4 Temmuz 2016 Pazartesi

SA3126/KY1-CÇ282: Kumpas/ Roman - Bölüm III-2

"Bu hekat ölümü, ölümleri kutlayan değil yaşamayı ve yaşatmayı seçenlerin hekatıdır. Bu hekat bir dirilişin sessiz çağıltısıdır."


Bölüm Üç
-2-

Bu kente, kentteki bu muhite bayılıyorum. Hem kent olarak Korintos’tan daha tenha hem denizi Korintos’tan daha berrak. Burayı istemiyor görünmemin nedeni Ramiz’in beni buraya sık sık göndermek istemesi için. Her defasında bir bahane bulup beni buraya gönderir. Güya beni rahatsız ederek mevcut tembelliğimden kurtarmaya çalışır. 

Ramiz’e göre eğer tembel olmasam yeryüzünde hemen her alanda tüm madalyalar benim olur. Ancak olmuyor, çünkü tembelim. Oysa gerçeği ben biliyorum. Arkadaşımın değil abarttığı kadar, yüzde biri kadar bile bende olduğunu sandığı şey yok. Çapım bu kadar.

Hemen her işimin yarım kalmasında çapımın etkisini görmüyor. Göremiyor. Yahut görmek istemiyor. Canım benim! Yakıştırmak istemiyor sanırım. Gelir gelmez şubeye uğradım evin anahtarını aldım. Yerleştim. Ev iki göz oda bir salon.. dayalı döşeli. Oldukça hoş eşyalar. Ramiz her zaman zevkli olduğunu kanıtlamıştır. 

Evden iki kilometre ötede Bahar adlı bir kır kahvesi var. Rahmetli Serdar Bey de bu kahvehanede kalp krizi geçirdi. Daha bir sever oldum bu kahvehaneyi. Her gelişimde sabah kahvaltılarını burada yapıyorum. Tatil günleri ise uzun yürüyüşlerim esnasında bu kafeyi bir durak olarak kullanıyorum. 

Kafeden çıkıp eve doğru döndüğüm hemen solumda çıkmaz sokağa açılan bir yol var. Nedense her yürüyüşümde o sokağa bakmak için can atıyorum. Çıkmaz sokağın sonundaki duvarı görmesem bir şeyler ters gidiyor sanıyorum. Öyle bir tik oluştu. Ta ilk gelişimde yaşadım bunu. Neredeyse üzerinden dört beş yıl geçti. Hâlâ aynı isteği duyuyor olmam tuhaf.

Gazetemizin Şendilya bürosunda altı kişi çalışıyor. Sorumlumuz Şule Hanım ellili yaşlarında hoş biri. Bana herkesten uzak bir oda hazırlamış daha ben gelmeden. Masaüstü bir PC.. ve hiçbir çaba göstermeden pencereden bakınca görülen uçsuz bucaksız masmavi deniz.. Allah’tan daha ne isterim. 

Sabah on gibi büroya geldim. Odama geçtim. Öğleden sonra üçteydi. Merhum emekli komiser hakkında biraz araştırma yapmayı düşündüm. Vazgeçtim. Sanal âlemdeki bilgilere karşı her zaman temkinli olmuşumdur. Kontrolü olmayan bilgiler insanı her zaman yanıltır. Bunu şahsi gözlemlerimle bile bulmuştum. 

Bir keresinde salt denemek için insanların üye olup kavram tanımlaması yaptığı bir siteye üye oldum. Sonra da “mersa” kavramının tanımlanıp tanımlanmadığına baktım. Tanımlanmamıştı. Kendim tanımladım. Gerçek anlamı liman olmasına rağmen ben denemek için “Mersa; Tropik Durian meyvesi familyasından bir meyve, lezzetli olmasına rağmen kötü kokulu bir meyvedir.” 

Yazdım. Bir kere Durian meyve familyası var mıydı? Yok muydu bundan bile emin değildim. Ve liman sözcüğünü meyve yapmıştım. Birkaç gün sonra aynı sözlükte “Mersa” kavramını aramıştım. Evet, kimse itiraz etmemişti. Durian familyasından bir meyveydi ve işin daha tuhafı bu meyveyi yediğini söyleyen yorumlar vardı. Mersa’yı nerede bulacağını soranlar da cabası. Kimi seçkin market zincirlerinde olduğunu söylüyordu kimi yurt dışından sipariş ettiğini. Böylece sanal araştırmayla elde edilecek bilgilere karşı hep bir kuşku ile bakar oldum. Haklıydım. Ve hâlâ haklıyım. 

E-mailleri açtım. Küfürnameleri gönderen goleysteam1 ve midasınkulakları dışında gulgun3 adlı yeni bir göndericinin mailleri dışındakileri sildim. gulgun3 de büyük bir ihtimalle sahte hesaptı ve yine büyük bir ihtimalle küfür doluydu. Yine de açtım. Değildi ve ilginçti. Serdar Akkuş’u anma törenine gideceğimi biliyordu. Ve basın toplantısı gibi olması beklenen anma töreninde Yunus Alkış’a “merhumun çantasına ne olduğunu? Merhumun cep telefonunun kayıp olup olmadığını sor!” yazıyordu. 

İlginçti. Olayla ilgili gazetelerde çıkan haberleri taradım. Ne telefondan söz ediliyordu. Ne çantadan. Durup dururken ne diyecektim ki? Bu gulgun3 bizim Bigâne Söylemez olabilir miydi? Yoksa Ramiz miydi? Yok, Ramiz ne diye sahte isimle beni yönlendirsin ki. Zaten olayda pis kokular olduğunu söylemişti Ramiz. Bu başka biriydi. Bigâne.. büyük bir ihtimalle Bigâne.


<< Önceki                                                    Sonraki>>



Cemal Çalık, 04.07.2016,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Kumpas, Roman 

Seçkin Deniz Twitter Akışı