11 Ocak 2018 Perşembe

SA5464/KY49-İTIĞLI84: Afrika’daki Osmanlı adaları: Sevakin, Zeyla, Masavva

"Tarih bir bakıma hatırlama sanatıdır. Hatırlamanın idrakine varabilmek için de imar ve inşa gereklidir. İşte Erdoğan’ın Afrika ziyareti bu idrakin gerçekleşmesinde atılmış önemli bir adım ve başlangıçtır."


Tarihçiler Osmanlı’nın bir nehir devleti olduğu kadar bir adalar devleti olduğunda da hem fikir. Osmanlı Devleti’ni bir okyanus imparatorluğu olarak adlandıramayız ama bir deniz devleti olduğunu da biliriz. Akdeniz, Karadeniz ve Kızıldeniz tarihte çok uzun bir süre Osmanlı devletinin hâkimiyetinde kalmış ve bu adalar ve yarımadalar Osmanlı tarafından yönetilmiştir.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Sudan’a yaptığı ziyaret tekrar Osmanlı Devleti’nin Sahra-Altı Afrika’daki topraklarını gündeme getirdi. Bir bakıma Türkiye bu ziyaretle geçmişi tekrar hatırladı, kendisinden binlerce kilometre uzaklıktaki bu yerlerin daha bir asır öncesine kadar kendi toprağı olduğunu düşünerek, bugün harabeye dönmüş bu bölgelerin tekrar imar edilmesi gerektiğini düşündü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sevakin’i Sudan’dan istemesi bu sorumluğun bir göstergesi olup, tarih ve hatırlamanın tezahürüdür. İşte bu algı bizim sorumluluğumuzun sadece Anadolu ve Trakya toprakları ile sınırlı olmadığımızı da göstermektedir.

Sevakin: Afrika ve Hicaz’ı birbirine bağlayan köprü

Sevakin Adası’nın fethi konusunda tarihçiler arasında değişik görüşler olsa da, adanın Osmanlı hâkimiyetine 16. yüzyılda girdiğini ve 19. yüzyılın sonuna kadar da bir Osmanlı adası olduğunu söylemek daha doğrudur. Sevakin Adası küçük bir ada olmasına rağmen stratejik açıdan önemli bir yerdir. Sevakin Adası Nubye bölgesinin denize açılan tek doğal limanıdır. Bu ada aynı zamanda konum itibarı ile hem Afrika’yı hem Kızıldeniz’i hem de Hicaz bölgesini denizden ve karadan gelebilecek saldırılara karşı koruyabilecek bir mevkidedir.

Sevakin Adası, Osmanlı döneminde bir ticaret merkeziydi. Afrika’nın ve Arabistan’ın ürünleri burada buluşur ve diğer bölgelere dağıtılırdı. Aynı zamanda Sevakin Afrika’dan getirilen özellikle gümüş madeninin de bir dağıtım yeriydi. Ünlü seyyah İbni Batuta, Sevakin adasından diğer bölgelere başta Mango ve Muz olmak üzere bitki ve meyvenin dağıtıldığını söyler.

Sevakin Adası’nın ikinci önemli yönü ise askeri bir bölge olmasıydı. Habeş, Cibuti, Eritre valilerinin burada ikamet ettiğini tarihçiler söyler. Yalnız burası valilerin sürekli ikamet ettiği bir yer değildi. Burası bir bakıma karakol görevi gören bir işleve sahipti.

Portekizlilerin Kızıldeniz’de hakimiyet kuramamalarının nedenini, bu adanın Osmanlı elinde kalması olarak görmek gerekir. Çünkü Kızıldeniz’e yapılan Portekiz saldırıları bu adadan püskürtülmüş, onların Hicaz’ı işgal etmelerine izin verilmemiştir.

Sevakin’in diğer bir özelliği de Afrikalı Müslümanların hac görevlerini yerine getirmek için adayı bir konaklama yeri olarak kullanmalarıdır. Sevakin Adası, Hicaz’ın tam karşısında yer aldığı için Hacılar Sevakin Adası’nda buluşarak kutsal topraklara deniz yoluyla giderlerdi.

Zeyla: Hint Okyanusu ile Kızıldeniz’i buluşturan Osmanlı adası

Sevakin adası bilinir ama Osmanlı’nın Afrika’da ki en önemli adalarından biri olan Zeyla pek bilinmez. Zeyla Adası bugünkü Somali kıyılarında olan bir Osmanlı adası olup, Osmanlı Devleti’nin Somali’deki merkezi demek daha doğrudur.

Zeyla bir ticari bölge olduğu kadar aynı zamanda askeri açıdan da önem taşır. Ayrıca bu adaya bir hidayet adası demek de doğru olur. Binlerce Habeşli Hıristiyan bu adaya gelerek Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçerdi. Yılın hemen hemen her günü bu adada din değiştirme törenleri olurdu.

Zeyla önemli bir ticaret merkezi olmuştur Osmanlı döneminde. Somalili tüccarlar ilk kez bu dönemde serbest bir şekilde Habeş şehirlerine giderek getirdikleri ürünleri bu adadan diğer şehirlere taşımışlardır. Getirdikleri ürünler arasında kurutulmuş balık ve canlı hayvanın yanı sıra kahve ve meyve olduğu bilinmektedir.

Harar şehri Osmanlılar tarafından dördüncü kutsal şehir kabul edilmiş, bu yüzden bu İslam beldesini Portekizler ve Habeşli Hıristiyanlardan korumak için Osmanlı Devleti adada sürekli bir donanma bulundurmuştur. Harar emiri Şeyh Ahmed’in öldürülmesinden sonra baskı ve katliama maruz kalan Hararlı Müslümanların yardımına Osmanlı kuvvetleri yetişmiştir. Osmanlılar, Portekizliler ve onların müttefiki Habeşli Hıristiyanları geri püskürtmekle beraber, katliamdan kurtulan binlerce Hararlıyı Yemen’e getirmişlerdir.

İtalyanlara karşı zaferin sembolü Masavva Adası

Osmanlı Devleti’nin Kızıldeniz’deki en önemli adalarından biri bugün Eritre sınırlarındaki Masavva Adası’dır. Yaklaşık 400 yıla yakın Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinde kalan bu ada aynı zamanda İtalyan işgaline karşı da direnişin merkezi olmuştur.

Masavva, Etiyopya’ya girmek isteyen Hıristiyan misyonerlerin akınına uğramış uzun bir süre. Fakat adanın Müslüman ahalisi bu misyoner işgaline izin vermemiş ve bir bakıma Etiyopya’yı da Katolik yayılmadan korumuştur. Bugün Etiyopya’nın büyük bir kısmı kadim Ortodoks Hıristiyanlığı kabul etmektedir. Ortodokslar Masavva Adası’nda yaşayan Müslümanlar sayesinde kendi dinlerini özgürce yaşayabilmiş ve batı merkezli Hıristiyanlıktan uzun süre korunmayı başarabilmişlerdi.

Masavva 16. yüzyıldan sonra tamamen bir Osmanlı şehri olmuştur. Şehirdeki mimari yapı Osmanlı eseridir. Cumbalı evler, işlemeli ev kapıları, çıkmaz sokaklar bu mimarinin en güzel örneklerdir.

Şehrin sakinleri adaya gelen Osmanlı askerlerinin yerli kadınlarla evlenmesinden oluşmuştur. Bugün bile Masavva şehrinin sakinleri kendilerinin Türk olduğunu söyleyerek, Osmanlı’nın Afrika’daki çocukları olduğunu belirtirler.

Osmanlı’nın Afrika sahillerindeki adaları bu üç adadan ibaret değildir. Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde belirli bir süre kalan onlarca ada daha vardır. Bu adaların başında da bugün Kenya sınırları içinde yer alan Manda Adası ve Tanzanya sınırlarında yer alan Pemba Adası gelmektedir.

Osmanlı Afrika’sı sadece Mısır, Sudan, Cezayir’den oluşmamakta aynı zamanda Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’ndaki adalara da uzanmaktadır. Bu hâkimiyetin en önemli farkı ise Osmanlı hakimiyeti boyunca barış ve huzurun simgesi olmalarıdır. Bu adalar barış ve huzurun temsil edildiği “selam” şehirlerdir. Bu nedenle adalarda yaşayan halk hala Osmanlı ile kendileri arasında köprü kurmaya çalışmaktadır.

Tarih bir bakıma hatırlama sanatıdır. Hatırlamanın idrakine varabilmek için de imar ve inşa gereklidir. İşte Erdoğan’ın Afrika ziyareti bu idrakin gerçekleşmesinde atılmış önemli bir adım ve başlangıçtır.



İbrahim Tığlı, 11.01.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Afrika'dan

İbrahim Tığlı Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016



Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı