19 Haziran 2012 Salı

SA5/AS1: Bir Karşı Devrim, Bir Öze Dönüş: Kader'e Semantik Müdahale

Paradoksal Döngülerin Karanlıklarında Allah'a İftira Atanların 'Kader'i


"Her insanın amel kuşunu (defterini) boynuna yaftaladık(astık). Kıyamet günü onun için, açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkarırız. Kitabını oku, bugün nefsin sana hesap sorucu olarak yeter!" Kur'an/İsra, 17/13-14

Kovulmuş Şeytan'dan Allah'a sığınırım; Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlarım;

Bu tehlikeli(!)  mevzûyu yazmaya böyle başladım, ancak okuyanların da böyle başlamalarını istediğim için giriş kısmına Eûz-u Besmele'yi yazmak istedim. Zirâ İblis'in insan zihnini dürttüğü en işlek alan bu. Okuyanların zihinlerinde oluşmuş olan travmatik yumağı hareketlendirecek olan böyle bir çalışma, elbette İblis'in müdahalesinden kendi başına uzakta kalamazdı, ama kesinlikle biliyorum ki; Allah'a sığınan ve ondan yardım isteyene İblis hiçbir zarar veremez.

Tehlikeli mevzû dememin sebebi basit. Ödleri cehennem çukurlarına takılmış, İblis'in denek tahtası olmuş olanların zihinlerine yazılmış olan en büyük geleneksel leke ve tehdit bu: " Kader'i inkâr etme; tartışma! Yoksa dinden çıkarsın!"

***

Din, birer ölüden başka bir şey olmayan ve ne kendilerine ne de başkalarına faydası dokunamayacak olanların tertib ve terkib ettiği bir 'Atalar Dini'  ise, ben bu dinden çıkmaktan ve Allah'ın Kur'an ile tertib ve terkib ettiği dine girmekten başka bir şey istemiyorum. Ben bu geleneksel ve cârî düzenbazların ürettiği dini, Allah'ın çerçevesini çizdiği Kur'an'ın Dini'ne kurban ediyorum...

"De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” Kur'an/ A'râf 33

İnsanları, bilhassa müslümanları "Kader'i inkâr etme, yoksa dinden çıkarsın" diye tehdit eden müfsidlere ve müfterilere soracağım soru şu:

Kader, diye insanlara anlattığınız şey Yahudi, Hıristiyan, Hindu, Budist, Sih ve Kader'e inanan bilumum insanların kafasına yüklenen pasifleştirici ya da isyan ettirici virüsten başka bir şey değilse, siz insanları hangi hakla uyarırsınız ve onları "Kaderi inkâr etme, tartışma, yoksa dinden çıkarsın" diye tehdit edebilirsiniz ki? Nasılsa kaderinde Kaderi inkâr etmek ve tartışmak var. Hadi cevap verin bakalım cühelâ ve müfteri takımı!

***

Allah'a iftira ediyorsunuz, Allah'ın Elçilerine iftira ediyorsunuz ve insanları kaderle korkutarak kendinize köle yapıyorsunuz. Allah'ın Kitabı Kur'an, eğer sizin tartışılmasını yasaklamak zorunda kaldığınız yalana ve iftiraya dâir bir delil içermiyorsa ve siz Kader dediğiniz şeyi akaidin tümüne teşmil etmek için Kur'an'ın müteşabih ayetlerini, bilhassa bütününden kopararak alıp delil olarak kullanıyorsanız, Allah size bunun hesabını soracaktır.

Ki; O Allah, gönderdiği kitabın hiçbir yerinde Kader diye bir çerçeveden bahsetmemiş, öyle bir içeriğe sahip herhangi bir ayet göndermemiştir.

Kader'i tanımlayamıyorsunuz; zira Kur'an'ın tanımlamadığı böylesine dehşetli bir kavramı, ancak iblis ve onun izcileri tanımlamaya kalkışabilir ve tanımlayamadıkları için de insanları baskı altına alarak korkutmaya çalışırlar. Allah'ı Kur'an  ile bilen insanların bu meyânda korkuları ve şüpheleri yoktur ve olmayacaktır.

