20 Nisan 2017 Perşembe

SA4234/ÇY4-DB80: Tuhaf İttifak; Hayır Cephesi ve Küresel Medya

"Bu histeriyi gözlemlerken nasıl bir çıkarım yapmak gerektiğini bilemedim. Anlayan beri gelsin…"


Onsekiz maddelik bir anayasa değişikliği için referandum yapıldı dünya çapında. Gülmeyin; öyleydi. Öyle olmasa dünyaca ünlü gazeteler on beş dakikada bir yayınladıkları sosyal medya haberleri ile taraf olmazlardı sanırım. Elbette onlar da 'hayır' diyorlardı. 'Hayır' diyorlardı da 18 maddeden pek bahsetmiyorlardı.

Yazılar, başlıklar "diktatörlük’" üzerineydi. Onlara göre Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan güçlerini genişletiyor, Türkiye’yi karanlık bir yola sürüklüyordu özetle. Bu gazeteler ve medya kuruluşları mazlum ettikleri, her tür operasyonu yapabildikleri coğrafyalarda her zaman yaptıkları şeyi yapıyorlardı.  Zaten bu konuda uzmandılar.

Anlayamadığımız şey; İngiliz, Amerikan, Alman vs. gazetelerinin sosyal medya sayfalarında onlara destek veren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıydı. Ne de olsa onlar da 'hayırcı'ydı. Onlar ne yazarsa yazsın hak veriyorlardı. Gazeteler oy verecek gurbetçilere baskı yaparken onlar da destekliyordu. 

Hep bir ağızdan “Diktatör!” diye bağırıyorlar, kendileri gibi düşünmeyenlere birlik olup hakaretler ediyor, onların Erdoğan’ın paralı askerleri olduğu konusunda Almanları, İngilizleri, Amerikalıları, İtalyanları inandırmaya çalışıyorlardı. Bunları yaparken ne kadar haklı olduklarını İngiliz Alman medyası da gösteriyor diye sevinçten kriz geçiriyorlardı.

Avrupalı ırkçı parti liderleri “evet” diyenlerin vatandaşlıktan çıkarılmasını isterken onlar “Atın bunları!” diye bağırıyorlardı. Bazıları, “Türkiye’de bile yaşamıyorlar, niye oy veriyorlar? Veremesinler.” diyordu. 

“Ne işleri var demokratik ülkelerde, gelsinler de diktatörlerinin yanında yaşasınlar! Onları atın, bizi alın!” diyenleri bile gördüm hayretler içinde. Bir kez daha gurbetçi olmanın bu açıdan da ne kadar zor bir durum olduğunu kavradım.

Mide bulantısı ve tiksinti arasında gidip gelirken düşündüm. Empati yapmaya çalıştım. Yapamadım. Ne tarafından baksam bu tuhaf ve ezik çırpınışlara bir anlam veremedim. 

Anlamak için konuşmaya da çalıştım bazılarıyla. "Atın bunları ülkenizden!" diye bas bas bağıran bir hanımefendiye “Gurbetçilerimizin bu söylemden zarar göreceği aklınıza gelmiyor mu? Neden böyle yapıyorsunuz?”  diye sorduğumda: “Ben ABD’de yaşıyorum. Burada zaten hayır çıktı.”  diye bir cevap aldım. 

Anlaşılan referandumda 'hayır' oyu vermek ABD’de rahatsız edilmeden yaşamak için yeterliydi ve bir garanti belgesiydi. Bu cevabın hangi psikolojiyle verildiğine dair yorum yapacak kadar psikoloji bilgim yok ne yazık ki.

Çoğunu denedim, hiç biri 18 maddenin içeriğinden bahsetmek istemedi. Hatta bazıları cevap olarak hangi üniversiteyi bitirdiğinden bahsetti. Başıma ağrılar girmesine sebep olan diyalog çabalarımın hemen hepsi küfürle, hakaretle sonuçlandı. 

Bu histeriyi gözlemlerken nasıl bir çıkarım yapmak gerektiğini bilemedim. Anlayan beri gelsin…

Anlayabildiğim şey ne olduklarını duyurma çabalarıydı. “Bakın biz buradayız ve sizin gibi düşünüyoruz. Biz de Erdoğan’dan ve ona oy verenlerden nefret ediyoruz. Onun gitmesi için sizinle birlikte her şeyi yapabiliriz.” mesajıydı. 

Geri kalanı için ise kendimce başka yorumlarım da var elbette ama sizin de başınızı ağrıtmak istemem. 


Derya Beyaz, 20.04.2017, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Eleştiri, Dilin İşledikleri-Kalemin Yazdıkları


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı