27 Ekim 2016 Perşembe

SA3584/KY35-YTK129: Dünyanın Son Baharı

"Bu kadar belirsiz ve sorunlu bir dönemde hem bu sonbaharı hastalanmadan atlatmaya çalışıyoruz, hem arkası kışsa ayazda yakalanmamaya çalışıyoruz."


Yapraklar sararmasa, hava aniden soğumasa, birden grip salgını evin içinde sırayla gezmese anlamayacak mısınız yazın bittiğini, güzün geldiğini.

Anlayacaksınız. Çünkü tecrübelerinizle biliyorsunuz zaten. Takvimleriniz var, hikâyeleriniz, masallarınız.

Dünyanın her yerinde aynı anda aynı mevsime girilmiyor gerçi; Kuzey Yarımküre'de sonbaharsa, Güney'de ilkbahar oluveriyor.

Ama bir de bütün dünyayı aynı anda aynı iklime sokan dönemler var; Yerküre bitki örtüsü atmosfer kadar ekonomi, siyaset, uluslararası ilişkilerin de kendi mevsimleri var. Ve orada da şimdi havanın birden soğumasına, hastalanan kimi topraklara sararıp solan toplumlara milletlere bakarak dönemin değiştiğini anlıyoruz.

Bundan çok değil 30-40 yıl öncesini ve sonraki iniş çıkışları hatırlayacak, anlayacak veya ilgili dönemleri okuyacak kaç kişi var bilmiyorum, ama dünya sık sık bu büyük değişikliklerin yaşandığı bir yer.

Aynı anda birçok ülkede benzer liderlerin işbaşında olduğu; çatışma ve savaşların aynı anda arttığı süreçler kadar arkasından daha yumuşak dönemlere girildiğini biraz geriye bakarak anlamak kolay.
Şimdi bulunduğumuz yer belli ki dünyanın sonbaharı.

Ardından kış mı gelir tekrar ilkbahara mı döneriz belli olmaz, dünyanın kendine dair mevsimi güneşin çevresindeki dönüşü gibi sabit, art arda aynı hareketler gibi olmuyor. Daha karışık daha düzensiz onun mevsimi.

Şimdi hele çok daha karışık.

Tarih tekerrür etmediği ve artık içinde olduğumuz dünya geçmişteki o binlerce yıl içinde herhangi bir kesite benzeme ihtimalini kaybettiği için çok daha yeni bir şeyle karşı karşıyayız.

Bu yenilik aynı zamanda bilinmezlik demek.

Yanı başımızda, sınırımızın hemen ötesinde ne olacağına dair onlarca varsayım analiz içinden herkesin üzerinde ittifak ettiği bir gelecek yok.

Suriye ve Irak diye iki ülke bundan meselâ çok değil bir yıl sonra aynı bütünlük içinde kalacak mı, kimse bilmiyor.

Bilinen, kalsınlar veya kalamasınlar diye planları, temennileri, hazırlıkları, çalışmaları olanlar.
Ama kimin dediği olacak orası hâlâ belirsiz.

Karmakarışık bir dünya, düzensizliğin düzen haline geldiği bir kaos, onca ihtimal ve seçenek içinde kıyasıya bir mücadele.

Gittikçe de atomize hale getirilmiş bir dünya.

İmparatorlukların devletlere şimdi de devletçiklerle onların da altı neredeyse etnik mezhebi feodal yapılara, benzetmek gerekirse küçük prenslikler dönemine doğru bir zorlama var sıcak gündeme konu olan topraklarda.

Sonra yayılır mı bu yavaş yavaş bunu da belirleyecek olan Suriye ve Irak'ta olacak olanların nihaî halini görünce anlayabileceğiz.

Bütün bunlara bağlı olarak her savaş ve savaş sonrası artmış görünen ekonomik refaha dair de bahar havası esecek gibi değil hiç. Küresel kriz de sürüyor derinleşerek dünyanın toplam büyümesindeki yavaşlama da.

Bütün bunlardan payımıza düşenler ufukta bayrak sallıyor işte.

Bütçenin temel mantığı, malî yaklaşımı, istihdam ve yatırımlarla ilgili kalemler arasındaki belirgin ikinciye yönelik transfer, çeşitli ekonomik ve siyasal açıklamalar sıkı sıkı ayağımızı yorganımıza göre uzatacağımızı gösteriyor; yorganın yetmediği yerde ayaklarımızı içeriye doğru hafif bükeceğimiz dahi belli.

Müslüman coğrafyanın genelde son on beş ama özelde son dört beş yıllık hali ve -çarpıtmalar dahil- imajı küresel krizle birleştiğinde “düşman komünist” eksikliğini dolduracak bir işlev gördü. Bugün önümüzdeki birkaç on yıl boyunca İslâm dünyasının küresel düzeyde toplu olarak hiç sıcak bakılmadığı bir eşikte olduğumuz da belli. Bireysel olarak Müslümanlığa eğilim diğer dinlere göre ne kadar artıyorsa İslâm topraklarına bakıştaki soğukluk da o kadar artıyor.

Sonunda evrilir bütün bunlar, geçer bir çeyrek yüzyıl, başka bir dünya mevsimine girilir elbet.
Ama bugün görünen bu ve içinde yaşadığımız yaşayacağımız mevsim dünyanın sonbaharı.

Bu kadar belirsiz ve sorunlu bir dönemde hem bu sonbaharı hastalanmadan atlatmaya çalışıyoruz, hem arkası kışsa ayazda yakalanmamaya çalışıyoruz.

İnşallah bir an önce bu güzün ardı kış değil ilkbahara çıkar.

Ve inşallah önlemlerimiz, niyetlerimiz, çabalarımız bu göz gözü görmez karmaşada milleti memleketi devleti sağ salim bu soğuyan, kararan mevsimden hasarsız eksiksiz çıkarmayı başarır.



Yaşar Taşkın Koç, 27.10.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar

Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak, 

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/dunyanin-son-bahari-2033707

Seçkin Deniz Twitter Akışı