26 Ocak 2021 Salı

SA9047/SD1944: Sudan-İsrail İlişkilerini Normalleştirmek Artık 'Tehlikeli Bir Oyun'

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız metin, Amerika Birleşik Devletleri Barış Enstitüsü kıdemli danışmanı Payton Knopf ve John C. Whitehead Uluslararası Diplomasi - Dış Politika, Güvenlik, Strateji ve Teknoloji Merkezi misafir araştırmacısı Jeffrey Feltman'ın ortak çalışmasıdır ve eski ABD Başkanı Donald Trump'ın başlattığı Abraham (İbrahim) Anlaşmaları kapsamında Arap ülkelerinin İsrail ile imzaladıkları normalleşme anlaşmasına Sudan'ın dahil edilmesine odaklanmaktadır. 24 Eylül 2020 tarihli bu analizin yazılmasına neden olan gelişme bir kırılma noktasının somut olarak ortaya çıktığı 23 Eylül 2020'de yaşanmıştı. Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki hükümet heyetinin orada bulunan ABD heyetiyle İsrail ile normalleşmeyi görüşmeye yetkili olmadığını açıklamış, Sudan Geçici Hükümeti Sözcüsü Faysal Muhammed Salih, düzenlediği basın toplantısında çok net bir tutum ortaya koymuştu: "Egemenlik Konseyi başkanına (Orgeneral Abdulfettah el-Burhan) eşlik eden hükümet heyetinin İsrail ile normalleşmeyi görüşmek için yetkisi bulunmuyor.Analistlerin, Sudan'ın İsrail ile normalleşme anlaşması imzalanması karşılığında teröre destek veren ülkeler listesinden(*) çıkarılacağı ve zor durumdaki Sudan ekonomisine BAE tarafından finansal destek sağlanacağı vaadi ile yaşanacak normalleşmenin, halk desteği olmayan bir yönetim tarafından sağlanması durumunda Sudan'daki geçiş sürecinin bozulacağını ve ABD-BAE-Suud-Avrupa ve İsrail'in desteklediği Başbakan Abdullah Hamdok'un zor durumda kalacağını ileri sürerek normalleşmenin ertelenmesini önermektedirler. (Brookins Enstitüsü'nün analistlerinin katkıda bulunduğu ABD politikalarının Sudan'ı nasıl karıştırdığını, halkı nasıl manipüle ederek askerî darbeye ortam sağlandığını anlamak için lütfen Zach Vertin imzalı, 10 Nisan 2019 tarihli "Sudan'ın Değişim Anını Yakalamak: Kongre Nasıl Yardımcı Olabilir?" başlıklı yayınını okuyunuz ve eğer Türkiye'de aynı şekilde 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016'da planladıkları terör, kaos ve askerî darbe gerçekleşse idi ne olacağını dikkatle irdeleyiniz)  ABD Başkanı Donald Trump, analizin yayınlanmasından bir ay sonra, 24 Ekim 2020'de Sudan'ı "teröre destek veren ülkeler" listesinden çıkarma kararını imzaladığını Kongre'ye bildirdi. "Sudan Kudüs'e ihanet etmeyecek", "Siyonist İsraille barışa hayır", "Lideri Hazreti Muhammed olan ümmet boyun eğmeyecek", "Aksa inancımızdır" yazılı pankartlar taşıyan, "Normalleşmeye karşı Sudanlılar Hareketi"nin çağrısıyla başkentteki Hartum Üniversitesi Tıp Fakültesi önünde toplanan çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan göstericiler, hükümetin İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkileri yeniden başlatma kararını protesto ettiler. 26 Ekim 2020'de Sudan Dışişleri Bakanı Ömer Kameruddin, geçiş hükümetinin İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesini kabul ettiğini ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesinin yasama meclisinin kurulması ile anayasal yapının tamamlanmasının ardından gerçekleşeceğini, konunun parlamentonun onayına bağlı olduğunu belirtti. 14 Aralık 2020'de ABD Hartum Büyükelçiliği, Sudan’ın teröre destek veren devletler listesinden çıkartılma kararının yürürlüğe girdiğini açıkladı. 6 Ocak 2021'de, İsrail ile Sudan arasında varılan normalleşme anlaşması için ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, Sudan Maliye Bakanı Hibe Muhammed Ali ve Sudan Adalet Bakanı Nasruddin Abdulbari'nin katıldığı resmi imza töreni, başkent Hartum’da ABD Büyükelçiliğinin ev sahipliğinde yapıldı. Mnuchin ile Abdulbari, "Abraham Accords (İbrahim Anlaşması)" adı verilen metni imzaladı. Anlaşmaya imza atan Sudan, böylece Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in ardından İsrail ile ilişkilerini resmen normalleştirdi. Sudan'daki protestolar, Sisi-Suud-BAE liderliğindeki Türkiye-Katar karşıtı cephenin Katar'a yönelik yaptırımlarda geri adım atması ile kısmen durmuş olsa da, Sudan her an patlamaya hazır bir bomba durumundadır. Türkiye'nin Sudan konusunda gerektiği zaman aktif ve açık diplomasi uygulamalarını sıklaştırması, önceki yönetim döneminde yapılan anlaşmalara binaen askerî opsiyonları masada tutacağını belli etmesi gerekmektedir.
Seçkin Deniz, 26.01.2021


Normalizing Sudan-Israel relations now is a dangerous game

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn, İsrail'le barış ilan ederek Mısır ve Ürdün'e katılırken, "sırada kim var?" sorusu genellikle coşkuyla batıya, Hartum'a doğru bakıyor. Abraham (İbrahim) Anlaşmalarına yeni bölümler eklemek ABD'nin çıkarına, ancak Sudan'da başarılı bir geçiş de öyle. Ve atılan bu adımların sırası kritiktir. Popüler (halktan gelen) bir yetkiye sahip birleşik bir Sudan hükümeti, İsrail ile daha iyi sıcak ve sürdürülebilir bir barış oluşturabilecek iken, aceleye getirilmiş bir İsrail-Sudan anlaşması Sudan'daki geçiş dönemini bozma ve Sudan'ın İslamcıları ve yabancı destekçileri için yenilenmiş bir destek oluşturma potansiyeline sahiptir.

Bir zamanlar İslamcıların sıkı bir şekilde kontrol ettiği ve hala ABD'nin terörizmin devlet sponsorları listesinde yer alan Sudan'ın, olumlu bir barış defterinde görünen cazibesi açıktır. İsrail ve BAE arasındaki İbrahim Anlaşmalarının açıklanmasının ardından, Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirebilecekleri ve böyle bir hareketi teşvik edip destekleyecek diplomatik faaliyetler konusunda bir varsayım telaşı yaşandı. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun 25 Ağustos’ta Hartum’u ziyareti ve ardından Sudan’ın Egemen Konseyi Başkanı General Abdül Fettah el-Burhan’ın 20 Eylül’de Abu Dabi’ye yaptığı ziyaret spekülasyonları körüklemeye devam etti.

Sarsıntılı zemin üzerine inşa: SUDAN’ın kırılgan geçişi

Ne yazık ki, İsrail-Sudan ikili ilişkilerinde iyileşme beklentileri etrafındaki tartışmaların çoğunda, Sudan'ın siyasi geçişinin kırılganlığı ve erken normalleşmenin Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve BAE'nin stratejik çıkarları için oluşturabileceği riskler görmezden gelindi. Halk meşruiyeti olmayan bir Lübnan hükümeti tarafından imzalanan ve bir yıldan kısa bir süre içinde çöken 1983 İsrail-Lübnan barış anlaşmasının tekrarlanmasını kimse istemiyor.

Başkan Ömer el Beşir'in 30 yıllık bir diktatörlüğünün ardından 2019'da görevden alınmasından beş ay sonra, kendisini deviren askeri cunta ile düşüşünü hızlandıran sivil protesto hareketi arasında geçiş hükümeti konusunda bir anlaşmaya varıldı. Bu geçiş, el-Burhan'ın başkanlık ettiği Egemen Konsey ile askeri ve sivil paydaşlar arasında hassas bir birlikte yaşama düzenlemesine dayanıyordu; her biri 2022 seçimlerine kadar belirlenmiş sorumluluklara sahip Abdullah Hamdok'un başbakanlığındaki teknokratlardan oluşan kabine ve bir yasama meclisi. 

Beşir rejiminin sert yönetimine rağmen, sendikalar ve profesyonel dernekler de dahil olmak üzere Sudanlı sivil toplum dikkate değer ölçüde aktif çalıştı. Sudan’ın siyasi manzarası, komünistler ve Baasçılardan liberal laik güçlere ve bir dizi İslamcı yönelimli gruba kadar uzanan organize güçlerle Arap dünyasının en çeşitli ve canlı alanlarından biriydi. Bunların çoğu Beşir'e karşıt olarak cephe aldı ancak Beşir sonrasında neler olacağına dair vizyonları farklıydı.

Geçiş düzenlemesi, bu nedenle, yeni bir anayasal düzenin geliştirilmesi sırasında sayısız seçim bölgesini dengelemek, ülkenin parçalanmasını ve iç savaşa girmesini önlemek ve tarihsel ve şiddet içermeyen bir devrimde beş ay boyunca toplu halde gösteri yapmış, çoğunluğu genç olan yüz binlerce Sudanlı'nın özlemlerini karşılamak ve demokrasiye giden bir yol sağlamak için tasarlandı.

Beşir, rakip Ortadoğu güçleri arasında gezinme konusunda ustaydı, örneğin KİK krizinde taraf seçerken itiraz etti. Ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Türkiye, Beşir sonrası  düzeni etkilemeye çalıştı. Özellikle, Suudi ve BAE'nin sivil, demokratik güçlere karşı askeri cuntayı desteklediği algısı, Sudan'da halkın tepkisine yol açtı. Katar ve Türkiye, belirli bireylere veya gruplara verdikleri desteği bariz bir şekilde ortaya koymadılar, ancak Ankara, Beşir rejiminden bazı üst düzey şahsiyetlerle diyalog kurdu.

Ne yazık ki, geçişe bir yıl kala, Beşir karşıtı gösterilerin yakın tetikleyicisi olan güvenlik sorunları ve ekonomik krizler daha da kötüleşti. Milyonlarca kişi yerinden edilmiş durumda. Sudan poundu ABD doları karşısında hızla değer kaybetti. Ağustos 2019'da 1 ABD doları 45 Sudan poundu iken bu ay (Eylül 2020) yaklaşık 300 pounda yükseldi. Ülkenin yarısından fazlası ciddi şekilde gıda güvensizliği yaşıyor. Ve destek vaatlerine rağmen, uluslararası toplum, geçişin tarihsel fırsatıyla orantılı olarak kaynakları seferber etmeyi başaramadı. Geçiş hükümetine karşı halkın hoşnutsuzluğu arttı ve yalnızca güvenlik ile sivil aktörler arasındakiler değil, aynı zamanda onların içindeki ayrılıklar da büyüdü.

İsrail ile Sudan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik herhangi bir adım, her şeyden önce bu bağlamda değerlendirilmelidir. Aksi takdirde, geçişi ve devletin bütünlüğünü daha fazla bozma riski vardır.

Sudan Devrimi ve Geçiş'in Yasallığı 

Geçiş hükümetini kuran Anayasa Bildirgesindeki en önemli belirsizliklerden biri, dış politika için birincil sorumluluğu Egemen Konsey'in, kabine veya yasama meclisinin elinde olup olmadığıdır. Bakan Pompeo’nun Hartum ziyaretinin ardından, Başbakan Hamdok hükümetin böylesine önemli bir karar verme yetkisi olmadığını ileri sürerken, Burhan’ın yetkisinin daha açık olduğunu iddia etti. Görünüşte geçişin siyasi yönünü belirleme yetkisine sahip olan yasama meclisi henüz kurulmamıştır.

Sudan devrimi, Sudanlılar arasında yaygın bir şekilde kendi yönetişimlerinde söz sahibi olma arzusuyla hareketlendi ve İsrail ile ilişkiler tartışmalı bir konu olmaya devam ediyor. Örneğin, Burhan’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ile Ocak ayında Uganda’da yaptığı görüşme sadece İslamcılar arasında değil ülke çapında devrimin öncüsü olan ve çoğulculuğa bağlı olan birçok liberal ve laik güçler arasında şok dalgaları üretti. Normalleşme ile ilgili bir karar hem tarihsel hem de önemsiz olamaz. Sorumlu bir hükümetin (veya içindeki bir grup kişinin) tek taraflı bir karar vermesi, hareketin yasama meclisinin veya seçilmiş bir hükümetin verebileceği meşruiyetten ve dolayısıyla dayanıklılıktan ve sürdürülebilirlikten yoksun olduğu anlamına gelir.

Basında çıkan haberler, ABD'nin Sudan'ı teröre destek veren devletler listesinden çıkaracağını ve BAE'nin desteğiyle normalleşme karşılığında birkaç milyar dolarlık yardım sağlanacağını ifade ediyordu. Bununla birlikte, normalleşme Sudan'ın ekonomik ve insani çaresizliğinin sömürülmesi ile sağlanırsa, halk arasında kutuplaşma daha da artacak, geçişe verilen desteğin erimesini hızlandıracak ve başbakanı, reforma ve ironik bir şekilde, İsrail ve BAE'nin birincil düşmanları olarak gördükleri birçok bölgesel aktöre karşı Sudan'daki entrikalara maruz bırakacaktır.

Sudan’ın geçişi, ülkeye otokrasiden ve şiddetten demokrasi ve istikrara doğru bir yol çizme fırsatı sunuyor ve bu da uzun süren istikrarsız bölgede olumlu dalgalanmalar sağlayacak. Ancak bu geçiş, ülke bölgesel rekabetin içine düşerse başarılı olamaz. Libya bu bakımdan uyarıcı bir masal işlevi görmelidir. Sudan’ın nüfusunun Libya’nın neredeyse altı katı olduğu düşünülürse, devletin çökmesi daha da felaket olur; sadece kendi vatandaşları için değil, Amerika Birleşik Devletleri'nin ve onun Avrupa ve Orta Doğu'daki müttefikleri ve ortaklarının çıkarları için de. Washington’un önceliği, Sudan’da başarılı bir geçiş ve bir İsrail-Sudan barış anlaşmasının yapacağı türden tarihi bir karar verebilecek, popüler meşruiyete sahip birleşik bir hükümetin oluşturulması olmalıdır.

Brookings Editörünün Notu: Payton Knopf ve Jeffrey Feltman, popüler bir yetkiye sahip birleşik bir Sudan hükümeti İsrail ile daha iyi sürdürülebilir bir barış sağlayabilirken, aceleye getirilmiş bir İsrail-Sudan anlaşması Sudan'ın geçişini bozabilir. Bu parça ilk olarak Birleşik Devletler Barış Enstitüsü tarafından yayınlandı.

Payton Knopf ve Jeffrey Feltman 24 Eylül 2020, Brookings Institute

(Payton Knopf, Amerika Birleşik Devletleri Barış Enstitüsü'nde kıdemli danışmandır. Jeffrey Feltman, John C. Whitehead Uluslararası Diplomasi - Dış Politika, Güvenlik, Strateji ve Teknoloji Merkezi'nde Misafir Araştırmacıdır)


Seçkin Deniz, 26.01.2021, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar

(*) ABD, El Kaide’nin öldürülen lideri Usame bin Ladin’e 1991-1996'da kucak açtığı ve terör gruplarına destek verdiği gerekçesiyle "kara listeye" aldığı Sudan’a 1997’de ekonomik yaptırım uygulamaya başlamış, Kenya ve Tanzanya’daki büyükelçiliklerine düzenlenen saldırılar sonrası bunları daha da ağırlaştırmıştı.

Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı