26 Mart 2015 Perşembe

SA1236/TG104: Esed-İsrail-İran İttifakı'nın ÖSO Güney Cephesi'ne Yönelik Suikast Girişimi

"ÖSO bayrağını yükseltmeye devam edeceğiz. Kim yaşarsa yaşasın veya ölsün, savaşmaya devam edeceğiz."

Abu Osama al-Jolani (Sağdaki), ÖSO Birinci Ordu Komutanı  

Sonsuz Ark'ın Notu: 
İsrail, kendisine itaat etmeyen ÖSO yerine kuzeyinde Esed'i tercih ediyor, ama İran'ı da istemiyor. İsrail'in Esed'le ve dolaylı olarak İran'la işbirliği yaptığı birçok operasyon vardır. Esed Rejimi'nin ÖSO komutanlarına yönelik olarak planladığı ve uyguladığı bu saldırıda her üç ülkenin çıkarları örtüşmektedir. Seçkin Deniz, 26.03.2015
***
“Al-Harah düştü mü?” diye sordu Abu Osama al-Jolani. Bu, şuuru yerine geldikten sonra ilk söylediği sözdü. “Hayır, hala direniyor”, şeklinde cevaplandı sorusu. Abu Osama gözlerini yeniden kapadı fakat bu sefer sadece dinlenmek için.


10 Mart 2015 Salı günü saatler 16:00’ı gösterdiğinde Abu Osama’nın, Güney Cephesi muhalif koalisyonunda yer alan ve Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı gruplardan birisi olan Birinci Ordu’nun elindeki gizli bir üsse varmasının üstünden 15 dakika geçmişti. Üsse ait binanın merkezine bir füze isabet ettiği sırada orada askeri kurmayları ile bir toplantı gerçekleştirmek için bulunuyordu.

Binada bulunan insanların çoğu yaralanmıştı ve Birinci Ordu’nun diğer üsleri bulundukları alandan uzaktaydı. Güney Cephe içinde yer alan diğer oluşumlar da oldukça uzakta bulunuyordu bu yüzden alanda veya yakın binalarda saldırının gerçekleşmesine yardım eden ajanları bulma imkânı yoktu.

Güdümlü bir füzenin kullanıldığı saldırı Osama’nın binaya girişinden sadece 15 dakika sonra gerçekleşmişti. Bu da saldırının şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde dikkatle hazırlandığını gösteriyordu. Saldırıyı gerçekleştirenlere bulundukları alandan saldırı öncesinde rehberlik eden ve sonrasında da hedefin vurulduğunu teyit eden birisi olmalıydı. 

Abu Osama şöyle diyor: 

“Bu mevki işgal altındaki Golan’a yakın olduğu için özellikle seçilmişti. İsrail işgal güçlerinin varlığı nedeniyle bölgede bulunan hava savunma sistemlerinin sağladığı avantajı kullanmayı düşünmüştük.” 

Fakat ters giden bir şeyler oldu ve saldırıda yaralanarak Suriye içlerinde gizli bir bölgeye götürülen Abu Osama ile iyileşmeye başladıktan sonra bu görüşmeyi gerçekleştirebildik.

İşgal edilmiş Golan tepelerinde yer alan İsrail hava savunması, Eylül 2014 tarihinde bu bölge yakınlarında uçan Suriye’ye ait Sukhoi uçağını düşürmüştü. İsrail ilk önce “kendi” hava sahasının ihlal edildiğini açıklamış daha sonra da uçağın yanlışlıkla düşürüldüğünü bildirmişti. Bu Şam’a yönelik açık bir uyarıydı: Suriye savaş uçakları İsrail güçleri tarafından kontrol edilen bölgelere yaklaşamaz.

Güney Cephesi üst kademesi, Golan Tepelerinin işgal edilmiş bölgelerine yakın alanlarda konuşlanmıştı. Böylece Suriye Hava Güçleri tarafından gerçekleştirilen varil bombalı saldırılardan korunmuş olacaklardı.

Daha sonra Ocak 2015 tarihinde İsrail, başka bir sınır ötesi saldırı gerçekleştirerek İran Generali Mohammad Ali Allahdadi ve içlerinde Jihad Mugniyeh’in de yer aldığı bazı Hizbullah komutanlarını öldürdü. Bu aşamada Suriye hava savunması harekete geçmemiş, hava sahasının çiğnenmesine karşılık olarak hiçbir hava savunma füzesi atılmamıştı.

İsrail aşikâr bir şekilde bölgenin hava saha kontrolünü elinde tutuyordu. Bu durumda eğer Suriye uçakları sınır bölgesinde uçacak olursa doğrudan doğruya İsrail’in yanıtıyla karşı karşıya gelecekti. Zaten 1973 Arap-İsrail savaşından beri durum bu şekildeydi.

Bunlara rağmen Suriye uçakları, 10 Mart tarihinde Birinci Ordu’nun bulunduğu bölgeye saldırı gerçekleştirdi ve bu saldırıya karşılık İsrail’den bir yanıt gelmedi.

Bazıları bu durumu, Birinci Ordu’nun askeri komutanı ve en önemli şahsiyeti olan Abu Osama al-Jolani’nin (veya Suriye rejimi ve rejim yanlılarının kullanmayı tercih ettikleri isim olan Al-Nuaimi’nin) ortadan kaldırılmasına yönelik, İsrail tarafından verilen üstü örtülü bir onay olarak değerlendirdi.

Saldırıdan birkaç saat sonrasında haber Suriye ve Lübnan’da bulunan rejim yanlısı haber kaynaklarından yayıldı. Haberlerde bir operasyon odasından ve burada gerçekleşen bir toplantıda yer alan İsrail bağlantılı bir görevliden bahsediliyordu. Ayrıca, Ürdün’de yer alan ve Suriye devrimini destekleyen ülkelerin girişimlerinin koordine edildiği, Askeri Operasyon Komuta Merkezi’nden bazı yabancı yetkililerin de bu toplantıda yer aldığı bildiriliyordu. 

Bu haber kaynaklarına bilgi veren kişiler onlarca insanın saldırıda yaralandığını ve sonrasında bu yaralıların İsrail ve Ürdün’e sevk edildiğini bildirmişti. Rejim ve rejim yanlısı medya Abu Osama’nın ölümünü kutlayarak, Osama’nın yanı sıra yardımcılarının ve diğer ÖSO komutanlarının da saldırıda öldürüldüğünü rapor etti.

Abu Osama: “İsrail ile herhangi bir koordinasyon yoktu, hiçbir şekilde ve surette. Gerçekte biz İsraillilerle iletişimi tamamen reddetmiştik. Belki de İsrail’in saldırıya göz yummasının nedeni budur veya saldırıya göz yummaktan daha fazlasını yaptılar.”

Bununla birlikte Abu Osama’ya göre saldırı kaynağı noktasında şüphe sergilemek gerçekçi değil. Saldırı sonrasında rejime ait ve rejim yanlısı medyayı takip eden herkes Abu Osama, gerçekleşen saldırı ve Osama ile kurmaylarının öldürülmesi ile kazanılması öngörülen zafer hakkında birilerinin geniş çaplı bir dosya hazırlamış olması gerektiğini anlayacaktır.

Öngörülen bu zaferi daha da büyütebilmek için Birinci Ordu, İsrail ve Ürdün istihbaratı ile bağlantılı gibi gösterilmişti. Rejim yanlısı medyanın iddiasına göre bahsedilen üç taraf, Suriye rejim noktalarına yönelik saldırı hazırlığı yapmak üzere (saldırının gerçekleştiği) çok önemli toplantıda bir araya gelmişti.

Gerçekte ise olan biten çok daha basitti. İran Devrim Muhafız Birlikleri (IRGC) güney Suriye’ye yönelik yeni bir büyük saldırıya hazırlanmaktadır. Söylenilenlere göre IRGC birliklerini, İsrail Ordusu ile karşı karşıya geleceği Ürdün sınırına konuşlandırmak üzere geniş çaplı bir operasyona hazırlanmaktadır. Bu suretle IRGC, ABD ile gerçekleşen nükleer müzakereler sonrasında İsrail ordusunun İran’ı vurmasını engelleyebilecektir. Bu noktada en büyük engel ise Birinci Ordu, Saif al-Sham Tugayları ve Güney Cephesi’nde yer alan diğer oluşumlardan kaynaklanmaktadır.

Şubat ayında IRGC acı bir darbe aldı ve ölüm üçgeni olarak adlandırılan bölgede (Şam Kırsalı, Kuneytre ve Dera arasında kalan bölge) gerçekleşen bir saldırıda saha komutanları öldürüldü. IRGC ayrıca ağır asker kayıplarına uğradı. Öldürülen İranlı, Lübnanlı ve Afgan savaşçıların cesetleri ancak haftalar sonrasında araziden toplanabildi. Sonrasında ise Türkiye sınırına doğru gerçekleşen kuzeydeki harekâtta daha büyük zorluklarla karşı karşıya geldi.

Bu sefer IRGC, askerlerini Suriye’nin yeni bölgelerini işgal etmeleri için göndermeden önce üst seviyedeki muhalif liderleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. 

İyileşme aşamasında olan ve faaliyetlerine kaldığı yerden devam etmeye başlayan Abu Osama şöyle diyor: 

“Bizimle savaşmanın pahalıya patlayacağını onlara daha önce söyledik fakat bize inanmadılar. Sonra onlara ilerledikleri her metrede gerilla savaşıyla karşı karşıya kalacaklarını anlattık ama bu sözümüze de inanmadılar. Bugün de onlara bir veya iki komutanı öldürmelerinin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söylüyoruz. ÖSO bayrağını yükseltmeye devam edeceğiz. Kim yaşarsa yaşasın veya ölsün, savaşmaya devam edeceğiz.”

FIDAA ITANI /23.03.2015



Tamer Güner, 20.03.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri



Not:
Makalenin orijinali Al-Hayat’da Arapça olarak yayınlanmış ve Ullin Hope tarafından İngilizce’ye çevrilmiştir.
https://now.mmedia.me/lb/en/reportsfeatures/565018-failed-attempt-to-assassinate-the-southern-front

Arapça orijinali için: http://alhayat.com/Articles/8185479/محاولة-اغتيال-فاشلة-للجبهة-الجنوبية



Seçkin Deniz Twitter Akışı