8 Ocak 2016 Cuma

SA2317/KY43-BRŞ8: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Kadın Askerlerin İtirafları - İtiraf 32-34

“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”


Kadın Askerlerin İtirafları – Women Soldiers' Testimonies

İtiraf 32
Adı: *** | Rütbe: Teğmen | Birim: Nahal | Yer: Hebron

Askerler için bir bildiri panosunu derleyeyim ve ‘Breaking the Silence’ (Sessizliği Kırmak) itiraflarından bazılarını orada yayımlamayı istediğimi söyledim. Bölük komutanı bilgisayarında (bu itiraflardan) bazılarını bulunduruyordu.

Ne yapıyordu onlarla?

Bilmiyorum, okuyordu sanırım. Bölük komutanı oldukça ahlaklı bir adam, ama aynı zamanda aşırı saldırgan biri. Sisteme çok sadık. Bu yüzden, bir yandan hem bu şeyleri bilgisayarında bulundururdu, diğer yandan da bana askerlerin okuması için bunları yayımlamama izin vermezdi. Gerçi, ‘askerlerin bundan haberi olmadığı için değil, göreve çıkmadan bir dakika önce onları okumalarını istemediğim için” dedi. Bir göreve giderken akıllarında o olsun istemiyorum. Amaçlarına odaklanmalarını istiyor, görüyor musunuz?

Ona sebebini sordunuz mu?

Empati yapmalarına neden olur ve askerler ‘bu göreve çıkmak istemiyorum’ diyebilir.

Ve bu korktuğu şey miydi?

Öyle olduğunu düşünüyorum. Ya da bir görevde kendi davranışlarını nasıl etkileyeceğinden dolayı. Ondan da olduğunu düşünüyorum.

Neden bunu yayımlamak istediniz?

O başlardaydı ve basit eleştirel bir bakış açısıyla nerede olduğunu anlamak için bana doğru geliyordu bu, bir de hiç kimse onlarla tartışmazdı, (o muamelelere) maruz kalmazlardı.

O zamandan sonra bu konuyu bir kez daha açmayı hiç denediniz mi?

Hayır.

***
İtiraf 33

Adı: *** | Rütbe: Baş Çavuş | Birim: Sınır Devriyesi | Yer: Sınır Bölgesi

Düşünüyorum da, galiba ikinci ya da üçüncü vardiyamda, başka bazı askerlerleydim. Yine o nöbetti, birini durdurduk. Böylelikle,  bir asker onu yakaladı ve “Neye gülüyorsun?” diye sordu. Adam yine gülmüyordu. “Gülüyor musun? Gerçekten, harika, sorun değil” dedi, gömleğini çıkardı ve ekledi: “Şimdi, bir sınır devriyesi değilim, hadi kavga edelim”. Belli ki adam, askeri vurmayacaktı. Ne demek yani sınır devriyesi değil demek?? Üniformanın bir parçasını çıkarmış olman gerçeği seni sokaktaki her hangi biri yapmaz, yapar mı? Pestili çıkana kadar dövdü onu.

Ve Filistinli ona vurmadı mı geri?

Hayır. Asker ona tüm (kin dolu) içtenliğiyle saldırdı ve Filistinli ona karşılık vermedi, sadece yalvardı, gitmesine izin vermesi için ona yalvardı. Devriye görevlisi devam etti: “Haydi, haydi, vur bana” diye. Sanırım çok iyi biliyordu, ki Filistinli de biliyordu ki, karşılık vermeyecekti. N’apabilirdi ki bir Filistinli? Bir devriye görevlisine mi vuracaktı? Neydi o, bir deli mi? Benzer her hangi bir şey için tutuklanabilirdi, ne kadar absürd olursa olsun, hatırlıyorum karşısında durup devam ediyordu asker “Haydi gel, bana gücünü göster” diye. Dedim ki: Onu yalnız bırak, beni hasta ediyor bu durum, ona dokunmak istemiyorum, bırak gitsin buradan. Bir kez daha anladım ki, kendi açımdan siyasi tartışmalara giremezdim burada.

Ve gömleği üzerinde değildi?

Doğru, o halde tüfeğini aldı ve adama vurmaya devam etti. Silahını doğrultman için bir gömleğe ihtiyacın yok. Orada bu bir rutindi. Yaklaşık altı ay, devriye nöbetine bir daha çıkmadım, çoğu zaman karakolda durdum.

***
İtiraf 34

Adı: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: Erez Geçidi | Yer: Gazze Şeridi

İşte bu. Erez Geçidi’ndeki kontrol noktasına gitmiştik. Bunu size nasıl tarif edebilirim ki? Uçsuz bucaksız, çok yüksek olmayan beton çıkıntıların inşası. Beit Hanun bombalanırken belirlenmiş gözlem noktaları olur – yıkılan evleri izlemek ve hava kuvvetlerinin onlara nasıl saldırdığını izlemek için herkes dışarı çıkar. Ama bu, özel durumlardadır. Halbuki üste sadece oyalanırken, etrafta taşınan, hareket eden Filistinlileri her zaman görürsünüz. Üstelik çok sıkılmışsan, iki dakika mesafe uzaklıktaki kontrol noktasında da olabilirsin. Ve üsteki tek hareketlilik, askerlerin kontrol noktasına geliş ve gidişleridir. Kontrol noktasını koruyan tüm muharebe askerleri, üste bizimle değiller, Erez Geçidi denilen ve araçla beş dakika uzaklıktaki üsteler.

İlk seferde, sizin için nasıl bir şeydi?

Sanırım bana bir hapishane gibi görünüyordu. Her şey yıkılıp yeniden inşa edilmemişti, bu metal/maden kodesler vardı, içinde insanlar, birkaç stratejik nokta boyunca dağılmış askerler. Bunların altında, söyleyiver, beton bir çıkıntının üzerindeymiş gibi bir asker dururdu ve insanlar onun altında yürür gibiydi. Herkes askerdi elbette. Her bir kodesin başında görevlendirilmiş bir asker dururdu ve insanlara duvara dayanmalarını, ayakkabılarını çıkarmalarını vb şeyler emrederdi.

Hangi uzaklıkta dururlardı?

Hepsi metal kapılar, oldukça yükseltilmiş kontrol noktaları, öyle ki, neredeyse hiçbir insanla doğrudan iletişim kurulmazdı.

Ne, hoparlörler mi?

Evet, hoparlörler. O noktadan başlardı –yön konusunda iyi değilim- Gazze’ye en yakın nokta. Orada başlarlardı ve kol düzeni denilen bir şey var. Kontrol noktasından geçme meselesi, gece 03:00’da başlayıp 05:00’da biten çıkış ve sonra ertesi gün öğleden sonra saat 16’da dönüştür. 

Anlayabiliyorsunuz bu insanların nasıl hayata tutunduklarını, doğru mu? Eve gidiyorlar, saat yedi gibi eve döneceklerini söylüyorlar. Sabah saat üçte, kontrol noktalarında zaten görünmek zorundalar. Onları İsrail içlerine, diğer tarafa taşıyacak olan otobüsler orada bekliyorlar. Anlıyor musunuz? Eğer bir Filistinliysem… sırada durmak için orada erkenden bulunmak zorundasın.

Ne kadar erken?

Kapıları gece 03:00’da açarız. Zaten gece 01:00’da bir kalabalık olur, beklerler ve tartışırlar birbirleriyle, hepsi. Çünkü kaç kişinin geçişine izin verileceği onlara söylenmez.

Bir kota mı var?

Elbette. Eski güzel günlerde… Kontrol noktalarında eski güzel günlerde diye anlatırlar, on binlerce insan geçermiş. Kesin rakamları hatırlamıyorum ama emir üzerine günde 15,000- 20,000 civarı. Ben oraya gittiğimde, 2000’deki İkinci İntifada’ydı zaten. Sakindi. Kontrol noktasında, 1996 yılında sözde bir silahlı saldırı dışında –bir bombalama değil, silahlı saldırı- , bir basın fotoğrafçısının 1996’daki vurulması dışında hiçbir olay meydana gelmemişti. 

Dolayısıyla ben oraya gittiğimde durum farklıydı, orada her hangi bir olay meydana geldiği için değil, İntifa’dan dolayı. Ve sonra İsrail Devleti’nin kararıyla, demek istediğim, her gün öğle vaktinde orada toplanıp o akşam kontrol noktalarında ne olacağına dair kararlar alıyorduk. Böylece kota 3,000 – 5,000 arasına çekildi. Kimin geçeceği belli olmaksızın insanlar orada bulunurlardı. Vaktinden önce düzenlenmiş olmazdı kimin geçip kimin geçmeyeceği.

Özel izinler yok muydu?

Oldukça zahmetli olan ve adına “insancıl” izin denilen yaygın bir şey vardı. Hiç kimse, demek istediğim, bu işlemden geçemezdi… İnsancıl ne demek? Ambulanslar. İnsancıl çalışma izinleri yok. O halde, o gün 3,000 – 5,000 geçişe izin verileceği söylenirdi, tamam mı? Ya da en fazla 6,000. Ve binlerce insan gelir, tartışır, diğer tarafta kalır.

Ne kadar?

Onları göremem. Onlar diğer tarafta, Gazze’de. Onları göremem ama ne kadar olduğun bize Filistinliler bildirirlerdi. Tüm bunları koordine eden bir DCO (Bölge Koordinatörü) var. Ve onlar kontrol noktasındaki en az bilinen kimselerdir. Kimseyle pek muhatap olmayan. Rahatsız edici. Fakat yine bu kimseler on sayfa civarında rapor tutarlardı, tam olarak kaç kişinin geçtiğini, kaç insancıl izin verildiğini ve bunlar en fazla iki veya üç veya dört olurdu. 

Ve bizlerin üzerine düşen, o raporları doldurmaktı. Her gün, gece vardiyasındakilerin doldurduğu çok ayrıntılı bir rapor: Olaylar, ambulanslar, özel olaylar, yasadışı olaylar, tutuklananlar ya da engelleneneler vb. Kısaca, ben oraya gittikten sonra düzenlemeler çok daha sıkı tutuldu.


<<Önceki                 Sonraki>>




Birsen Şöhret, 08.01.2016, Sonsuz Ark, Konuk-Çevirmen Yazar, Çeviri


Çevirmenin Notu: Çevirideki kesik, kekremsi ifadeler, röportajlardan yazıya aktarılan orijinal metne sadık kalındığı için, olduğu gibi çevrilmiştir. 

Orijinal Metin:
http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Women_Soldiers_Testimonies_2009_Eng.pdf

Seçkin Deniz Twitter Akışı