19 Kasım 2015 Perşembe

SA2061/KY9-NK87: Arkadaşım Oruç

"Kalbim bütün rüzgârlara açık; arkadaşım oruç beni rüzgârın kanatlarında gezdiriyor şimdi…"


Akşamüzeri, iftar saati yaklaşıyor. Etraf sessiz. Eve giden yolda gözümü kapatıyor ve ağır ağır yürüyorum. Birden, yıllar önce Fevziye ile Ordu sahilinde yürürken sohbet edişimiz düşüveriyor aklıma. Hatta bir fotoğrafımız bile var o zamanlardan kalan; poz vermemişiz, sohbet ederek yürüyoruz öylece; sakin ve huzurlu. O an, Fevziye’yi yanımda hissediyorum ve onunla birlikte devam ediyorum yürümeye.  Eve giden kısacık yol, muhtasar bir ömür dökümü; sayısız hatıradan geriye kalan Allah’ın (Tebâreke ve Teâlâ) bahşettiği şefkat, sadakat ve sevgi…

Geleceği bilmemenin büyük bir armağan olduğunu düşünerek yürümeye devam ediyorum…

Elimde pideler, evin önünde duruyor, sonra arka bahçeye yöneliyorum. Yapayalnız bir iğde ağacı var arka tarafta, tek başına rayihalarını saçmayı başarabilen yalnız bir iğde ağacı. Otların üzerine uzanıyorum, gözlerimi kapatıyorum yine…

Her bir otun, her bir yaprağın sesini ayrı ayrı duyuyorum. Yüzümü toprağa yaklaştırınca ağaç köklerinin arasından kendilerine yol yapan karıncaların ayak sesleri de gelmeye başlıyor; ayak seslerini duyuyorum şimdi…

“Karıncalar bizim komşumuzdur” diyerek onlara ekmek veren Adiyy bin Hâtem (r.a.) geliyor aklıma; pideden onlar için küçük yemekler hazırlıyorum…Düzenlerini bozmuyorlar asla, kendilerine ilham edilen işlerine büyük bir ciddiyetle devam ediyor karıncalar...

Tüy gibi hafif, tül gibi hafif bir oruç, kâinatın en küçük varlıklarıyla birlikte sarıp sarmalıyor beni. Ben baştan başa oruç oluyorum şimdi; naif, kırılgan ve fakat insanı pür-i pak kılan bir oruç.

Bu oruç belki de son oruç... Son oruç belki de bu oruç...

Bu ne garip bir hâl...Bu ne muhteşem bir ikram…

Bu oruç farklı; açlıkla, susuzlukla, sıcakla, soğukla en ufak bir alâkası yok bu orucun. Kaç saat aç kalınacağına dair bir hesap yok bu oruçta, iftara ne pişirileceğine dair bir telaş yok. İftar ve sahurda protein ya da karbonhidrat alınacağına dair “bilimsel veri” yok, “sağlık uyarıları” yok, “biraz uyusam da zaman geçse” düşüncesi yok. Matematik yok bu oruçta.

Bir Reyyan Kapısı bir sen.

Yeryüzünde başka hiçbir şey yok, başka hiç kimse yok yeryüzünde…
Karşında bütün haşmetiyle duruyor Kapı…

Ya Fettah! Ya Fettah! Ya Fettah!

Reyyan Kapısı orada, biz burada…

Sessiz toprak, karıncaların ayak sesleri, otların arasında nazenin dolaşan ılık meltem ve arkadaşım oruç…

Ya Zülcelâl-i ve’l-İkrâm!

Otların üzerinde ekmek kavgasına tutuşan iki güvercini, minicik bir serçe ayırıyor şimdi. Önce birine, sonra dönüp diğerine bir şeyler söylüyor. Uzaktalar; dikkat kesiliyor ama ne söylediğini duyamıyorum bir türlü… Serçenin konuşması etkili olmuşa benziyor. Güvercinler, akıllı uslu önlerindeki ekmeği kavga etmeden yemeye başlıyorlar.

Oruç içten bir arkadaş gibi yanı başımda; sarsmadan, incitmeden letafetle eşlik ediyor bana. Güvercinlerle serçeleri birlikte seyrediyoruz, karıncaların ayak seslerini birlikte duyuyoruz. Akşam ezanına kadar, nereye gidersem benimle birlikte oraya geliyor oruç, bembeyaz bir tüy gibi, narin bir tül gibi dalgalanarak eşlik ediyor, kalbim inşirah buluyor şimdi…

Biz oruçla iki sıkı arkadaşız artık… Arkadaşım, rahmeti, mağfireti, ateşten kurtuluşu müjdeliyor sessizce. Ona teşekkür ediyorum…

Birlikte Kur'an-ı Kerim dinliyoruz, İnşirah suresi kalbimizi genişletiyor... Yine teşekkür ediyorum ve Milyonlarca şükrediyorum Allah'a...

İftar saati giriyor, oruç ışıl ışıl bir tebessümle bakıyor hepimize…Soframıza bereket yağıyor ...

Bismillahirrahmanirrahim…

Sabah namazı vakti girmek üzere, birazdan melekler gelecek evimize…
Adiyy bin Hâtem (r.a.) düşüveriyor yine aklıma. İmsak vaktini anlamak için yastığının altına siyah iplikle beyaz iplik koyan, yaptığı şeyi o naif haliyle Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) söylediğinde de onu tebessüm ettiren mübarek insan.

Resulullah’ın  (sallallahu aleyhi ve sellem) tebessümü yayılıyor her yere şimdi…

Birazdan melekler gelecek evimize, gece ve gündüz melekleri birlikte, bizim evimize… Namazımıza şahitlik edecekler…

Suphanallah!

Namaz kılınan binlerce ev, şahitlik eden binlerce melek…

Siyah iplik, beyaz iplikten ayrılacak birazdan…

Oraya buraya koşturan telaşlı karıncalar, ılık rüzgâr, toprak ve arkadaşım oruç hep birlikte Reyyan Kapısına bakıyoruz…

Kalbim bütün rüzgârlara açık; arkadaşım oruç beni rüzgârın kanatlarında gezdiriyor şimdi…

İnşirah dolu bir seyahat…

Reyyan Kapısı orada, biz burada…


Ya Allah! Ya Fettah! Ya Zülcelâl-i ve’l-İkrâm! 


Neşe Kutlutaş, 19.11.2015, Konuk Yazar,  Sonsuz Ark,  (İlk Yayın Tarihi, 11.07.2014)

Seçkin Deniz Twitter Akışı