14 Mayıs 2013 Salı

SA244/YB9: Yeşil/ Sınanmış Renkler 9

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

“Yeşil, siyaha meyletmiş kırmızının kanatlarına sığınmış olanların ödülü olmaz; haberleri yoktur zavallıların."

Bugün serin sabahın, sabah namazının dingin ruhuyla dümenine dokunalım gemimizin. Doğmamış güneşin tanyerinde beyazlayan, sonrada kızıla dönen habercilerini sağımıza alarak, masmavi suları yara yara yürüsün gemimiz. İnsan eli değmemiş kıyıları süzelim, huzuru arayan gözlerimizle.

Suyun, gökten aldığı maviyi saklayıp gelsin diye yeşile yer açtığı yerlere gidelim. Yeşilin her tonuna kondurulmuş cennetten kokuları çekelim içimize. Cennetten kokular, cennetin renklerinden Allah’ın bize anlattığı yeşili hatırlatırlar gözlerimize. Yemyeşil cennetler; ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyinmiş doğa.

Yağmurun kokularını burcu burcu kabartan sabahın, ağaçların, yeşilin her türlü keyfini süren şenliğini, neşesini hissedebiliyor musunuz?

Berrak akıyor, kıştan alıp dağlardan sürüklediği erimiş karını taşıyan denize uzanmış akarsu. Kuşlar uçuşuyor, her bir türü binlerce ustanın çalışarak yapamayacağı bir sanatla döşenmiş yaprakların arasından. Cıvıltılar birbirini tamamlıyor, eksiksiz kalmayarak.

Her yer yeşil, her yer umut, her yer baharın tomurcuklarını müjdeliyor meyvelere. Gözlerinin içi gülüyor insanın. Karanlığın, siyahın üşüttüğü aylardan kaçarcasına heyecanlı doğa. Keyiflenmemek mümkün değil. Kurumuş, kararmış ölü gövdelerin ve dalların yeşille coşan ruhu canlandırıyor kararmış içimizi.

Şehirlerin insanın yüreğini yoran renklerini, kırmızının, siyahın huzursuzluk yüklenmiş ruhunu terk etmek istiyor insan. İçindeki kırmızıdan, şehirlerin göğüne sinmiş siyahtan kaçmak, yeniden umutlanmak, insanın bahar arayışındandır.  Her insanın günahın  her türünden alıp içine serptiği karanlığın huzursuzluğundan kaçmak istediğini bilirsiniz.  İnsanlardan bazıları daha çok kırmızı isterler yanılgıları sürsün, arzuları tatmin edilsin diye.

Arzular tatmin edildikçe umut artmaz oysa; zaman geçer, güneş batar, karanlık çöker her yere. Güne bağlıdır karanlık, güneşe bağlıdır. Ne yaparsanız yapın, kırmızının dolup taştığı bir günün sonunda güneş batacak ve siyah, geceyle birlikte gelecektir. İnsan baş başa kalacaktır kırmızının tortularıyla, günahlarıyla. Kaçınmak isteyecektir kendinden, kırmızıyla ardışık siyahtan.

Bu yüzden sabah olsun ister insan, sabahın karanlığı boğan aydınlığını gözler. Uyuyamayanların kaygısı sabaha ulaşıp ulaşamayacaklarına dairdir. Sabah’ta bulacakları ışık, diğer renkleri bulduracaktır onlara… Oysa aradıkları tek renk huzurun rengi olan yeşildir.  

Yeşil, siyaha meyletmiş kırmızının kanatlarına sığınmış olanların ödülü olmaz, haberleri yoktur zavallıların. Günün ışıkları sabahlarına doğmaz, öğlenin sabahtan arınmış güneşi karşılar onları. Yeşili akıllarına umut diye takmayı hatırlamazlar ve parlamış diğer renklerin cazibesine kapılmış oldukları halde güne dalarlar.

Çocukların, ağaçların dallarlına benzedikleri tek yer yeşildir, eskilerin çocukları tomurcuklara benzetmelerine aldanmayın. Yeşil olmazsa tomurcuk olmaz çünkü. Tomurcuk, yeşilden sonradır. Önceki nesillerin ölümünü kışın hâşin siyahına benzetirseniz, dökülmüş kuru yaprakların yerine yemyeşil taptaze yapraklar gelirken hatırlayacağınız çocuklar olur, masum, umudun rengi olan çocuklar.

Allah bir nesli kıyamete kadar kaim kılmıyor yeryüzünde; bir nesli alıyor yerine başka bir nesli yaratıyor. Umut aşılıyor insanoğluna. Yarına hep daha iyi olacak diye bakmamız bundan. Allah içimize umut ekmeseydi, yarına uyanmak istemezdik. Allah kurumuş yaprakları yenisiyle değiştirmeseydi hiç kimse ağaçlara bakmazdı, ağaçlardan, otlardan kendisine huzur devşirmezdi.

Öfkenin, nefretin, şehvetin, hırsın köpürüp durduğu yerde biriken karanlığı başka başka yollarla giderirdi elbette Allah, ama insanın şahit olmasını istiyorsa, o zaman onların çocuklarına yükleyecekti umudu, yeşili.

Lût’un kavmine şahit olacakları bir umut bırakmadı Allah; bırakmazdı. Allah’ın kanunlarına karşı isyan tertip edenlere Allah neden umut versin ki? Kendi çirkinlikleri onlara çocuksuz bir yol açmıştı çünkü. Kuruyup gittiler, kurutuldular. Yerlerine başka milletler geldi. Onlar gibi çokları karanlığın kollarında kayboldular.

Cennetlerin rengi, Allah’ın kanunlarına gönül rızası ile uyanlar içindir. Erkeğin kadına, kadının erkeğe her dokunuşu Allah’ın rızasına meyleden bir ruh taşıyorsa, haddi aşmıyorsa Allah neden umudu alsın ki insanın elinden? Şeytanın kendisine gösterdiği yolu süslü ve cezp edici bulan insanın aşmayacağı had yoktur; umut edeceği bir yeşil de.

Yeşil cennetin rengidir. Yeşil İslâm’ın rengidir. Yahudilerin, Hıristiyanların insan eliyle yakıp kavurdukları renkleri de başlangıçta öyleydi. Allah’ın kanunlarını değiştiremeyeceklerini bildikleri halde, insanlara yalan söylediler, insanları kendi elleriyle yazdıkları kırmızıyı okuttular, kendilerini  Allah’ın vekilleri sayarak, ışığı perdelediler.

Gündüz oldu sandılar insanlar, oysa ne gece ne gündüz yoktu karanlıklarında. İslâm’a aynı kıyafeti giydirmek isteyenler ise yeşili kullandılar. Hâk’tan göründüler, insana yeşilin umut olduğunu unutturdular. Karanlık, her ne kadar Kur’an’ın ışığı olsa da, o ışığı arayanlar azaldığı için uzun sürdü. Karanlık yeşili de yuttu, beyazı da.

Bakıyorsunuz değil mi? Kuşlar bu baharın seslerini de ulaştırıyorlar kulaklarınıza. Gök, mavisini kendine saklamış, okyanus kıyılarda baharlaşan yeşile boyamış kendisini. Endişelenmeyin siz, her yeşil her baharı yeninde hatırlatır size.

Yazlar, sonbaharlar ve kışlar baharlar gibi Allah’ın kanunlarıdır, o kanunlara uyanlar için her birinde bambaşka tatlar vardır. Ne mevsimler karanlık barındırır ne de ağaçlar. Hepsi, sözlerimizin hepsi, onlara yüklenmiş olan dengeyi anlamamız içindir.

Dostluğu, kaygısız dostluğu arayanların içinde yeşeren şeyi de düşünün evlerinize dönerken. Allah’a bakarak yürüyenler birbirlerinin dostudurlar. Bir daha birbirlerini duymak için yan yana gelene dek, birbirlerini özlemeleri Allah’a birlikte baktıkları içindir. Birlikte gördükleri saflığı, beyazın rengini özledikleri içindir.

Değilse, hep bir arada kalsalar kırmızı dürtecektir onları. Dürtülmüş yerlerinden akan kırmızı cennetteki Adem’i ve eşini Allah’a bakmaktan alıkoymamış mıydı? Tövbe, umudun rengidir; ne kadar kırmızı da olsa içinizde ne kadar karanlık da yürüse ruhunuzdan, tövbeyle yeniden yeşertebilirsiniz içinizin renklerini. Allah sonsuz merhamet sahibidir, yeter ki siz kendinizi Allah’a karşı desteklemeyin.

Kahvemizin kokusuna dönelim mi yine. Muhabbet dolu sıcak gülüşleriyle güneş doğarken üstümüze, kahvelerimizi içip Allah’a şükredelim. Allah bizi yalnız bırakmayacaktır. Şehirlerimizde koşturup dururken biz kendimizi yalnız bırakmazsak eğer.

“Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp sâlih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!” (Câsiye 21)

Allah öyle diyor.

Hoş ve hoşnut kalınız.

Selam ve sevgiyle.


<<Önceki                        Sonraki>>


Yaşlı Bilge, 14.05.2013, 22:27Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 9



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı