1 Aralık 2017 Cuma

SA5252/ÇY4-DB110: Amerikan Rüyası Zehirlenmeye Nasıl Dönüştü?

"Ortak tehdidi görüyor musunuz? Kötü inanç: inancımız eylemlerimizden uzaklaşıyor, kişiliğimiz hayatımızla çelişiyor ve her zaman, bize isteyerek vermeyecekleri şeyleri elde etmek için birilerini kandırmaya çalışarak gerçek dışı, sahte bir şekilde yaşıyoruz. Peki neden bu şekilde yaşamak istiyoruz ya da yaşamak zorundayız? Ve bunun bize bedeli ne olacak?"

How the American Dream Turned Toxic

Why Bad Faith Corrodes Human Possibility
"Kötü İnanç, İnsanın Olasılığını Neden Yıpratıyor?"

Son zamanlarda aşırı sağ, Washington Post'u gözden düşürmek için, Senato çalışanı bir pedofili savunmak üzere sahte bir cinsel saldırı öyküsü olan gizli bir kadın gönderdi. Bütün bunları da kavramam biraz zaman aldı.

Sık sık soruyoruz: "Amerika'da ne yanlış gitti ?!", ister içeride olalım ister de dışarıda. Sanırım hayat, kötü inançta bir egzersiz haline geldi. Ve bu şekilde insan imkânı, demokrasi ve refah büyüyemez, gelişip katlanamaz. Yukarıdaki örnek budur, kötü inanç, öylesine çarpık ve bükülmüş ki anlaşılması zor. Sadece ikiyüzlülük, kötülük, alçaklık, hatta zulüm demek istemiyorum - hepsi çok basit, bir şekilde boyutsal olarak çok yüzeysel, ancak daha derin ve daha ince, görünmez ama şimdiye kadar var olan bir şey. Oraya değineceğim.


İlk önce Amerikan hayatını bir an düşünelim. CEO'lar anlamsızca yönettikleri- sonraki nesillere kalacak bir kurumlar geliştirmeden- şirketleri için hızla yükselen maaşlar alıyorlar. "Yatırım fonu yöneticileri", toplum ekonomisine değerli şeyler tahsis etmekten ziyade, toplumdan çıkar sağlayan ayrıcalıklı bilgi ticareti için gökdelen büyüklüğünde primler kazanıyor. Politikacılar, sağlık hizmeti, eğitim ve okullarda ve kiliselerde daha az kitlesel katliam isteyen Amerikalıların % 70'ini mutlu bir şekilde görmezden geliyorlar. Sahte haberler, sahte sağlık hizmeti, sahte refah, sahte demokrasi. Kötü inanç: gizli bir zehir gibi, Amerikan yaşamının her kuytu köşesine sızdırılmış. 

Yine de devam edelim. Sosyal medyada, kusursuzmuşuz gibi davranarak küçük performatif oyunlarımızı oynuyor ve bu şekilde insan olarak hiç bir zaman bağlanmıyor ya da birlik olamıyoruz. Haberciler ve entelektüeller, aynı eski konserve ideolojileri - neoliberalizm, neokonservatizm, bombardımanlı militarizm vb. – felaket bir şekilde başarısız olduklarını tam olarak bilerek ve yine de bir kez bile neden bunları incelediklerini düşünmek zorunda bırakmayan şeyleri okuyorlar. Otokrasiyi kınayan ve özgür basına yalvaran aynı medya haftalık Nazilerin profillerini yayınlıyor. Yüzlerce kurbana saldıran güçlü seks avcılarının onlarca yıldır sakladıkları sırlar açıkta. 

Ortak tehdidi görüyor musunuz? Kötü inanç: inancımız eylemlerimizden uzaklaşıyor, kişiliğimiz hayatımızla çelişiyor ve her zaman, bize isteyerek vermeyecekleri şeyleri elde etmek için birilerini kandırmaya çalışarak gerçek dışı, sahte bir şekilde yaşıyoruz. Peki neden bu şekilde yaşamak istiyoruz ya da yaşamak zorundayız? Ve bunun bize bedeli ne olacak?

Sartre ve Simone de Beauvoir birlikte sonuçta ortaya çıkan bu büyük fikre öncülük ettiler. Onlara göre, bunun özünde kendi değerlerine değil, başkalarının değerlerini karşılamak üzere sahte bir benlik inşa etmeye benzer bir şey var. Öyle ki, mutluluk, anlam ve yerine getirme asla gerçekten mümkün değil. Biri hayran olunabilir, tapılabilir, milyonlar kazanabilir - - ancak her şey, yalnızca kişinin gerçek benliğini baltalamak pahasına gelecek ve sadece şimdiye kadar olduğundan daha boş hissedecektir. Bu, günümüzde kötü inançle kastettiğim şeye çok yakın ve yine de bir şeyler eksik. 

Geçen gün fakir bir adamdan bir alıntı okudum. “Amerikalılar,” diyordu, “ Bir kova içindeki yengeçler gibi bir şey haline geldiler. Birbirlerini aşağı çekmeye çalışıyorlar ve bunun özgürlüğe giden yol olduğunu zannediyorlar. Ancak elbette bu şekilde, hiçbir yengeç kovadan kurtulamıyor”. 

Eski bir benzetme. Fakat kötü inancın gerçek olduğunu büyük bir doğrulukla anlatıyor diye düşünüyorum. 

Şu şekilde söyleyeyim. 

Amerikan yaşamı varoluş için bir savaş haline geldi. Sadece insanların günlük mücadele etmek zorunda oldukları bir savaş haline geldi. Maddi olarak tabi ki- çünkü çok az sağlık, tasarruf, emeklilik, eğitim, ulaşım vb. ne sahipler. Ama önce daha derin bir anlamda: varoluşsal olarak. Amerika'da, bir başkasının var olma hakkını her zaman kaldırmaya çalışıyoruz; var olma haklarını inkâr ediyoruz. Biz diyoruz ki: "Siz gerçek bir Amerikan, kişi, insan, kadın, erkek, profesyonel, uzman, çocuk, yetişkin değilsiniz" vb. Onların hikayelerini inkar ediyoruz ve acılarını küçümsüyor ve yaralarını kesip atıyoruz.

Ne demek istediğimi anlamıyorsanız, yukarıdaki örnekleri göz önünde bulundurun. CEO'lar şirketleri çalıştırmak için büyük maaşlar kazanırken, yatırımcılar ekonomileri patlatmak için dev ikramiye kazanırken, politikacılar ise lobicilere gülümseyerek terbiye olup, Amerikalıların yüzde yetmişini görmezden gelirken, uzmanlar, neden başarısız olduklarını sorgulamak yerine aynı eski ideolojileri ciddiyetle anlatırken ve otokratik bir kleptokrasiye yol açarken, şunu söylüyorlar: Eğer sen yoksan, en çok ben varım. Sen yoksun, sadece ben varım. 

Varoluşun kendisi için sıfır kazanımlı bir oyun oynuyoruz: varlığım, sizinkini almaktır. Zehirli siyaset, ekonomi, kültür savaşları, geri kalanlar - temel ihtiyaçların eksikliği, sağlık, ulaşım, eğitim, uç fikirlerin garip yükselişi, aşırılıkçığa dönüş vb. oradan geliyor. Çünkü bir zamanlar kendimiz için var olma yolunun başkaları için olmaması, daha sonra medeniyetin zorlu projesi ve bir toplum olmanın zor bir iş olduğuna karar verdik, halıdan çıkanlar, kaçınılarak, halının altına süpürüldü ve kısa sürede imkansızlaştı. Hayat, yalnızca varoluş savaşı olduğu zaman toksik olur. 

