2 Temmuz 2021 Cuma

SA9280/KY1-CÇ774: Muhalefet'in İflâsı: Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi- 2. Bölüm (2)

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Demek ki programlar, prensipler, bildiriler, hepsi ve hepsi kamuoyunu eğlendirmek için düzenlenen şeyler olup partilerde geçerli olan asıl düşünce "ihtiras, tamah ve hükmetme" kavramlarında içkinmiş.

Gazi Muhtar Kabinesi zamanında ve savaşın ilanını izleyen dönemde, Sadık Bey, İtilaf ve Hürriyet Partisi adına bir bildiri yayınlamıştı.

Bu bildirinin anlamı: Savaş zamanında parti mücadelesinin uygun olmayacağından ve herkesin el birliğiyle vatan savunmasına çalışmasının gerekeceğinden İtilaf partisinin siyasi faaliyetini durdurduğu ve teşkilatlarının kapatıldığından ibaretti.

Sadık Bey, böyle bir bildiriyi, parti yönetimi kararı ile yayınlamamıştı.

Sadık Bey, böyle bir bildirinin yayınlanması hakkında yalnız Kâmil Paşa'nın görüşüne başvurmuş o da pek uygun olduğunu bildirmiştir.

Lütfi Fikri Bey'in gazetesinde, bildirinin parti yönetimince yazılmadığını duyurarak içeriğini (sanırız ki laf cambazlığı ve suçlamalarla) takdir etmişti. Muhalif gazetelerden birisi ise bu bildiri ile İtilaf Partisi'nin kapatılmış olduğunu yazmıştı.

Bu bildiri iki yüzlü bir kılıca benziyordu. İttihat Partisi'nin çalışmalarına set çekmek için hükümetin elinde bir silah olabilirdi. Nasıl ki oldu ve iktidardaki ittihat kabinesini kapamak için vesile buldu. Ancak aynı zamanda İtilaf Partisi'ni dahi hiçleştiriyordu. Gerçekte bu bildiriden sonra zaten partinin olmayan uyumu nedeniyle iş görmekten umut kesmiş ve partiden ayrılmak için neden arayan üyeler merkeze gelmemeye başladı.

Ancak yönetimde bulunan üyelerden bir bölümü, hemen her gün genel merkezde toplanmakta ve hemen her gün görüşme ve tartışmalar yapmaktaydılar. Parti yönetici üyelerinden bir kısmının bildiriyi ciddiye alıp partiyi işlevsiz görmeleri ve genel merkeze gitmeyişleri bir düşüşün başlangıcı olduğu gibi üyelerin de her gün genel merkezde görüşmeler yapmaları bir değişim başlangıcı oldu.

İtilaf Partisini meydana getiren unsurlardan "Ahrar (hürriyetçiler)" "Ilımlı Hürriyetçiler" partilerine mensup kişiler, artık partiden ayrılmış sayılırdı. "Ahali (Halk)" partisi mensupları ise tersine İtilaf yerine gelmiş demekti.

Ahali Partisi başkanı Gümülcineli İsmail Bey’in izlediği bir amaç vardı ki sonunda ona ulaşmış sayılabilirdi. Partide İsmail Bey ve arkadaşlarını ikinci seviyeye düşürecek, şöhret veyahut güç sahibi olan kişilerin partiden uzaklaştırılması gerekiyordu. Zira bu kişiler partide kaldıkça İsmail Bey, hiç bir zaman partiye egemen olamayacak, gizli düşüncesini gerçekleştiremeyecekti. Rıza Nur Bey ve İsmail Hakkı Paşa, askeri üniformalarını giydikleri için partiden uzaklaştırılmışlardı. Yeni bir karışıklık olmaması için Prens Sebahattin ve Şerif Paşa, partiye kabul edilmemişlerdi. Mahir Said ve Lütfi Fikri Beyler bildiri dolayısıyla partiden ayrılmış sayılırlardı. Parti Başkanı Müşir Fuat Paşa ile Teğmen Şaban Efendi'yi bile partiden uzaklaştırma imkânı bulunduğu vakit, artık parti, partilikten çıkarak yeni bir kurul meydana gelecekti.

Fuat Paşa'nın Çatalca Genel Kurmayı'na gitmesini, partiden uzaklaştırılması için yeterli gören İsmail Bey, bunu önermişse de Şaban Efendi: Müşir Fuat Paşa ayandan olmasından ötürü zaten siyasetle yükümlü ve askerliği buna engel olmadığını söyleyerek engel olmuştur. Ancak biraz aşağıda görüleceği üzere gerek Fuat Paşa ve gerek Şaban Efendi, artık vaatlerini unutmuş ve parti niteliğini kaybetmiş olan İtilaftan gidenleri çekilmekle artık İtilaf Partisi'nden bir eser kalmamıştır.

***  ***  ***

Sadık Bey, Kâmil Paşa henüz başbakanlığa geçmezden önce ve fakat başbakanlığa geçeceği ortaya çıkması üzerine, Kâmil Paşayı görerek "Başbakanlığı elde ettiği takdirde İçişleri Bakanlığına kimi seçeceğini sormuş ve Reşit Bey'in seçileceğini cevabını almıştır."

Sadık Bey, Paşa'dan bu cevabı alması üzerine Gümülcineli İsmail Bey’in Adalet Bakanlığına ve Basri Beyin Eğitim ve yahut Telgraf ve Posta Bakanlıklarından birine atanması rica ve teklif etmiştir.

Kesin olan böyle bir teklifin Sadık Bey tarafından icra edilmiş olması oldukça ilginç, çünkü öteden beri herkesçe bilinen prensipleri unutmak demektir.

Sadık Bey'in böyle bir öneride bulunmasından ne derece sıkıntılara düştüğü ve etrafını alan kişilerin zayıf telkinleri olduğu anlaşılmaktadır.

Sadık Bey'in henüz kulaklarda yankılanan bildirisini bu derece unutmasına başka ne anlam verilebilir?

Acaba Kâmil Paşa, Sadık Beye ne cevap verdi? Burası bilgimiz dahilinde olmamış ise de Kâmil Paşa hakkındaki bağlantı ve güven bundan sonrada devam etmiş olmasına göre bu cevabın Babıali ileri gelenlerine özel iki anlamlı ve hiçbir yükümlülük getirmeyen türünden olduğuna, aldatılmış bulunduğundan kuşku edilmez.

Teklifin Kâmil Paşa'ya olan etkisine gelince: Uzun ömrünü inişli çıkışlı geçirmiş, protokol ve derece sorunlarıyla uğraşmış, hatta diktatör bir hükümdarın arzusunu kabul etmeyecek kadar özgürlükçü tavır sergilemiş olan bir yaşlı vezire, böyle bir teklifin ne derece etki ettiği kolayca anlaşılır.

Ancak Babıali’nin eski ileri gelenlerinin en parlak meziyeti pek anlamlı göründüğü halde hiçbir anlam ifade etmeyen cümleler bulmak, her zaman bir başka anlama da gelen vaatleri söylemek gibi hayali siyaset olduğundan Kâmil Paşa, böyle bir tekliften meydana gelen gücenikliği gizlemeyi başarmış ve aldanmak yeteneği şaşılacak kadar büyük olan Sadık Bey ise önerilerinin iyi karşılandığını sanmıştır.

Burada dikkati çeken en önemli özellikler, böyle bir öneriyle Sadık Beyin veyahut İtilaf Partisi'nin bütün maddiyatı unutmuş olması ve egemen partiye yönelttikleri idare biçimi ve hükümet yönetimi kendilerinin de uygulamaya kalkışmamış bulunmasıdır. Böyle bir öneri ve özellikle bunun gerçekleşmesi, İtilaf Partisi için bir iflas sayılabilirdi.

Gerçekten İttihat Partisine edilen saldırıların en büyüğü, bakanlıklara kendi genç mensuplarını geçirmesi, iktidarı tüm kapsamıyla bilmeme, deneyim ve yetenek gibi özelliklere önem vermemesiydi.

Acaba kendisine eğitim bakanlığı çok görülen Babanzadeye Basri Bey "Bilimce, irfanca, deneyimce" uygun muydu? Bilim ve irfanını hangi eserleriyle kanıtlamış, deneyim ve becerikliliğini hangi memuriyetlerde elde etmişti?

İttihat Partisi'ne edilen itirazlardan biri de Başbakanlara bakan adaylarını partice belirleyerek kabul ettirmek ve seçim konusunu Başbakanların oyuna bırakmaktı. Bu öneriyle İtilaf Partisi de aynı şekilde hareket etmişti.

Büyük bir üzüntüye neden olmuştur ki parti ve şahıs siyasetimizin, hükümete bir büyük bir ticaret mağazası kadar bile önem vermiyorlar. Biraz laf söyleyebilen, biraz yazı yazabilen her birey, her şey olabileceğini sanıyorlar ve tuhafı şu ki böyle bir sanıyı bir parti de onaylıyor. Zaten memlekette Meşrutiyetin yeniliği, yetenek ve iktidar sahibi olanların belirsizliği, gerçek bir siyasi ahlak almışların azlığı ve özellikle ilim sahiplerinin katli, en gerçekçi ve en cesur gençlerin maddiyat dünyasına ve siyasete atılmalarına yol bırakıyordu. Adam kıtlığını da unutmayalım. İddiaları düşürmek için onlara karşı örnek olarak gösterilecek deneyimli ileri gelenlerden yoksun denilecek haldeydik. Hamit döneminin dörtte üçü ile Meşrutiyet döneminin yalnız Sadi ve Kâmil Paşa adlarının doldurmuş olması bizdeki adam kıtlığının düzeyinin göstermeye kâfidir.

Bu kadar acı koşullar altında ya eskileri hatırlayıp yeniler yetişinceye kadar önemli makamlara hiç bir genç getirmemek ve yahut da ya eğitimli veya yetenekleri görülenler dikkate alınarak gençlere yer vermek zorunluydu. Ancak muhalif vekillerden birisi: "Milletin gönlü tecrübe tahtası değildir ve olmamalıdır." demiş  ve bu tarihi cümle, muhaliflerin itiraz ve eleştiri kuralı olmuştu. Yeni gurup ve eski savaş olayında "Vekillerin bakan olmaması" hakkındaki görüş, gençlerin hırsını öldürmek ve ne yapacağı belirsiz deneyimsiz gençlere milletin kaderini teslim etmemek içindi.

Şimdi ise İtilaf Partisi kendine mal ettiği bu prensibi unutarak hiç bir önemli görevde bulunmamış ve bakanlık gibi milletin varlığında etkin bir makamı idare edip edemeyeceği belirsiz ve bununla birlikte "örnek ve toplumsal kurallar itibariyle" yönetemeyeceği apaçık olan bir iki gencin bakanlıklara atanması isteniyordu.

Demek ki programlar, prensipler, bildiriler, hepsi ve hepsi kamuoyunu eğlendirmek için düzenlenen şeyler olup partilerde geçerli olan asıl düşünce "ihtiras, tamah ve hükmetme" kavramlarında içkinmiş.

İtilaf Partisinin kendi esaslarını bu derece unutması dikkat çekici ise de aşağıda gösterileceği üzere Halaskâr hareketini izleyen, İtilaf Partisi değişe değişe bir "Yeni bir gurup ve teşkilat" şekline girmiş ve şu hâlde gurupların ruhu olan yasalara boyun eğme zorunda kalmıştı.

Evet, ancak artık parti de ortadan kaybolmuştu.

***  ***  ***




Cemal Çalık, 02.07.2021,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, 





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı