21 Ağustos 2022 Pazar

SA9797/SD2499: Sıkıntı (Roman); 3. Bölüm-Cennet 42

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

‘Evet ya!’ dedi heyecanla. ‘Aslında herkes kötülüğün farkında, ama ne yapacağını bilmiyor, içki ve uyuşturucuyla, dansla, seksle tatmin olacağını sanıyor.’


Kadınlar değişmiyordu, dünyanın her yerinde aynılardı, çünkü genleri aynıydı. Kendi oluşturdukları ortamlarda, artık ne düşünüyorlarsa, kafalarında birdenbire renkli ve heyecanlı seçenekleri dahil ettikleri ortamı başka türlü kurgularlar ve nasıl görüneceğini hep erkeklere sorarlardı.

‘Ayağa kalkar, yanına gider, masaya kadar eşlik ederdim ve kahvaltıya hep beraber devam ederdik, seni zaten tanıyor’ dedim. ‘Sonrasının sorumluluğunu da senin maharetli diline yüklerdim. Çok sıkışırsam, senin benimle evlenmek istediğini, ikinci karım olmak istediğini, onun için ta buraya kadar geldiğini dilimden kaçırıverirdim.’

‘Evlenmek mi?’ dedi kahkaha atarak. ‘Hayır ya, bir de ikinci eş mi? Ben olsam olsam birinci olurum. Kafama koyduğumu da yaparım.’

‘Ben ‘evlenmek’ derim, ama istersen sen kendi dilinle maksadını açıkça söylersin!’ dedim soğukkanlılıkla, gülmemek için kendimi zorlarken…

Zaman geçiyordu. Kahvaltımızı bitirmiştik. Ben hesabı istedim. İD ‘Ben ödeyebilirim!’ dedi heyecanla. ‘Bir gün senin misafirin olursam sana ödetirim merak etme!’ dedim. ‘Ama bir kadına hiçbir zaman hesap ödetmem!’

‘Ben bir kadınım ya!’ dedi hemen.

Hesabı nakit öderken, ‘Gerisini sen düşün!’ dedim otoriter bir sesle.

‘Sen şimdi bunları yazacak mısın romanına?’ diye sordu gözlerini kırpıştırarak. ‘Karın benimle kahvaltı yaptığını, bunları konuştuğumuzu bilecek!’

‘Evet, bilecek! Bilmesi gerek çünkü, senin varlığın onu rahatsız etti, bunu konuştuk. Hislerinde yanılmamış zaten!’ dedim. ‘Sen olsan kıskanmaz mısın?’

‘Bunları yazmasan olmaz mı?’ dedi endişeyle. ‘Kıskanması doğal. Üzülmesini istemem.’

‘Romanımın adı ‘Sıkıntı’ zaten, politik-psikolojik bir roman yazıyorum. İnsanı etkileyen her şeyi, ki yazarı olarak ben de bir insanım, diğer insanların görmesini ve bir standart belirlemesini istiyorum. İnsan ne zaman ne yapmalı ki huzurlu olsun, iyilikle yaşasın, iyilik yaysın; herhangi bir kötülüğe bulaşmasın, kötülük yapmasın, kötü olmasın?’

‘Çok saygı duyuyorum sana!’ dedi yine hayranlıkla yüzüme bakarak. ‘Her şeyi konuşabiliyorsun insanlarla, ama kırmıyorsun; kendi ilkelerinden vazgeçmiyorsun. Ne güzel!’

‘İnsan ilkelerini beslerse ilkeleri de insanı besler; ilkesizlik yaygınlaşıyor, ilkesizlik ilke haline geliyor, her yer kötülük dolu. Buna itiraz etmemiz lazım insanlar olarak; aksi halde dünya hem bizim için hem de çocuklarımız için cehenneme dönecek, ki şimdi tam sınırdayız…’

İD içten bir şekilde ve sorgulamasını yaptığını açıkça gördüğüm bir soru sordu, belli ki dinin anlam ve yeterliliğine dair kuşkuları vardı:

‘İnsanların bu kadar çöküntüye uğramasının ve kötü olmasının ve asla durmamasının nedeni yüzde kaç dinsizlik sence? Dinsel bir aidiyet olmaması mı bu kadar kötü yapıyor dünyayı, yoksa insanların genleri mi bozuldu?’

‘Önce din dediğimiz şeyin ne olduğunu netleştirmemiz lazım. Din derken hangi dini kastediyorsun?’ dedim içtenliğine doğrudan seslenerek. 

‘Bütün dinler!’ dedi. ‘İslam dahil neredeyse bütün dinler; kötülük o kadar yaygın ki…’

‘Tek din vardır o da İslam; her peygambere de aynı din gönderilmiştir, ama insanlar her seferinde yeniden gönderilen dini bozmuştur.’ dedim derin bir nefes alarak. ‘Şu anda Yahudilerin, Hristiyanların dinleri bozuk ve güven vermiyor, İslam’a da Tasavvuf ve İslamcılık yoluyla zarar verdiler, zarar gören ve insanlar ve toplumlar üzerinde etkisiz görünen İslam’ın da, senin de İstanbul’da çokça şahit olduğun üzere, Yahudilik ve Hristiyanlık gibi güven vermediği çok açık. Çünkü İstanbul, Osmanlı’nın son iki yüzyılından beri Batılılaşmanın bir dayatma haline getirildiği ilk yerlerden biri, İmparatorluk merkezi. Cumhuriyet döneminde de bu devlet eliyle dayatılan bir süreçle devam etti.’ 

İD dikkatle dinliyordu. Meraklı mavi gözlerine baktım ve devam ettim:

‘İnsanlar dinlerden uzaklaştırıldılar Batı’ya paralel olarak. Batı kendi dinindeki sorunları İslam’da da varsayarak Tasavvuf’tan ve İslamcılık’tan zarar gören insan inancına dinin kötü olduğunu, bir tanrının olmadığını, insanın özgür olduğunu falan anlattı yalan söyleyerek. Oysa Batı’nın köklerini bozunmuş Yahudilik’ten alan ve Allah’ın elçisi İsa’yı öldürmek isteyen ve sonradan Aziz Pavlus olarak adlandırılan bir satanist tarafından kurulan Hristiyanlık karşısındaki tavrı sorgulayıcıydı ve bence de insan doğasını ezen, kilisenin kuklası ve egemenlik aracı haline getirilen Hristiyanlığa yönelik bu başkaldırıcı sorgulama haklı bir sorgulama idi. Ancak onun yerine getirilen şey de insana hiçbir sınır koymayan ateizm oldu; insanlar özgürce cinsel ilişkiler yaşadılar ve doğal olarak bu ilişkinin biyolojik bir sonucu olarak döllenen ve embriyoya dönüşen yavrularını doğmadan öldürecek kadar vahşileştiler.’

‘Ben de kürtaja karşıyım!’ dedi İD biraz öfkeli bir sesle. ‘Doğmamış bir çocuk nasıl öldürülebilir? Tabi tecavüz gibi şeyler dışında…’

Sözlerime devam ettim:

‘Yeryüzünde hiçbir canlı, domuz hariç, ki o da doğduktan sonra yer, doğmadan yiyemez, öldüremez, yavrusunu doğmadan öldüren insandan başka vahşi ikinci bir canlı türü yoktur. Dinler insana sınır koyarlar, tarih boyunca din adamı kılığındaki satanistler tarafından bozulmuş dinler bu sınırları daraltır ve insanları köleleştirerek Allah’tan uzaklaştırırlar, insan onları değil, dinleri ve Tanrı’yı veya Tanrıları suçlar. Bu antik Mısır’da da böyledir, Antik Yunan’da da. Yahudiliğin tarihinde de böyledir, iktidar savaşlarının temel aracı haline getirilen Katolik ve Ortodoks Hristiyan kiliselerde de, hatta ihmal etmeden söyleyeyim tamamen siyasî bir kurum olan Halifelik’te de. İnsanlara hükmetmek için Tanrı veya Allah adına davranma hakkı uydurulmuştur. Allah hiçbir insana ve elçilerine kendisi yerine davranma hakkı vermemiştir. Tabi aynı sorun bugün ateizmin egemen olduğu Batı’nın bütün kurum ve kuruluşlarında da geçerlidir. Ateizm de insanları özgürlük vaat ederek köleleştirmek için yaygınlaştırılan bir din; dinsizlik dini bu ve aslında tam olarak Şeytan’ın tasarladığı bir din; böyle bir dinde iyilik olmaz, sadece kötülük olur. İnsanın durması için artık hiçbir nedeni ve engeli yoktur; işte sınırsızca davranma hakkı olduğunu düşünen bu insan kısırdöngüye girdiğini fark etmeden ruhsal çöküntüye, bir tür şizofreniye girer.'

'Evet, evet!' dedi çabuk çabuk. 'Lütfen devam et!'

Detayların ne kadar önemli olduğunun farkındaydım, çünkü örüntüsü iyi kurgulanmış detayların sonraki veya ardıl soruların doğmasını engellediğini, ona çok sonra da merak edeceği benim 'halka sorular' dediğim soruların cevaplarını da vermenin zekasına saygı duymak demek olduğunu da biliyordum:

'Çok daha zengin ve geniş özgürlüklere sahip olan insan bugün, yeme-içme, seks ve uyuşturucu üçgenine sıkıştırılmış ve bağımlı hale getirilmiş, bunlar para olmadan da elde edilemeyen bağımlılıklar; para için her şeyi yapan insan var ortada. Sence özgürlük bu mudur? Batı’nın özgür dediği şey tam olarak kafasının içine hapsedilmiş, azgın, kötü, vahşi bağımlı bir insandan başkası değil. Hayvandan daha aşağı bir şekilde her yerde çiftleşen, çiftleşmeden doğacak olanı öldüren, daha fazla para kazanmak için ülkeleri işgal eden, bebek, çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden öldüren insana ‘özgür insan’ diyor Batılılar ve Batılıları takip eden Doğulular. Sorunun cevabı tam olarak bu. Doğrudan bir yüzde oran verilebilecek bir nedenden bahsedemeyiz. İç içe geçmiş çok şey var, Allah’tan gelenlerle Şeytan’dan gelenler çorba haline getirilmiş, insanlara din diye içiriliyor. O yüzden sadece Allah tarafından korunacağı garantisi verilen ve ilk örneklerinden beri de değişmediği bilimsel olarak kanıtlanan Kur’an sağlam ve güvenilirdir. Bugün ne Yahudilerin Tevrat’ı ne de Hristiyanların İncil’i ilk örneğine sahip değil, hatta dört taneye indirilmiş İncil türleri var; 'Kanonik İnciller' deniyor bunlara ve dördü de 'Teslis' dayatmasında bulunuyorlar: Baba-Oğul-Kutsal Ruh dedikleri üçlü Tanrı inancı. Böyle bir şey doğru ve saf olabilir mi? Antik Yunan mitolojisindeki Zeus gibi, Tanrı bir kadından doğup İsa olarak görünebilir mi? Ama milyarlarca insanı böyle kandırdılar; Tanrı’yı insanüstü insansı bir tür olarak tanımladılar, doğan, öldürülen, acı çeken ve insan gibi davranan bir varlık Tanrı olabilir mi? İnsan geni ise bozulmaya müsait, ancak onu sağlam din koruyabilir. Tabi nefsine uyan insanlar birbirine bakarak sapıttığı için moda gibi yayılıyor kötülük. Makyaj mesela; annen ruj, oje, çeşitli kaç-göz-kirpik, cilt bakımı adı altında çeşit çeşit ürün kullanmasa, sen de bunu görmesen, bu senin hayatında bir ‘normal’ olarak yer etmeyecekti. Kötülük de iyilik de böyle yayılıyor ve insanların çoğu çok sonradan bu yayılan şeyin iyi veya kötü olduğunu anlayabiliyorlar. 'İyilik Hareketleri' çıkıyor sık sık birçok ülkede, neden sence?’

‘Evet ya!’ dedi heyecanla. ‘Aslında herkes kötülüğün farkında, ama ne yapacağını bilmiyor, içki ve uyuşturucuyla, dansla, seksle tatmin olacağını sanıyor.’

‘Sen de öyle sanmıyor musun?’ diye sordum ayağa kalkarken; gitme vaktiydi, taksi çağırmasını rica etmiştik lokanta görevlisinden.

‘Uyuşturucudan nefret ederim!’ dedi o da ayağa kalkarken. ‘Alkol... pek sık kullanmam, dans etmeyi severim, ama seks… sex is a good thing…’ 

‘Helal olursa, evet!’ dedim kapıya doğru geçmesini bekleyerek. ‘Siz Batılılar, bu yüzden sizden öncekiler gibi kaybolup gideceksiniz tarihin derinliklerinde. Tıpkı bizim atalarımızın yaptığı hatalar yüzünden silinip gittikleri gibi. Onlar da kendi atalarından farklı hatalar yapmadılar; geriye doğru kendisini tekrarlayan insanlık hep yasaklanmış ağacın meyvesini yemeye feda ediyor sonsuz hayatını.'


<< Önceki                      Sonraki>>


[19.08.2022, (3/84 (308))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 21.08.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

   

Seçkin Deniz Twitter Akışı