***

Kur'an okuyor musunuz? Kur'an'ın Allah tarafından  meleklerden ve insanlardan elçileri vasıtasıyla insanlara gönderilmiş bir kitap olduğuna inanıyor musunuz? Eğer Kur'an okuyorsanız, Kur'an'ın Allah tarafından gönderildiğine de inanıyorsanız, size soracağım sonraki soru şu:

Madem kaderinizde yazılı olan düşünceler ve eylemler dışında  bir seçeneğiniz yoktu, Allah size neden Kur'an'ı gönderdi? Allah neden dinini tayin ettiği kişinin sapkınlıklarını, ona haber vermek için bir uyarı ve müjde olmak üzere standart göndersin? Değişmeyecek olan bir 'Kader Senaryosu' varsa ve gösterimdeki oyuncuların başka türlü davranmaları mümkün değil ise, onları uyarmak üzere Allah neden elçiler ve kitaplar göndersin? Ve sonra neden onları ahiret gününde, gönderdiği kitapla yargılayacağını söylesin?

***

Geleneksel ve cârî düzenbazların cevapsız kalacakları, hatta öfkeden deliye dönecekleri  soruları sormaya devam edeceğim;

İnsanların Kur'an okumalarını -Kur'an'ı ancak âlimlerin  ve hatta sadece âriflerin anlayacağından bahisle- engellediniz. Sonra, İsevîlerin ve Musevîlerin binlerce yıllık insanlık tarihinden devşirip getirdikleri 'Kader' kavramını -kendi dinlerini de bu şekilde paradokslarla çıkmazlara soktukları âşikâr iken, aynı şeyi ifsad maksadı ile- İslâm'a dâhil ettiklerini bildiğiniz hâlde, Kader'in tartışılmasını yasakladınız. Bunu neden yaptınız?

Böyle bir yasak Kur'an'da yoktu; fakat siz Allah'ın son elçisine iftira ederek onun adına hadisler uydurdunuz. İnsanları ikna edemediniz, insanlar sizi reddettiler; kendinizi dinin temsilcisi saydığınız için, sizi reddedenleri dinden tard etmekle tehdit ettiniz. İnsanlar, isyankâr oldular ve nihayetinde dinden uzaklaştılar. Siz bu tutum ve fiillerinizle, onları bizzat tehdit ettiğiniz sona itmiş olmadınız mı? Böyle davranmış olmanızı da "Kaderinizde bu vardı!" iddiasıyla mı destekleyeceksiniz? Neden onların kendi kaderlerinde yazılı olanı yaşamalarına engel oldunuz?Madem engel olabiliyorsunuz bu nasıl bir Kader'dir ki siz engel olabiliyorsunuz; ya da engel olamıyorsanız neden tehdit ediyorsunuz? Derdiniz ne?

***

Siz onlara Kader'den bahsetmese idiniz, onlar Kur'an'da bulmadıkları bir şeyle zihinlerini meşgul etmeyeceklerdi, hatta  sırf bu sebeple Allah'a haksız suçlamalarda bulunmayacaklar ve ne isyankâr ne münkir ne de müşrik olacaklardı; aksine Kur'an'ın kendi hür iradelerine gönderilmiş bir müjde ve uyarıcı olduğunu kolaylıkla idrak edeceklerdi. İnsanların zihinlerine Beyaz Tavşanı neden soktunuz?

Ve neden hâlâ -cehaletinizden sebepli değilse- bu husustaki iddialarınızı aklınızla ve Kur'an'la tartmıyor ve insanları  -var olduğu kendi uydurmalarınızla sabit olan- Kader'i inkar etmekle suçlamaktan vazgeçmiyorsunuz?

Eğer sorularıma cevap veremiyorsanız  -Allah ve Kur'an düşmanı hâin değilseniz- câhilsiniz ve  muhtemelen şunu yapıyorsunuz; Kur'an okumuyor ve tabiin dönemi ve sonrasında kafanıza sokulmuş olan zehirden beslenmeye devam ediyorsunuz.

***

Madem insanlara Kader'den bahsettiniz, Kaderi neden tanımlayamıyor ya da açıklayamıyorsunuz? İnsanların yapıp edecekleri her şeyin insan yaratılmadan önce yazılıp tescillendiğinden bahsediyorsunuz ve utanmadan bunu Allah'ın bilmesi ile izah ediyorsunuz. peki Allah bildiği şeyi neden yazsın? Unutacak mı Allah? Allah, eğer kendisi için yazmadıysa, insan için yazdıysa ve insan yazılanın dışına çıkamayacaksa, Allah neden bu yazılı olan 'Kader'i doğarken eline vermiyor?

Ya da eğer bu senaryoyu eline verseydi ne değişecekti?  İnsan dışına çıkamayacağını bildiği bir senaryoyu eline alsa ne, okusa ne, okumasa ne olurdu? Kur'an'ı ve diğer kitapları neden gönderdi Allah?

"De ki: “Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi. Ben sizin aranızda bundan önce  bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz? " Kur'an/Yunûs 16
***

Hiçbir şekilde hiçbir davranışı ile, ne yaparsa yapsın aşamayacağı bir 'Kader Sarmalı' ile bir insan neden yaratılsın? Özgür iradesi olmayan ve kendi fiillerini belirleyip seçemeyen bir insan neden yaratılsın? Ve dışına çıkamayacağı bir 'Kader'e sahip olan bir insana neden elçiler ve kitaplar gönderilsin? Neden onun  hür olmayan iradesine Allah, âhireti ve hesap gününü hatırlatsın?

"İşte bu, Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. Eğer onlar da Allah’a ortak koşsalardı, bütün yaptıkları boşa gitmişti." Kur'an/ En’âm  88.

Eğer kişi hidâyet dilemiyorsa, Allah onun için neden hidâyet dilesin? Onu diğerlerinden üstün kılan ne?

"Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği  zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez."  Kur'an/Yunûs 47

***
Sizden kendinden aşırı derecede emin ve sarsılmaz bilgiye sahip olduklarını zannedenlerin girdiği bencillik paradoksunda birbirinden sapkın, birbirinden dengesiz çıkarımlar var. Ve bunların hepsi, vaktinde birbiri ile neredeyse varoluş savaşı veren düşünce akımlarından beslenen akımlar. Cebriyye'nin dışlanan fikirlerini siz şimdi hakikat diye pazarlıyorsunuz.  Kur'an buna karşı çıkınca bu kez Kaderiyye'ye sarılıyorsunuz, İşinize geldiği zaman  akılperest bir Mutezilî oluyorsunuz. İnsanları yine ikna edemiyorsunuz; bu kez kendiniz etiketlemeye devam ediyorsunuz.

Düşünce ahlâkından o kadar habersizsiniz ki; hangi itirazın hangi düşüce biçimine ait olduğunu da bilmiyor ve tam bir hercümerc içerisinde didinip duruyorsunuz. Sorular karşısında çâresiz kalınca bu kez Kur'an'ın ayetleri üzerinde şüphe üretiyorsunuz ve  Kur'an'ı kendi iftiralarınıza delil olarak kullanamayınca diyorsunuz ki; "Kur'an'ın değişmediğini nereden biliyorsunuz?"

***

Biz Kur'an'ın değişmediğini ve değişmeyeceğini Allah'a ve O'nun güvencelerine iman ettiğimiz için biliyoruz ve aklımız  şöyle diyor: "Eğer Kur'an değişseydi, eksilseydi ya da ziyâde olsaydı, Allah bizi değişmiş bir Kur'an'la sınadığında âdil olmazdı. Oysa biz Allah'ın âdil olduğunu biliyoruz"

Kader'i, yani "insanların yapıp edeceklerinin yazılmış olduğunu ve insanların bunun dışına çıkamayacağını iddia ettiğiniz şeyi" insanlara Kur'an'la  ve akılla izah edemediğinizde sarıldığınız bir tek şey var. Allah'ın bilmesi.

***

Allah'ın her şeyi biliyor olmasının yazılmış kaderle hiçbir ilgisi yok. Ve bilhassa Allah'ın bilmesi sizin gibi zamana mahkûm olan yaratıkların bilmesi ile mukayese edilemez. Siz, bilmemiş olmaklıktan bilmiş olmaklığa geçmek için iki şeye muhtaçsınız, cehâlete ve zamana. Allah bu iki şey'e muhtaç değildir. Ancak siz, bilmiyor olduğunuz cehâlet hâlini, biliyor olduğunuz âlim hâle dönüştürmek için geçmesi gereken bir zamana muhtaç ve mahkûmsunuz. Bu  durum, sizin Allah'ın bilmesini bilemeyeceğiniz ve tarif edemeyeceğiniz anlamına gelmektedir ve bu sebeple 'Kader' dediğiniz zamana tabi olan bir programı, zamana muhtaç olmayan Allah'ın bilmesi ile izah edemezsiniz. Bu yoldan kaçma şansınız yok.

***

Tenâkuz silsileniz, siz kendiniz dâhil hiç kimseyi ikna edemediğiniz ve Allah'ın aklediniz emrine kendi çıkarlarınız kadarınca uyduğunuz için, sizi 'Kaza' denen bir çukura itiyor. 'Kader' bir program güyâ ve 'Kaza' da bu programın tahakkuk etmesi... Varsayalım ki öyle... Peki programın/projenin uygulanması aşamalarında neden iradeyi devreye sokuyorsunuz? Değişmeyeceğine inandığınız 'Kader Programı'nın tahakkuk alanındaki müdahalelerinizle 'Kaza'ya mâni olma ve onun içeriğini ve şeklini değiştirme hakkını' nereden buluyorsunuz kendinizde? Kim vermiş size bu hakkı? Madem Kader var ve Kader'de yazılı olanların değişme olasılığı yok, bu Kaza nedir? Kaza, neden Kader'den ayrı  ve  başka bir şeymiş gibi İrade'nin müdahalesine açıktır?

"Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz." Kur'an/ İsrâ 15

***

Siz Allah'ın size söylemediğini, Allah'a mal etmekle ve bunu bir hakikatmiş gibi insanlara dayatmakla cehennemin  taşlarını ve ateşini herkese yaklaştırıyorsunuz. Kader'i, imanın altıncı şartı sayıyorsunuz ve bunu  reddedeni 'inkarcı' diye yaftalıyor ve bir ruhban gibi, bir papa gibi, bir yahudi rabbisi gibi dinden çıkarıyorsunuz. Zihninize kazıyın, var olduğundan kuşku duyulmayan ve hakikat olduğu delillerle sabit olan şeyleri reddetmek inkârdır; böylesine kirli bir kavramı icat edenlere karşı, Kur'an'ın hakikatini anlatmak için karşı durmak, inkâr değil, bizzat imanın tâ kendisidir. İnkâr bizatihiî sizin yaptığınız şeyin adıdır. Siz 'Kader'i dayatarak Allah'ın Bakara suresi 177 ayette tanımladığı 'Birr'i, yani iyiliği inkâr ediyor ve hükümsüz hâle getiriyorsunuz. Kader imanın şartlarından değildir, işte size delili, eğer varsa sizin imanın 6. şartının Kader olduğuna dair mistik ve uydurma olmayan deliliniz, buyurun sizi dinleyeceğiz. İşte yalanınızın ve iftiralarınızın karşı delili.

Kur'an/Bakara 177:

"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa,  isteyene ve kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda  sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir."

***

Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları ve asıl iyiliği târif ediyor ve bu târifin içinde sizin Kaderiniz yok. Demek ki; 'Kader' ne itikadın bir parçası ne de bir hakikatin, bu tamamen sizin ve atalarınızın uydurmasıdır. Hemen bir tek ayetle sınırlamayın kendinizi; Kur'an'ın hiçbir yerinde size delil olabilecek bir ayet yok.

Siz Kader'i itikadın temeli saydığınızda, ne oluyor biliyor musunuz? Söyleyeyim; Kişinin Bakara 177'de tek tek anlatılan şeylerin hiçbir önemi ve hükmü kalmıyor. Çünkü; Bakara 177,  insan iradesinin yapıp edeceği şeyleri sıralıyor. Siz ise iradenin hiçbir hükmünün olmadığı bir Kader portalından kıyamet ve cehennem çıkarıyorsunuz.

***

Kader'e inanan ve Kader'de yazılı olandan başka bir şeyin gerçekleşmeyeceğine inanan biri Allah'a neden inansın, Allah'a inanmayan onun meleklerine neden inansın, Meleklere inanmayan  meleklerin mesaj/kitap getirdiği Elçilere neden inansın, Elçilere inanmayan onların getirdiği kitaplara neden inansın ve o kitapların va'zettiği itikadî ve amelî hükümlere neden inansın? 'Kader'de yazılı olanları tastamam yaşamaktan başka bir seçeneği olmayan bir insan neden diriltilsin, neden hesaba çekilsin ve neden cennetle ödüllendirilsin veya cehennemle cezalandırılsın? Hâşâ Allah, iftiralarınıza göre bu merhametsizliği neden yapsın, söylesenize vicdansızlar?

Cevap verin? Bütün bunların böyle olacağı, belli ise; kişinin münkir, kâfir ya da müşrik yahut mü'min, müslim olacağı yazılı ise, Kur'an'ın ne hükmü kalır? Kader'e inananın başka hiçbir şeye inanması mümkün ve gerekli değildir. Bunu mu tasarlamıştınız?

İşte size Kur'an/Nisâ  136:

"Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur."

Sayın bakalım sapıklığa düşmemek için inanmanız gerekenleri; kaç tane? Ve Kader neden bunların içinde yok. Siz Allah'ın yerine ne zaman geçtiniz?

***

Homeros, paganizmin en büyük destanı olan İlyada'da güya en büyük tanrı olan Zeus'u da Kader denen bir şeye mahkûm olarak betimliyor. Bu nasıl bir şeydir ki; hem tanrı hem de kadere mecbur? 

Şimdi size en can alıcı soruyu soruyorum. Allah hangi Kader'e mecburdur? Var mı bir cevabınız?

***

Canınızı yakmaya devam edeceğim. Geleneklerinizle boğup yok etmeye çalıştığınız Allah'ın dini için zihninizin ciğerlerini söküp elinize vereceğim.

Yahudilerin  getirip size öğrettikleri ve sizin de birer ihtiras kölesi gibi tedris edip yuttuğunuz Kader, Yahudilerde bile bir yıllık. Onlar her yıl yeniden yazılmasını umut ederler. Kaderlerinin, ömrün sonuna dek uyacakları bir program olduğu akıllarına bile gelmez ve kendi yapıp ettiklerine bağlı olarak Yom Kippur'da, Roş Aşana'da tövbe ederek gelecek yılın iyi yazılmasını dilerler... Ama size ve Hıristiyanlara, sizi küçümsedikleri için böylesine ahmakça bir 'Kader Programı' olduğunu öğretirler ve böylece sizinle alay ederler.

Onlarınki yıllık ve kendi iradî davranışlarına bağlı olarak yazılan bir kader; sizin ve Hristiyanlarınki ise yaşamaktan kaçınamayacağınız, ömrünüzün sonuna dek uyacağınız ve iradenizin hiçbir etkisinin olmadığı bir kader.

***

İşte yeryüzündeki hâliniz.. İşte siz ve sizin gibi kadere inanan insanların  yaşadığı aşağılık durum... İşte 'Sizin 'Kaderiniz'in dünyayı getirdiği ahlaksız çukurun dibi...

***

Biliyorum, Levh-i Mahfuz'dan bahsedeceksiniz. Ama size söyleyeyim mi; siz Levh-i Mahfuz'un ne olduğundan habersizsiniz. Kur'an'da açıkça bildirildiği halde, siz Kitap diyerek vasfedilen her şeyi Levh-i Mahfuz zannedip, İmam-ı Mübin'i, Kitab-ı Mübin'i, Kitab-ı Merkûm'u, İlliyyûn'u ve Siccîn'i birbirinden ayırdedemeyecek kadar zavallı ve münasebetsizsiniz. Hatta her insanın sağında ve solunda bulunan 'Yazıcı Melekler'in neyi yazdıklarından da niye yazdıklarından da habersizsiniz. Zerre kadar iyiliğin ve kötülüğün neden kayıt altına alındığını izah edemeyecek kadar kör ve câhilsiniz. İşte bu sebeple bocalıyor ve öfkeleniyor, insanları yaftalıyor ve kendi dininizden aforoz ediyorsunuz. Câhil ve kötü niyetli, boş sözlü bencillerden başka bir şey değilsiniz.

"Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size. Selâm olsun size. Biz cahilleri istemeyiz” derler. Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. O, doğru yola gelecekleri daha iyi bilir." Kasas 55-56

Bu ayetleri nasıl okuduğunuzu da söyleyeyim mi? Allah'ın dilediğini doğru yola ileteceğinden bahisle insanın elinde bir şey olmadığını söylüyorsunuz, Allah'a iftira ediyorsunuz. Allah Kasas 56' da açıkça, doğru yola gelecekleri daha iyi bildiğini söylüyor ve elçisinin bu anlamda doğru yola gelecekleri bilemeyeceğinden, onları doğru yola iletemeyeceğinden sadece tebliği ile görevli olduğundan bahsediyor. Ancak siz, bu kafanızdaki uydurma Kader'le izah ediyorsunuz. Bu kadar sapkınsınız işte.

***

Sormaya devam edeceğim. Zira akletmek üzere yaratılmış olan insanlar yüzlerce yıldır size bu soruları sormaya devam ediyorlar; devam  edecekler de.

Levh-i Mahfuz'da yazılı olduğunu iddia ettiğiniz her insanın kaderi, değişmeyecek ve değiştirilemeyecekse Yazıcı Melekler neyi yazıyorlar? İnsanın senaryonun dışına çıkması mümkün değilse, onlar niçin kayıt tutuyorlar? Ve neden bu kayıtlar apaçık bir kitap (Kitab-ı Mübin), rakamla yazılmış olan kitap (Kitab-ı Merkum), iyiliklerin (illiyyûn) ve kötülüklerin yazılı olduğu kitap(Siccîn) gibi ince ve hassas bir ayrıma tabi tutulmuş?

"Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. Bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz." Kur'an/Enbiyâ 47

***

Kur'an okuyan bir insan, Kur'an'ın insanın iradesine hitap ettiğini ve insanın yapıp ettiklerinin kayıt altında olduğunu ve hesap gününde bu kayıtların itiraz edilemez bir şekilde karşısına çıkarılacağına inanır. Sizin bocalamanız, kendinizi yırtmanız bir işe yaramayacaktır.

***

Bugün göğün sınırlarını Allah'ın izniyle geçip giden insanoğlu, Evren'in ve insanın tâbi olduğu, ancak iradesinin sorumluluğunda olmayan makro ve mikro sistemlerin de korunmuş bir programla, Levh-i mahfuz'la işlemeye devam ettiğini biliyor. gezegenleri, yerküreyi, büyük küçük her bir sistmei inceliyor ve geçmiş yüzyılların cehalet penceresinden bakanların uydurukları yalanları tek tek çürütüyor.

Evet Allah, insanları sınayacağı bazı musibetleri de Levh-i Mahfuza yazmıştır; ve bu musibetlerin neler olduğunu da depremle, kasırgalarla, volkanlarla, tsunami ile bizler tek tek tescil edebiliyoruz ve bununla birlikte Kur'an, başımıza gelen diğer tür musibetlerin bizim fiillerimiz sonucunda olduğunu da söylüyor. Bu iki musibeti siz arsızca birbirine karıştırıyor ve hepsini 'Kader'le izah ediyorsunuz.

***

Bizim cinsiyetimiz, yaratılmamız, nerede doğup nerede öleceğimiz, yağmurun yağması, rüzgarların esmesi gibi Allah'ın dilediği her şey gibi bir ölçüyle belirlenmiştir ve insan bunlardan dolayı mükellef değildir, bunlarla birlikte verilen  irade ile yapıp ettiklerinden dolayı mükelleftir. Sizden öncekilerin hafsalalarının alamayacağı bir şey kullanıyoruz bugün. Bilgisayar dediğimiz mekanik/elektronik cihaz... Onun işletim sistemine müdahale edemiyorsunuz, korunmuştur çünkü.. Onun üzerindeki programlara da müdahale edemiyorsunuz, ancak onunla dilediğiniz her iyi ya da kötü şeyi yapabilme  özgürlüğünüz var. Şimdi 'Bilişim Suçları' deniyor, o hazır sistemler ve programlarla yapıp edilen ve işlenen suçlara... Bunları anlayabiliyor ve yorumlayabiliyor musunuz? Ve bilgisayarınızda yapıp ettiğiniz her şey kaydediliyor; anlayabiliyor musunuz? Bu insanın yaptığı bir sistem ve siz bunu kullanırken bilgisayarı üreten ve kullanımınıza sunanların sizin  yapıp ettiklerinizi de size deklare ettiklerini iddia etmiyorsunuz. Artık hangi yüzyulda yaşadığınızı fark edin ve Allah'a iftira etmekten vazgeçin.

***

Bin yıldan fazla bir zamandır müslümanlara zerk ettiğiniz 'Kader Zehr'i yavaş yavaş insanların kılcal damarlarına doğru sirâyet etti ve en nihayetinde, insanları 'Kader'e şeksiz inanır hâle getirdiniz ve sırf bu yüzden bütün dünya kanlar içinde, müslümanlar  zelîl ve aşağılık durumda.

"Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.. Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve hâlini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir.Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır." Kur'an/ Araf 34-35

***

Yoksa siz Allah'ı suçlamaya devam ediyor musunuz. Yoksa siz zaten Allah, insanın kan dökeceğini biliyordu diyor musunuz? Evet; Allah insanların kan dökeceğini biliyordu, zira onun bilmemesi mümkün değildi... Ama Allah, insanların kan dökmemesini emreder ve haksız yere kan dökenleri cezalandıracağını söyler.

"Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah, kullarını çok esirgeyicidir" Kur'an/Âl-i İmran 30

***

Hâlâ dev gibi şekke mi sahipsiniz, gidin o zaman Zilzal ve Hâkkâ Surelerini baştan sona okuyun. Ve tevbe edin ya da cehennem sizi yutana kadar susun!

***

Söylesenize, Kader varsa, Cennet ve Cehennem neden olsun? Cennet ve Cehennem'i de inkar etmiyorsunuz değil mi?

***

Siz hiç Allah'tan utanmaz mısınız?

***

Selam olsun size...



Alper Selçuk,  19.06.2012, Antiseptik Anafor 56



Not: Allah'ın şahitliğinde beş maddelik bir sözleşmeyle 'Kader'i tartışmayı teklif ediyorum.

       1- Temel bir sıkıntımız var; o da Kur'an'ı, yani Allah'ın emirlerini/mesajlarını  anlamak; hem fikir miyiz?
       2- Allah'ın emirlerini kendi nefsî algılarımızla sınırlamadığımızı  ve/veya varsa; bu sınırlamadan doğacak olan gerginlikleri göz ardı  ederek hakikati ve birbirimizi anlamak adına Bir Müslüman Hassasiyeti'ne sahip olmamız gerektiğinde hem fikir miyiz?
       3- Eksik düşündüğümüzü fark ettiğimizde, karşımızdaki kişiye bunu ifade/itiraf ederken Allah korkusu dışında herhangi bir kaygı gözetmeyeceğimiz hususunda hemfikir miyiz?
       4- Hemfikir olduğumuz hususlar dışında, gerekçelerimiz varsa ve bu gerekçelerin yersiz olduğu kanıtlanmamışsa, bu gerekçeli fikirlerinde ısrar eden taraflar olursa, bu tarafları cahillikle, şaşkınlıkla, sapkınlıkla ve herhangi bir yafta ile suçlamayacağımız hususunda hem fikir miyiz?
       5- Anlaşamadığımız her hususta Allah'ın ve ayetlerinin şahitliği hususunda hem fikir miyiz?












.

Seçkin Deniz Twitter Akışı