6 Şubat 2015 Cuma

SA1142/TG92: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2001-2004/14. Bölüm

     “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

Bir defasında, devriye görevimiz sırasında müfreze komutanımız, ben ve diğer iki askerden, polisin bir Filistinlinin evini aramasına eşlik etmemiz istenmişti. Uyuşturucu arıyorlardı. Bu evin içinde uyuşturucu bulunduğuna dair bazı ihbarlar alınmıştı, biz de evin içerisinde ve dışarıyı kollayarak polise eşlik ettik. X ve ben eve girdik, ben bir şahsa ait odada uyuşturucu arayan bir polisle beraberdim.

Odada bir yatak, çok büyük bir banyo ve duvar boyunca büyük, gösterişli ve gerçekten lüks bir ayna vardı. Polis dolap çekmecelerini ters çeviriyor, eşyaları açıyor, hoşuna giden şeyleri alıyor, bohçalanmış eşyaları dağıtıyor, askıdaki elbiseleri aşağı indiriyor ve banyoyu, tüm odayı darmadağın ediyordu. Arama yaparken bohçaları ve çeşit çeşit çantayı alıp aynaya doğru fırlatıyordu. Ayna henüz kırılmamıştı.

Evi aranan şahıs, polisten bir daha aynaya doğru bir şey fırlatırken daha dikkatli olmasını rica etti ve az daha aynayı kıracağını söyledi. Polis onu dinlemiyordu bile, onu yakalayıp birkaç tokat attı ve bir daha konuşmaması söyledi ve bağırarak duvara doğru dönmesini istedi. Adamın kafasını bükerek duvara dayadı.

Adam duvara dayalı ayakta duruyordu. Hiçbir şey yapamadım, sadece ona vurmamasını söyledim. Polis bana pis pis bakarak işine aynı şekilde devam etti. Daha sonra X geldi, ona olan biteni anlattım, o da polisi bir kenara çekerek adama niye vurduğunu sordu. Polis adama vurmadığını, onun kendisine çok kaba davrandığını söyledi…

İşte polisin arama yapma tarzı böyleydi. 

***

Şimdi ben subaya gitsem ve şöyle desem: ”Çocuğu hasta olan bir kadın var, onu hastahaneye götürmek istiyor” ve ona eşlik edip edemeyeceğimi sorsam, bana şöyle der: “Durumu nasıl?”  Ben de bir şeyden şüphelenmeden durumunun iyi gibi olduğunu söylediğim takdirde bölük komutanı ve karargâhtan gelen cevap şöyle olacaktır: “Yapacak bir şey yok. Sokağa çıkma yasağı var. Hiçbir yere gitmiyorlar” ve şüphesiz dedikleri gibi olur, bir yere gidemezler.

***

Eğer herhangi bir silah sesi duyulacak olursa, ya da böyle bir ihtimal varsa, bölük veya müfreze komutanlarından birinin izniyle bir veya iki zırhlı araca binerek doğrudan Ebu Sneina’ya doğru yola çıkardık, burada amaç caydırıcılıktır.

Bana göre oraya gittiğimizde herhangi birini bulma veya yakalama ihtimali yoktu. Ebu Sneina’ya yaptığımız baskınlardan hatırladığım… Arabalara, sokak aralarına, dükkânlara ve özel bir hedef olmaksızın oraya buraya caydırıcı olması için açtığımız ateştir. Bir yere girer, çokça gürültü yapar ve dışarı çıkardık.

Sanıyorum sistemli bir şeyin parçasıydık ve sağduyumuz doğru düzgün çalışmıyordu. Bölük içerisinde kendi aramızda, temel insani noktalarda bu sağduyu iyi bir şekilde çalışıyordu fakat bize küçük gibi gelen, açıkça pek de küçük olmayan meselelerde ise durum böyle değildi. Oraya gitmemizin sebebi belki günlük rutinden kurtulmak, biraz aksiyon yaşamak, biraz ateş etmek içindi. Yani bana göre bu yapılanların, birini tutuklama veya bir görevi yerine getirme anlamında bir mantığı yoktu.  

***

Tüm bu anlattığımız şeylerdeki temel nokta günlük rutinin bir parçası olmalarıdır ve bunlar gibi anlatılacak pek çok olay vardır. Bu anlatılanlar, altı aydan fazla süren aktif görev sürem sırasında günlük hayatımın ayrılmaz bir parçasıydı. Görev sabah sekiz ve akşam sekiz arasındadır. Bu gece gündüz değişmeden sabit bir şekilde devam eder. Uyuyor olsanız bile büyük ihtimal sizi kaldırırlar ve tüm bunları yaşarsınız.

Bir asker olarak bu olayların hepsini onaylamıyordum. Gerçekten içimi acıtıyordu. Beni, anlatılanlardan çok daha fazla inciten olaylar olmuştur. O zaman kendi kendime… Orada bulunmamı şöyle meşrulaştırıyordum; (askerlikten) sonra tüm bunları değiştirmek için uğraşacaktım.

Oradan ayrılalı bir ay olmuş bir asker olarak şu anda en ciddi problemim şu;  şöyle ki iki ay öncesine kadar tek düşündüğüm ve içimi yakan şey, orada olan bitenler için bir şeyler yapmaktı, bu şekilde yaşamam mümkün değil diye düşünüyordum.

Hayat, çimlerle ve Fransız stili sokak lambaları ile çevrili mahallemdeki evimde otururken ve dışarıda arabam dururken yaşadığım gibi değildi. İnsanlar dışarıda fareler, sıçanlar arasındaki çöplerin içinde yiyecek ararken ben normal hayatımda zenginlik içinde yaşıyordum ve bu beni gerçekten rahatsız ediyordu.

Ve şu anda fark ediyorum ki tüm bunlar hala içimi yakmaya devam ederken, yavaş yavaş unutuyorum. İlk başlarda bir eğlence programını rahatça seyredemiyor veya bir kızla beraber olamıyordum. Çünkü devamlı kendi kendime şöyle diyordum; “Bir dakika, şu anda nöbet tutan birileri var veya bazıları sekiz saatlik görev başında ve yanında Casaba’dan dışarıya ambulansla çıkması gereken bir hasta var ve o asker hastayı bir saat tutuklu tutmak zorunda.”

Şimdi ise görüyorum ki bunlar artık beni çok fazla rahatsız etmiyor, ülkede yaşayan ve bunları yaşamamış pek çok insanı rahatsız etmediği gibi. Onlar için bunları düşünmemek, kendilerini tüm bunlardan ayrı tutmak çok daha kolay. Fakat problem hala orada duruyor.

***

Askerlik görevimin sonunda şunu anladım, beni en çok rahatsız eden şey kendimi mi yoksa ülkemi mi koruduğum düşüncesiydi. Sonlara doğru şunu iyi anladım ki daha çok kendimi gözetmeye başlamıştım, çünkü kendimi oradaki ideoloji ile özdeşleştirmiyordum.

Beni en çok rahatsız eden şey, korumakla görevli olduğum kişilerin beni gerçekten küçük görüyor oluşuydu. Bundan dolayı onlara karşı tehdit oluşturduğu düşünülen kişileri kollamaya başlamıştım.

<<Önceki                 Sonraki>>


Tamer Güner, 06.02.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri 



Orijinal Metin:





Seçkin Deniz Twitter Akışı