13 Kasım 2014 Perşembe

SA985/ÇY4-DB25: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Kadın Askerlerin İtirafları - İtiraf 16-18

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Kadın Askerlerin İtirafları- Women Soldiers’ Testimonies

 İtiraf 16

İsim: *** | Rütbe: Baş Çavuş | Birim: Sınır Devriye | Bölge: Jenin

Bir yandan, hiç bir şey söylemediğim için suçluluk hissediyorum, diğer taraftan hala inanıyorum ki, bu bir şeyi değiştirmezdi. Anlık bir şeyleri değiştirebilirdim. Bu güçle ilgili bir anlayış değil. Belki başka birliklerde böyle olabilirdi- yani diğer birlikler kesinlikle aşırılıkta bu kadar değil. Daha sonra Cenin Sınır Devriye birliğine katıldığımda bunun çok da farklı olmadığını gördüm. Hala bir şiddet havası var ve evet “her şey çok sıkıcı, bu yüzden hadi olay çıkaralım”.

Ne demek istiyorsunuz?

Bilmiyorum, olay çıkarmak. Telsizi açıp:  “Bana bu sokakta taş atıldı ” diye rapor etmek. Sonra da birini tutuklar ve sorgulamaya başlarsın. Olayı kimin uydurduğuna bağlı olarak, sonunda salıverilir ya da salıverilmez. Burada, “Sıkıldım, hadi birinin bize taş attığını söyleyelim” diyen bir kadın devriye vardı. Ona “kim?” diye sorulduğunda “ Bilmiyorum, gri gömlekli iki adamdı, tam göremedim” dedi. Böylece gri gömlekli iki adam yakalandı, ve ona “Bu adamlar mıydı? diye soruldu. Doğal olarak, yakalandıklarında dövülmüşlerdi de. “ Bunlar mıydı?” “ Hayır, sanmıyorum” İşte şimdi bir olayınız oldu. İnsanlar dövüldü. Ve aslında o gün orada hiç bir şey olmamıştı.

***

İtiraf 17

İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: Alan istihbarat | Bölge: Etzion Bölge Tugayı

Taş atanlara ne yapılıyor?

Dövülüyorlar ve tugay karargahına götürülüyorlar. (...)

Resim çektiğinizi biliyorlar?

Kim, askerler mi? Biliyorlar ... Taş atıldığını görür görmez, bunun belli bir zamanı var, rutini biliyorsunuz. Böylece o anda birlikler yaklaşıyorlar, jiplerde uyumuyorlar, yani devriye geziyorlar demek istiyorum. Veya iyi bir noktada jiplerde uyuyorlar, sonra hemen geliyorlar.

Taş atana ne oluyor?

Öldüresiye dövüyorlar ya da karargaha götürüyorlar. Ya da en kötüsü babasına götürüyorlar. Bu dövülmekten ya da karargaha götürülmekten daha beter.

Neden?

Çünkü babası daha da beterini yapıyor.

Dövüyor, sanırım.

Hayır, daha beter.

Durum değerlendirmelerinde babasına götürmenin daha kötü olduğunu mu söylüyorlar?

Tabii. Orada her şey hakkında konuşuyorlar. Her şeyi ortaya getiriyorlar Kimin adı geçiyor? Tabur komutanı, tüm birliklerin komutanları ve evet her şeyi tartışıyorlar, Her bir olayı, ne olmuşsa.

Yani taş atanı babasına götürmeye izin veriliyor, yoksa verilmiyor mu?

O andaki komutana bağlı. Genellikle gözaltına almayı tercih ediyorlar.

Onları babalarına götürmeyi tercih eden tabur komutanları var mıydı?

Eğer konuşmayan, arkadaşlarını ihbar etmeyen bir çocuksa babasına götürülüyor.

Gözaltından sonra mı?

Hayır. Önce. Önce sahada sorgulanıyor. Arkadaşların nerede? Bilmiyorum, bilmiyorum.

Babasına götürme işi daha etkili bir seçenek mi?

Eğer üzerinde çok durmuyorsanız, yeterli kanıt ve suçlayıcı meşru nedenleriniz yoksa, babasına götürebilir, bütün köyü kapatabilirsiniz. Orada böyle şeyler çok oldu. Bir çocuk taş atmışsa – bütün dükkanlar kapatılırdı.

Buna kim karar veriyor?

Tabur komutanı... Bizim bölgede sanırım, bu fazla değildi, bu gri rutin, bilir misiniz? Her gün yaklaşık 40 yasadışı şey olurdu ve bunlarla ilgili yapılacak çok da kesin bir şey yoktu. Herkes ne yapılacağına o anda kendisi karar verirdi.

Herkes derken kimi kastediyorsunuz, çavuş mu mesela?

Eğer yasa dışı bir şeyse, çavuşun yetkisi var. Taş atma olaylarında birlik komutanı. Molotof kokteyli olaylarında genellikle batarya komutanı.Yasadışılarda tek bir batarya komutanı size ne yapılacağını söylemez. O yüzden kontrol noktasında ne yapacağınıza dair kendi insiyatifinizi kullanırsınız.

***
İtiraf 18

İsim: *** | Rütbe: Yedek Çavuş

Birim: Hatikva | Bölge: Qalandiya Kontrol Noktası

Ben genel bir durumla başlayacağım çünkü gerçekten nereye parmak basacağıma dair belirgin bir şey hatırlamıyorum. Size daha önce de açıkladığım gibi, düzenli hizmette yeteri kadar şey yapmamış olmanın verdiği suçluluk duygusu ve yüksek bir motivasyonla geldim, bu yüzden de terhis olduktan iki ay sonra kendimi burada buldum.

Bu birimle ilgili bir kaç kelime: Bunlar yaşlı adamlar. Hatta neredeyse 60-70 yaşlarındalar. Gerçekten gülünç bazı anlar var. Bu adamlar, ne zaman egzersize katılmaları emredilse, şöyle diyorlar: 

Dinleyin,  katılabilirim ama geri dönebileceğimden emin değilim. Gerçekten, kontrol noktalarındaki insan seviyeyi yükseltmek için gönderilen havalı tipler. Bu iş, sabah ve akşam sekiz saatlik vardiyalı bir iş.

Size diyebilirim ki benim için orada olanlar... Tamam, ben oldukça hassas bir insanım, özellikle acı çeken insanlara karşı ve kendimle ilgili diyebilirim ki, belki de sondan başlıyorum, bu hassaslığın orada iki haftada yok olduğu yerden. Başka bir dünyadaymış gibi hissettirdi bana, orada yaptıklarım, çıktıktan sonrakiler. Birden farkettim: Birine vurmadım ya da öyle bir şey olmadı, ama saygısızca yapılanlar bana hiç uymuyor. Tüm bu geri zekalı espriler, 'Bana el bidubi ver' (Arapça konuşan birinin “Bidubi nedir?” diye sormasını bekleyerek )“şubidubi” demeler, bunun gibi şeyler. Neyse, o zamanlar fotoğrafçılığa meraklıydım, bu yüzden orada kontrol noktasındaki insanların fotoğraflarını çekmek istiyordum. Etkilenmemek için bir arayış gibi bir şey. İşbirliği yapan, uyum sağlayan insanlar da vardı, sanırım onların orada göreceği muameleyi kolaylaştıracağını varsayıyorlardı.

Bir şey beni gerçekten rahatsız etmişti.. Bununla koca bir üç yılı geçirmenin nasıl bir şey olduğunu hayal bile edemiyorum, -orada askeri polis birimlerinden gelen adamlar var ve onları rahatlatacak hiç bir şey yok, bu onların askeri hizmeti- beni rahatsız eden şey oradaki düzensizliğin seviyesiydi. Biliyorum, askeri polis oraya gönderilmeden önce orada komutanlık yapan bir arkadaşım var. Aslında bu adamlar ön cepheden, gayet düzenli, bilgili silahlı birliktendi.

Bu adamlara Cenin’den geçenler için- Bugün geçmelerine izin verin, bugün geçmelerine izin vermeyin,başka bir gün izin verin, uyarılar ve böyle devam ediyor. Ben oradayken hiç bir asker izin veremezdi, tamamen çıldırırdı.

İlk önce, size gerçekten hiç bir şeyin anlatılmadığı içi boş bir brifing aldığınız saçma bir durumdaydınız. Bölge bu ve sonra kontrol noktasına gidiyorsunuz. Sonra uyarılarla ilgili günlük dedikodular başlıyor, farzedelim istihbarat subayı bir şey söylüyor, DKG başka bir şey. Böylece herkes, çok da umursamadıkları farklı şeyler konusunda emin oluyor. Yani kontrol noktasındaki askerlerin kendisinden bahsediyorum. Yani Betlehem’den geldiğinizi ve kontrol noktasından geçmek istediğinizi söylüyorsunuz, sizi sırada kontrol eden bir asker geçmenize izin veriyor, diğeri vermiyor, bir diğeri daha farklı bir emir alıyor.

Yan yana oturuyorlar, ama iletişimleri yok ve siz de hissediyorsunuz ki... Biriyle tartışmak zorunda kalıyor, ona geçemeyeceğini söylüyorsunuz ama ne hakkında tartıştığınızı bile bilmiyorsunuz, gerçekten? Yani yanı başınızdaki adam sizinle çelişiyorsa tartışmanın ne anlamı var? Mücadele ettiğiniz her şeyin, orada bulunmanızın ulusal bir görev bir amaç için olduğunu düşünmek isterken, havanda su dövmek olduğunu anlıyorsunuz. Hiç bir şey güvenebileceğiniz bir uyarıya dayanmıyor. Gelen bütün bilgi bu ve gerçekten beynimi allak bullak ediyor. Kontrol edilemez bir şey. 

Denedim, dedim ki, Tamam, nasılsa buradayım, bir dizüstü bilgisayarla geçiş mesajlarını kontrol ederek askerlere bildiririm, ama tutarlı bir bilgi almak imkansızdı. Bu gerçekten beni endişelendiren bir şey ve oradaki askerlerin canını ne kadar sıktığını hayal edebiliyorum.


<<Önceki                 Sonraki>>



Derya Beyaz, 13.11.2014,  Sonsuz Ark,  Çırak- Çevirmen Yazar, Çeviri




Orijinal Metin:

Seçkin Deniz Twitter Akışı