24 Ekim 2018 Çarşamba

SA7021/AŞ93: Siyaset Sahnesi'ndeki Oyuncuların Maksadı Ne?

"Siyaset Sahnesi Erdoğan olmasa yine karanlığa gömülecek, bu belli... fakat bu da, bu alternatifsizlik de bu güzel milletin düçâr olmaması gereken bir haksızlıktır artık."


'Siyaset Sahnesi' garip bir sahne... Erdoğan bu sahneyi, perde gerisinde birilerinin yazıp eline verdiği ve sıkı sıkıya sarıldığı gizli ajandası olan siyasetçi türünden arındırma çabasını bize anlatabilse keşke. Kendisi somut bir örnek olarak şeffaf ve net bir siyaset biçimi ile Siyaset Sahnesi'ne yeni bir siyasetçi 'tip'i hediye etti. Paris Siyasal Bilimler Akademisinden Dr. Jana Jabbour, 8 Mart 2017'de Brüksel'deki bir panelde bunun dışarıdan nasıl göründüğünü de bize anlatmıştı: "Erdoğan dürüst. Hem de fazlasıyla dürüst ve inandığını söylüyor. Ona karşı net, dürüst ve saygılı olmalıyız"

Biz toplum olarak dürüst, net ve şeffaf kişileri seviyoruz, özellikle bu tür siyasetçileri uzun süre destekliyoruz, Erdoğan bu sebeple 2002'den beri 16 yıldır Türkiye'yi yönetiyor, 2023'e kadar toplam 21 yıl da yönetmiş olacak. Halkın onu seçmesi aslında siyaset sahnesindeki 'tek' dürüst, net ve şeffaf bir isim olması; eğer bu özelliklere sahip rakipleri ortaya çıkarsa toplum onları da değerlendirmekte tereddüt etmez.

Bu Türkiye için iyi bir şey mi, emin değilim; sanki Erdoğan'ın 'tek' olması bu anlamda daha iyi gibi geliyor. Bütün kurumlarıyla illegal yapılar tarafından asırlardır tahrip edilmiş bir devleti, yeniden dünya sahnesine çekmek için 'tek' olmak bir zorunluluk. Erdoğan'ın şimdilik alternatifsiz olması iyi, ama sonraki süreçler için bize  yeni nesilden tıpkı özelliklere sahip liderler de lazım. Şimdilik bu mevzûyu geçelim. Güne dönelim.

Maalesef güniçinde dürüst, net ve şeffaf  nitelikleri bir yana, her an her dakika kendisiyle çelişen, ilkesiz, tutarsız ve başkalarının eline tutuşturduğu gizli ajandalarla hem içeride hem de dışarıda konuşup duran muhalefet liderleri ile başımız belada. Kılıçdaroğlu, Akşener ve HDP'de öne çıkarılanlar Erdoğan'ın ürettiği siyasetçi tipine fenâ halde zıtlar.

O kadar kötü ki bu durum, Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş dörtlüsü bile bu kadar çirkin ve ilkesiz durmamışlardı siyaset sahnesinde; her birinin NATO-Gladio antetli gizli ajandaları olsa da, en azından imâ ederek nihayetinde halkı ikna ederek kendilerine göre iş görüp gittiler. Bu kötülük siyaset sahnesine Mesut Yılmaz'ın, Deniz Baykal'ın ajanda gizemleri ve açık-aleni-dürüst olmayan, belirsiz ve karanlık davranışları ile miras kaldı ve bugüne dek daha da kötüleşerek geldi.

Gül, Davutoğlu, Arınç gibi Ak Parti sahnesinde görünen siyasetçi 'tipleri' ile Kılıçdaroğlu, Akşener ve Demirtaş gibileri karşılaştırmak güç olsa da maalesef benzer görüntülerle siyaset sahnesinden halk tarafından uzaklaştırıldılar. Kendi çelişkileri yüzünden Erdoğan onları uzaklaştırdı, halk da Erdoğan'ın bu kararını her seçimde Erdoğan'a destek vererek onayladı.

Bütün bunları niye anlattım? Şunun için; Devlet Bahçeli gibi bir ismi nasıl değerlendirmek gerektiğine dair tereddütler yaşıyorum, toplumun geniş bir kısmının yaşadığı tereddütlere benzer şekilde ona karşı güvensiz hissediyorum. Çünkü bazen neyi neden yaptığını anlamak mümkün olmuyor.

Bahçeli, ABD-NATO-FETÖ askerî darbesinin gerçekleştirilmeye çalışıldığı 15 Temmuz 2016'dan kısa bir süre önce 2013'ten bu yana kol kola yürüdüğü CHP-HDP-FETÖ cephesinden kopmuş, Erdoğan'ın 'Millî' yoluna destek olmaya karar vermişti. 15 Temmuz'da da bu duruşunu bozmadı, darbeye karşı durdu. Sonra da, daha önce karşı durduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin gerçekleşmesi için de Cumhur İttifakı ile üstüne düşen ne varsa yaptı.

Bu süreçte hep dürüsttü, netti, şeffaftı; siyasi ideolojisini sevmeyenler bile onu 'değerli siyaset ve devlet adamı' olarak gördüler. Kaygısı devlet ve millet olan bir görüntü veriyordu. Ta ki, yerel seçimlerde 'oyunu' aşan isteklerde bulunana, Af ve erken emeklilik gibi konularda Erdoğan'ı sıkıştırana ve 'Andımız' gibi Türkiye'nin gündeminden 2013'te Erdoğan tarafından kaldırılan 1933 basım ırkçı CHP uygulamasına sahip çıkana kadar.

Bu gibi şeyleri bahane ederek "İttifak bitti" diyen ve bir saat sonra da açıklamasını "Cumhur İttifakı devam ediyor, yerel seçimlerde ittifak yok" diyerek düzelten Bahçeli millet için hayal kırıklığından başka bir şey ifade etmedi.

Herkes "Ne oldu?" diye sordu şaşkın şaşkın. Borsa düştü, Dolar-Euro yükseldi. "Bahçeli de gizli ajandası olanlardan mıydı?" sorusu dillere düştü. FETÖ-NATO sevincinden zıp zıp zıplıyordu.

Güniçi dediğimiz şey bu... Güvensizlikle malûl bir siyaset sahnesinden bıktık biz, ama ötekiler bıkmamış demek ki, herkes artık neye hizmet edecekse kendi tabanı diye bir şeye tutunmuş yürüyor, hem tabanı dehliyor hem de taban böyle istiyor diyerek, akla, mantığa, vicdana aykırı her şeyi yapabiliyor.

Günü yine Erdoğan Bahçeli'nin U dönüşü ile toparladı da Cumhur İttifakı yıkılmaktan kurtuldu. Bahçeli, Erdoğan grupta konuşurken, "Cumhur İttifakı devam ediyor" açıklaması yapınca Erdoğan, "Görüş farklılıklarımızın Cumhur İttifakı'na gölge düşürmesine fırsat vermemeliyiz." dedi.

Ben bu sahnede olan bitenden yorulduğumu biliyorum da, kim ne kadar yoruldu, Erdoğan ne zamana kadar çıkıp bu ayarbozumuna el atacak diye beklemekten bıktı, merak ediyorum. Herkes yerinde dursa da karar versek; "Sahnedeki oyuncuların maksadı ne?"

'Siyaset Sahnesi' Erdoğan olmasa yine karanlığa gömülecek, bu belli... fakat bu da, bu alternatifsizlik de bu güzel milletin düçâr olmaması gereken bir haksızlıktır artık.

Duyun, işitin ve dinleyin ey sahnedekiler... Allah'a hesap verecekseniz; inansanız da inanmasanız da. Hiç değilse kendi adınıza güzel bir miras bırakın siyaset sahnesinde...



Arif Şahin, 24.10.2018, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 93




 Sonsuz Ark'tan



  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı