10 Şubat 2015 Salı

SA1149/KY20-MEK12: Başkanlık Fikri ve Adil Yönetim

‘…Ey yeşil sarıklı ulu hocalar
bunu bana öğretmediniz!?
hükümdarların hükümdarlığı için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
bunu bana söylemediniz!...’ 
Sezai Karakoç

Etrafa bakın lütfen.
Sağınıza solunuza bakın.
Eskisi kadar büyük ve uzak değil dünya,
Her hangi bir yol ile,
Kağıtlara çizili,
Ya da bilgisayar ortamında uydular marifeti ile dünyamızı her köy ve kasabası ile, her cadde ve sokağı ile capcanlı gösteren haritaları serip önünüze dikkatle bakın,
En demokratik olanından en zorbasına insanın ulaştığı yönetebilme becerisine, geliştirebildiği siyasal aygıt ve teknolojiye bakın, hepsi insanın gemlenemez hırsına tabidir.

İnsanın yönetme, öne çıkma, hükmetme arzu ve hırsına tabi çalışan aygıt ve teknolojilerden birkaç adım öteye gidebilmiş değil insan.

Hemen bütün siyasal aygıtlar bir meşruiyet sorunu yaşıyor ve hemen hepsinde bu sorunu gidermenin yolu halk olarak işaret ediliyor.

Demek ki meşruiyetin kaynağı temel olarak halk. Ancak bu da sorunu çözmeye yetmiyor, çünkü her kesin tam olarak kapsandığı bir temsil mekanizması yazık ki yok. İşte seçimler, onlarca mekanizması ile meclisler, denetleme ve yasa kurumları, alt ve üst mahkemeler, halkın seçimi ile meşruiyet kazanmış bu gemlenemez insan hırsına bir tür kontrol, bir fren, bir sınırlama getirmek için ihdas edilmektedir.

Peki, ama bu kadar karmaşık, maliyetli, dolambaçlı mekanizmalara rağmen insanlığın ulaştığı yönetme becerisi ve geliştirdiği yönetim mekanizmaları, insan gibi naif ve kırılgan bir varlığı daha korunaklı, daha güvenli ‘vatan’lara ulaştırabildi mi? Buna evet demek gerçekten zor. Sonuç itibari ile anladık ki seçim ile de gelse zalim yine de zulmünü icra edecek, nice asude yerleşimleri, kasabaları, münzevi köyleri bile kan deryasına çevirecek.

Daha da önemlisi modern yönetim aygıtlarımız dünyayı daha adil ve daha ahlaklı da kılmadı. Mesela bu kadar okula, üniversiteye, meclise, mahkemeye ve sayısız kurum ve kurula rağmen, aklı zorlayan katliam ve zulümlerde bir azalma olmadı dünyada. Modern batı demokrasileri ile diğer göstermelik seçimli sistemler arasında adeta adı konmamış bir katliam ve zulüm ortaklığı apaçık ortada.

Bu gün Suriye’de 300 bini aşkın masum sivilin katliamında seçimle gelmiş Esed diktası kadar buna her anlamda örtülü örtüsüz destek veren birçok batılı gelişmiş demokrasi mevcut. Yine daha birkaç ay evvel Gazze’de 1400’u aşkın, tamamı sivil, çoğunluğu çocuk ve kadın, insanı katleden İsrail gerçek anlamda bir demokrasi, İsrail’e destek olan soldan sağa bütün batılı gelişmiş demokrasilerin demokratlıklarını sorgulamak teorik olarak abesle iştigal.

Modern anlamda seçim, hırslı insanların, ortaya atılabilme cüretine sahip çoğu zaman hadsizlerin, para-güç ve diğer metalara ulaşma konusunda neredeyse ahlaksızca bir arzu sahibi karakterlerin kendilerini halka beğendirme yarışından ibaret. Bunların içinden hasbelkader bir değer ve ideal sahibi, bir ahlak ve ilke sahibi bir düzine insan o yönetim aygıtlarına taşınabilirse ne ala.

Hatta modern demokrasilerde bu konu o kadar ileri bir tekniğe ulaştı ki, bu komik insanları topluma beğendirmek için olmadık reklamlar, kampanyalar, cilalı resimler eşliğinde işletilen seçim süreçleri var ki gerçek anlamda bir sektör olmuş durumda.

Peki, ama bir siyasamız olmayacak mı? Topluma, insanlığa bir değer vaaz etmeyecek miyiz? Bu soruya vereceğimiz yanıttır esas mesele bence. Çünkü adalet ile hükmeden kral, meşruiyetleri için halka yalvaran ve seçim ile sözde meşruiyet kazanan demokrat ve komik, halklarını kan deryasında boğan veya bu hadsiz zalimlere destek olan sözde demokrat yöneticilerden çok daha meşrudurlar halkın nezdinde.

Dolayısı ile seçim iyi bir aygıt, teknik olarak meclisler, kurumlar, mahkemeler ve üst kurullarca denetlenme fikri gayet iyi siyasal teknolojiler, ancak bütün bunlar daha kapasiteli, daha değere dayalı, daha adil yöneticiler veya idealize edildiği gibi yönetim mekanizmaları çıkarmıyor ortaya. Mesele dönüp dolaşıp ‘insan’a, insanın sahip olduğu ahlaka, değere, inanca ve adalete geliyor.

Bütün bu uzun girizgahı, son günlerin hararetli tartışması başkanlık için ettim. Bir sistem olarak, halk tarafından seçilmiş, çeşitli anayasal kurum ve kurulca denetlenen, daha pratik ve halk ile daha sıkı teması olan bir başkanlığın bu günkü sistemimizden neden daha kötü olduğunu anlayabilmiş değilim.

Hiç şüphesiz bu anlamıyla başkanlık sistemi, kadim anlamı ile lider fikrine, kadirşinas ve adil yönetici fikrine çok daha uygundur. Çeşitli mekanizmalar elinde adeta kumpas ve oyunların içinden sıyrılmak, her dönemeçte yeniden bu küçük oyunlara taraf kılınmak, değer ve adalet odaklı lider ve yönetim fikrine oldukça uzak.

Halkın seçtiği, halka hesap verecek, arada kumpas ve oyuna müsait kurum ve kuruluşların olmadığı, adil ve makul şekilde denetlenen başkanlık fikri, kanımca yüksek liderlik özelliklerine sahip karakterlerin, liderlerin ortaya çıkmasına oldukça uygun bir auradır.


Mustafa Ekici, 10.02.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar 




Seçkin Deniz Twitter Akışı