"Türkiye devrimi, Yüksekova’dan İpsala’ya, Yalıkavak’tan Hopa’ya ortak bir devrim olarak kendini inşa ediyor."
Türkiye’de kız bebeklere en çok “Zeynep” ismi verilmiş.
Erkek bebeklere ise “Yusuf”.
Tek başına bu istatistik bile, Türkiye toplumuna dair sayısız ipucu veriyor.
Yaşamın, künhüne erilmesi güç büyük sırları yok.
Ekonomiden siyasete her disiplin, bir ortalama üzerinden yol alır.
Türkiye toplumunun da bir ortalaması var.
Ortalama dışı konumlanan ideolojiler Türkiye’nin serüveninden rahatsızlık duyuyor.
Çünkü milletin bir parçası değiller.
Topluma, ‘oyun hamuru’ gözüyle bakıyorlar.
Sosyal mühendisliğe soyunuyorlar.
Hepsinde öykü şöyle sonuçlanıyor:
Toplum kendilerine göz ucuyla şöyle bir bakıyor, yüzündeki ifadeyi bile değiştirmeden yanlarından uzaklaşıp gidiyor..
Ülkenin dönüşümü karşısında seslerini yükseltmelerinin arkasında öyle görkemli, derin bir fikir aranmasın.
Bu finali hak etmediler(!)
Kürtlük üzerinde siyaset yapan ideolojik yapılar da aynı yolu takip etti.
Kürtlere bir oyun hamuru gözüyle baktılar.
Kürtçülüğü sonsuz bir ark sandılar.
Bugün iddialarının bir karşılığı yok.
Sermayelerini tükettiler.
Gündelik yaşamda “Kürt Sorunu” çözüldü.
“Kürt sorununu” var eden şartlar büyük oranda ortadan kalkınca bunun üzerinden suni bir evren kuran siyasa da temelsiz kaldı.
İvedilikle “çakma Kürt Sorunu” icat ettiler!
Devasa makina duramazdı!
Geri sardılar:
Ceylanpınar’da uykudaki iki polisi ensesinden vurup Çözüm Sürecini baltaladılar.
“IŞİD adım adım işgale geliyor, herkesin namusu tehlikede, arkalarında AKP hükümeti var” yalanıyla 6-7-8 Ekim olaylarını çıkardı, katliam yaptılar.
IŞİD, PKK’ya hiç ummadığı bir destek attı.
IŞİD, sebepsiz ani bir kararla Kobani sınırına kadar geldi. Yeteri kadar bekledikten sonra ellerini kollarını sallayarak geri döndü.
“Kobani ve Rojava devrimi” bir fanteziydi.
Onu hakikat gibi sunup zaman kazandılar.
Abdullah Öcalan hakkında ajanlığından kişilik zaaflarına kadar bir dizi iddia ortaya attılar.
Öcalan’ı hiçleştirme, Avrupa, HDP ve FETÖ’nün (ki FETÖ bu süreçte bölgenin en güçlü aktörüydü) gizli gündemiydi, bir projeydi.
HDP, Türk Solu için “Kürt müktesebatını” harcadı.
Süreç ve hedef saptırdılar.
Tabanlarının “kazanım ve hayallerini” çarçur ettiler.
Bölgede şimdilik fısıltı halinde yapılan derin eleştirilerin ve tartışmaların konusu işte bu!
Davayı satma çaprazına düşen HDP, bundan böyle ne “kımıldayabilecek” ne de siyaset üretebilecek.
Bölge siyaseti; kendini girdaba sürükleyenleri affetmeyecek.
Türk solu, HDP, PKK ve FETÖ elbirlik kendi önceliklerini bir kenara bırakıp küresel güçlerin gündemine odaklandılar.
HDP, Kürt meselesinin çözümünde Türkiye tarihinin en büyük şecaatini arkadan vurdu.
Kürt sorununu çözüme kavuşturan tek lideri hedef seçti.
“Seni başkan yaptırmayacağız!”
Hepsinin birlikte Erdoğan’ı başkan yaptırmama ajandası, bir günde HDP’nin ana siyaseti oluverdi.
Tabanın, o dönem “kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz” şeklindeki ısrarlı itirazına rağmen; HDP yönetimi, bu slogan ve stratejiyi parti politikası haline getirdi.
Batı, bir taşla birçok kuş vurdu.
Türk Solunun böyle bir çıkışa ekmek su gibi ihtiyacı vardı.
Türk Solu, “Gezi Devrimi” hezimetinden sonra kendisine ait olmayan 7 Haziran çıkışıyla zafer sarhoşluğu yaşadı.
HDP, öteden beri karşısında aşağılık kompleksi yaşadığı Türk Solunun gözüne girdi!
‘İdeolojik Türk tarihi’ bir kez daha tekerrür etti:
Taşra, İstanbul’a yenik düştü!
Kürt sorunu bir gerçekti.
Çözüldü.
Elde Kürtlük kaldı.
Şimdi katiller cenazede.
Musalla taşında “Kürtlük” var.
Katiller ön safta: HDP ve Türk Solu.
Kürtlüğü kendi elleriyle bitirdiler.
Bugün bir olgu tam netleşti:
HDP, Türk Solu ve PKK’da mesele Kürtlük değil.
Bugün ve yarın Kürt sorunu üzerinden gündeme taşıyacakları hiçbir olgunun gerçekliği ve inandırıcılığı olmayacak.
Geriye tek bir bağlam kaldı:
Türkiye devrimi ve terör.
Referandum Kürtler için de kritik öneme sahip.
Katman katman anlamlarla dolu bir sürecin eşiğindeler.
Kürtler, Türkiye toplumunun bir parçası.
Ne bir eksik ne bir fazla.
Sürecin geldiği yere uygun davranmalı.
Kürtleri kazanma “telaşına” mahal yok.
Fazladan yapılacak her iltifat, hem Kürtleri hem de toplumun bütününü bozar.
İmtiyazi üslubun gereği yok.
Siyaset, normallik üzerinden yürütülmeli.
Türkiye toplumu bir mozaik.
7 Haziran rüyası görenler var.
7 Haziran’daki şaşırtıcı çıkışın özgün bir dinamik olduğunu sanıyorlar.
O gün bölge, iki yüzlü FETÖ eliyle bir programa hazırlanıyordu.
Kürtler arasında, devletin bölgeyi PKK üzerinden yöneteceği algısını yaydılar.
Bu algıyı pekiştirmek için ne gerekiyorsa yaptılar.
Çözüm Sürecini manipüle ediyorlardı.
Hendek ve Özyönetim taktiği de Batı’nın (FETÖ) idi.
FETÖ, orduyu da Suriye’de tuzağa çekecek, affedilmez hatalar yaptıracaktı.
FETÖ’ye karşı Devlet’in kapsamlı bir operasyona hazırlandığını gören Batı, PKK’ya masayı devirtti.
Mesele; ne PKK ne HDP ne de Hükümet.
FETÖ, bozguna uğrayınca PKK ve HDP de hükmen yenildi.
Bunların tamamı Kürtlerin gözü önünde yaşandı.
Kürtler, sandığa “tanık” olarak gidecekler.
16 Nisan, her yerde 15 Temmuz demek.
O gün ülkenin ortalaması çıkacak.
Dün
Haçlı saldırısında hepimiz Müslümandık.
Cumhuriyet döneminde, Kuvayı milliye.
Hrant Dink cinayetinde, Ermeni.
Çözüm sürecinde, Kürt.
Açılımlarda, Alevi.
IŞİDİZM karşısında, Laik.
İşgalde Ülkücü!
Bugün
Türkiye devrimi, Yüksekova’dan İpsala’ya, Yalıkavak’tan Hopa’ya ortak bir devrim olarak kendini inşa ediyor.
Yarın
16 Nisan da;
Bu derin tarih ve organik bilinç, yine bir ortalama olarak kendini sayısal değerlerle ifade edecek.
Ömer Altaş, 15.09.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Tekâmül Serinliği, Deneme, Fikir
Ömer Altaş Yazıları
omeraltass@gmail.com
Takip et: @omraltas
Facebook; Ömer Altaş
Sonsuz Ark'ın Notu: Ömer Altaş Beyefendi'ye çalışmalarını bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz. Seçkin Deniz, 04.08.2017, Sonsuz Ark
İlk yayınlandığı Yer: Haber10
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.