28 Ocak 2017 Cumartesi

SA3914/KY38-SevDur40: Sıradaki Hedef Mümbiç

"Beş yılı aşkın zamandır suların durulmadığı Suriye’de DEAŞ faktörünün ortaya çıkmasıyla güney sınırlarımızdaki tehdit arttı. Türk Silahlı Kuvvetleri 15 Temmuz darbesinden kısa bir süre sonra, güney sınırlarının güvenliği için sınır ötesi operasyonu başlattı. Fırat Kalkanı Harekatı adı verilen operasyon, 6 ay içerisinde birçok başarıya imza attı. DEAŞ terör örgütü geri püskürtülürken, Türkiye dış politikada önemli bir aktör olduğunu kanıtladı. Türkiye ve Rusya’nın garantörlüğünde imzalanan ateşkesin ardından, Halep halkı ateş altında kalmaktan kurtarıldı. Bir sonraki hedef ise PKK için..."


Takdim

15 Temmuz darbe teşebbüsü badiresini henüz atlatmış ve komuta kademesinin önemli kısmını kaybetmiş Türk Ordusu, sınırlarımızın güvenliğini artırmak için Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattı. Cerablus'un DEAŞ'ten temizlenmesine yönelik başlatılan Fırat Kalkanı Operasyonu, 6 ay gibi kısa bir sürede birçok şeyi başardı. ABD’nin yapamadığını yaparak, DEAŞ’ın bölgeden çekilmesini sağladı, böylece kasıtlı olarak yaygınlaştırılan ‘Türkiye DEAŞ’e yardım ediyor’ söylemini de boşa çıkarmış oldu. Dış politikada önemli bir aktör olduğunu kanıtlayan Türkiye, gelinen noktada 2016’nın son gününde Suriye’de, Rusya ve İran’la ateşkes imzaladı. ABD bu sürece dahil edilmedi. Bu ateşkesin garantörleri olarak Rusya ve Türkiye kabul edildi. Rusya rejim yanlıları, Türkiye ise muhalifler nezdinde ateşkesin devamını garantiledi. 

Bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri Cerablus-El Bab hattını kontrol altında tutarken, PYD hedefleri için Mümbiç’e ilerleyip ilerlemeyeceği konusu gündemde. Türkiye’nin sınır ötesinde ne yaptığını, hangi hedeflerde, kimlerle çatıştığını ve bir sonraki hedeflerin neler olabileceğini uzmanlara sorduk. 

Serhat Erkmen bir sonraki adımın PKK hedefleri için Mümbiç’ten başlayarak Rakka’ya kadar devam edeceğini söylüyor. Fahri Erenal, koalisyon güçleri yalnız bırakınca, Türkiye kendi güvenliğini kendisi sağlamak zorunda kaldı diyor. Murat Yeşiltaş, bölgedeki hakim gücün Rusya’nın eline geçmesiyle Türkiye’nin hedef küçültmek zorunda kaldığını vurguluyor. Mithat Baydur ise, Batı’nın kontrollü bir kaos uygulayarak bölgedeki karışıklığı bitirmediğini, çıkarları için kullandığını iddia ediyor. 

DEAŞ’ten sonraki hedef PKK/PYD

Sınır ötesi operasyonların amacının terör örgütleriyle sınırların dışında da mücadele etmek olduğunu söyleyen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Erkmen, Türkiye’nin sınır ötesinde neler yaptığını şu ifadelerle anlatıyor: 

“Temelde sınır ötesi operasyonların hedefi terör örgütleriyle sadece Türkiye içinde değil, sınırların dışında da aktif olarak mücadele etmektir. Bu mücadele sadece anlık istihbarat doğrultusunda terör örgütlerinin eylem hazırlığında olan militanlarını kapsamaz. Aynı zamanda örgütlerin finans, lojistik, örgütlenme ve eğitim gibi olanaklarını ve kapasitesini de hedef almak suretiyle terörle sürekli ve uzun süreli bir mücadeleyi hedefler. Türkiye'nin halihazırda Irak ve Suriye'de PKK ve DEAŞ'e yönelik sınır ötesi operasyonları sürüyor. Fırat Kalkanı Operasyonu kısa vadede DEAŞ'e yönelikken, uzun vadede YPG/PKK'yı kapsayacak şekilde genişleme potansiyeline sahiptir. Kuzey Irak'ta yıllardır devam eden hava ve kara operasyonları da PKK'nın bölgede  üslenmesini ve Türkiye'ye yönelik terör eylemlerini hedef almaktadır. 