Ve yine de, gücü bu şekilde görmek, bu varoluş savaşı sizi ve beni aşağı çeker. Küçük kuzenimin arkadaşı yakınlarda Ivy League’de üniversiteyi bitirdi. Sonunda ailesine ne kadar perişan olduğunu, iyi bir üniversitenin yapması gereken şeyin tam tersi olan güven, cesaret ve benlik saygısını boşalttığını itiraf etti. Neden? Çünkü her gün, var olmak için savaşmak zorunda kaldı. Onun her yönü sürekli silindi, reddedildi, azaltıldı, asgariye indirildi: tarihi, değeri, gerçeği, sadece kimliği, etnisitesi ve cinselliği değil, bu yolla bir hayalet gibi görünmez hissetti. Buna uyması için onun olduğu her şeyden vazgeçmesi gerekiyordu ve bu şekilde ikilem yaşamak ya da var olmamak arasındaydı. 

Bahse girerim, eğer düşünürseniz, Amerika'da böyle hissedeceksiniz: Amacı herkesin daha az gerçek, değersiz, daha doğal olarak burada, şimdi, oldukları kimseyi daha az yapmak olan bir oyunda kısılıp kalmış. Herkes, diğerlerini kaldırmaya değil aşağı çekmeye çalışıyor. Varoluş için bir savaş, Amerikan yaşamının her yönünü tanımlamaya başlamıştır. Nasıl hissediyorsunuz? Sizi mutlu, daha sağlıklı veya insan yapıyor mu? Neden olmasın?

Sen yoksan en çok ben varım. Bu, en gerçek tür kötü inanç. Çünkü hayatın kalbi kendiliğinden kesiliyor. Gerçek şu ki ben en çok siz varsanız var olurum. Mutluluğum, anlamım, amacım, doluluğum, gerçeği arayış ve ihtiyacım olan her şey, yalnızca siz var olduğunuz zaman var olabilir.  Sizi bir çöl adasına bırakırsam, bir ayda ya da belki de bir yılda delirirsiniz. Amerikalıların yapmayı öğrendiği gibi başkalarını inkar etmek kazanmak değil en çok kaybedeceğimiz bir savaştır, çünkü kendi insanlığımızı, imkânımızı, toplumumuzu, demokrasimizi ve geleceğimizi kaybederiz. 

Kötü inanç, o zaman, varoluşumuzu kendimizden uzak tutmak için başkalarından almamız gerektiği fikrindedir. İyi inanç, aziz veya haçlı olmak zorunda olduğunuz anlamına gelmez. Bu sadece varoluşun, herkesin sizinle savaşması gereken bir savaş olmadığı anlamına gelir. En başta başkalarına varlık armağanı verdiğimizde var olduğumuz fikridir. Nasıl olabilir? Çok basit. Çünkü o zaman sadece anlam, mutluluk, amaç, lütuf, merhamet, isyan, meydan okuma, sevgi değil, aynı zamanda belki de daha da önemlisi, çalışma toplumları, işleyen ekonomiler, sağlıklı demokrasiler ve yaşama değer ülkeler yaratma kabiliyetine kavuşuruz. 

Kötü inanç bize olasılık, amaç ve büyümeye mal olur. Ve iyi inanç, gerçekten başarılı olmak, gelişmek ve gökyüzüne dokunmak için izin verir. Yaşam iyi inançlı olduğunda acı çektiğinde bile hayat sevinci oluşturur, çünkü denemelerimiz ve mücadelelerimiz görülebilir ve paylaşılabilir, ancak kötü inanç olduğunda hayat kendiliğinden durur, tersine döner ve her küçük etkileşim bir parça küçük ölüm barındırır. 

Umair Kasım 2017, Eudaimonia

(Not: Elbette, Amerikan varoluş savaşı, orijinal günahın yükü, kölelik, siyahların yarım insan olması gibi sebeplerle doğmuştur. Ve diğer toplumlar ilerleme kaydederken, Amerika sadece gerilemiştir - var olma savaşı herkesi daha fazla veya daha az etkilemek için, daha büyük bir barış tarafından fethedilmek yerine, dışarı doğru yayılmıştır.)


Derya Beyaz, 01.12.2017, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Çeviri 





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz

Seçkin Deniz Twitter Akışı