12 Kasım 2014 Çarşamba

SA983/SD187: Bir Papa Analizi...

"Haçlı Seferleri, gerekçeleri ve gerçekleşmeleriyle psikolojik ve sosyolojik açıdan 'patolojik vak'âlar'dır. Kronikleşen özellikleri dolayısıyla bu vak'âlar tedavi edilebilir olmaktan uzaktır. Bu açıdan; herhangi bir diyalog kombinasyonu veya türevi söz konusu olumsuzluğu bertaraf etmeye yönelemez."


"USA'da demokratlardan Haçlı zihniyetine bayraktarlık yapacak Başkan üremiyor" diyenlerin baktığı yerden bakıp soralım. Cumhuriyetçi'lerden iki Bush Başkanlık dönemlerinde Haçlı zihniyetinin bayraktarlığını yaptılar, seçilecek yeni ABD Devlet Başkanı'nın Cumhuriyetçi olmayacağı neredeyse kesinleşmiş durumda ve bu durumda seçilecek Demokrat Başkan Haçlı seferilerine bayraktarlık yapmayacak. O Halde "Haçlı Seferleri sona erdi, eriyor, erecek", demek mümkün olacak mıdır? Ya da isimler önemli değil, Haçlı seferleri sonsuza dek sürecektir, diyerek yeni Bush'un Son Engizisyoner-Son Papa olmasını muhtemel mi bulmamız gerekecek? 

Gerçi bu, tarihsel gerçeklere göre yeni bir durum olmayacak, sadece 1789 Fransız İhtilâli'nden sonra Haçlı Seferleri'nin bayraktarlığını (ilişiğinde gücünü) yitirmiş olan Papaların yeniden işbaşına gelmeleri demek olacak. En azından bazı siyâsî argümanların arkasına sığınmaktan kurtulacak Papa; doğrudan doğruya gücün efendisi olduğunu ilan edecek. Amerikalı seçmenler dünya siyâset tarihinde yeni bir dönemi başlattıklarının farkında değiller.

Tarih klasik sapmalarından/kırılmalarından birini yaşıyor. Henüz kimse farkında değil; ama ateizmin bekçileri/şeytanın köleleri tarihin tepesinden, tarihin derinliklerine doğru giden yolda hızla yuvarlanıyorlar. 1789'daki kırılma'dan sonra küresel efendiler dönemi başlamıştı. Bu süreç, kim ne derse desin (Irak'ın 20 Mart 2003'te başlayan işgaliyle,üstelik birleşik güçler-siyonist-Hristiyan evangelist-ittifakı zirvedeyken) sona erdi. ABD'nin kuruluşunda büyük rol oynayan, hatta başkent Washington'un imar planlarını derin siyonist güdülerle kotaran, sonrasında da siyonizmin hedeflerinin gerçekleşmesi için adım adım sıkılaşan güçler bileşiği büyük bir ayrışma yaşıyor. Vatikan, inceden inceye işlediği/ördüğü ağlarıyla siyonizmin ipini ancak 21.yüzyılda çekebildi.


Aslında belirtiler, Hristiyanlığın bir ana unsur olarak AB Anayasası'nda bulunup bulunmamasının tartışıldığı dönemde ortaya çıkmaya başlamıştı. Türkiye'nin, AB Katılım sürecinde karşılaştığı sıkıntıları, "AB Hristiyan Kulübü müdür, bir medeniyet projesi midir?" sorularını sorarak aşmaya çalıştığı dönemde, 29 Ekim 2004'te, Roma'da Conservatori Sarayı'nda ve Papa X.Innocent'in heykelinin önünde attığı imzalarla saklanılan gerçeği deşifre etmesi,yeni kırılmanın vektörel boyutlarını gözler önüne serdi. 


Hristiyanlık AB Anayasası'na girmedi; ancak Anayasa AB Devlet, Hükümet Başkanları ve Dışişleri Bakanlarınca bir Papa'nın heykelinin önünde imzalandı. Vatikan, son Siyonist-Evangelist Hristiyan İşbirliği ürünü olan projelerin (Irak'ın İşgâli, İran'ın BM eliyle sıkıştırılması ve BOP) gerçekleşmesinin bu tarihi kırılmayı engelleyemeyeceğini biliyor ve zaferini ilan ediyordu. Bu zafer ilk çerçevede siyonizme karşı kazanılmış bir zaferdi. 


Vatikan'a göre 1789 da yitirilen/Ateizme, Siyonizme, Şeytan'a terk edilmek zorunda kalınan Avrupa ve Dünya Egemenliği,tekrar elde ediliyordu.


XVI.Benedictus, Kilise'nin egemenliğini yitirdiği ilk yerden, Fransa'dan başladı; Aralık 2007 de Fransa Devlet Başkanı Sarkozy'i kutsadı ve onun 'pozitif laiklik' içerikli konuşmalar yapmasını sağlayarak laikliğin merkezine büyük bir darbe indirdi-Sarkozy, Ortaçağ Kralları gibi Papa'dan evlilik izni de almıştı-. Adı yeni imzalanan AB Anayasası'na göre seçilecek olan AB Başkanlığı için sık sık gündeme getirilen Eski İngiltere Başbakanı Blair'in Haziran 2007'de Vatikan'a giderek Papa 16. Benedictus ile görüşmesinden sonra Aralık 2007'de Anglikan Klisesi'nden ayrılarak Katolikliğe bağlanması Vatikan'ın bir diğer zaferi ve tarihsel kırılmanın getirdiği büyük değişikliklerden biri oldu (Blair şu sıralarda Mısır'ın darbeci generali sözde cumhurbaşkanı Sisi'ye ve Arap yarımadasının petrol zengini prenslerine yüksek ücretli danışmanlık yapmaktadır. Seçkin Deniz, 11.11.2014)


Vatikan'ın uzunca bir süreden beri antisemitizmi canlandıracak projeler üzerinde çalıştığı iddia ediliyordu. İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler ve Vatikan arasında varolduğu söylenen işbirliği de gerekçelerini 1789'daki Vatikan'ın egemenlik kaybından almaktaydı ve Yahudilerle beraber siyonistlerin yokolması için savaşı bir fırsat olarak gören bir Vatikan vardı. Ancak herşeye rağmen İkinci Dünya Savaşı'nı yönetenler ne Vatikan'dı ne de Hitler. Siyonistler, I.Dünya Savaşı'ından beri ABD ve İngiltere eliyle altyapısını hazırladıkları İsrail Devleti'ni kurabilmek adına bu savaşı yönetiyor ve yönlendiriyorlardı. 


Vatikan yetersiz gücüyle savaşı yönetemedi ve egemenlik planlarını ileriye doğru ertelemek zorunda kaldı; ancak hayatın gözlerden saklanan her yerinde siyonizmle ölümüne mücadele halindeydi. Filistin, Irak'ın İşgali, İran vb projelerde siyonist-evangelist çarkın işleyişine zıt bir felsefeyle verdiği beyanatlar, güçlendiğinin herkes tarafından fark edilmesi hedefine uygundu. 


Vatikan, Medeniyetler çatışması için gerekli olan her türlü unsuru büyük bir titizlikle hazırlayan siyonistlere karşı, Dinlerarası Diyalog projelerini başlattı. Gerçekte Vatikan diğer dinlere karşı hoşgörülü olmayı planlamıyordu, ancak diğer dinlerle olan ilişkilerinin siyonizmin kontrolü altında olmasına artık tahammül edemiyordu. 


Medeniyetlerin çatışması Siyonizm'in Kıyamet senaryosuydu ve bu Kilise'nin kesinlikle istemediği bir şeydi. Katolikliğe karşı savaş başlatan İspanya Başbakanı Zapatero ile Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eş başkanlıklarını yaptıkları Medeniyetler İttifakı bu yüzden Vatikan için son derece iticiydi. O kendi yönettiği dinlerarası diyalog sürecinden başka bir sürece kesinlikle karşıydı.


Medeniyetler ittifakı daha küresel ve daha barışçıl bir projeydi; bu proje ne siyonistlerin ne de Vatikan'ın bir projesiydi. Vatikan bir barış hedefine sahip değildi ve tarihsel hedefleri aynen duruyordu; Kilise'nin Dünya'nın her yerinde egemen olmasını sağlamak için 'barış ortamı' isteyebileceği son şeydi. 


İlk bin yılda Avrupa'ya ikinci binyılda Afrika ve Amerika'ya egemen olduğunu düşünen Vatikan,Üçüncü bin yılda Asya'ya egemen olmak için binlerce misyoneriyle müthiş bir organizasyonlar sisteminin efendisi iken, barışla işi olamazdı. Barış'ı önceleyecek herhangi bir girişimin başarılı olmasına izin veremezdi. Bu yüzden kilise, İspanya'da "Zapatero'ya oy vermeyin" diye kampanyalar düzenliyor, vaazlar veriyordu.


Medeniyetler İttifakı'nın diğer eş başkanı Türkiye'ye yönelik hesaplar ise bambaşkaydı. Türkiye özel bir konumdaydı ve özel konumunu sürdürmek zorundaydı. AB değerler sistemi(anayasa)altında Roma'da Papa heykeli önünde atılan imzaların Türkiye'yi çok büyük hukuki sorumluluklarla bağladığını biliyordu Vatikan; ve Türkiye'deki Siyâsî İktidar üzerinde oynanan Siyonist merkezli oyunlara karşı, AB Yöneticileri eliyle Hükümete destek çıkacak açıklamalar gönderiyordu.


Papa'nın son Amerika gezisi Vatikan'ın 'Küresel Egemenlik' yolundaki büyük adımlarından birini, belki de sonuncusunu ilan ediyordu Dünya'ya. Papa 16. Benedict, 16 Nisan 2008'de Beyaz Saray'da George Bush ile görüştü. Bu ziyaretle tarihte ilk kez bir Papa, Beyaz Saray'a adım attı. 


Önsezilerim, bu görüşmede Bush'un Haçlı Seferleri bayraktarlığını Papa'ya devrettiğini söylüyor. Annapolis toplantısı, Siyonistlerle Evangelistlerin boşanma ilanıydı. Papa-Bush görüşmesi de 1789 Fransız İhtilâl'iyle Siyonistlere kaptırılan 'emanet'in esas sahibine teslimi demek oluyordu.


Peki, Vatikan gerçekten egemenliğini tesis edebilecek midir? Siyonizmden devraldığı özelliksiz güç, kendisini tatmin edecek midir? 


Kuşkusuz yeni küresel dengeler Vatikan'ın ortaçağdaki kadar güçlü ve etkili olmasına mani olacaktır. Avrupa ve Amerika siyasetçiler eliyle Vatikan'a bağlanmış olabilir; ancak bu kıtalarda yaşayan insanların Hristiyanlık algısı değişmiş durumdadır. Ve insanlar ortaçağdaki din algılarından çok uzaktalar. Vatikan kendi kurguladığı egemenliği, dilediği işlerlikte bulamayarak hayal kırıklığına uğrayacaktır.


Akıllı Tasarım projesi bilimsel çevrelerde gittikçe taraf bulmakta ve aklın egemenliği daha reel bir çizgiye taşınmaktadır. Vatikan yeni dönemde, ateizme ve Darwinizm'e karşı desteklediği bu projeye yenilmekten kurtulamayacaktır. 


Tarih bu yeni kırılmayla planlananlardan çok daha başka, hatta ilgisiz şeyler kaydedecektir. Bizzat son Papa'nın başlattığı (bir söyleminde Bizans İmparatoru Manuel Paleolog'un sapkın sözlerini kullanması) yeni bir İslam düşmanlığı projesi var ortada. Ön hazırlıklarının yapıldığı ve uygulamaya konulduğu haliyle bu proje yeni bir haçlı seferidir.Ve bu seferin bayraktarlığını da Kardinal Ratzinger, Papa XVI.Benedictus sıfatıyla yapmaktadır. 


Vatikan tarafından uygulamaya konulan bu proje başarısız olmaya mahkumdur. Bu başarısızlığı karikatür krizlerinde internet siteleri kurarak Müslümanlardan özür dileyen bilinçli Hristiyanlar ile dinlerine saldırıların artmasına tahammül edemeyen Müslümanlar (bilinçlerinin 'sağalması'ile) sağlayacaklardır. Fakat Vatikan her zaman olduğu gibi hedeflerinden varlık sebepleri nedeniyle vazgeçmeyecektir.




Seçkin Deniz, 27.04.2008, Sistematik Analizler 62


Seçkin Deniz Yazıları





Güncel Not 1:  


Papa 16.Benedikt, Katolik Kilisesi'nin tacizci-tecavüzcü rahiplerini ilkesel olarak sahiplenmesi sürüdürülemez olunca, 11 Şubat 2013 tarihinde istifa etmiş ve 28 Şubat 2013 tarihi itibariyle görevi bırakmıştır.  Yerine gelen I. Franciscus kurucuları siyonist olan Cizvit tarikatı kökenli bir Kardinal'dir ve bu aynı zamanda Vatikan'da bir tür Siyonist etkinin arttığı bir kırılma dönemidir. 

Arjantinli yeni Papa’nın, 2010 yılında Arjantinli Haham Abraham Skorka ile birlikte kaleme aldığı “Cennette ve Yeryüzünde” (Sobre el Cielo y la Tierra) adlı kitabında, ateizm, ölüm, kürtaj, dinler, eşcinsellik, kapitalizm ve holokost (Yahudi soykırımı) konuları işleniyor. Papa kitabın “Dinler” bölümünde, “20. yüzyılda kendilerini tanrılar olarak görenler, tüm köyleri yerle bir ettiler. Türkler Ermenilere yaptı, Naziler de Yahudilere. İnsanları öldürmek için tanrısal niteliklere atıfta bulunan söylemler kullandılar” ifadesini kullanıyor. Seçkin Deniz, 11.11.2014


Güncel Not 2: 

Vatikan'da Papa Francis tarafından görevinden alınan üst düzey bir kardinal, kendi 'inanç manifestosu'nu yayınlayarak Papa'nın otoritesine karşı çıktı. Papa'yı karışıklık çıkarmakla suçlayan Vatikan Katolik klisesinin muhafazakar kanadından olan Kardinal Gerhard Mueller, Papa'nın kendisini görevden almasının ardından 4 sayfalık bir manifesto yayınladı.

2017 yılına kadar Vatikan'ın doktrin şefliğini (Engisizyon başkanlığı) yapan 71 yaşındaki Alman Kardinal Mueller 'inanç manifestosu'nu muhafazakar Katolik medya kanalları aracılığıyla bildirdi. Mueller'e göre birçok rahip, piskopos, dindar yahut sıradan insanlar böyle bir manifestoyu istiyordu. Kardinal Mueller, kilise liderlerinin "kendilerine emanet edilen insanları terk ettiğini, onları rahatsız ettiklerini ve inançlarına ciddi zarar verdiklerini" savunuyor.

Vatikan'ın muhafazakarları İslam'la diyaloğa karşı

Katolik klisesinin muhafazakar kanadı birçok konuda Papa Francis'le görüş ayrılığı yaşıyor. En son Papa'nın Arap yarımadasını ilk defa ziyareti ve Müslüman inanç lideriyle 'İnsan Kardeşliği Bildirisi'ni imzalaması dindar Katoliklerden tepki toplamıştı. Aşırı muhafazakar Katolikler İslam diniyle herhangi bir diyaloğa karşı. İçlerinden bir kesim İslam'ın yegane amacının batıyı yok etmek olduğunu düşünüyor. Bunun yanında muhafazakarlar Papa'nın iklim değişikliği ve ekonomik eşitsizlik gibi sosyal sorunlara çok fazla odaklandığını bu yüzden eşcinsel evliliği ve boşanma gibi ahlaki konularda kiliseyi zayıflattığını söylüyor.

Mueller'in Papa'yı eleştirileri Vatikan İnanç Doktrini Cemaati'nin başından alındığı 2017 yılından beri iyiden iyiye arttı. Papa Francis cemaatle ilgili konuların tek tek ele alınmasına izin verilmesi gerektiğine inanıyor ve muhafazakarların bu bakış açısını 'lanetlediğini" düşünüyor. Manifesto 10 Şubat tarihli olarak yayınlandı. Bu tarif bir önceki Papa Benedict'in görevden çekilişinin 6. yılı arefesi. 91 yaşındaki Papa Benedict muhafazakar Katolik kesim tarafından oldukça saygı duyulan bir figür. (10.02.2019 Euronews),  Seçkin Deniz, 10.02.2019

Güncel Not 3:

Papa Francis : "Tevrat ümit vermiyor" demiş, "Vaadini gerçekleştirmiyor, çünkü onu yerine getirebilecek durumda değil... Yaşamı arayanlar, vaade ve onun Mesih'te gerçekleşmesine bakmalı”

Katolik Dünyası'nın ruhani lideri Papa Francis, Tevrat üzerine yaptığı yorumlara aldığı eleştirileri yanıtladı.

Vatikan ve Yahudi kaynaklardan Reuters'ın aldığı açıklamalara göre İsrail'in üst düzey hahamlarının bu yorumlar hakkında açıklama talebinin ardından, Papa oluşan endişeleri gidermek için harekete geçti.

Geçen ay Reuters'ın özel haberinde İsrail Hahambaşılığı Vatikan ile Diyalog Komisyonu Başkanı Haham Rasson Arusi'nin Vatikan'a sert bir mektup yazdığını ve Francis'in Tevrat'ın veya Yahudi yasasının "modası geçmiş" olarak göründüğünü söylediği yorumlarına açıklık getirmesinin istendiğini bildirmişti.

Papa, 11 Ağustos'taki bir konferansta, "Tevrat ümit vermiyor" demiş, "Vaadini gerçekleştirmiyor, çünkü onu yerine getirebilecek durumda değil... Yaşamı arayanlar, vaade ve onun Mesih'te gerçekleşmesine bakmalı” açıklamalarında bulunmuştu.

Vatikan'ın Yahudi soykırımına yönelik tutumuna ışık tutacak arşivler açılıyor
Papa: Yahudilere, Romanlara ve eşcinsellere nefret duyan siyasiler bana Hitleri hatırlatıyor
Bu açıklamaların ardından Arusi tarafından kaleme alınan mektupta, bu konuşmadan çıkarılabilecek her türlü "aşağılayıcı" sonucun açıkça reddedildiğinden emin olunması için açıklama istendi.

Yahudilerle dini ilişkilerden sorumlu bir komisyonun da bulunduğu Vatikan departmanının başındaki Kardinal Kurt Koch, geçen hafta bu mektuba yanıt olarak 2015'te Papa Francis'in söylediği “Hristiyanlar dinin anlamını Mesih'te; Yahudiler ise Tevrat'ta bulur” cümlesini alıntılayarak gönderdi.

Yahudi tarafı bu mektubu bir barış işareti olarak kabul ettiklerini açıkladı. Papa Francis de Vatikan'ın bir "yanlış anlama" olarak gördüğü konu hakkında açıklamalarda bulundu. Son Pazar vaazlarından birinde yaklaşan Yahudi Yeni Yılı Roş Aşana ve müteakip Yom Kipur ile Sukot bayramları için Yahudilere en iyi dileklerini sundu.

Dini lider konuşmasında “Yeni yıl esenlik meyveleriyle zengin olsun ve Rabb'in yasasında sadakatle yürüyenler için iyi olsun” dedi.

(06.09.2021 Euronews),  Seçkin Deniz, 07.09.2021

Seçkin Deniz Twitter Akışı