31 Ağustos 2020 Pazartesi

SA8822/SD1794: Sıkıntı (Roman); 1. Bölüm-Gök 48

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Günün akşamında romanın zihnimdeki akışı da yeniden düzene girmişti. Romanın zamanı ile yaşadığımız zaman eşleşince, şimdiye kadar kullandığım di’li ve miş’li geçmiş zamanlı anlatımı terk edip etmemeyi de düşünmüştüm."


22 Temmuz 2019 Pazartesi sabah yazmaya başladığım romanı, hemen hemen aralıksız çalışarak, geceleri birkaç saat uyuyarak üçüncü günün akşamında yaşadığımız zamana kadar taşımıştım. Zihnimdeki kurgu kendi akışını bulmuştu.

Gök Yazarı’nın çok boyutlu ve birdenbire farklı alanlara sıçrayan didaktik analizlerinde kullandığı anlatım teknikleri, romanın kurgusuna sık sık müdahale ediyor olsalar da, analizlerin içeriğinin yaşattığı heyecan romana inanılmaz bir hareketlilik kazandırıyordu. Bizim ailece farkında olduğumuz birçok tehlikenin felsefî altyapısında çalışıyordu Bekçi.

FETÖ’nün dershanelerle ve özel okullarla başlayan, ortaokul, lise ve üniversitelerde okuyan gençlerimize sağladığı yurt ve ev imkanlarıyla devam eden ve nihayetinde üniversitelere giriş ve kamu personeli seçme sınavı sorularını çalarak yetiştirdiği gençlere haksız bir fırsat sunmakla zirveye tırmanan eğitim süreçlerinin amacı tekti; her alanda etkili bir güç inşâ etmek ve günü geldiğinde devletin bütün kurumlarına yerleştirilmiş bu güçle istediği zamanda ve istediği şekilde kuracağı bir dikta rejimiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihe gömmekti. Bugün apaçık göründüğü şekliyle kurulacak dikta rejimi İran Velayet Sistemi gibi Mason-Satanistlerin yönettiği bir Hilafet devleti olacaktı ve Müslümanları tamamen dinsizleştirecekti.

Bu kuşkusuz dünyanın hemen birçok ülkesinde aynı Satanist organizasyonun uyguladığı program paketti. Aksi halde hiçbir insan tek başına böyle bir sistem kuramaz, devletin derinliklerinde işbirlikçisi olmadan elli yıl boyunca varlığını sürdüremez ve 15 Temmuz 2016’da askerî darbe yapmak zorunda kalmazdı.

Her türlü yasal ya da yasa dışı faaliyet insan unsuru olmadan yapılamazdı. Yetişkin bir insanın gizli bir amaç için yeniden şekillendirilmesi imkansıza yakın zorluktaydı, o halde çocukluktan itibaren düşünceleri sahte hedeflerle şekillendirilmiş, her türlü çirkin, kötü ve dinen haram olarak tanımlanmış fiili, yine din adına yapılabilecek bir ‘hizmet’ olarak kabul etmeye alışkın bir prototip üretilmeliydi.

Ancak bunun için gerekli olan zemin de hazırlanmalı, kimi zaman askerî darbelerle, kimi zaman da siyasî karışıklıklar ve terörle Türk-Kürt ayrımı yapılarak terör örgütü PKK’ya taban oluşturulduğu gibi Türkiye’de ‘İslam-Müslüman düşmanlığı’ bir devlet politikası haline getirilerek Müslüman halk baskı altında tutulmalıydı. Devletin resmi okullarından dışlanan Müslümanların çocukları, bu tür gizli örgütlerin ellerine düşmeliydi. FETÖ dahil birçok gizli yapılanma insanların dinlerini öğrenme ihtiyaçlarını ve ekonomik zorluklarını sömürerek, kendileri için birer fedai yetiştirme peşindeydi.

Emniyet, yargı, ordu, diyanet, akademi, diplomasi, resmi eğitim kurumları, medya, iş dünyası mensupları olarak yetiştirilmiş; hatta sıradan esnafların ve ev hanımlarının da dahil edildiği bir insan gücüne ulaşmak kolaylıkla başarılabilecek bir iş değildi. FETÖ bunu başarmıştı. Çocuklarını ellerinden aldığı aileler, çocuklarının hiçbir faaliyeti ile ilgilenemez hale getirilmişti.

Bu tıpkı yine NATO, ABD ve Avrupa tarafından kurulan ve desteklenen PKK, DAEŞ, DHKP-C gibi terör örgütlerinin uyguladığı sterilizasyon programıyla aynıydı. Çocuklarımız onlar için birer avdı; ‘Çocuklarımı başkalarının yetiştirmesini istemem’ diyen eşim haklıydı.

Üç günün sonunda romana biraz ara vermek istemiştim. Çünkü Bân’ın işleri birikmişti ve mevsimlik turşu yapma zamanı gelmişti. Karım okul işleriyle ilgileniyordu ve kendisine bile ayıracak zamanı yoktu. Dördüncü gün, perşembe günü çocuklarla ve karı-koca yardımcılarımızla bahçede çalıştık. Ektiğimiz çeşitli biberlerden, salatalıklardan, acurlardan, patlıcanlardan, yeşil domateslerden topladık ve turşuları kurduk.

Günün akşamında romanın zihnimdeki akışı da yeniden düzene girmişti. Romanın zamanı ile yaşadığımız zaman eşleşince, şimdiye kadar kullandığım di’li ve miş’li geçmiş zamanlı anlatımı terk edip etmemeyi de düşünmüştüm.

Şimdiki zamanlı anlatım, aslında şimdi gerçekleşmeyen, önceden gerçekleşmiş olan olaylar dolayısıyla uygun olmayacaktı. Benim bu romandaki varlığım bir tür ana hikâye unsurunu yerine getirmekten ibaretti, yani aslında yoktum, ancak hepsi geçmiş zaman olan şeylerin zamanın sayı doğrusunda yaşayan her şeyin tek tek gösterilmesi için var olmalıydım. Roman’ın anlatım dili de bu yüzden değişmemeliydi.


< Önceki                      Sonraki>>


[(28.08.2020, (1/74 (98))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 31.08.2020, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı
Takip et: @Seckin_Deniz




Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı