17 Eylül 2022 Cumartesi

SA9843/SD2534: Sıkıntı (Roman); 3. Bölüm-Cennet 49

        Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Konuşmam uzuyordu, uzaması gerekiyordu, senaryom böyleydi; benden sonra Cevval konuşacaktı ve ‘bal tuzağı’ işlemediği için hazırlıksız yakalanarak köşeye sıkışan karşı taraf söyleyecek hiçbir söz bulamayacaktı ve muhtemelen toplantıya ara isteyeceklerdi."

Amerikalılar yutkunuyor, teker teker önlerindeki su şişelerine uzanıyor, sıkıntıyla şişelerin kapaklarını açmaya çalışıyorlardı; kapakları kolayca açmayı başaranlar da bir dikişte şişedeki suyu bitiriyorlardı. Sesime hümanist bir hava vererek yumuşattım ve romantizmin eklerini masaya sürmeye başladım:

‘Elli eyalette 330 milyona yakın insanın yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri’nde, sizin istatistiklerinize göre, 50 milyondan fazla kişinin sağlık sigortası yok, yaklaşık 40 milyon kişi yoksulluk sınırında, 26 milyon insan yeterli gıdaya ulaşamıyor, 15 milyon kişi devletten yardım alıyor, 12 milyon çocuk yeterli beslenemiyor, 6 milyon kişi sokakta yaşıyor. Ve bütün bu insanlar sizin ürettiğiniz kölelik ve sömürü sisteminin Amerikalı kurbanları, dünyanın geri kalanında sefalet içinde yaşayanlarla belki bir kısmınız karşılaşıyor olabilirsiniz, ama kendi vatandaşlarınızla her gün karşılaşıyorsunuz. Rüyalar ülkesi Amerika değil artık ülkeniz, cennet de değil; bütün medeniyetler için  ‘Deniz Feneri’ olma özelliğini de kaybetti. Bunları sizin akademisyenleriniz yazıyor ve bizler de okuyoruz.’ dedim elimdeki telefonu göstererek. ‘Bunu ve interneti, dünyayı daha etkili bir şekilde yönetmek, izlemek, kontrol etmek, en uzak köylerde sizin etkilerinizden uzakta olan insanlara bile ulaşmak ve onları da dönüştürmek için siz ürettiniz, ancak bu şimdi bütün insanların sizin yaptıklarınızı da görmelerini sağlıyor, Big Media elinizde iken bile bunu engelleyemediniz. Bobolar her şeyi gördü ve sizden uzaklaştılar, dünyadaki bütün Bobolar da görüyorlar; ülkeniz bayrağınızın renklerine ayrıldı, siz Asknotlar artık yapayalnızsınız. Bir parçası olduğunuz Pentagon’un muhasebe kayıtlarında, müteahhit şirketlerden ve hiyerarşik yolsuzluklardan kaynaklanan 35 trilyon dolarlık büyük bir kara delik var. 30 trilyon dolara yaklaşan ulusal borcunuz ve 2018'de 488,5 milyar dolara yükselen câri açığınız var. Bütün dijital ya da geleneksel teknolojiniz NATO üyesi olmayan Çin ve Japonya başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerine bağımlı; savaş, terör ve kaos dahil bütün çabalarınıza rağmen silah ihracatınız da düşüyor.’

Konuşmam uzuyordu, uzaması gerekiyordu, senaryom böyleydi; benden sonra Cevval konuşacaktı ve ‘bal tuzağı’ işlemediği için hazırlıksız yakalanarak köşeye sıkışan karşı taraf söyleyecek hiçbir söz bulamayacaktı ve muhtemelen toplantıya ara isteyeceklerdi. ‘Kıskaç Teorisi’ şu ana dek sorunsuz işliyordu, çünkü konuşmama Allah’ın adını anarak başlamıştım.

‘Zavallı Poe!’ dedim sesimi biraz yükselterek. ‘Maceracı ve hayalperestti; sirk çalışanı anne ve babanın çocuğu olarak doğdu, aile şefkati olmadan, bir köle tüccarının evinde büyüdü, kafasında Hristiyanlığın bütün mezheplerinin çatışmalarını taşıdı, eski ve yeni Ahit’le kafası karıştı, alkolik ve kumarbaz oldu, adına soyadını eklediği, hâmisi Virjinyalı köle tüccarı John Allan tarafından parasız bırakılarak cezalandırıldı, asker oldu, âşık oldu, gazetecilik ve yazarlık yaptı, evlendi; hayatı gibi hepsi yarım ve hepsi eksikti, ancak sizin tarihinizin gizem yazarlığına öncülük etti, mitolojik ve dinî halüsinasyonlarından oluşan şiirlerine hayran kaldınız. Poe gibi her tıkırtıya bir anlam yüklediniz; evsiz, yurtsuz, ruhsuz, kumarbaz, alkolik, seks ve yasal uyuşturucu bağımlısı oldunuz. Tanrı’ya güvendiğinizi söylediniz, ama onun hangi tanrı olduğunu sadece lordlarınız biliyordu. Satanist kiliseler kurdunuz ve koreografisinde kız ve erkek çocuklarınızın da bulunduğu Şeytan’ın heykelini diken ilk ulus oldunuz. Karar vermek zorundasınız; kırk yaşında Baltimore sokaklarında alkol ya da uyuşturucu komasına girmiş ya da delirmiş ya da zehirlenmiş bir halde dolaşırken bulunan Poe gibi, kafanızda binlerce paranoyak fikirle dolaşırken ölmek ya da öldürülmek mi istiyorsunuz?’

