20 Şubat 2015 Cuma

SA1175/KY20-MEK13: "Birazdan Ölecek Olanlar Seni Selamlıyor"

"Hadrianus’un torunları inşa ettikleri Colleziumlar benzeri, toplumları bir zulüm çemberine kıstırıp kahramanca ölmek dışında bir seçenek bırakmadan, çocukların, kadınların bellerine bombalar bağlayıp kendilerini infilak etmelerini derin bir haz içinde izlemeye devam ediyorlar."


Bir bina düşünün, sıradan tahayyülü epey zorlayacak ihtişamda, devasa ölçülerde muazzam bir yapı. İçinde aynı anda 35 bin insanın oturacağı, giriş ve tahliye sistemleri oldukça akıllıca dizayn edilmiş, her detayı ince ince hesaplanmış, altında galeriler, kapalı odalar, daha altlara doğru tüneller, çıkışlar, su ve kanalizasyon sistemleri, muhteşem görüş konforu sağlayan terasları, detaylar, detaylar, detaylar…

Bu yapı bir eğitim kurumu değil,

Bir ibadethane değil,

Politik toplantıların yapıldığı bir meclis değil,

Büyük ve güçlü kralların oturduğu bir saray değil,

Ne yüksek sanat ürünlerinin sergilendiği bir galeri,

Ne de bir tiyatro, bir sahne…

Burası akla gelebilecek en vahşi şekilde insan ve hayvanların vuruşturulduğu, en kaba ve kanlı şekilde öldürüldüğü, vuruşmalar ve ölümler daha kanlı olsun diye akıl dışı teknoloji ve yöntemlerin kullanıldığı bir Amfitiyatro, bir Arena, bir Collezium.

Tunus’da El Jemm adlı büyükçe bir kasabada, 2 bin yıla yakın zamandır ayakta olan bu yapıyı gezerken insanın içi ürperiyor. 50 km öteden getirilen özel kesim sarı taşlarla inşa edilen Colleziumun inşası onlarca yıl sürdü. Onbinlerce kölenin kan ve teri ile karılan harcı bu gün bir utanç tokadı gibi çarpıyor ziyaretçilerin suratına.

138 metre uzunlukta ve 114 metre genişlikte bir zemine sahip Colezium tamamen vahşi hayvan ve insan dövüşleri, infaz ve cezalandırma amacı ile kullanılmış. Benzerleri Roma, İtalya, Hırvatistan ve Fransa’da da bulunan bu yapıların hemen hepsi Roma İmparatorluğu tarafından inşa edilmiş.

Anadolu’daki eski Yunan veya Mısır medeniyetinden günümüze büyük mezarlar, tiyatro binaları, ibadethaneler, saraylar veya politik amaçlı yapılar kalmışken, Roma medeniyetinin en ihtişamlı eseri olarak günümüze, temellerine vahşi hayvan ve insan kanının yüzyıllarca oluk oluk aktığı Colleziumlar kalmış. Roma uygarlığı döneminde ortaya çıkan amfitiyatroların eski Yunan ve Anadolu'da örnekleri yoktur. Örneğin Türkiye'de Efes ve Aspendos'da örneği bulunan yapılar amfitiyatro değildir.

Arena’ya dövüşmek üzere; özel yetiştirilmiş Gladyatörler, günlerce aç bırakılıp iyice azgınlaştırılan ve arenaya çıkmadan hemen evvel dağlanıp şişlenerek iyice zıvanadan çıkarılan vahşi hayvanlar, vergi borcu olanlar, hristiyanlığı seçmiş olanlar, suç işlemiş köleler, bazen şan şöhret peşinde ki maceracılar ve çeşitli sebepler ile zengin ve muktedirlerin hışmına uğramışlardan oluşan kalabalık bir listeden seçilerek çıkarılırlardı.

İlk zamanlar ağırlıklı vahşi hayvanlara parçalattırılan suçlulardan oluşan gösteriler, vahşi hayvanların bulunup getirilmesinde ki maliyet yükselince hızla insan insana dövüşlere kaydırılmış. Ciddi ve büyük bir pazar halini alan arenada öldürülecek adam piyasası sayesinde bu konuda ünlü okullar, şirketler, kumpanyalar oluşmuş ve Collezium’un zemininde ki kumlar hemen her zaman insan kanı ile ıslak kalmıştır.

Açılışında 5000 hayvan ve 300 insanın kurban edildiği Collezium'da zengin ve muktedirler için özel teraslar, terasların arkasında kendilerine hizmet sunacak köle ve hizmetkarlar için oda ve mutfaklar içerecek şekilde inşa edilmiş.



Arenaya çıkan gladyatörler dövüşe başlamadan önce, imparatora şunu söylerlerdi:

 ‘Birazdan ölecek olanlar seni selamlıyor…’ 

Önlerinde ölümden başkaca da bir seçenek kalmayan bu kurbanların kahramanlık yapmak ve onurluca ölmek, hiç olmazsa arkasında bir şan bırakmak gibi hedefleri olurdu. Nitekim tarihi kayıtlarda bir çok gladyatörün iyi bir mezar taşı vasiyet ettikleri söylenir.

Şimdi bu derin ve yaralayıcı manzarayı, 35 bin insanın para vererek izlediği bu kanlı sahneleri, bu kan donduran vahşeti yeniden canlandırın gözünüzde. Bazen tam bir gün süren bu kanlı törenlerde heyecanı ve dikkati canlı tutabilmek için, akan her damla kan ve parçalanan vücuddan sonra daha da yükselen beklentiyi karşılayabilmek adına dozu biraz daha yükseltilen vahşeti hayal edin. 

Bunu kitleleri yatıştırmak, isyanları önlemek ve kalabalıklara içinde yaşatıldıkları sefaleti unutturmak için muktedirlerin yaptıkları rezil bir siyasi numara olduğunu unutmadan tekrar ve tekrar anımsayalım; eğitim için değil, sanat için değil, müze değil, kütüphane değil, kanlı bir vahşilik içinde öldürmek için inşa edildi bu yapılar.

Şimdi, o zaman yaptıkları gibi, mazlumlara, kurbanlara, kölelere ve kimsesizlere akla hayale sığmaz zulümler eşliğinde ölüm dayatanlar, bu gün Suriye’de, Irak’da, Afganistan’da ve dünyanın bir çok yerinde o mazlumların kanları üzerinden güç ve iktidar devşirmeye devam ediyorlar. 

Hadrianus’un torunları inşa ettikleri Colleziumlar benzeri, toplumları bir zulüm çemberine kıstırıp kahramanca ölmek dışında bir seçenek bırakmadan, çocukların, kadınların bellerine bombalar bağlayıp kendilerini infilak etmelerini derin bir haz içinde izlemeye devam ediyorlar.



Mustafa Ekici, 20.02.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar 




Seçkin Deniz Twitter Akışı