25 Haziran 2021 Cuma

SA9270/KY1-CÇ772: Muhalefet'in İflâsı: Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi- 2. Bölüm (1)

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Osmanlı memleketinde toplumsal sınıflar içinde, bir düşünce ve amaç uğrunda üç beş kuruş feda edebilecek sınıflar, ancak tüccar ve memur sınıflarıdır. İtilaf Partisi'nde tüccar ve memur pek azdı.

 İkinci Bölüm

Sadık Bey'in Zor Durumu- İtilafın Değişiminin Başlangıcı- Sadık Bey'in Beyannamesi ve Çözülmenin Başlangıcı- Kâmil Paşa'ya Sadık Bey'in teklifi- Kâmil Paşa Kabinesi- Kutlamalar ve Yeni Teklifler- Görüşmeler ve Partinin Dağılması- Yeni Komite ve Tekelciler- Reşit Bey'e Saldırının Nedenleri- Kâmil Paşa'yı Başbakanlıktan Düşürme Kararı- Başbakan Adayı ve Anlaşma- Cumartesi Ne olacaktı?

Bizim görüşümüze göre İtilaf Partisi kadar birbirine karşıt görüşlerden oluşmuş partiyi yönetmek mümkün değildi. Partinin çeşitli cereyanlarını sahte bir uyumluluk içinde olduğunu göstermiş, parti rakiplerini düşürme gayreti gibi büyün üye ve bireyler arasında ortak olan arzuydu. Bu arzunun en aşağı derecede gerçekleşmesi, her cephenin kendi yolunda gitmesi sürecek ve parti ister istemez parçalanacaktı.

Partinin ileri gelen üyelerinden bir takımının düşüncesine göre partinin ikinci başkanı ve gerçekte başkan ve kurucusu Sadık Bey bir parti başkanı gibi değil, gizli bir örgütün diktatör başkanı gibi hareket etmek istiyordu. Sadık Bey, bir çok kereler: "Parti demek, ben demektir, istersem partiyi kapatırım!" sözler demiş ve böylece partinin önemli üyelerini ve yönetici kadrosunu hiçe indirerek çok kimsenin gururunu kırmıştı.

Sadık Bey cesur ve atak bir komitacı olmadığını, hizip sorununda kanıtlamıştı. Daha doğrusu söylemek gerekirse Sadık Bey, çeşitli akımlar ve sınırsız istek ve ricalar arasında bunalmış kalmıştı.

Sadık Bey'in korktuğu diğer bir yön daha vardı. O bağnaz ve baskıcı biri olmamakla beraber başlangıcından beri bir siyaset izlemiş ve zaten kişisel taraftarları da hep bu tarzda düşünen adamlar bulunmuştu.

Büyük bir tuhaflık olarak Sadık Bey, belki de üyelerin büyük çoğunluğu dinle siyasetin karıştırılmaması ve İslamiyet'in asıl siyaset yapılmaması taraftarı olan bir parti meydana getirdi. Eğer mecliste bu özgürlükçüler çoğunluğa ve güce sahip olsalardı, partinin, dinsel biçimini kaybetmesi kesindi.

Muhalefet için bir ilk başarı demek olan kabinenin düşmesinden sonra, önceki koşullar içinde kalmak üzere İtilaf Partisi'ni yaşatmak artık olası değildi. Sadık Bey'in konumu ise artık dayanılmaz bir dereceye gelmişti. Devrik Hükümetin mağduru olduğundan veyahut Parti için fedakârlıklar ettiğinden bahisle bir memuriyete atanması dilek ve ricasında bulunan İtilaf mensupları bir ordu kurabiliyordu.

Hiç bir işi becermek için değeri olmadığından dolayı İttihad'a kabul edilmeyenler, henüz bir bir partiye katılma zamanı bulamamışlar, sözün özü işsiz güçsüz adamlar, türlü türlü itkiler altında ve fakat bir ucu sürekli geçim umudu olarak İtilaf Partisine girmişlerdi. Bunlar için partilerden çöplenmek suretiyle maişet elde etmek mümkün değildi.

Osmanlı memleketinde toplumsal sınıflar içinde, bir düşünce ve amaç uğrunda üç beş kuruş feda edebilecek sınıflar, ancak tüccar ve memur sınıflarıdır. İtilaf Partisi'nde tüccar ve memur pek azdı. Parti adına verilecek yardımlar isteğe bırakıldığından emekli subaylardan ve sayıları pek az memurlardan, bazı sivillerden başka kimse beş para vermiyordu. Belde teşkilatlarından çoğunun kirası bile verilemiyordu. Genel merkez de aynı durum içindeydi. Önceleri merkeze hayli para yardımı olmuştu. Ancak bir parti için hele seçimi yönetebilmek için bu miktarda tutarların hiç bir önemi olmadığından para pek çabuk gitmişti.

Sadık Bey'den duyulduğuna göre genel merkezin kirasında sıkıntı çekildiği gibi, merkezin tefrişi için alınan eşyaların da bedelini Sadık Bey kendisinden vermişti.

İşte görülüyor ki bütün beklentiler ve umutlar, partinin iktidara gelmesine bağlı kalmıştı. Tatlı beklenti ve umutlar içinde yuvarlananlar yalnız üç beş yüz kuruşluk maaş bekleyen şahıslardan ibaret olmayıp, vekillik, müftülük, mutasarrıflık, valilik ve bakanlık bekleyenlerin sayısı korkulacak miktardaydı.

Bütün bu ricacılar ordusu, Sadık Bey'e başvurup baskıda bulunuyorlardı. Hele Kâmil Paşa başbakan olduktan sonra, İtilaf'ın çoğu üyesinin sanısınca, iktidara geçmiş olmak olacaktı. Bizde siyasi ahlak olmadığından, çıkar ve garez geçerli olduğundan, İtilaf mensuplarının sanısınca Parti iktidara geçer geçmez, İtilafa mensup olmayan memurları, kulaklarından tutup atacaktı. Doğaldır ki, binlerle, binlerden fazla kovulanların yerine İtilafçılar geçecekti. Ricacılar içinde "Seçimde başı yarıldığından, para harcadığından, çoluğu çocuğu aç kaldığından söz ederek isteğine haklılık kazandırma gerekçesine çeviren" dilekçeler pek çoktu. 

Bütün bu durum, Sadık Beyin ülküsü üzerinde büyük bir baskı oluşturduğundan ve mensupları partiden atmak ve partiyi sürdürmek için sıradan bir çare bulan olmadığından artık partinin kaderi bütünüyle olağanüstü çareler taraftarı olanların eline geçmeye başladı. 

Bu çarelere olağanüstü dememizin nedeni "Herkesin aklına gelmeyecek şeyler" olduğundan değil, herkesin gerçekleşmesi için çalışmayacağı şeyler olduğu içindir.

Parti, değişmeye başlamıştı ve doğaldır ki bunu ya parçalanma veya düşüş izleyecekti.


<< Önceki           Sonraki>>


Cemal Çalık, 25.06.2021,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, 





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.


Seçkin Deniz Twitter Akışı