Son cümlem salona bomba gibi düşmüştü. Bizim ekipteki herkes büyümüş gözlerle bana bakıyordu. Amerikalılar ise, karşımdaki ‘bobo’ hariç, neredeyse yıldırım çarpılmışçasına donmuş gözlerle bana bakıyorlardı. Hiç duraksamadım bile, onları gerçekle yüzleştirmek zorundaydım.

‘Şaşırmanızı anlamsız buluyorum. Biz altı yüzyıllık bir imparatorluğun kurucuları olarak o imparatorluğun nasıl yıkıldığına da şahit olan bir milletiz. Yıkılışın acılarını iki yüz yıl çektik; hem imparatorluk kültürüne sahibiz hem de sizin katkılarınızla yıkılan, parçalarına ayırarak yok ettiğiniz imparatorluğun küllerinde aşağılanmanın kültürüne. Siz Japon ve Çin imparatorluklarını yıktığınız gibi İngiliz, Fransız ve Alman imparatorluklarını da yıktınız, çünkü onlar da sizin gibi adaletsiz ve insanı aşağılayan sistemler kurmuşlardı. Yıkılmayı hak etmişlerdi. Bizim tanrımız olan Allah, Kutsal Kitabımız Kur’an’ın A’raf Suresinin 34. ayetinde ‘Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.’ der. Amerikalılar olarak Amerikan yüzyılının bittiğini, tarihteki en büyük imparatorluk olan Amerikan imparatorluğunun ecel saatinin, ‘one's dying hour’ dediğiniz saatin geldiğini siz de çok iyi biliyorsunuz, adil olmadığınızı ve insanlara acı çektirdiğinizi biliyorsunuz, ecel terleri döküyorsunuz. Kendi aranızda bölündünüz, ‘Küresel Amerikan Devlet Gücü’nün her basamağında yer alan özel olarak yetiştirilmiş personel kapasiteniz paramparça oldu. Siz Asknotlar olarak Amerikan Savaş Makinesi’ne hizmet etmeye devam ederken, sizin yetiştirdiğiniz, başarılı olmalarını sağlayacak kaynaklar ayırdığınız Bobolar sizi ekonomik eşitsizlikler ve ağır saygı eşitsizlikleri oluşturmakla suçladılar ve sizden ayrıldılar, devlet sisteminden çekildiler, gücünüz sarsıldı. Amerika'nın özgürlükler ve hayaller ülkesi olduğunu savunan 250 yıllık küresel söylemin sonunda oluşan şey, aslında bugün 'Bobolar' olarak suçladığınız sınıfın ortaya çıkmasını vaat eden bir söylemdi. Somut gerçek buydu ve değersiz, inançsız, ateist, seçkin, kibirli ve sömürü hiyeararşisi üzerini kurulu neoliberalizmin kölesi olmayı reddeden bu yeni sınıfın gücünden nasıl korktuğunuzu da görüyoruz. ‘Bobolar’ dünyanın bütün gençlerine vaat ettiğiniz ve asla vermeyi düşünmediğiniz şeyin gerçekte bu ‘eşitlik’ olduğunu öğrendiler, siz de onları aldatarak sömürdüğünüz dönemin geçtiğini fark etmenin acılarıyla baş başa kaldınız.’

Amerikalıların gözlerindeki bakışlar farklılaşmıştı. Onları tanıdığımı, zaaflarını bildiğimi biliyor ve neden burada olduğumu anlıyorlardı artık; küçümseyen değil, eşit açıdan bakıyorlardı, ellerinde olmadan takdir ya da öfke titreşimleri gönderiyorlardı bana. Onları bölmüştüm. Cevval heyecandan yerinde duramıyordu. Karşımdaki şirket temsilcisi ‘Bobo’ ise inanılmaz derecede mutlu görünüyordu. Duraksamaksızın devam ettim.

‘Poe belki de isyan eden ilk ‘bobo’ idi, yaşadığı yoksulluğu, karşılaştığı engelleri, aşağılanmayı ve eşitsizliği hazmedemediği için sanatın delilikle bezenmiş keskin sığınağına saklanmak istedi, belki de Richmond’da ve Kuzey Doğu Amerika’da yükselen ilk Asknotların içinde tutunmak için direnen ve onların adaletsizliklerine karşı direnemediği için ruhunu yitirerek ölen ilk Asknot’tu. Bobolar ya da Asknotlar, siz Amerikalılar artık çok keskin bir yol ayrımında olduğunuzu biliyorsunuz. Amerikan Yüzyılı’nın bittiğinin farkındasınız. Tarihin en büyük imparatorluğu olan Amerikan İmparatorluğunun çatırdadığının ve artık geri dönülmez yıkılış sürecine girdiğinin kanıtı da üç çeyrek yüzyıl boyunca askerî darbelerle, ayaklanmalarla, iç savaşlarla, terörle yönettiğiniz ülkeleri yaptırımlar yoluyla dizginlemek zorunda kalmak ve ölmek üzere olan imparatorluğunuzu ayakta tutmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Bu noktaya gelmiş bir imparatorluk bütün gücünü yitirmiş basit bir şantajcıdır artık.’ 

<< Önceki                      Sonraki>>


[10.09.2022, (3/98 (322))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 17.09.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

   

Seçkin Deniz Twitter Akışı