3 Kasım 2016 Perşembe

SA3604/KY49-İTIĞLI20: Afrika’da Konfüçyüs Okumak

"Birçok kişi Çin’in Afrika’ya ilgisinin arkasında ekonomik çıkarlar olduğunu düşünüyor olabilir. Bence değil. Çin Afrika’yı bir bütün olarak etkilemek ve Afrika’da köklü bir kültürel miras oluşturmak istiyor. Şimdiden birçok Afrika ülkesinde Konfüçyüs enstitüleri kurulmaya başlandı bile."


Çin, Afrika ülkelerinin en önemli partnerlerinden biri. 54 Afrika ülkesinin tamamında neredeyse yatırımı var. Hatta birbirine düşman Afrika ülkeleri ile de ortak iş yapabiliyor. Bu durumun en önemli kanıtı Etiyopya ve Eritre ile Çin’in kurduğu ilişkiler. Hem Sudan hem de Güney Sudan’ın en önemli partneri. 

Soğuk savaş döneminde küresel güçler yalnız bir devletle ilişkilerini geliştirirken diğer devletlerle yakınlaşmaya uzak dururlardı. Şimdi artık Çin bu politikayı tamamen değiştirmiş gibi gözüküyor. Bırakın düşman devletlerarasında ilişki kurmayı, bir ülkede, Güney Sudan gibi hem yönetimle hem de isyancılarla ilişkiler kurabiliyor.

Şimdilik diğer küresel güçlerin Çin’in Afrika’ya olan ilgisinden rahatsızlık duyan yok gibi görünüyor. Fakat içten içe ABD, Fransa, İngiltere ve Japonya bu ilgiden rahatsız. ABD, Çin’in ekonomik yatırımlarının önüne geçmek için Japonya ve Güney Kore gibi alternatifleri öne çıkarsa da bu yükselişin önüne geçmekte başarılı olduğu söylenemez.

Yakın bir zamanda Afrika’da büyük bir Çin nüfusu ile karşılaşabiliriz. Zaten şimdiden Angola, Cezayir, Nijerya ve Etiyopya’da on binlerce Çinlinin yaşadığı bir gerçek. Hatta ABD’de olduğu gibi Güney Afrika ve Nijerya’da Çin mahalleleri oluşmakta. Çinlilerin topluca yaşadığı şehirler olacak yakın bir zamanda.

Bir bakıma Çin’in Afrika’da ilerleyişine saygı ile yaklaşmak gerekiyor. Çin’in Afrika’da sömürgeci bir geçmişi olmadığı için, birçok Afrikalı entelektüel Batı hegemonyasına karşı Çin’i alternatif olarak görmeye başladı.

Kısa zamanda Çin’in Afrika’ya yönelik yatırımları Afrika ülkelerinin çıkarlarına hizmet ettiği düşünülse de gelecek için kaygı verici. Çünkü Afrika henüz küresel bir güce dönüşmüş değil. Çin Afrika’yı etkiliyor, Afrika Çin’i değil.

Birçok kişi Çin’in Afrika’ya ilgisinin arkasında ekonomik çıkarlar olduğunu düşünüyor olabilir. Bence değil. Çin Afrika’yı bir bütün olarak etkilemek ve Afrika’da köklü bir kültürel miras oluşturmak istiyor. Şimdiden birçok Afrika ülkesinde Konfüçyüs enstitüleri kurulmaya başlandı bile. 

Bu enstitüler hem eğitim hem de kültürel amaçlı faaliyet gösteriyor. Geçen yıl sadece Etiyopya’dan Çin’e 100 bin Etiyopyalı Çince öğrenmek için gitmiş. Addis Ababa Üniversitesinde Çin dili uygulama merkezi kurulmuş. Zaten Güney Afrika’nın belli başlı üniversitelerinde ve fakültelerinde Çin dili ve uygarlığı birimleri var. Daha birçok Afrika ülkesinde de hem Konfüçyüs enstitüleri hem de Çin dili eğitim merkezleri yaygınlaşıyor.

Addis Ababa’da sadece bir enstitü ve dil merkezi yok. Etiyopya’nın en prestijli üniversitesinde Çinli öğretim görevlileri ve öğrenciler de var. Merkel ve Addis Ababa üniversitelerinde çok sayıda Çinli öğrenci de Afrika üzerine master ve doktora çalışmaları yapmaktalar.

Aslında biz de bu alanda bazı girişimlerde bulunmuşuz fakat henüz çok yeni. Bu sene Addis Ababa üniversitesinde yüksek lisans yapması için bir öğrenci göndermişiz. Belki gelecek sene MEB bursu ile gelen bu öğrencilerin sayısında artma olacak. Güney Afrika’da da devlet bursu ile eğitimlerini devam ettiren birkaç Türk öğrenci var. Temennimiz bu sayıların daha da artması.

Fakat bir yerlerde eksik bir şeyler yapıyoruz gibi geliyor bana. Çin’in Afrika’ya olan kültürel politikasını anlayabiliyorum. Fakat hala Türkiye’nin Afrika’ya yönelik kültür ve eğitim politikasını anlayabilmiş değilim. Türkiye’nin Afrika’ya karşı nasıl bir kültürel politikası var? Yunus Emre Enstitüsü Afrika’da ne yapıyor, yirmi senedir Afrika üzerine yazan biri olarak ben bilmiyorum. Belki bir anlamda benim cahilliğimden kaynaklanıyordur.

Geçenlerde Etiyopya’da bir devlet televizyonunu ziyarete gittiğimde, televizyonun genel müdür yardımcısı ile görüşme imkanım oldu. Genel Müdür yardımcısı sonradan Müslüman olmuş biriydi. Mevlana Celaleddin Rumi’nin eserlerinden etkilenmiş, hala yeni Müslüman olmasının heyecanı vardı üzerinde. İranlılara ait bir yayınevi Mevlana’nın eserlerini Etiyopya’nın resmi dili Amharikçe olarak yayınlamış. Uzun uzun Mevlana hakkında konuştuğumuzda Mevlana’nın bize ait görülmediğini, İranlı bir bilge adam gibi algılandığını hissettim.

Ofisime gelen bir Etiyopyalı öğrencinin elinde Konfüçyüs ve Afrika kitabını gördüğümde şaşırdığımı söyleyemem. Çünkü artık entelektüel ve akademik düzeyde de Çin felsefesine özellikle gençler arasında ilgi başlamış. 2500 yıl önce yaşamış Çinli bir düşünürün Etiyopyalılara neler verebileceğini bilmiyorum. 21. yüzyıl Afrika’sında Konfüçyüs’ün öğretileri sadece elit bir kesim tarafından takip ediliyorsa çok fazla sorun yok. Fakat Afrika insanının doğasını etkileyecekse, Çin’in kültürel izlerinin etkilerinin toplumsal hayatta karşılık bulduğunu söyleyebiliriz.

Çin efsanelerinde ve Konfüçyüs öğretisinde Yi ve Li arasındaki mücadele vardır. İyilik ve kötülük sürekli dünyada bir mücadele içerisindedir. Çizgi filmlerde olduğu gibi her defasında da iyilik kötülüğe karşı zafer kazanır. Acaba Çin’e göre Afrika nasıl anlamlandırılıyor? Çin burada Yi rolünde mi yoksa Li rolünde mi? Çin yoksa Afrika’da kendini bir kurtarıcı olarak mı görüyor?

Addis Ababa’da bir giyim mağazasına ya da ev eşyaları satan bir dükkana girdiğinizde satıcı hemen size sattığı ürünleri göstererek, “Bu ürünler Çin Malı, şu ürünler ise Türk Malı, Çin ürünleri ucuzdur ama Türk ürünleri daha kalitelidir” diye ekler. Çin’in Afrika’ya getirdiği ürünlerin önemli bir bölümü sahte, yapay ürünlerdir. Afrika insanının alım gücü yüksek olmadığı için Çin malları şimdi revaçta. Çin kültürü de öyle. Hiçbir zaman kadim bir geleneğe sahip olmasa da Çin kültürünün etkisi Afrika’da uzun süreli olmayacaktır. Şimdi kampüslerde Konfüçyüsçülüğü okuyan öğrenciler göreceğiz, ama Afrika’nın entelektüel birikiminde Çin’in uzun süreli etkisi olmayacaktır. Nitekim Çin kültürünün Afrika’ya taşınmasında da diğer ürünlerde olduğu gibi bir sahtelik vardır.

Umut ediyorum ki Adddis Ababa Üniversitesine gelen bu Türk öğrenci, Türkiye’deki kadim kültürün Etiyopya topraklarında başlamasına vesile olacaktır. Çünkü bizim zaten Afrika ülkeleri ve insanları ile ortak bir geçmişimiz var. Bu geçmişin izlerinde kültürel bir birikim de var.

Yakın gelecekte Addis Ababa’da Yunus Emre, Necip Fazıl, Sezai Karakoç okunursa hiç şaşırmayın. Bu şairlerimiz yıllarca ortak bir dille konuştular. Tabii ki bugünleri görmek için, başta Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar olmak üzere büyük bir çaba gerekiyor. Belki o zaman Nurettin Topçu’nun “hareket”i Etiyopya ve diğer Afrika ülkelerinde karşılık bulacak.


İbrahim Tığlı, 03.11.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Afrika'dan
İbrahim Tığlı Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016



Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat

http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/afrikada-konfucyus-okumak/

Seçkin Deniz Twitter Akışı