Fırat Kalkanı Operasyonu şu anda El Bab bölgesinde odaklanmış durumda. Harekat hava şartları, çatışmanın cereyan ettiği bölgenin durumu, DEAŞ'in yapmış olduğu hazırlıklar ve bölgenin politik özellikleri nedeniyle yavaş ilerliyor olsa da devam etmektedir. Kuzey Irak'taki sınır ötesi operasyonlar ise zaman zaman anlık istihbarata ve ihtiyaca binaen gerçekleştirilen operasyonlar yoluyla sürdürülmektedir. 

Fırat Kalkanı Operasyonu’ndaki ilk hedef elbette El Bab kasabasının kontrolü. Sonrasında ise ya duracak ya da Mümbiç'ten başlayarak PKK'ya karşı devam edecek. Rakka şimdilik uzak ihtimal. Ancak bu operasyonların uzun süreceği belli. Bazı yerleşim yerlerinin kontrol edilmesi askeri operasyonun biteceği anlamına gelmiyor. Uzun soluklu bir süreç olduğu söylenebilir.” 

Koalisyon güçleri verdikleri sözde durmadı 

Sınır ötesi operasyonlarının temel amacının ulusal güvenliği sağlamak olduğunu vurgulayan Emekli Tuğgeneral Fahri Erenal, bu operasyonun Türkiye’nin en doğal hakkı olduğunu söylüyor. 

“Sayın Cumhurbaşkanının da belirttiği gibi Türkiye’nin güney sınırlarının güvenliği Halep’ten, Trakya’nın güvenliği de Balkanlardan başlar. Buna biz önleyici strateji diyoruz. Ülkenin ulusal güvenliğine yönelik her tehdit, nerede olursa olsun, orada önlenmesi esas olmalı. Yıllar evvel PKK’ya karşı Kuzey Irak’ta da operasyonlar yürütülüyordu. Buna Irak’ta sıcak takip diyorduk. Uluslararası anlaşmalar da bunu öngörüyor. Suriye’de bizimle birlikte hareket eden Amerika ve koalisyon güçleri çok değişken bir politika izlediler.  Verdikleri sözde durmayıp, Türkiye’yi yalnız bıraktılar. Koalisyon güçleri harekete geçmeyince, Türkiye en doğal hakkını kullanarak kendi güvenliğini kendisi sağlamak amacıyla hareket etti.

Rusya, Kırım ve Ukrayna’yı unutturdu 

Koalisyon gücünün etkisinin azalması ve Rusya’nın aktif rol oynamasının bize olumlu etkisi olacağını düşünüyorum. Zaten Lazkiye’de Rusya’nın bir üssü vardı. Amerika’nın bu belirsiz tutumu, özellikle Obama yönetiminin Vietnam, Irak, Afganistan’daki gibi iç kamuoyuna açıklayamayacağı zayiatlar oluşturmak istememe tavrı, belirsizlik içine düşmesine sebep oldu. Bunun için de hiç ilgisiz olan güçlerden kara gücü oluşturmaya çalışıyor. Türkiye’nin terör örgütü olarak belirlediği YPG’yi kullanıyor. 

YPG’nin yüzde 16’sını Türkiye’den gelen PKK’lıların oluşturduğu, ölen insanların aidiyetleri üzerinden yapılan bir çalışmada ortaya çıkarıldı. YPG’nin kuruluş tüzüğü de PKK’nın aynısı. Dolayısıyla Türkiye haklı olarak, PKK’yı terör örgütü kabul eden Amerika’ya, ana yapısını onun oluşturduğu bir yapıyı niçin terör örgütü ilan etmediğini soruyor. Türkiye başlangıçta Amerika’ya güvendi, fakat en son Rakka’daki operasyonu başlatıp durdurmasıyla, artık Amerika’nın burada hiçbir destek sağlamayacağını gördü. Rusya bu boşluktan kendine iyi bir analiz çıkardı. Kırım ve Ukrayna’daki olayları unutturdu, Batı devletlerinin önüne geçti. Bundan sonra Rusya’nın olmadığı bir Ortadoğu söz konusu olmayacaktır.”

Batı, Suriye’de kontrollü kaos uyguluyor  

Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarının gecikmiş bir operasyon olduğunu vurgulayan Üsküdar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mithat Baydur, geriye dönüp baktığımızda gecikmiş olması isabet olmuş diyor. 

“Bu operasyonlar 15 Temmuz öncesi olsaydı, belki Türk Silahlı Kuvvetleri operasyon kalitesi, operasyonun devamlılığı ve operasyonun gücü konusunda zafiyet gösterebilirdi. Türkiye, sınır güvenliğini oluşturmak için bu operasyonları yapıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri Cerablus’la El Bab arasındaki kuşağı elinde tutmak istiyor. Fakat elinde tutması sorunun çözüldüğü anlamına gelmiyor. Zira ABD ateşkes anlaşmasında masada olmayan grupta.  

Trump’la birlikte ABD’nin bölgeye bakışı ne şekilde olacak? Amerika Rusya ilişkileri nasıl olacak? Amerika’nın yeni başkanı PYD meselesine Obama ve Clinton perspektifinden mi bakacak? Rusya’nın PYD ile ilişkileri nasıl olacak? ABD Rusya ile anlaşıp, her ikisi birden PYD’ye yeşil ışık yakarsa Türkiye’nin konumu ne olacak? Bütün bu operasyonların başarıya ulaştığını söylemek için bu denklemlerin de çözülmesi gerekiyor. 

Şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri DEAŞ’e operasyon yapıyor, ondan sonraki hedefi ise PYD için Mümbiç’e geçmek. Öte yandan öyle çok bilinmeyenli denklem var ki, koalisyon güçleri DEAŞ’e karşı operasyon düzenliyor gibi gözükse de, Suriye ve Irak’ın bölünmesi ihtimaline karşı DEAŞ’ı o bölgede bir enstrüman olarak kullanıyor. Dolayısıyla batılıların “kontrollü bir kaos” uygulaması içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. 

Amerika, ateşkeste önemli bir eksik mi?

Bölgede şimdi bir yanlıştan dönüldü. Suriye ile belli alanlarda belli bir çerçevede anlaşılıyor. Her iki taraf da birbirinin perspektifinden dünyaya bakıyor. Bu çok iyi bir gidiş. Türkiye Rusya’yla masaya oturdu. Daha sonra İran da masaya dahil edildi. Diğer yandan da ABD gibi önemli bir güç, her ne kadar vekalet savaşları açısından orada bulunuyorsa da önemli bir eksiklik miydi diye sorulabilir. 20 Ocak’tan itibaren yani Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra bölgedeki dengelere yeniden bakmak lazım. 

Mesela Trump’ın açıklamaları arasında çok farklı şeyler var. Bir taraftan devletsel çatısı olmayan hiçbir örgüt, cemaat ya da grupla çalışmayacağını söylüyor. Bu durum FETÖ ya da PYD çerçevesinden bakıldığında olumlu gibi duruyor. Fakat öbür taraftan ‘Kürtlere hayranım’ diyor. 

Buradan da anlaşılıyor ki eski yönetim gibi onları özgürlük savaşçısı görüyor. Yani Trump’ın da PYD’ye bakışı aynı şekilde sürerse, Türkiye ile ABD arasında bir sıkıntı olabilir. Ama en azından eski yönetim kadar Rusya’ya düşman değil Trump. Amerika-Rusya ilişkisinin biraz daha iyi olacağı anlaşılabilir buradan. Türk-Rus ilişkileri iyi olması bakımından, Türkiye de bu durumda olumlu bir süreç yaşayabilir.” 

DEAŞ intikam eylemleri yapabilir 

Fırat Kalkanı Harekatına mecbur kalındığını ifade eden Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Yeşiltaş, bu operasyonların terör eylemlerinin azalmasında etkili olduğunu savunuyor. 

“Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarının öncelikli amacı güney sınırlarını terör örgütlerinden temizlemek, böylece bu alanların Türkiye’ye yönelik çeşitli saldırılarda bir üs olarak kullanılmasının önüne geçmektir. PKK’nın Türkiye’deki terör saldırılarında, Suriye’nin kuzeyinde PYD kontrolündeki toprakları militan, silah tedariki ve çeşitli lojistik destek için kullanması ve özellikle 2016’nın bahar aylarında DEAŞ’ın Suriye’nin kuzeyinde elinde bulundurduğu topraklardan Kilis’e sürekli füzelerle saldırması, Fırat Kalkanı Harekâtını bir mecburiyet haline getirmiştir. 

Bu operasyonun Türkiye içinde ve dışında fayda ve zararları okunabilir. Operasyonun yurtiçindeki faydasını terör eylemlerinin azalmasından anlayabiliriz. DEAŞ Ocak 2015 - Ağustos 2016 arasında 9 büyük saldırı gerçekleştirmesine rağmen, Fırat Kalkanı başladıktan sonra yılbaşı gecesine kadar tek bir saldırı yapamamıştır. Öte yandan PKK saldırılarının önüne etkili bir şekilde geçilmesi için Fırat Kalkanı’nın, El-Bab’dan sonra PYD kontrolündeki alanlara da yönelmesi gerekecektir. Bunun yanı sıra DEAŞ’in yurtiçinde uyuyan hücrelerinin intikam eylemlerine girişmesi ve PKK yanlısı grupların 6-8 Ekim’dekine benzer olayları körüklemeleri birer risk olarak değerlendirilebilir. 

Türkiye hedef küçülttü

DEAŞ’in 2014 ortasında Musul’u ele geçirmesi, uluslararası toplumun Suriye’de önceliğini ve dikkatini Esed Rejimi’ne değil, DEAŞ’e yöneltmesine sebep oldu. Bu da PKK/PYD’nin Türkiye sınırı boyunca bir koridor devleti kurmasını mümkün kıldı. DEAŞ’in yokluğunda mümkün olmayan bu gelişmenin ciddi ölçüde ihtimal dâhiline girmesi, Türkiye’nin askeri müdahalesini mecbur kıldı. Bunun yanında DEAŞ’in Azez-Cerablus hattında Türkiye’nin sınır il ve ilçelerine yönelik füze saldırıları ve Türkiye içerisinde artan terör saldırıları, sınır hattının DEAŞ’ten temizlenmesini de zorunlu kıldı. Bu iki tehdit unsurunun söz konusu olmadığı bir ortamda ideal olan Türkiye’nin bizzat Suriye’ye girmemesiydi ve bu kadar beklenmesinin sebebi buydu.

Bölgedeki hakim gücün Amerika ve Batıdan çıkıp, Rusya’ya geçmesinin en büyük etkisi ise, Türkiye’yi başından beri tercih etmediği bir eksene yaklaşma zorunda bırakmasıdır. Türkiye, Suriye meselesinin başından beri rakip kamplarda yer aldığı Esed Rejimi-İran ekseniyle yakınlaşmak ya da bu eksenle belli noktalarda anlaşmak zorunda kalmıştır. Diğer büyük etkisi, bir önceki etkinin sonucu olarak Türkiye’nin Suriye meselesindeki stratejik hedeflerini küçültmek zorunda kalmasıdır.”


Sevda Dursun, 28.01.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015


İlk yayınlandığı yer: Gerçek Hayat

Seçkin Deniz Twitter Akışı