17 Temmuz 2015 Cuma

SA1544/DT30: Çocukluğa İnmek...

"Çocuk bayramlarımızdaki herkesi affederiz, kimse duymaz, anti-depresanlar ve psikologlar hiç duymaz."


Çocukluğa inmek; bu bir deyim gibi dolaşıp duruyor gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların kültürel algılarında. O çok gelişmiş Avrupalıların ürettiği bu psikoterapik kavramın, nasıl bir çözüm anlayışı var, merak etmişimdir hep. Okuduğum psikoloji, alt dallarıyla o kadar çok karmaşık ki; canı sıkılan 'uzman' el yordamıyla bulduğunu sandığı 'kavram'ı dokunulmaz bilimsel yaftalarıyla getirip zihnimize sokuşturmuş; biz de bize dair bir şey olup olmadığını sorgulamadan gelişmiş olmak için okuyup ya da duyup baş sallıyoruz onaylamak anlamında.

"Çocukluğa inmek, çocuklukta oluşan kişiliğin travmatik nedenlerini bulmak ve onunla yüzleşmek sizi iyileştirecek" demişler, biz de habire çocukluğumuza inen  'kendine faydasız' psikologların o buz gibi suratlarından çözüm hikayeleri okuyoruz.

Birer rahip gibi nutuk çekmelerine alıştık, onlara itaat etmeye de alıştık, ama nedense, biz gelişmiş olanlar veya gelişmekte olanlar kendimize dair sorunları çözemiyor ve yine tıbbî eğitim almış Psikiyatrların verdiği anti-depresanlarla kendimizi uyuşturmaya adıyoruz; uyuşturuluyor ve geçmiş travmalarımızı daha şiddetle hatırlamak üzere birazcık unutuyoruz.

Çocukluğa inmek, çocukluktaki travmaları bulmaya yetiyor mu? Ya da bulduğumuz travma olgularını daha fazla irdeleyerek anti-depresanlara hazırbulunuşluluk düzeyi arttırılmış elemanlar mı oluyoruz? İntihar eden gelişmiş Avrupalıların çokluğuna baktığımda psikolojinin insanı  çözüme değil intihara sürüklediğini görüyorum, ilaçla sürekli uyuşturulan insan intihar etmez de ne yapar?

Gelişmekte olan bizim gibi insanlarda başağrısını giderme niyetine aldığımız anti-depresanlar işe yaramadığında şaşırıyoruz.

Evet; bir yerlerde büyük yanlışlar var. Çocukluğumuza inmek çığır açıcı psişik bir yalan. Hem ben çocukluğumu unuttuğum herhangi bir zaman aralığı olduğunu hatırlamıyorum, kim unutuyor ki çocukluğunu? Kim neden halen ve her zaman içinde yaşayan çocukluğuna inme gereği duyuyor da bir psikolog kılavuzluğunda yeniden çocukluğuna inme gereği duysun? Hem o psikolog bizden daha mı iyi bilecek inmenin yollarını, bizle beraber mi çıkmış çocukluktan?

Çocukluğumuza indikçe can sıkıcı şeylere doğru sıkıştırıyorlar ruhumuzu, sonra "E hadi bununla yüzleş, affet suçluları!" falan; size ne bundan? Hem 'hasta'nın affedip affetmediğiyle ilgili bir sorunu olup olmadığını da nereden çıkardın?

İyisiyle de kötüsüyle de çocukluk birbirini iyileştiren yaralarla dolu olduğu gibi  yaralara iyi gelen güzel hatıraları da içeriyor, neden onları rahatsız ediyorsunuz ki? Neden mevcut koşullarınızın atlatılması gereken travmaları derinleştirdiğini sorgulamıyorsunuz? Neden gelişmiş insanlığınızın birer yetişkine dönen eski çocuklar için ne kadar iğrenç olduğunu tartışmıyorsunuz? Neden gelişmemiş olduğunuzu düşünmüyorsunuz? Hangi geri kalmış ülkede anti-depresan satışları sizinki kadar yüksek?

Çocukluğunu hatırlamaya çocukluktan çıktıktan sonra başlıyor insanlar ve sık sık çocukluk hatıralarına kaçarak kurtuluyorlar gelişmiş insanlığın hoyrat dokunuşlarından ve oralardan yeni umutlar çıkarıyorlar. Belki bazen kötü hatıraların yaktığı canlar, çocukluklarını hatırladıkça acılarını tazeliyorlar, siz onlara daha iyi bir hayat sunmadığınız için, hatırlatmasanız bile onlar zaten çocukluklarına inip duruyorlar. 

Çocukluğun o masum hatıralarında, sonradan müdahil olan 'tedavi edici', 'rahip nitelikli' yetişkinlere yer yok. Kimsenin günah çıkarmaya da ihtiyacı yok; size anlatıp ne elde edecekler ki? Hiç değilse kendileri ve onları yaratan Allah biliyor her şeyi. Kalabalık etmeseniz, gürültü yapmasanız daha iyi; sizi kılavuz bildikleri için dost edinmesini de engelliyorsunuz insanların.

Biz az gelişmişlerin ve gelişmemişlerin en büyük heyecanlarını bayramlar ve bu bayramlara ait hatıralar oluşturur. Acılarımızı bayram hatıralarımızda hatırlar ve merhametle bakarız geçmişimize... Çocuk bayramlarımızdaki herkesi affederiz, kimse duymaz; anti-depresanlar ve psikologlar hiç duymaz.  Büyüklerimizi ziyaret eder, ellerini öperiz, küçüklerimizi sever, onlara hediyeler alırız, mezarlıklarımıza gider, ölülerimizle konuşuruz, onlara dualar ederiz.

Her yaştan insanın çocukluk bayramlarındaki hatıralarına dalışlarını izlediğimde, onların yüzlerinde beliren o tatlı tebessümün renginin ne kadar çocuk kaldığını görürüm. Elbette hüzünler de var; elbette acılar, mutsuzluklar da var; ama hepsi birbirinin içinde eriyip gider ve bayramların iyileştirici özelliği bizi gerçekten gelişmiş insan sınıfına taşır. Ama bu asla Avrupalı, Amerikalı bir gelişmiş insan sınıfı değildir.

Bayramlar bizi iyileştirir ve her seferinde yeniden başlamamıza yardımcı olur; siz karışmayın yeter, olur mu psikologlar, psikiyatrlar? Biz çocukluğumuza sık sık ineriz ve sık sık oradan çıkarız, o yolları sizden daha iyi biliriz. Gücünüz size yetiyorsa bize Allah'ı hatırlatın yeter.

Biz bir bayram günü harçlıklarımızla aldığımız pırıl pırıl rengarenk bilyelerimizle oynadığımız oyunları hatırladıkça iyileşiriz.


Doğa Toprak, 17.07.2015, Sonsuz Ark 




Okuma Parçası:

Olivia Remes, 21.04.2018, The İntependent

(Olivia Remes, Cambridge Üniversitesi'nde doktora öğrencisi. Bu makale The Conversation'da yayınlandı.)

Çevirisini okumak için aşağıdaki başlığı tıklayınız.

SA6202/SD997: Yeni Bir Bilimsel Çalışmaya Göre, Anksiyete (Endişe) İlaçsız Nasıl Yenilir?

Sonsuz Ark'ın Notu:

Aşağıda çevirisini yayınladığımız bilimsel sunum, psikolojik durumu gittikçe kötüleşen, anksiyetenin kıskaçlarında boğularak aklını yitirme veya intihar etme riski yükselen ve ilaçların asla yarar sağlamadığı günümüz insanına (özellikle bireyselleşme oranı yüksek Batılı ülkelerde yaşayan insanlara) başkalarını düşünmek, başkalarına zaman ayırmak, başkaları için para harcamak, çocuklara ve yaşlılara, anne-babaya bakmak, karşılıksız iyilik yapmak gibi önerilerde bulunmaktadır. 

Çağdaş Bilim'in, M.S. 2018 yılında Nöropsikofarmakoloji Kongreleri'nde anlattığı yeni tedavi yöntemlerini MS. 610'da Allah'ın Elçisi Muhammed'e gönderilen Kur'an, Bakara 177'de şöyle anlatmaktadır: "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir." Çağdaş Bilim'in bulduğu 'Yeni Çözüm' 14 yüzyıl kadar eski, ancak insanlar halen bunun farkında değiller.

Seçkin Deniz, 26.05.2018



Seçkin Deniz Twitter Akışı