7 Eylül 2014 Pazar

SA875/ÇY5-DÇ5: Yağmurun Bana Yazdıkları…

“Kuşlar uçuştu içimde, rüzgâr savurdu yelini, bulutlar bile dans etti günlerce.”


Hava çok sıkıntılı, yağmak istiyor, yağamıyor.

Ağlamak isteyen ancak ağlayamayan çocuk gibi…

Bir başlasa gerisi gelecek. Ama izin çıkmıyor bir türlü gök kubbeden.

Çok bunalmış. Bu nedenle canını sıkanların da ruhunu daraltmak istiyor bir an evvel.

Anlıyoruz ki, annesinin ağlamasına müsaade etmediği küçük çocuk sıkıntısı taşıyor kocaman yüreğinde. Çektiği acıları herkes çok iyi anlasın ister gibide, uzun sürsün istiyor belli ki.

Köşesine sinmiş, arkasını dönmüş kendi kendine konuşan çocuğun kelimeleri ile sesi geliyor arada. 

Sonra birden haykıracakmış gibi, homurdanıyor bulutlardan önce fısıltıyla. Kaç gündür ne çekiyorum ne ıstıraplar taşıdım ben, bilmiyorsunuz dercesine. İçime atmıştım hepsini işte diyor, son homurtularında.

Kızgınlığından yüzünü arada al basan ancak bunu saklayan çocuk gibi, ışıklar saçıyor gece karanlığında. Sindiremedi hazmedemedi belli ki çok şeyi. Ondandır sebep bolca ağlamak istiyor. Uzun ve şiddetli.

Gök kubbeden izin çıksa yağacak, hemen başlayacak ağlamaya. Ne gerek var diyor içinden bu kadar ıstırabı taşımaya. Rahat bırakın ki beni ferahlayayım artık.

Artarken homurtuları kendi kendine, açıyor ağzını. Ve başlıyor avaz avaz bağırmaya.
Bakın kaç gündür kavruldum durdum ıstırabımdan, acılarım yaktı içimi. Duymadılar ki sesimi. Kulak vermedi kimse benliğime.

Kuşlar uçuştu içimde, rüzgâr savurdu yelini, bulutlar bile dans etti günlerce.

Ama yetmedi hiç biri.

Sabah olunca sevgilisi Güneş’le bile buluştu Ay. Bu nedenle gülümsedi her gece size. Yıldızlar bile kaydı penceremde. Lakin küçük şeyler mutlu edemedi beni. Çok kirlettiler gökyüzümü.

Çok doluyum. Ne olur bırakın beni ağlayayım, ne olur.

O yalvardıkça artıyordu sesi. Kulaklarını kapatıyordu duyanlar, ıstırap istemiyorlardı besbelli. Kimisi de korkuyor, saklanıp kaçmak istiyordu duydukları sıkıntıdan. Kimisi de sadece izliyordu penceresinden. Müdahale edemiyordu hiçbiri.

Ne olursa olsun kendini tutamayacak kadar doluydu ve yenemiyordu da içindeki ıstırabı.
Ve başlıyor ağlamaya, önce yavaş, sonra hızlıca…

Kendi etkisini hissederken izliyor da olanları bir taraftan. Seyredenler kenarda, acısını duyanlarsa kaçışıyor etrafta. Bazen ılık bazen sert esen rüzgârında yardımıyla da insanların içini titrettiğini hissediyor, kendi acısını hissedenlere ise mis toprak kokusu gönderiyor usulca.

Ağladıkça rahatlıyor, rahatladıkça daha çok boşalıyor gözyaşları.

Yağdıkça annesine dargınken barışmak isteyen küçücük bir çocuk gibi hissediyor, döküyor dilinden içinde yaşattıklarını. Böylece rahatlıyor, bu bir anda ruhuna yansıyor.

Kirlerinden sıkıntılarından arınıyor. Tertemiz oluyor gözünde her şey…

Biliyor ki az sonra açılacak ruhu yeni kanatlanmalara, belki gökkuşağı bile çıkar içinden. Önceden yaşadığı şeyleri yaşayacak olsa da, daha dirayetli olacak her zamankinden.

İçinden fısıltıyla, çok takmışım kafama diyor her şeyi. Boşunaymış meğer bunların hepsi.

Cesareti yerine gelen küçük bir çocuğun omuzlarını dikleştirmesi gibi çekiyor yavaşça kendini yukarı. Çok iyi bildiği ama birden unutuverdiği en güzel sözcükler geliyor aklına.

Tekrarlıyor içinden, hiç unutmamak istercesine.

57. Hadîd Suresi, 20. Ayet: “Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. Nihayet hepsi yok olur gider. Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahiret’te ise dünyadaki amele göre ya çetin bir azap veya Allah'ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.”

Rutin dünya yaşantısını acı olarak görmemek, her sıkıldığında kendini çok kederli hissetmemek için…

 Unutmamalıyım bunları, diyor yağmur.

 Neden geldiğimi unutmamalıyım!

Ve usulca son damlasını bırakıveriyor zihnime, kedersizce…

Yağmurun bana yazdıklarından alamazken aklımı, mırıldanıyorum içimden.

Okuyacağım ben de her zaman, aklım ve nefsim daraldıkça…

86. Târık Suresi 11-12. ayet: “Yağmurlu göğe andolsun, Yarık yarık çatlamış yere andolsun ki.”

Aklıma yazılanları unutmayacağım, söz veriyorum kendime.


Duru Çağlayan, 07.09.2014, Sonsuz Ark, Çırak Yazar



Seçkin Deniz Twitter Akışı