5 Nisan 2014 Cumartesi

SA621/AŞ43: Pennsylvania'daki Beyefendi'yi Unutalım mı?

“Arınmak için kirlenmek mi lazım? Meydan Savaşı ilan edip yenilmek mi lazım? Var bu işte bir terslik ama…”  


 "Siyaset Pazarında Can Çekişen Cemaat Kan Davası’nın Kapısını Açık mı Bırakacak?"


Ankara ve Türkiye şu anda en çok savaş sonrası savaş meydanına benziyor. Galipler ve mağluplar yaralılarını topluyor, ölülerini gömüyor. Bu bir seçim değildi, bu bir ölüm kalım savaşıydı. Başbakan’ın tabiriyle ‘İstiklâl Savaşı’. Kazanan da bu memlekete istikbal duygusunu aşılayan Başbakan Erdoğan’dı. Erdoğan’ı Türkiye’ye eşitleyen oy verenlerdi. Peki ya kaybedenler?

30 Mart akşamı bütün dünyanın merakla beklediği sonuçlar, Türkiye adına kaygılanan samimi insanları rahatlattı önce, sonra da Başbakan’ın balkon konuşması düştü ekranlara. O gece muhtemelen CHP ve MHP genel merkezlerinde büyük bir yas vardı; Fethullah Gülen’in Pennsylvania’daki çiftliğinde de bütün ışıklar hüzünlüydü. Cemaat medyasının haber ve sinir merkezleri sessizdi; zihinler öfke dolu klavye tıkırtılarıyla acaba bu mağlubiyeti nasıl galibiyet olarak algılatırız endişesiyle kirli bir karanlığa gömülmüştü.

Cihan Haber Ajansı dipten çekiyordu Ak Parti oylarını, MHP ve CHP oylarına yukarıdan bir halat uzatıyor, çekiyor, psikolojik savaşın bütün aksiyomlarını kullanıyordu. Aynı anda Anadolu Ajansı solcu hackerlerin itiraf/övünç ifadelerine göre iki milyon adet saldırısına uğruyor, Cihan Haber Ajansı genel müdürü de saldırıya uğradık diye bas bas bağırıyordu. Fırında seçimlere hile karıştı pastası vardı. Bir haftadır bu pastanın çıkardığı kokularla meşguldü Türkiye; şükür ki pasta fırında yandı.

Dedim ya savaş meydanında yaralılar ve ölüler vardı. Kimin ittifak yaptığı kabak gibi ortaya çıkmıştı. Sandıklarda oy kullanan seçmenlerin tercihleri ilginçti. Büyükşehirde MHP’ye oy veren seçmen, kendi ilçesinde CHP’ye verebiliyordu; bazen de tam tersi oluyordu. Yani seçimden önce cemaatin kime destek vereceğine dair senaryolar hiç aksamadan uygulamaya konmuştu. Ak Parti’nin karşısında en güçlü parti hangisi ise ona destek vermişti cemaat; İstanbul’u, Ankara’yı kaybeden bir Erdoğan’ı yıpratmak daha kolaydı.

Türkiye genelinde subliminal anket sonuçlarıyla Ak Parti için %29 oranını hedefleyen cemaat, bu oran için elinden geleni yapmıştı. Bütün inkar çabalarına rağmen iki ayrı itirafla bu apaçık bir şekilde ortadaydı.

Cemaatin eskiden önde gelen 17 Aralık’tan sonra önde gelenliği ‘turfanda müneccim’ etiketiyle ve Gülen’in önemsemez refleksleriyle tarihe karışan ismi Hüseyin Gülerce 3O Mart’ın ertesi günü, "CHP adına kapı kapı dolaştık. Çoğunluğun karşısına, Başbakan'ın karşısına çıktık, kaybettik!" demişti çünkü.

Gülerce cemaatin hatalarını sıralamıştı: 

“Hizmet baştan beri yanlış yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na savaş açtı. Gezi'den itibaren Başbakan'a hakaret etmeye başladılar. Üslubumuzu kaybettik. Namus bildiğimiz üslubumuz. Biz bunu bıraktık hükümetle savaşa girdik, diyalogu bıraktık çatışmacı dil kullandık. Siyasallaştık. CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik. Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. Hep öyle yoluna devam etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıktı ve kaybetti. Orijinalini kaybetti, yara aldı.”

Gerçi Fethullah Gülen ile birlikte Pensilvanya'da yaşayan Herkul.org editörü Osman Şimşek, hemen Hüseyin Gülerce’ye itiraz etmişti, ama hepimiz biliyoruz ki Gülerce doğru söylüyordu:

Osman Şimşek her şeyi yalanlamıştı, cemaatin alışılageldik basmakalıp cümleleriyle:  

“Camia hiçbir zaman kavga taraftarı olmamıştır; hele kendi hükümetine savaş açtığı iddiası gerçekleri ters yüz etmekten ibarettir. Aslında, aylardır Hizmet hareketine yönelik yoğun bir linç kampanyası yürütüldüğü açıktır. En üst düzeydeki yetkililer ve hükûmete yakın medya tarafından ortaya konan öfkeli itham, hakaret ve iftiralarla nefret suçu işlenmiştir/işlenmektedir. Camia’ya gönül verenler, dün olduğu gibi bugün de nezih üsluplarını namusları gibi koruma gayretindedirler. Maruz kaldıkları tahrik edici dile ve provokatif söylemlere rağmen akl-ı selimden asla ayrılmamışlardır/ayrılmayacaklardır. Yaptıkları açıklamalar, kanuni haklar çerçevesinde, isnat ve iftiralara cevap sadedinde olmuştur.  Kimin nasıl bir dil ve üslup kullandığı miting meydanlarında ve seçim konuşmalarında da açıkça görülmüştür. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın ve Hizmet gönüllülerinin defalarca açıkladıkları gibi; Camia’nın herhangi bir partiyle ittifakı kesinlikle söz konusu olmamıştır; bu iddia büyük bir yalandır. İlk günden beri Hizmet’in felsefesi çoğunlukla beraber hareket etmek değil hep doğrunun ve makulun yanında yer almaktır. Dünden bugüne Camia’nın desteği ya da eleştirileri, manevi buudlu demokrasi, evrensel insan hakları, özgürlükler, şeffaf ve hesap sorulabilir bir devlet gibi değerler etrafında olmuştur; bundan sonra da destek ya da tenkitler değerler üzerinde olacaktır.”

Bir diğer Gülerce muhalifi, cemaatin medya fedailerinden biri olan Fatih Üniversitesi’nin söz bilmez ismi Doç. İhsan Yılmaz’dı. O, Osman Şimşek’in hilafına ittifakı itiraf ediyor ve detaylandırıyordu da:

"Hüseyin Gülerce Ağabeyimiz bu süreçte bu tür eleştiriler getirdi. O, devlet ile mücadele ettiğimizi zannediyor. Oysa bu kavgayı başlatan biz değiliz. Dershane kapatmayı gündeme getiren Hizmet değil. 'Çoğunlukla hareket edelim' derken, 40 yıllık prensiplerimizi kenara mı bırakacağız? Öyle bir iktidar var ki, işadamlarını, medyayı tehdit ediyor. Bizi yok edeceğini her gün her şehirde söylüyor. Zulmün, baskının karşısında biz ne yapacaktık? Hani savunduğumuz demokrasi? Hani şeffaflık? Erdoğan'ın karşısında biz tek CHP'yi seçmedik. Her ilde bizi tehdit görmeyenler arasında daha iyi olanı ya da en az kötü olanı seçtik. Erzurum'da MHP, Sivas'ta BBP gibi..."

Hüseyin Gülerce, bedeniyle cemaatleydi, ama ruhu ayrılmıştı güya. Fakat herkesin bir hesabı vardı. Bu saldırıyı ilk deşifre eden de Gülerce’ydi, twitter’dan yaptığı açıklamayla, Başbakan’ın dış güçler tarafından alaşağı edilmesini hazmedemediğini söylemişti. Şimdi ittifakı itiraf ediyordu. Bunu neden yaptığını merak edenler için aşağıdaki yazı çok anlamlı olmalı. Ben muhtemel bir mağlubiyetten sonrası için stratejik bir hamle yaptığını düşündüm Gülerce’nin:

“Hizmet Hareketi’nde, siyaset zeminine kısmi bir kayma olsa da, “Hizmet, siyasetten farklı bir alan” diye düşündüğünüzde, “yaşananlarla bir tecrübe daha kazanıldı” diyerek, olgunluk ve bütünlük içerisinde kervan yoluna devam eder. Bir kısım zayiatlar da kayıp olarak görülmez, sağlıklı yürümenin gerektirdiği arınma olarak değerlendirilir.” 

Kervan yürüsün diye yani itiraflar, Başbakan’ı düşürme girişimini deşifre etmek falan. Bütün bunlar olmasa kervan sağlıklı yürüyemez miydi ki? Bazen aklım almıyor bu ters-yüz etme mantığını. Cemaatten daha iyi beslendiğimi biliyorum oysa. Arınmak için kirlenmek mi lazım?  Meydan Savaşı ilan edip yenilmek mi lazım? Var bu işte bir terslik ama… Zamanla bunu da anlarız diye düşünüyorum. Herhalde bütün bu olanlar cemaatin CHP ve MHP’yi ele geçirme stratejisinin ürünü değildi. Öyle ya; “İnsanlar ikiye ayrılıyordu; şakirdler ve şakird adayları”

İttifak Adana’yı aldı, belki de İzmir’i CHP’ye kaybettirmedi, ama hem Türkiye’de hem de dünyada kaybetti. Mesela kaybedenlerden biri üç dönem üst üste belediye başkanlığı yapan Artvin CHP adayı Emin Özgün idi ve Kılıçdaroğlu'nun aksine seçimde ittifak yaptıklarını doğruluyordu:  

"Seçimden önce Gülenciler bana geldi. 'Bizim bin oyumuz var. Sizi destekleyeceğiz' dediler. Ben de kabul ettim" diyen Özgün, "Gülenciler bana çalıştılar. Lakin seçim sonuçları açıklandığında o bin oyu hiçbir yerde göremedim. Artvin'in nüfusu artmadı. Buna göre ben geçen seçimde aldığım oyu aldım. Yine de kaybettim. Demek ki böyle bir oyları yokmuş Artvin'de. Buradan şu anlaşılıyor ki, Gülencilerle ittifaka girmekle, onlarla kol kola girmekle büyük yanlış yaptık. Onların oylarından medet umduk. Bu çok büyük hataydı. Çünkü sosyal demokrat tabanımız buna tepki gösterdi. Rahatsız oldu. Biz bu tür hataları yaparak siyasette asla başarılı olamayız" dedi. 

Kan uyuşmazlığı, bünyeler tarafından derinden ve sessizce başkaldırıyordu her zamanki gibi. Nasıl ki en alt katmandaki bazı şakirdler CHP ve MHP’ye oy vermeyi kendilerine yedirememişlerse, kemikleşmiş MHP ve CHP’liler de cemaatle ittifak yapmış CHP ve MHP’ye oy vermeyi kendilerine yedirmemiş olabilirlerdi. 80’den önce birbirini öldüren CHP-MHP kurbanlarının çocukları yaşıyordu daha.

17 Aralık suikastında Amerikan Elçisi ile sık sık görüşen CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ABD’de mûkim olan Gülen’in editörü Osman Şimşek ittifakı inkâr ediyordu, ama durum buydu. 

Zaten Türkiye’nin tüm içişlerini gün gün yaptığı açıklamalarla kendi içişleri haline getiren ABD’nin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf, günlük basın brifinginde Fethullah Gülen'le ilgili bir soru üzerine, "Türkiye bir NATO müttefiki. Bu noktada açık olalım. Türkiye yakın bir NATO müttefiki. Her zaman her konuda anlaşamayabiliyoruz ama biz hiçbir zaman herkesle her konuda anlaşmıyoruz. Bu nedenle Pensilvanya'da yaşayan beyefendiyi unutun. Türk hükümetiyle ikili bir ittifaka sahibiz. Anlaşmazlığa düştüğümüz zaman bunu ifade ederiz. Aynı fikirde olduğumuz zaman da bunu dile getiririz. Hükümetleriyle ilgili kararlar vermek kesinlikle Türk halkına bağlı. Bu bize bağlı değil. Bunun üzerinde bizim herhangi bir etkimiz olduğuna yönelik her türlü haberler aptalca!” diyerek, mağlup müttefiklerini bir çırpıda kenara atabiliyordu.

30 Mart 2014 seçim sonuçları şöyleydi. Tairhe not düşmek için ekliyorum:

AK Parti: 20.519.829, % 45,50; CHP: 12.533.398, % 27,79; MHP: 6.860.493, % 15,21; BDP: 1.885.992, % 4,18; SP: 916.270, % 2,03; HDP: 853.686, % 1,89; BBP: 483.368, % 1,07; Bağımsız Toplam: 180.420,% 0,40; DP: 179.541, % 0,40; BTP: 99.664, % 0,22; HÜDA PAR: 89.655, % 0,20; DSP: 85.551, % 0,19; İP: 65.762, % 0,15; HEPAR: 46.024, % 0,10; HAK-PAR ; 43.843, % 0,10; DYP: 33.611, % 0,07; YURT-P: 30.187, % 0,07; HKP: 26.551, % 0,06; MP: 24.040, % 0,05; TKP: 19.245, % 0,04; LDP: 17.802, % 0,04; ÖDP: 17.676, % 0,04; TÜRKParti: 8.612,% 0,02 

Bürokrasideki ve siyasetteki temsilciler ellerinden geleni yaptılar, çok çalıştılar ve yenildiler. Benim en çok üzüldüğüm kesim cemaatin açık meydan savaşına doğrudan katılır görünmeyen akademisyen şakirdleri. Hiç inanmadıkları bir mücadelenin tarafı olmak zorunda kaldıkları için onların yaşadıkları büyük hüznü görmek beni gerçekten üzdü. İyi insanlardı, iyi itirazları vardı, ama hükmen mağlup oldukları için de kahır doluydular.

Hüseyin Gülerce’nin çabası kervanı yürütmeye yetecek mi bilmiyorum, ama cemaatin Müslümanların, Ak Parti’nin ve devletin her yerinde çok büyük yaralar açtıkları, bu yaraların da müsebbipler hesap vermeden kapanmayacağı gerçeği ortada. Hiç kimse suçlu suçsuz ayrımı yapmadan hesap sorulmasına razı değil, hesap sorulmamasına da sessiz kalmayacak.

Günün sonunda Fethullah Gülen’e çok iş düşüyor. Kan Davası’nın kapısını o açtı bedduasıyla, o kapıyı çok hasar görmeden kapatacak olan da o. Şu anda şeksiz şüphesiz bir zafer elde ettiği dünya medyası tarafından dillendirilen bir lider var Gülen’in karşısında.

Gülen cemaat medyasında bugünü hazırlayan isimleri tasfiye etmeli her şeyden önce. Öz eleştirisini de hiç geciktirmeden, inkâr yoluna sapmadan, hepimizin gözü önünde yapmalı. 

Hiç kimsenin Gülen'i unutacak hâli yok.(*)

Artık kimse kanmıyor, kimse siyaset pazarında itibar kaybetmiş bir cemaate inanmıyor.

Fethullah Gülen’in işi zor, ama ona güvenen akademisyenleri düşünürse işi kolaylaşır. Onlar bu ülkenin değerleri… zor yetişiyorlar çünkü.


Arif Şahin, 05.04.2014, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 43



(*) NotABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf: "Bu beyefendi Pensilvanya'da yaşıyor olsun ya da olmasın, Türk hükümetinin Twitter'ı yasaklaması hala doğru değil. Türk hükümetinin kendileriyle aynı şekilde düşünmeyenler üzerinde baskı uygulaması hala doğru değil. Bu tür şeylerin, bir Türk vatandaşının Pensilvanya kırsalında yaşamasıyla bir ilgisi yok. Türkiye bir NATO müttefiki. Bu noktada açık olalım. Türkiye yakın bir NATO müttefiki. Her zaman her konuda anlaşamayabiliyoruz ama biz hiçbir zaman herkesle her konuda anlaşmıyoruz. Bu nedenle Pensilvanya'da yaşayan beyefendiyi unutun. Türk hükümetiyle ikili bir ittifaka sahibiz. Anlaşmazlığa düştüğümüz zaman bunu ifade ederiz. Aynı fikirde olduğumuz zaman da bunu dile getiririz." dedi. 01.04.2014

Seçkin Deniz Twitter Akışı