29 Temmuz 2017 Cumartesi

SA4654/KY26-CA145: Söylem Yoksulluğu, Marka Bolluğu

"Samimi, iyi niyetli, diğergâm ve merhametliyiz. Fakat dolduruluşa getirilmeye açık bir yanımız bir türlü yaşananların muhasebesini yapmaya vakit bulamıyor. Kendi haklılık payını başkalarının hataları üzerinde görmekte ısrarın getirdiği bir tanımlama güçlüğü içindeyiz. Olguları asli gerçekliğiyle okumaya izin vermeyen bir sapma oluşturuyor bu güçlük, tarihsel sebepleri anlaşılabilir olsa bile."


Biz hâlâ kusuru ötekinde aramanın tesellileriyle avunmaktayken varlık alanımızı dağıtmaya dönük uzun vadeli plan ve programlar işlemeye devam etmiyor mu? Hiç de bir öncekinden farklı olmayan öfke yüklü mesajlarımıza rağmen Filistinlilerin durumunda iyileşme gerçekleşmiyor, Gazze rahat nefes almıyor, işgal altındaki toprakların genişlemesi durmuyor. Esed rejimi bütün cürümlerine karşılık düşmüyor, Avrupa’da kayıp binlerce mülteci çocuğa ulaşamıyoruz, Yemen kan kaybetmeye devam ediyor, zaten iş cinayetleri gündemimizde değil. 

Daha kötüsü ise başımıza gelen her belayı başkalarının elbette eksik olmayan kötülükleriyle izah kolaycılığı. Bize ait yanlışlığın sebeplerini soğukkanlılıkla konuşacak mahfillerden yoksunuz. Kaldı ki ekranlarla muhasara altına alınmış durumdayız zaten, tartıştığımızı sanıyoruz. Markalarla ve irili ufaklı dizilerle büyüleniyor olmamız da cabası.

Sinema, şiir, roman, öykü, gerçek üzerine düşünmenin kurguları olarak değerli. Biz ise şiirlerin haklı sözlerinde buluyoruz adaleti ve teselliyi.

17. yüzyıla hâkim tartışmaları konu alan metinleri incelediğimizde, o dönemden bugüne fazla değişiklik olmadığını görüyoruz, ihtilaflar gündemi açısından. Kadızadeliler ve Sivasiler’in tartışmaları farklı içerikler kazansa da aynı minvalde sürüyor. Ancak bu tartışmaların oluşturduğu sarmal bizi daha bilinçli ve programlı bir topluma dönüştürmüyor. Entelektüellerimiz heyecan oluşturan sloganlar atmakla yetiniyor. 

Anadolu insanı kabuğunu kırıyor, sevindirici bir gelişme bu, gelgelelim fethedecek şeylerin cazibesi ve konum yakalama hayali nedeniyle özneleşemiyor gençler. Bir açıdan hem emek ortaya koyuyoruz hem de eser, ancak bu çabanın ülkemizdeki sorunlara cevap oluştururken yapıcı bir dalgaya dönüşmesinin engelleri azalmıyor, artıyor. Kuşkusuz bu alandaki zaafların haber kirliliği gibi sebepleri de var. Öyleyse durup düşünmek gerekir, haber ağlarının güvenilirliği konusunda hangi adımlar atıldığı üzerine. Mesele benim medyam-onun medyası çekişmesiyle çözümlenmiyor. Kendimize ait bir medya dili yok, yaptığımız ötekine ait metinlerde isimleri değiştirmekten ibaret. 

Popüler kültür de, reklamlar da, markalar da gösterir gerçeğin gözümüzden kaçırılan yönlerini. Subliminal mesajı sadece darbeci örgütler vermiyor.

Biz aslında kendi kendimizin gözlerini boyuyoruz. Geçen yılın aynı dönemine göre beş kat fazla AVM piyasaya girmiş. Aynı süreçte kaç kütüphane açıldığını da merak ediyor insan. 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünü geride bıraktık. Anmaya değer bir sinema filmi geliyor mu aklımıza? 

Böyle bir film için ülke içinde de olması gerektiği gibi uluslararası boyutta da yarışmalar düzenlenebilirdi oysa. Kuşkusuz önceliklerimizin sıralamasında bir aksaklık var. Birbirimize moral verelim; evet elbette iyi niyetli ve masumuz. Ama acaba gerçek bir masumiyeti nasıl tanımlamak gerekir?  

Zorunlu eğitime özgü ezbercilik gibi kötü alışkanlıkların hangilerini mazide bıraktık? İhtiyaçlarımızla ilgili bir dikkatimiz, kendimize ait bir zevkimiz olmadığında ise, yönlendirilmeye açık bir yığına dönüşüyoruz. Piyasa kapitalizmi (ve seküler Kalvincilik) karşısında nasıl bir üretim ve tüketim bilincine sahip olmamız gerektiğine dair tartışmalara ihtiyaç duymuyoruz. Öyle ya, çeşitli kriz dönemlerine özgü paket öfkelerimiz, paylaştığımız fotoğraflar ve trol işi azıklarımız var.

İnsan hatadan masun olduğunu düşündüğünde sorunları yeniden tanımlama çevikliğini de yitiriyor. Bir adım sonra ne olacak, daha önce ne olmuştu? Hani mümin aynı delikten iki kez ısırılmazdı?  

Yahudi kökenli bilim insanı Naomi Klein’in siyonizme karşı sorgulamasının arka planı şöyle: Okul gazetesine İsrail'in politikasını eleştiren bir yazı yazmıştı Klein. Gösterilen tepkiler korkunçtu. ‘‘Makale yayımlandıktan sonra hepsi sıkı Siyonist olan Yahudi Öğrenciler Birliği bir toplantı düzenleyip benim makalemle ilgili ne yapacaklarını tartıştılar. 

Ben de toplantıya gittim. Kimse beni tanımıyordu. Yanımda oturan kadın bana, 'Naomi Klein'e görsem öldürürüm' dedi. Ayağa kalktım ve 'Ben Naomi Klein'ım. Kurbandan Kurban Edene makalesini ben yazdım ve ben de her biriniz kadar Yahudi'yim' dedim. Hayatımda o odadaki sessizlik gibi bir şeyi asla hissetmedim. 19 yaşındaydım ve bu yüzden cesurdum.’’ 

Klein, bu iki hadiseden sonra dünyaya politik bir bilincin penceresinden bakmaya başlamıştı. 

Piyasa sisteminin zehirli ürünleri bizlerin rağbetiyle yerleşiyor, kabul görüyor. “Oysa asıl gerçeklik petrol boru hatlarında, Cola ve Marlboro’da, Hollywwod ve Amerikan Rüyası’nın dilinde dolaşmaktadır. “Ümit Aktaş’ın “Akıl, İslam ve Aşk” kitabındaki “Akıl ve Postmodern Dönem” başlıklı bölümün sonlarında yer alıyordu bu tespit.

Reklamlarla ilişkimiz nasıl? İsrail’in yayılmacılığına karşı mücadelede boykotun, yatırımları geri çekmenin ve yaptırımların en etkili yöntemler olduğunu dile getirir Klein. 

Samimi, iyi niyetli, diğergâm ve merhametliyiz. Fakat dolduruluşa getirilmeye açık bir yanımız bir türlü yaşananların muhasebesini yapmaya vakit bulamıyor. Kendi haklılık payını başkalarının hataları üzerinde görmekte ısrarın getirdiği bir tanımlama güçlüğü içindeyiz. Olguları asli gerçekliğiyle okumaya izin vermeyen bir sapma oluşturuyor bu güçlük, tarihsel sebepleri anlaşılabilir olsa bile. 

Asli gerçeğin üretim ve tüketimde, şüpheden uzak rızkta, dolayısıyla helal kavramında yatıyor olmasını tartışmaktan uzak durdukça ise ister istemez kötü tüketiciler olarak marka sihirbazı işgalcileri lanetlemekle kalmayı sürdüreceğiz.


Cihan Aktaş, 29.07.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar,  Perspektif Yazıları, 


Sonsuz Ark'ın Notu: Cihan Aktaş Hanımefendi'den yazıları için yayın onayı alınmıştır.  Seçkin Deniz, 09.05.2015

Yazının ilk yayınlandığı yer: Haberiyat





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı