7 Haziran 2019 Cuma

SA7734/KY1-CÇ635: Buruk Sevinç

"Kaçtım. Bir daha insan içine çıkmamaya yeminler ederek kaçtım. Elbet sözümü tutmuş değilim. Ama.. işte her bayram.. o yaşatılanlar.. bir türlü düşmedi yakamdan."


Bayram bende hep bir buruk sevinçtir. Sevinçli bir telaşla uyanılıp hazırlanılan, insanlar içine çıkılan günler.. buruk sevinç olması öyle ölülerden, ölmüş yakınlardan kaynaklı değil. Kaldı ki yakınlarımla –en yakınlarım, annem babam mesela- çokça bayramlar yaşadım. Ellerini öptüm. Hani mazur görülürse ‘kazık kadar olmuş’ halimle de annem babamla bayramlarım oldu. Kırk yaşlarını devirinceye kadar. 

Yok, buruk sevincimin bayramlarını anasız-babasız geçirenlerinkiyle aynı değil. Onların bayramları kim bile nasıl bir ağırlıktır. Nasıl bir bungunlukla kaplıdır yürekleri. Ben de o kaybı yaşadım, acısını bilirim de, yaşı çok küçükken o kaybı yaşayanların acısını bilemem. Onu bilmenin imkânsızlığı gün gibi ortada. Hele annesini, babasını hiç görmemiş öksüzlerin, yetimlerin yaşadığı acı kim bilir ne derinliklidir? Ne hazin ne acıdır. Benim bayramlarda –istisnasız- yaşadığım buruk sevinç çocukken yaşadığım bir olaydan kaynaklanıyor. Çocuklar ne acımasızdır! Biliriz, her birimiz o dönemlerde ne acımasızlıklar yaşatmışızdır yaşıtlarımıza. Ne derin yaralar açmışızdır! Öyle bir yaranın bugün de acısını yaşıyorum, desem abartmış olmam.

Ramazan bayramıydı. Daha ilk okula başlamamıştım. Önümüzdeki yıl başlayacaktım. Yine de bayramı idrak edecek bir yaş demek ki. Sabahı zor etmiştim. Yeni pantolon, yeni naylon ayakkabı alınmıştı. Pantolon kadifemsi bir kumaştandı. Naylon pantolondan kadife –henüz kumaş değil- kumaşa terfi etmişim, lastik ayakkabıdan naylon ayakkabıya. 

Nasıl uyuyabilirdim ki? Sabah olacak yeni giysileri, yeni ayakkabıları giyecek sokağa çıkacak yaşıtlarımın huzuruna çıkacaktım. Başım dik. A, Evet!Ssokağımızdaki yaşıtlarım naylon pantolonumla, lastik ayakkabılarımla alay eder dururlardı. Canımı ne kadar çok yakarlarsa o kadar mutlu olurlardı. Eh, ben farklı mıydım? Ben de can yaktıkça kahkahalara boğulmaz mıydım? Elbette! Diş geçirebildiğim birinin, kılık kıyafetiyle, söyleyişiyle az mı alay etmişimdir. Bu bayram farklı olacaktı. İşte lacivert kadife pantolon, işte kara lastik yerine naylon ayakkabı. hay öyle hayalin içine edeyim! E tabi, bilmiyorum ki.. kumaş pantolon, deri ayakkabı bilgisinden yoksun birinin hayalinden ne olur ki? 

Evden bir gururla çıkmıştım ki, sormayın! Nene'nin bahçesinde on on beş yaşıtım, konuşup gülüşüp duruyor, kıyafetleri üzerine yorumlar yapıyorlar. Onların kıyafetleri farklı. Bunu görüyorum. Madem görüyorsun ne diye gidersin ki? Benimki de farklı ya! bir üst seviyeye çıkmışım ya! Sen öyle san.. ellerim pantolonumun cebinde kasıla kasıla onlara doğru yürüyorum. Beni görünce başlıyorlar gülmeye. Birbirlerine gösterip gösterip gülüyorlar!

“Şunun giydiği pantolona bak!” diyor biri.

Biri, “Ulan hammal Mahmut’un oğlu bile kumaş pantolon giydi Kumbasarların oğlu kıro pantolonundan yukarı çıkamadı!” diyor. Dünya başıma niye yıkılmamış ki? Niye yıkılmadı ki?
“Ya ayakkabılar?” diyor topal Müfit. Karnını tutuyor gülmekten düşmemek için.

“Kara lastikten kurtulmuş ya ona bakın!” diyor mahsustan arka çıkarmış gibi yaparak Bayram. 

Yerlere yatıyorlar. Beni gösterip gösterip yerlere yatıyorlar. Kaçtım. Bir daha insan içine çıkmamaya yeminler ederek kaçtım. Elbet sözümü tutmuş değilim. Ama.. işte her bayram.. o yaşatılanlar.. bir türlü düşmedi yakamdan. Bir türlü geçip gitmedi. Böylece buruk bir sevinçle çıktım bayramlara.  




Cemal Çalık, 07.06.2019,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü

Cemal Çalık Yazıları











Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı