2 Mayıs 2015 Cumartesi

SA1297/ÇY4-DB45: Yaygın Cinsel Saldırılar Pentagon'la Sınırlı Değil, Bu Bir Amerikan Problemi

"Ordu içindeki takdire şayan cinsel saldırı mahkumiyetlerine rağmen, bunların çok fazla bir etkisi olmadığı görülüyor çünkü ordudaki cinsel saldırılar ordunun problemi değil, bu bir Amerikan problemi."


Neden Amerikalılar Pentagon'un çirkin seks skandallarından sorumlu tutuluyor?
"Why Americans are to blame for the Pentagon's outrageous sex scandals"
MICAH ZENKO, Our Military, Ourselves
Amerika'nın silahlı kuvvetleri içinde devam eden yaygın cinsel saldırılar bir trajedi. 2012’de muvazzaf ordu mensupları arasında İş Yeri Ve Toplumsal İlişkiler Araştırması(WGRA), geçen yıl cinsel saldırıya uğrayan tahmini 26.000 ordu mensubu olduğu bulgusuna ulaştı ve son cinsel saldırı iddialarının bu suçu önlemek amacıyla görevlendirilen ordu mensupları tarafından yapılması kötü bir ironi oldu. 

Amerikan ordusu açıkça Genelkurmay Başkanı, orgeneral Martin Dempsey’in de aynı şekilde belirttiği gibi bir “kriz”le yüz yüze. Geçen hafta hava kuvvetleri komutanı Orgeneral Mark Welsh karşılaştıkları problemin “1 numaralı” önceliği olduğunu belirtti. 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Ray Odierno: "Ordu cinsel saldırı ve cinsel tacizle mücadele çabalarında başarısız " diyerek daha da ileri gitti. Dedi ki: “Suçla mücadele bizim öncelikli görevimiz.” 

Daha önceki iki iddiasını tekrarlayarak Savunma Bakanı Chuck Hagel cinsel saldırı kronik suçunu çözeceğine söz verdi ve her seçeneğin masada olduğunu söyledi. Tahmin edilen “istenmeyen cinsel temas” olayları iç reformlara rağmen bir önceki ankete göre 2010 yılında artmış. 

Cinsel saldırıyı önlemeye adanmış Pentagon ve hizmet sitelerini gözden geçirirken son üç yıl içinde tanıtılan yeni direktifler, bildiriler, talimatlar, politikalar’ın sayısının çokluğunu kavramak zor. Bunlardan hiçbirinin etkili olduğu görünmüyor.

Protect Our Defenders (Koruyucularımızı Koruyalım) Başkanı Nancy Parrish bu çabaları gönülsüz, yarı ölçülen, geçici reformlar olarak tanımladı. Ne yazık ki, ordu içindeki takdire şayan cinsel saldırı mahkumiyetlerine rağmen, bunların çok fazla bir etkisi olmadığı görülüyor çünkü ordudaki cinsel saldırılar ordunun problemi değil, bu bir Amerikan problemi.

Bilimadamları , emekli subaylar ve diğerleri amerikan toplumunun süregelen militarizasyonu konusunda uyarılarda bulunuyorlardı. Bununla birlikte Pentagon yine de cinsel saldırıları önleme çabalarını yenilemesine rağmen bu Amerikan ordusunun sosyalleştirilmesi olarak algılanmamalı.


Veri bize ordu mensuplarının her 20 dakikada bir cinsel saldırıya uğradıklarını düşündürtüyor ve bir Amerikan vatandaşı her iki dakikada bir cinsel saldırıya uğruyor ama sivil cinsel saldırı oranlarıyla ordu arasında direk bir bağlantı kurmak zor.

WGRA “istenmeyen cinsel temas”ı tamamlanmış veya teşebbüs edilmiş cinsel ilişki, cinsel sapkınlık (oral veya anal seks), bir nesne kullanarak tecavüz ve genital bölgeye veya vücudun diğer cinsellikle ilgili bölümlerine rıza dışı temas olarak tanımlıyor.

Anket katılımcılarından son 12 ay içinde meydana gelen olayları bildirmeleri istendi. Bu arada, Adalet Bakanlığının araştırması, ülke çapındaki katılımcıların son altı ay içinde “ gasp,yumruklama veya boğma” yoluyla ya da “ herhangi bir tecavüz girişimi veya cinsel eylemin diğer türü” ne maruz kalıp kalmadıklarını ölçüyordu.

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin ulusal çapta yaygın cinsel şiddet araştırmasına göre, İngilizce veya İspanyolca konuşan 18 yaş ve üzeri, bir devlet kurumunda veya silahlı kuvvetlerde çalışmayan Amerikalı kadınların yüzde 5.3’ü 2010 yılında tecavüz ve cinsel şiddetin diğer eylemleri de dahil olmak üzere istenmeyen cinsel temasın kurbanı olmuşlardı. Erkeklerin tahminen yüzde 4,9’u tecavüz dışındaki cinsel şiddet biçimlerine maruz kalmıştı.( Ne yazık ki örnek erkek nüfusu, belirli bir tahmin için, üstü kapalı bir şekilde olay oranından daha düşük çok az sayıda olay rapor etmişti.)

Cinsel şiddet, son iki yılda ülke genelinde azalmasına rağmen bu düşüş eğilimi fazla ciddiye alınmamalı, çünkü neden olduğunu bilmiyoruz. Ve ne olursa olsun, olayların sayısı şok edici  bir şekilde yüksek.   

Ordu içinde, kadın mensupların yüzde 6,1’i ve erkek mensupların yüzde  1.2’si 2012 yılında istenmeyen cinsel temas bildirdi. Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) ne göre, rütbeler arası cinsel şiddetin yaygınlığı “hayatları boyunca  kadınların % 13'ü ve erkeklerin % 6'sı cinsel şiddete zorlanan” Amerika Birleşik Devletleri’nin yüz yüze geldiği krizin bir fotoğrafı. 

Askeri yetkililerin Amerikan toplumu üzerindeki kriz suçlama girişimleri anlaşılır bir şekilde beceriksizceydi. Bir 7 Mayıs Senato Silahlı Hizmetler Komitesi duruşmasında, Orgeneral Welsh, ordudaki cinsel saldırı oranlarını kısmen “ ortaokul bağlantı zihniyeti” olarak tanımladı. 

Daha sonra keşke açıklamak için daha çok zamanım olsaydı diyerek özür diledi. "Biz insanlara Hava Kuvvetleri’nin  kapısından girerken  saygı, katılım, çeşitlilik ve  her bireyin değerli olduğu fikrini aşılamak zorundayız.” diye de ekledi. 

Ama Welsh iyi bir noktaya değinmişti: Orduya giren herkes öyle boş bir yazı tahtası değildi. Bütün ordu mensuplarının kayıt olmaları öncesi en azından 17 yıllık bir kültürel deneyimleri var. Bir insanın  kablolu televizyonda birkaç kanal arasında gezinmiş veya Tom Vanden Brook ve Gregg Zoroya’nın son makalesinde belirttiği gibi, anlamak için internette bir kaç dakika sörf yapmış olması gerekir ki, (ordunun % 85’ini oluşturan) erkek ordu mensupları "şiddet ve kadınların nesneleştirilmesinin zımba unsurlar” olduğu bir toplumdan geliyorlar.

Amerikalı kadınlar, kişisel ve profesyonel yaşamlarında güzelliğin ve cinselliğin “önemli” olarak vurgulandığı bir toplumda doğuyorlar. Cinsiyet eşitliği konusundaki büyük başarılara rağmen, cinsiyetçilik ABD'de devam ediyor ve kültürümüze o kadar yerleşmiş ki çoğunlukla fark edilmiyor. 

Cinsiyetçilikle karşılaşan kadınları incelemek için sosyal medyayı kullanan Gündelik Cinsiyetçilik Projesi'nin kurucusu Laura Bates, “Cinsel eşitliği başardığını düşünen modern bir toplumda ciniyetçilik, eşitlik ve kadın hakları konusunda konuşmak giderek zorlaşıyor” diye yazıyor.

Gerçekte, Amerika Birleşik Devletleri toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzak: Geçen yıl, iş gücünde yer alma, sağlık, siyaset ve eğitimde yetki konusunda sağlıklı analizler yapan Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde 42. Sırada yer aldı. 

Birçok alanda kaydedilen ilerlemeye rağmen, Amerikan kültürü açıkça cinsiyetçi kalmış - ve giderek cinsel içerikli  hale gelmiştir. Hala Amerikalı kızların çocukluk hammaddesi olan Disney prenses filmleri güzellik ve cinselliğin “sonsuza dek mutlu” yaşamanın anahtarı olduğunu yayıyor. 

Müzik endüstrisi de farklı değil. Cynthia Frisby ve Jennifer Aubrey tarafından 2012’de yapılan bir  çalışma, kadın sanatçıların ürünlerini markalaştırmak için cinsel görüntüleri kullanmakta olduğunu ve bu cinsel nesneleştirme görüntülerinin genç izleyiciler tarafından toplumda değer ve çekicilik kazanmak için çok önemli olarak yorumladığını saptadı. 

Natasha Walter, Yaşayan Oyuncak Bebekler (Living Dolls)’in yazarı, kadınların güçlendirilmek ve cinsel nesneleştirilmek arasında kafalarının karışık olduğunu yazdı. Tabii ki erkekler de, güçlü kuvvetli ve “ erkek gibi” olmaları konusunda toplumsal bir beklentiyle karşı karşıya.

Cinsiyetçilik daha göze batan formlarda da belirgin. Geçtiğimiz hafta sonu  radyo programcısı Pete Santilli tesadüfen Hillary Clinton’un “vajinasından vurulması” gerektiğini söyledi. Devletin eski sekreterine yapılmış cinsiyete dayalı, küçümseyen bir dille yapılmış adice bir tehditti.

Bir yıl önceki benzer bir olayda, Rush Limbaugh gururla Georgetown Üniversitesi'nde hukuk öğrencisi olan Sandra Fluke’ten  “sürtük” ve “fahişe” olarak bahsetti çünkü Sandra sağlık sigorta şirketlerinin doğum kontrol ilaçları maliyetini karşılaması gerektiğine inanıyordu.

Görevdeki ve emekli olmuş ordu subayları açıkça ve tekrar tekrar cinsiyetçiliği kınamalı ve tıpkı askerlerin silah altına alma, eğitim ve donatma konularında sık sık yaptıkları gibi toplum içinde yaygınlaşan cinsel saldırıların da takipçisi olmalılar. Lise mezuniyet oranları ve obezite ile ilgili yaptıkları şey bu- 2012 “Too Fat To Fight” (Savaşamayacak Kadar Şişman) çalışmasına bakın.

Eğitim veya form yetersizliği ulusal güvenliğimize tehdit olarak sınıflandırılabiliyor, o zaman cinsel şiddet de kesinlikle aynı şekilde değerlendirilmeli.

Geçen hafta, Pentagon Basın Sekreteri George Little şunları söyledi: "Bu, benim görüşüme göre, sekreterin konumunun, toplumun geri kalanıyla bizi kıyaslayacak yeterlilikte olmadığına inanıyorum. Bu Amerika Birleşik Devletleri Ordusu ve Savunma Bakanlığı. Bizim oranlarımızın toplumun geri kalanıyla benzerlik göstermesi doğrusu çok da önemli değil. Kendimizi daha yüksek standartlarda tutmalıyız, Amerikan halkının bizden beklentisi bu.” 

Bu doğru olabilir ama toplumun genelinde standartları yükseltmeden bu mesele etkili bir şekilde nasıl değerlendirilebilir?

Bir kışlada veya üs’te vakit geçirirseniz- bir cephane deposundan çok daha az- ordunun Amerikan toplumundan soyutlanamayacağını veya soyutlanması gerekmediğini anlarsınız. Bu cinsel saldırı krizini sadece askeri bir mesele olarak ele almak sadece ulusal yaraya başka bir yara bandı olur, en kapsamlı askeri reformlarla bile başarı gelmeyecektir.

Politikacılar ve askeri yetkililer askeri cinsel şiddet kültürünü ortadan kaldırmak için sözlerinde durmak istiyorlarsa, bunun asıl sebebiyle yüzleşmek zorundalar.

MICAH ZENKO, AMELIA MAE WOLF  22 MAYIS 2013


Derya Beyaz, 02.05.2015, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Çeviri





Metnin Orijinali:

Ek okumalar:

1- Bir Pentagon raporuna göre, 2014 yılında 19.000'e indi, 2012 yılında 26.000 olan orduda "istenmeyen cinsel temas" sayısı kabaca yüzde 25 oranında düştü.
https://foreignpolicy.com/2014/12/04/the-u-s-militarys-continuing-sexual-assault-problem/

2- 
https://foreignpolicy.com/2013/06/19/ruthless-in-handling-sexual-assault-lets-take-some-l



Seçkin Deniz Twitter Akışı