27 Eylül 2019 Cuma

SA8008/KY1-CÇ670: Arsızlık

...


B- Ne var, neye bakıyorsun?

C- Pardon anlamadım beyfendi?

B- Neye bakıyorsun dedim?

C- Valla yine anlamadım.. ben kimseye bakmadım. Gördüğün gibi sağa sola bakmadım, dümdüz gidiyorum.

B- Azıcık mert olun.. he röntgencilik yapıyorsun.. hem inkâr ediyorsun. Başımıza ne geldiyse sizin gibiler yüzünden geldi.

C- Yani özür dilerim.. de.. başınıza ne geldi bilmiyorum da.. hani kimseye bakmışlığım yok. Eğer bakmışsam bile iradi olarak değildir, tüm samimiyetimle söylüyorum ki her hangi bir kastım yoktur ve dahi dediğim gibi bakmadım.

B- Yani ben yalan söylüyorum öyle mi?

C- Haşa efendim.. ben.. öyle bir şey demedim. Sadece farkında olmadığımı anlatmaya çalışıyorum.. acaba buralarda.. hah.. bakın şu karşı büfenin tam da bu noktaya bakan kamerası var.. isterseniz oraya gidelim rica edelim böylece her şey ortaya çıkmış olsun.. ki, dediğim gibi eğer bakmışsam bile, kasten olmamıştır.. inanın!

B- Tamam.. gidelim de kendi gözlerinle arsızlığını, yalancılığını gör!

İki adam kendilerinden on beş yirmi adım ötedeki büfeye doğru hızlı ve öfkeli adımlarla yürüdüler. Tam burada durmalı. Yok, Ahmet Mithat gibi okuyucuya ders vermek, izah etmek gibi bir heves yüzünden denmiş değil ‘Tam burada durmalı!’ olmadı çünkü. Sizce oldu mu? Kimdir bu iki kişi? Nerededirler? Nerede karşılaşmışlardır. Hadi nerede olduklarını –her hangi bir sokakta, ana olmayan bir cadde de olsun- umursamayalım da, bu iki kişi nasıl biridir? Hiç mi önemi yok? Bu ne acele? Nereye yetişeceğiz? Azıcık teferruat göz mü çıkarır? Öykü anlatmanın da bir adabı, bir biçemi, bir kuralı olsa gerek. Değil mi? Olsa da olur olmasa da! Diyenlerin çıkması muhtemeldir, hatta kuvvetle muhtemeldir ancak demeyecekler de olacaktır. Kimdir bu iki kişi? Hadi kimliklerinden de vazgeçelim. İki erkek oldukları anlaşılıyor. Peki uzun mudurlar? Kısa mıdırlar? Görece elbet. Bir kavağa nazaran kısa olsalar bile bir üzüm fidanından uzun olma olasılıkları yok mu? yine –göreceli olarak elbet- zayıf mıdırlar? Necdet Tosunvâri midirler? Birbirlerine karşı fiziksel olarak nasıldırlar? Aynı boyda posta mıdırlar? Esmer mi sarışın mı? Bıyıklı sakallı? Hadi hepsinden geçtik üzerlerinde giysi var mı yok mu? yırtık pırtık –modaya uygun ama- giysiler içindeler mi? hırpani görünüşlüler mi beyzadeliğe ait işaretler mi var üzerlerinde? Kimdir bunlar? Kaç yaşlarındalar?

Peki. Tamam. 

Biri –bu C. Olsun- elli beş altmış yaşlarında, bir yetmiş boylarında, hafif tıknaz, sırtında kambura benzer bir çıkıntısı olan sade giyimli, kirli sakalıyla her halinden orta halli olduğu belli olan biriydi.
Diğeri –O ister istemez B. Oluyor- yirmi beş-otuz yaşlarında, iri kıyım, sivri burunlu ayakkabılarının topuğuna basmış, kabadayılara özentili, saçları briyantinli, sağ elinde otuz üçlük bir tespih olan biriydi. Gözüne C’yi kestirmişti. C’nin kendine özgü pejmürdeliği bu seçimde başat rol oynamıştı. Hoş evet C bakmıştı. Tuhafına gitmişti. Eski İstanbul kabadayılarını anlatan romanlardaki tipleri andırıyordu. Bakmıştı bakmasına ya, hemen kendini toparlamıştı.

Büfeye soluk soluğa vardılar, desek abartmış oluruz. Vardılar. Külhanbeyi kılıklı adam genizden gelen bir sesle selam verdi. C süklüm püklüm yanında duruyordu.

Büfeci- Aleyküm selam, ne istemiştiniz?

B- Senin kamera kaydına bakacağız.

Büfeci- Anlamadım?

B- Dükkânın kamera kaydına..

Büfeci- Mahkeme emri var mı?

C (B’ye) – İzlediği yabancı filmlerin nasıl da etkisinde kalmış!

B- Film mi çeviriyoruz lan burada?

Büfeci (Çekingen) – Beyefendi düzgün konuşur musunuz? Kamera kayıtlarına bakma hakkınız yok.

B- Bak koçum, bize bir iyilik yapacaksın. (C’yi gösterir) bu pejmürde yolda beni dikizleyip durdu. Sonra da inkâra kalktı. Düpedüz inkâr etti.

‘Şey’ diyebildi C. C. ‘şey’ dediği esnada büfeciden başkasının ayrımında olmadığı söylenebilecek, on sekiz yaşlarında, kumral saçlarının ucu maviye boyalı, ayakkabısının biri lila, diğeri kahverengi, kot pantolonunun sağ bacağı hemen dizinde yırtık, sol omuzunda çadır bezinden heybeli bir bayan –ki sağ kaşında ve burnunda piercing vardı-,

- Bir paket slim parlement verir misiniz? diyerek on beş tl.yi büfeciye uzattı. Büfeci şaşırmış gibi yaparak,

- Parlement on sekiz tl. dedi.

- Ay, dedi genç kız, yine mi zam geldi.

- Bir hafta oluyor, dedi büfeci.

- Hay Allah, dedi genç kız, uzattığı parayı geri çekip heybesini karıştırmaya başladı, heybesini karıştırırken, kredi kartıyla alabilir miyim? diye sordu.

Büfeci hiddetle ‘Kredi kartıyla sigara satışı yapmıyoruz!’ dedi.

- İyi ama geçen gün bir Rus bayana vermiştiniz, dedi şaşkınlığını, öfkesini belli ederek.

- Size mi soracağım, dedi büfeci, kime neyle ne satacağım..

- Ukala sende, dedi kız..

Bütün bu konuşmayı sabırla dinlediği belli olan B olaya karışması gerektiğine karar verdi ve tok bir sesle büfeciye;

- Ben üzerine tamamlarım, siz hanım kıza sigarayı verin, dedi.

Genç Kız ve büfeci şaşkın şaşkın B’ye baktılar. Genç Kız yüzünü buruşturdu. Tükürürcesine;

- Ay üzerime iyilik sağlık! Size ne oluyor? Siz kimsiniz? Ne hakla! Dedi.

B kendine söylenenleri duymazdan gelmeyi seçti. Büfeciye başıyla, gözleriyle genç kıza sigarayı vermesini işaret ettiyse de genç kız söylene söylene çoktan uzaklaşmıştı büfeden.

- Bakıyorum da, dedi B Büfeciye, yabancılara gelince şapır şupur, bize gelince yarabbi şükür.

- Yok daha neler, onun söz ettiği alış veriş yüklü alış verişti, bir paket sigara değil, sigarada kâr marjımız düşük, banka kredi kartından iyi bir komisyon alıyor, bu yüzden sigarayı kartla satmıyorum, dedi Büfeci.

- Bak bunu bilmiyordum, dedi B özür dilercesine.

B Büfeci ile tartışırken C ufak ufak sıvışmanın yollarını arıyor gibiydi. Muhabbetin biraz daha koyulaşmasını bekler gibiydi.

Pardon da kız ne oldu? Niye birden bire ortaya çıkıyor? Ha tamam burası bir büfe. Kimin geleceğini bilemeyebiliriz. Ne isteyeceğini de. Ama biraz apansız olmadı mı?

- Senin derdin ne birader?

- Ne derdim olacak? Saçma sapan işler yapıyorsun. Langadanak bir şeyler oluyor.

C- Afedersiniz, benim acelem vardı da.

B- Ne acelen var? Daha kamera kayıtlarına bakacağız.

- Görüyor musun? Yani bunlar oluyor mu bay yazar?

- İyi de sana ne oluyor?

- Rahatsız oluyorum!

C- Bakın ciddi ciddi işim var.. Büfeci kayıtları gösterecek mi? Göstermeyecek mi? Ben B’den dayak mı yiyeceğim? Azar mı işiteceğim.. her ne olacaksa..

B- Hop beybaba.. o ne ağız.. dayak azar.. tamam röntgencilik yaptığın, dikizlediğin bence kati.. ama gel gör ki.. bizden büyüğüne de hani.. elimiz kalkmaz, dilimiz dönmez..

C- Yani gidebilir miyim?

Büfeci- Dükkânın önünden gitseniz.. valla kara bulut gibi kapadınız.. ne gelen var ne giden..

- Şu iç ses arsızlık etmese, experliğe heveslenmese işler yolunda gidecek te..

- ‘Te’ olmaz..

- Anlamadım..

- ‘De’ anlamında olan, ayrı yazılan hep ‘de’ yazılır.. ‘te’ yanlış..,

- İyi, düzeltelim.. uzmanlığa heveslenmese işler yolunda gidecek de.. oldu mu?

C- İyi de bütün bunlardan bana ne?

B- Milleti dikizlemeyeceksin.. dikizlersen de katlanacaksın..

Büfeci- Yahu arkadaş.. bela mısınız? Bir şey almayacaksanız çekin gidin.

B- Acelen ne.. 

C- Benim var ama..

B- Arsızlık etme bey amca.. az sabırlı ol.. bakalım şu kayda..

C- Bakılacağı falan yok..

B- Onu nereden çıkardın..

C- Sence belli olmuyor mu?

- Ne yapayım.. hevesimin içine etti.. 



Cemal Çalık, 27.09.2019,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü

Cemal Çalık Yazıları











Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı