ediyordu:

“Daha açık bir dille şunu da söyleyebilirdim: Analojik çıkarsamaların dışlanma gerekçelerini bazılarınızın yaptığı gibi İblis’e isnat etmiyoruz; aksine İnsan’a isnat ederek bir gerçeği bilmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

İblis’e isnat etme kolaylığı, sizi mantıksal devinimlerden kaçarken rahatlatıyor; ancak sorumluluktan ve mantıktan uzak çözümlemelerinizden kaynaklanan sorunlardan kaçmanızı sağlamıyor; aksine sizi o sorunlarla boğulmaya götürüyor.

Unutmamalısınız; mantığı ilk kullanan, ateşle toprağı kıyaslayarak ateşten yaratılanın daha üstün olduğunu iddia eden İblis değildir; İnsan’ı yaratarak mantığı genetik bir özelliğe dönüştüren Allah’tır. İblis de bir yaratılmış olduğu için kendisine bahşedilen bu özelliği kullanmıştır. Tartışılması gereken İnsan’ın mantıksal devinimlerinin İblis’in mantıksal devinimleri karşısında yaşadığı yenilgidir.

Teselli edici olan, insanın yaşadığı yenilgi sonrası yine mantıksal devinimlerle çare araması ve Allah’ın öğreticiliğine ihtiyaç duyduğu çıkarsama ile İblis’e karşı yaşadığı yenilgiyi telafi etmeye karar vermesi ve tövbe etmesidir. Modern zamanlarda da insan tövbe konulu konsantrasyon sorunları yaşamaya devam etmektedir. Belki de mantığı tövbe edebilmek için de öğrenmek zorunda olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.”

‘İnanılmaz!’ dedi İD heyecanla. ‘İşlenen günaha karşı tövbeye bağladı söylediklerini ve hepsini mantıkla izah etti. Böyle düşünen herkes tövbe edebilir ve zihnindeki kaostan kurtularak her şeye yeniden başlayabilir. Psikologların, psikiyatristlerin, yaşam koçlarının aç kaldığını hayâl ediyorum. Bir işe yaramıyorlar zaten; bu harika olur!’

İD etkilendiğini belli ediyordu, ama farkında değildi. Onun da derinliklerine giden bir yol bulunmuştu sanırım.

‘Allah bizi böyle yaratmış’ dediğinde Mahir’e ‘Allah bizi böyle de yaratmış!’ diyerek akıl yürütme ve tövbe etme imkânını kullanma iradesinden bahsetmiştim.

‘Öyle ya!’ demişti Mahir dalgın dalgın. ‘Tövbe!’

Vaizdi aslında her yazar... ve her kitap da bir tapınak. Mahir çok kitap okuyan bir adamdı, seçerek okurdu ve kendisine bir şeyler katan her değerli içeriği neredeyse harf harf okur ve sindire sindire yorumlardı. İnsanın yaşadığı uzun tarih boyunca yaşanan her çağ değişiminde kodlanan her insan gibi dinî metinlere karşı tetikte duran bir yanı vardı hep; zihinde bir âmir istemiyordu özgürlüklerini sınırlayan.

Ne kadar farkındaydı bilmiyorum her yazarın bir âmir olarak yazdıklarını bir ayet gibi okurlarının zihnine işlediğinin; ama yazarların ‘yalvaç sözü’ söyleme çabasının aşırı bir şekilde farkındaydı. Ayetlerle eşleştirmese de her okuduğunu, aklının ve vicdanının ölçülerine ve içinde yaşadığı Müslüman kültürün kodlarına vuruyordu ölçmek için.

“Yine de şu var, ne etmiş ne etmemiş olsa da şık olmak, yaptığı şeye de yapmadığı şeye de bir damga vurmak; buna dünyanın hakkını vermek denilebilir mi bilmem ama en azından şu dünyada karşısına çıkanın hakkını vermek denilebilir” demişti Mahir, yaşlanmanın etkilerinden ve Allah'a karşı adaletsizlik etmemek için ne ettiğini-etmediğini bilme kaygısıyla husule gelen vicdanından ve davranışlarından bahsederken.

İD dikkatimin dağıldığını fark etmişti. Yüzüme baktı dikkatle. Ben de gülümsedim ve okumaya devam ettim, o da okusun diye. Ova Yazarı’nın bundan sonra yazdıkları daha çok ilgi çekebilirdi, çünkü haram-helal, günah-sevap keskinliği dışında bir yoldan bahsediyordu yazılanlar:

“İlkel Mantık önermeleri doğru ya da yanlış, yani siyah ve beyaz olarak değerlendirir. Oysa tam doğru ve tam yanlış olmayan şeyler de vardır hayatta ve siyah-beyaz olmayan renkler. İnsanlar bunu gördükleri anda gri mantığın var olabileceğini düşündüler. Gri mantık birbirimizi anlamamıza yarayacak ve birbirimizden sorun üretmemize engel olacaktı. Mantığın tümünü öğrendiğimizde de, ateist kurguların aksine belki tövbe etmeye konsantre olmakta zorluk çekmeyecek, ilk atamızın yöntemlerini kullanmayı başarabileceğiz.

Arz-talep ilişkisinin yetişkinlere ait derin, geniş ve uzun soluklu bir ilişki olduğu; bu kaçınılmaz ilişkide kavramların, kendi özel tanım aralıklarında, bazen sığ, bazen de çok karmaşık anlam yansımalarını sonsuzca kez ve ardı ardına doğurduğu dikkate alınırsa, bir çocuğun kendisi ve diğerleri için oluşturacağı anlam dünyasının kıyılarında gezinirken, yetişkinlere ait kavramsal problemlerle neler yaşayabileceğini iyi irdelemek gerekiyor.

İyi irdelemek gerekiyor, çünkü; sorunlarımızın kökeninde kavramsal paradokslarımız var; paradokslarımız ve bu paradokslardan keyifle ürettiğimiz çatışmalarımız. Çocukların, yetişkinlere ait her an çatışık, yön ve konum değiştirebilir kavramsal arz ve taleple ilgili bizimkine benzer kaygıları yok; doğaları gereği böyle kaygılarının olması da mümkün değil. Ancak biz, bize ait bu türden kaygıları, onlara ait kılmak için elimizden geleni yapıyor, elimizden gelmeyeni ise başkalarına yaptırıyoruz.

Çocukların doğalarını, onları inanılması güç yöntem ve tekniklerle kavramsal paradokslara yönelterek esnetiyor ve iki tercihli bir dayatmaya mahkûm ediyoruz.” 


<< Önceki                      Sonraki>>


[08.10.2023, (6/27 (552))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 21.10.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı