21 Mart 2014 Cuma

SA604/SD109: "sırlar ve kaçışlar sona erdiğinde..."/ 20.12.2006/ 575. patika


...yangını, yangının alevleriyle canı yanandan başkası anlayamaz, anlatamaz...

...ki; anlatma vakti de, yangının cayır cayır yaktığı vakit değildir...
...ölümün uzak ve puslu varlığı, ölünün size yakınlığına göre yakın, berrak ve net oluveriyor...
...birdenbire düştüğünüz gerçeklik çukuru, kendi ayrıntılarıyla sizi sarsıyor; ağırlığınızı, yaslanarak paylaşmaya çalıştığınız kenarlardan, çukurun orta yerine itiveriyor...
...ölümü her bir farkediş nöbeti, sizin için evrenin en derin gerçeğini kesinlikle kavrama/anlama nöbetine dönüşüveriyor...
...yapışkan bir sessizlik, artık yerinde olmayan bir anne'nin yokluğunu bağırıyor, kulaklarınıza...
...mevcudiyetine temas edemediğiniz bir anne, sizce bilinmeyen bir şekle dönüşüyor...
...o gülen, ağlayan, üzülen, sevinen canlı anne, artık bu özelliklerle yaşamıyordur, karşınızda...
...toprağın kucağına dönen bedeni ve bilinmeze uçuveren ruhuyla ikiye ayrılmış bir hâlde...
...düşünen kafaya ardı ardına inen bir yığın soru: 
..."annem giden ruhta mı, kalan bedende mi?...
..."ruhtaysa, beden ne işe yarar, bedendeyse ruhla giden ne?"....
..."neden ölüm kendisini bir çırpıda anlatıverecek kadar güçlü?"...
..."neden yakına inmeden önce kendisini anlatamayacak kadar güçsüz?"...
...patavatsız düşüncelerle, hazırlıksız zihinlerin yaya kaldığı demlerin tümünde olduğu gibi, gerçeklerin bilinen yüzlerinin tümü, bedenden ayrılıp giden ruha apaçık hâle geliyor...
...sırlar veya kaçışlar sona eriyor...
...insan, dönüp gelmek istiyor, ölümden geri...
...gerçeği bildiğini, diğerlerine haykırmak için...
...gerçeği fark ederek yaşama fırsatı bulmak için...
...ama heyhat, ölümden sonra dönüş yok...
...gerçek, kendisini fark edeni dışarı salmıyor...
...yangın sürdüğü sürece, kimse yanıklarını anlatamıyor, yangını resmedemiyor...

seçkin deniz



pürüzsüz patikalar

Seçkin Deniz Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı