11 Mart 2024 Pazartesi

SA10627/EK17: ABD'nin Orta Doğu'dan Çıkması Gerekiyor; Hem de Bir An Önce

   Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, daha önce Handelsblatt Global'in genel yayın yönetmenliğini ve Economist'in yazarlığını yapan, ABD diplomasisi, ulusal güvenlik ve jeopolitik konularında Bloomberg Opinion'da köşe yazan Andreas Kluth'a aittir ve küresel hegemonyasının sona erdiğini artık herkesin zorunlu olarak kabul ettiği ABD'nin Avrupa ve Doğu Asya-Uzak Doğu'ya yönelmesi için Orta Doğu'dan çıkması gerektiğine odaklanmaktadır.
Seçkin Deniz, 11.03.2024, Sonsuz Ark 

The US Needs to Get Out of the Middle East — Soon

"Gazze'deki kriz çözüldükten sonra Amerika bölgeden çekilmelidir, en azından Avrupa ve Asya'da düzeni sağlayabilmek için."

ABD'nin Orta Doğu'da 11 ülkede konuşlanmış yaklaşık 46,000 askeri ve bunlara eşlik eden donanım ve desteği bulunmaktadır. Bu güçler, Amerika'nın en uğursuz düşmanlarının caydırılmaya ve en yakın müttefiklerinin güven tazelemeye ihtiyaç duyduğu Avrupa ya da Doğu Asya gibi başka yerlerde mevcut değil. ABD Başkanı Joe Biden - ya da Kasım ayında kazanırsa Donald Trump - için en büyük stratejik sorulardan biri, bu devasa Amerikan varlığını sürdürmek mi yoksa azaltmak mı?


Bu hâlâ stratejik bir anlam ifade ediyor mu? Fotoğrafçı: John Moore/Getty Images

Şu an böyle köklü bir değişiklik için yanlış bir zaman. Amerika seçim öncesi partizan çekişmelerle boğuşuyor. İsrail Gazze Şeridi'nde savaş yürütüyor ve soykırımla suçlanıyor. Yemen'den Levant'a İran destekli milisler sadece Siyonistleri değil ABD askerlerini de hedef almış durumda. Bu gruplardan biri geçtiğimiz gün Ürdün'deki bir ABD üssüne insansız hava aracıyla düzenlediği saldırıda üç Amerikalıyı öldürdü. Eğer ABD şimdi çekilirse, Tahran'a bir propaganda zaferi verecek ve Biden'ın Afganistan'ı beceriksizce terk ettiği 2021'i anımsatan bir kaos riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

Peki ya orta vadede ne olacak? Bu yıl içinde bir noktada İsrail'in Hamas'a karşı yürüttüğü kampanyanın sıcak aşaması sona erecek. İran ve vekilleri, Biden'ın bu ay ölen üç Amerikalı için yaptığı misillemeden sonra, ABD güçlerine karşı büyük bir tırmanıştan kaçınabilir. Ve yılsonuna doğru Amerikalılar önümüzdeki dört yıl boyunca Beyaz Saray'da kimin oturacağını öğrenebilirler.

ABD'nin Orta Doğu'daki varlığını özellikle önemli kılan şey, aynı zamanda Amerika'nın dünyadaki rolüne ilişkin daha büyük bir tartışmanın da ana vaka çalışması olmasıdır. ABD, liderliğini bir nebze de olsa küresel düzeni korumak için kullanarak bir hegemon olarak kalmalı mı? Yoksa giderek çok kutuplu ve anarşik hale gelen bir dünyayı sınırsız güç politikalarına bırakarak kendi sorunlarıyla başa çıkmak için geri mi çekilmeli?

Ben Washington'da enternasyonalizm olarak da bilinen (izolasyonizmin aksine) ilk kampa yöneliyorum. Tarih, hegemonyanın olmadığı ya da belirsiz olduğu dönemlerin (1920'ler ve 30'lar gibi) felaketle sonuçlanma eğiliminde olduğunu gösteriyor (II. Dünya Savaşı). Bir hegemon için bile, uzun vadede düzeni sağlamanın maliyetine katlanmak, küresel felaketlerin yarattığı pislikleri temizlemekten daha ucuzdur.

Ancak enternasyonalistlerin bile hegemonyanın ABD'nin her zaman her yerde etkin olması gerektiği anlamına gelemeyeceğini kabul etmeleri gerekiyor. Washington'daki bir düşünce kuruluşu olan Stimson Center'dan Christopher Preble, ABD'nin küresel "üstünlüğü" çoktan kaybettiğini ve bunu geri kazanmaya gücünün yetmeyeceğini savunuyor. Örneğin Soğuk Savaş'ın son yirmi yılında ABD'nin kamu borcu ekonomik çıktının ortalama %38'i kadardı; geçen yıl ise bu oran üç katına çıktı. Amerikalılar giderek artan bir şekilde ülkelerinin yurtiçindeki sorunları çözmek için yatırım yapmasını ve yurtdışında net öncelikler belirlemesini istiyor.

Orta Doğu bu kadar öncelikli mi? Meslektaşım Hal Brands, Amerika'nın bölgeden çıkma girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının bölgenin jeopolitik merkeziliğini kanıtladığını ve ABD'nin bölgede kalması gerektiğini çünkü "hegemonun yükünün böyle olduğunu" savunuyor.

Diğerleri ise farklı düşünüyor. Washington'daki bir başka düşünce kuruluşu olan Defense Priorities'den Daniel Depetris, ABD'nin Irak ve Suriye'deki yaklaşık 3.400 askeri personelini ve nihayetinde Körfez ülkeleri ve bölgenin geri kalanındaki on binlerce askeri personelini mümkün olan en kısa sürede geri çekmesi gerektiğini düşünüyor.

ABD'nin Orta Doğu'da Yaklaşık 46.000 Askeri Var

Birçoğu hedeftir, hepsi Avrupa ve Asya'da mevcut değildir


Kaynaklar: Çeşitli, Savunma Öncelikleri tarafından toplanmıştır. Not: Rakamlar Ekim 2023 itibarıyla tahminidir.

Çünkü ABD birlikleri, Amerika'nın Irak'a karşı açtığı ikinci savaşın ardından ortaya çıkan barbar bir terörist grup olan IŞİD-DAEŞ'i yok etmek olan son on yıllık görünürdeki görevlerini tamamladılar. Bugün IŞİD-DAEŞ artık hiçbir bölgeyi kontrol etmiyor ve Suriyeli Kürtlerden (Terör örgütü PKK) Şii savaşçılara kadar bölgedeki düşmanlarının ABD'nin yardımı olmadan onu kontrol altında tutabileceği bir noktaya indirgenmiş durumda.

Depetris'e göre ABD'nin varlığı için daha geniş kapsamlı diğer gerekçeler de kuşkulu. Örneğin, bugünlerde net petrol ihracatçısı olan ABD, Körfez bölgesinden gelen hidrokarbonlara 1970'lerdeki petrol şokları sırasında olduğundan çok daha az güveniyor ve dünya piyasaları da daha dirençli hale geldi. Zaman içinde Batılı ekonomilerin fosil yakıtlardan zaten vazgeçecekleri varsayılıyor. Dolayısıyla İran Hürmüz Boğazı'nı kapatmaya çalışırsa, başta Çin olmak üzere kendi müşterilerine zarar verecektir. Her halükarda ABD ve müttefikleri, kalıcı bir varlığı olmasa bile ticaret yollarını açık tutmak için müdahale edebilir.

Bazı stratejistler İran'ın bölgesel bir hegemon olmasını engellemek için Amerikalıların kalmasını istiyor. Ancak İran, Rusya ve Çin'in kendi bölgelerinde olduğu kadar askeri açıdan baskın bir ülke değil. Ayrıca, başta Suudi Arabistan ve Türkiye olmak üzere bölgedeki diğer güçler Tahran'ın ağırlığına karşı koyacak birlikler oluşturabilir. ABD bu tür çabaları ittifaklar kurarak destekleyebilir; Türkiye zaten NATO üyesi ve Washington Riyad ile karşılıklı güvenlik garantileri konusunda görüşmeler yapıyor.

Amerika'nın çekilmesinin Moskova ya da Pekin'in adım atacağı bir boşluk yaratacağı fikri de abartılı. Rusya Suriye'de, Afrika'da ve başka yerlerde faaliyet gösteriyor ama esas olarak gücünü Doğu Avrupa'ya, Orta Asya'ya ve Kuzey Kutbu'na yansıtmaya çalışıyor. Çin ise Tayvan Boğazı ile Doğu ve Güney Çin Denizlerine göz dikmiş durumda. ABD'nin Vietnam'dan çekilmesinin onlara Güneydoğu Asya'yı vermediği gibi, ABD'nin çekilmesi de Orta Doğu'yu Kremlin'e ya da Zhongnanhai'ye teslim etmeyecektir.

ABD varlığının stratejik dezavantajları daha nettir. Yine Stimson Center'dan Kelly Grieco'nun belirttiği gibi, Orta Doğu'daki Amerikalılar, İran'ı ve vekillerini caydırmak yerine, provokasyonlara ve hedeflere hizmet ederek Amerikan karşıtlığını ve terörizmi besliyor. ABD'nin düşük seviyeli saldırılara kısasa kısas misillemede bulunma ihtiyacının tekrarlanması, ABD'yi kendisinin ve dünyanın ihtiyaç duymadığı büyük bir savaşın içine çeken istenmeyen tırmanma riskini arttırmaktadır.

Dahası, Washington kendi gücünü kullanarak aslında Riyad gibi ortaklarını serbest hareket etmeye ve bölgesel güvenlik için yapabileceklerinden daha azını yapmaya teşvik ediyor. Neo-izolasyonistler de bu argümanı ABD'nin Avrupa ve Doğu Asya'da daha fazla "itidal" göstermesini talep etmek için kullanıyor.

Amerikan savunma şemsiyesi, örneğin Japonya'yı Çin ve Kuzey Kore'ye karşı kendini korumak için normalde yapacağından daha az harcama yapmaya teşvik etmiyor mu? Almanya, Rusya'ya karşı transatlantik ittifak içindeki görevlerinden kaçmıyor mu? Trump, Amerika'nın bu türden bir bedavacılık algısı karşısında duyduğu hayal kırıklığını dile getirerek, Rusları, Washington'un Avrupalı müttefiklerinin ordularını eksik harcamalarına karşı "ne halt ederlerse etsinler" yapmaya teşvik edeceğini iddia ediyor.

Washington gerçekten de Amerikan ittifaklarının getirdiği ahlaki tehlikeyi yönetmelidir. Ve şimdiden olumlu işaretler var. Tokyo şimdiye kadarki en büyük askeri bütçesini kabul etti ve Berlin savunma harcamalarını arttırmak için özel bir fon oluşturdu.

Ancak ABD'nin Avrupa ve Doğu Asya'daki taahhütleri ile Orta Doğu'dakiler arasında da büyük farklar var. Rusya, egemen bir ülke olan Ukrayna'yı işgal ederek ve Moldova ve diğerlerini tehdit ederek çıplak emperyalist saldırganlığı Avrupa'ya geri getirdi. Çin ise Tayvan'ı ve Güney Çin Denizi çevresindeki ülkeleri tehdit ederek rövanşist eldiveni tüm "kurallara dayalı" uluslararası düzene fırlatmış oldu. Rusya dünyanın en büyük nükleer silah cephaneliğine sahiptir; Çin ise üçüncü en büyük cephaneliğe sahiptir ve Rusya ve ABD ile eşit olma hevesindedir. Eğer, Tanrı korusun, bir Üçüncü Dünya Savaşı çıkarsa, bu ABD ile bu otokrasilerden biri ya da her ikisi arasında olacaktır.

Buna karşın, ne İsrailliler ve Filistinliler arasındaki 75 yıllık trajik çatışmanın ne de İran teokrasisinin 45 yıllık bölgesel hakimiyet arayışının küresel bir yangına dönüşmesine gerek yoktur. Bölgenin en güçlü ordusuna ve tek nükleer cephaneliğine sahip olan İsrail kendini savunabilir. İran'ı kendi nükleer silahlarını yapmaktan caydırmak en iyisidir, ancak Hindistan ve Pakistan'ın birbirlerini kontrol altında tuttuğu gibi İsrail tarafından caydırılabilir. Zamanla barış yapmak Orta Doğu halklarına kalacaktır ve hiçbir dış güç onları buna zorlayamaz.

ABD'nin Orta Doğu'daki varlığına ilişkin tartışmanın özü fırsat maliyetidir. Ürdün çölündeki Tower 22'de nöbet tutan bir Amerikan askeri aynı anda Estonya'daki NATO sınırını, Kore yarımadasındaki askerden arındırılmış bölgeyi ya da Güney Çin Denizi'ndeki Filipin kıyılarını gözetleyemez. Kaptan Amerika'nın büyük ama küresel olmayan bir kalkanı var. Onu Avrupa ve Doğu Asya'da tutmaya devam edebilmek için Orta Doğu'dan çekmesi gerekiyor.

Andreas Kluth, 13 Şubat 2024, Bloomberg

(Andreas Kluth, ABD diplomasisi, ulusal güvenlik ve jeopolitik konularında Bloomberg Opinion köşe yazarıdır. Daha önce Handelsblatt Global'in genel yayın yönetmenliğini ve Economist'in yazarlığını yapmıştır.)


Eyüp Kaan, 11.03.2024, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Sonsuz Ark Çevirileri


Eyüp Kaan Yazıları


Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı